Fareler ve İnsanlar...
Bu iki canlı türü arasında tuhaf bir benzerlik olduğunu fark ettiniz mi?
İkisi de açgözlü ve ikisi de doymak bilmez canlılar.
Gıda depolama, stoklar, fabrika hijyeni, kıtlık, buğday ve hububat konularında şuna benzer ifadelere rastlarsınız sıklıkla:
"İnsanlardan sonra çevreye en çok zarar veren canlılar, fareler ve sıçanlardır."
Anladığım kadarıyla birbirinden uzak da yaşamıyor bu üç canlı türü. Hatta iç içe, yan yanalar. (Daha doğrusu altlı-üstlü yaşıyorlar mı desek?)
İnsanlar toprak üstünde ve aydınlıkta yaşarken, fareler yer altında ve nispeten karanlıkta yaşıyor. Yapılan çeşitli araştırmalar, bir bölgedeki insan nüfusuyla o bölgedeki fare-sıçan sayısının birbirine yakın olduğunu göstermiş.
Fareleri, sıçanları yok etmek mümkün değil. Kapanlar, tuzaklar, yemler ile sadece sayılarını azaltabilirsiniz. Yani onlar uygun ortam koşullarını yakalayana kadar sözde galip olmak gibi bir şey bu. Sözde tatmin... Kemirgenlerle mücadelede sanitasyon ve onlara karşı etkili (rodent-proof) bina tasarımı şart.
Yer yer kuraklık ve açlık ile yüzleşen dünyamızda, kimi bölgelerde depolanan tahıl ve gıdaların %50'sinden fazlasının kemirgenlerce tüketildiği