12 Mayıs 2009 Salı

 Türk Genci nelerle meşgul?

.
Beraber kaldığım bir arkadaşım var. Kendisi özel bir üniversitede okuyor. Her geçen gün sayıları artan bu özel üniversitelerin çoğu bölümünde; parayı bayıldığınız, boş kağıt vermediğiniz, fazla devamsızlık yapmadığınız ve son gece çalışmalarını ihmal etmediğiniz takdirde notlarınız adeta botokslanıyor.  Yani şişirildikçe şişiriliyor.  (Gerçi bu "yata yata, cafe'lerde sürte sürte" diploma alma durumu, pıtırak gibi ülkenin dört bir yanında açılan devlet üniversiteleri için de geçerli.)
Bu durumda öğrenciye  kişisel gelişim seçenekleri için yeterli zamanın yanı sıra  rahatına bakmak, gezip tozmak, eğlenmek kalıyor tabii.   'Eğlenmek'  deyince de Türk gençliği şimdilerde MSN'i zirvelere taşıyor.
Her gece 2-3'lere kadar MSN başından kalkamayanlar var. (Sabah da 11-12'den önce kalkamıyor bunlar doğal olarak.) MSN'e yığınlar halinde bu derece abanma hali benim anlayabileceğim şey değil.

Bu muhteşem gençliğin son günlerdeki trendy'si ise  Omegle.
Bir Türk kızı bu "laptop" denen zımbırtının başına geçiyor ve kah Türkiye'ye geçen sene yaz tatilinde gelmiş Fransalı bir turist oluyor kah Hollandalı bir lez... Karşısına çıkan Türkler de "Yaş kaç?"tan başlayıp standart sorularını sıralıyor, kimisi de kendini uzun uzun anlatıyor fln... Sonra bu kez sözde İspanyol olan Türk kızımız, Türkiye'den olduğunu söyleyen gence "Where is Turkey?" diye bir soru soruyor.  Ertesinde "Are you Arap?" geliyor filan... Bir de bu diyalogları Ekşi Sözlük  üzerinden paylaşıp eğleniyorlarmış.  Eğlence anlayışı işte.


"Gençler neler yapıyor?"  konusu mühim ve uzun bir konu tabii... Sadece öylesine pat diye münasebetsiz bir giriş yapayım dedim.

İnternette bir porno damarı da var tabii ki.  Zaten Türkler için:
"İnternet =   FB . msn + porno + oyun"
Bunlar "internet" denince evrensel olarak akla gelen şeyler zaten.  Ancak görebildiğim kadarıyla  yabancılar hayatın başka alanlarıyla da meşgul, bunları da sanal ortamda fevkalade geliştiriyor.


Mesela son zamanlarda Türkçe internette İslâm dini tartışmaları alıp başını gidiyor.  Diğer konularda olduğu gibi, din tartışmalarımız da bilgi temeline dayanmıyor. Üçüncü şahıslardan akla dolma bilgiler ve hatırda kalanlar üzerinden,  fanatik yaklaşım ve çatışmacı zihniyet ile olaylar gelişirken; beri yanda yeryüzündeki bütün kutsal kitapların farklı dillerdeki çevirileri, çelişkili yönleri, zıtlıkları, mantık ve tarihsel hataları, apokrif kabul edilen yazmalar... Hepsi ama hepsi yine yabancı sitelerde!  İster birebir çeviriye dayalı olsun, ister insan yorumlarına...
Bizde ise biliyorsunuz bir şey ya güzellenip göklere çıkarılır ya da lanetlenir.  Ortası yoktur.  Bilgi yoktur.  Aslında merak da yoktur.
Birileri din üzerinden egemenlik savaşları yapıyor yine,  hepsi bu.

Yani adamların porno siteleri var ama arkadaşım  beri yandan bunlar da var. Daha bilim, tarih, doğa, siyaset, güncel dünya meseleleri, komplo teorileri, müzik, yazılım, resim alanlarına hiç girmedim bile...

Zamanında "Aptal Amerikan gençliği" derdik biz. Gerçekten zekâ seviyelerini ölçmüş değildik elbette.   Ancak bugün bizim gençliğimiz onlardan daha işlevsiz ve ebleh bir durumda sanırım. Ana-baba parasıyla hava atmak konusunda ise oldukça başarılı olduğumuz söylenebilir. Velhasıl ülkenin genel cehalet ve agresyon hali infial düzeyinde.
Dönelim gene sanal âleme.
Bizde varsa yoksa kopyala-yapıştır (copy-paste)  ve en vasat haliyle (vasata bile ulaşamıyor ya aslında)  bir  "Forum mantığı".

Bu ve bunun gibi pek çok sebeple,  çoğu temel bilgi Türkçe internette ya bulunmuyor ya da kopyala-yapıştır usulü ile sürekli tekrarlanan aynı şeylerden oluşuyor.  Bu noktada neyse ki sözlükler, özellikle de Google taraması ile ilk karşılaşılanlardan olan Ekşi Sözlük var.  Bu ve benzeri sözlükler de olmasa, bilimsel ve kültürel anlamda baya bir cahil kalacağız.
(Gerçi son zamanlarda Türkçe internette olumlu yöndeki gelişmeler takdir edilesi.  Ne var ki internete yazılan bilgilerin bir kalıcılığı ve uzun ömrü yok. Üstelik "bilgi"yi sadece sözlük siteleri ile sağlayamazsınız, şimdilik ve uzun siredir onlarla idare ediyoruz.)


Sonuçta o çok övündüğümüz, bir koz olarak Avrupa Birliği'ne karşı kullandığımız genç nüfusumuz ve aile planlaması yapan eğitimli-şehirli kesim nelerle meşgul  ortada.

Bir de televizyon sevdası var tabii bu Türk gençliğinin.
Özel kanallarda Türk dizilerinin, insanları izlemeli-gözetlemeli yarışmaların yerden mantar biter gibi hızla yayılıp  sadakat ile seyredildiği o ilk zamanlarda  annelere, teyzelere atardık reyting topunu.  Şimdi çalımı gençler atıyor görebildiğim kadarıyla.
Gençlerin (üniversite gençliğini kast ediyorum burada), televizyona kilitlendiğinin  yüzde (%) 1'i  kadar bir zamanda  kitap-gazete-makale okuması yok.  Zamanı ve imkânı olan da okumuyor,  nasılsa bahane çok.   (Ders kitabını kast etmediğimi buraya not düşeyim.)

Hadi tek yol okumak değil, diyelim. Sinema kültürü de yok. Sinema kültürü bir yana;  sinemaya gideni, seçimli izleme yapanı bile yok gibi. Gençliğin gezip-öğrenme merakı, seyahat etmesi, dünyayı tanıma-anlama hevesi de yok.  Yurt dışına gidebileni de eline bavulunu alıp bir-iki foto çekip geliyor. Dış kültürlere ve toplumlara derinlemesine bakamıyor.

(BU YAZI BİTMEZ)




Sıra geldi  "çuvaldızı kendine batırma"  ve  "günah çıkartma"  bölümüne. Mesela bu satırları yazarken aklıma birkaç senemi çok kötü geçirmeme vesile olmuş  ve  bende bağımlılık yapmış  Travian  oyunu geldi.
Bu blogda ilk bahsettiklerimden biriydi.  Bu kadar inat ettiğime  ve  hâlâ  arada aklıma düşüp  tekrar başlamayı düşündüğüme inanamıyorum bir türlü!  :(

Bir de şu aralar ekranlardaki  "çocukların eğitimi için eve internet bağlatmayı"  öneren reklam filmleri  bana ayrı bir ironi gibi geliyor ya neyse...  Gülse Birsel'in  yapay yapmacık dünyası ile yazıyı noktaladık böylece.



Hiç yorum yok: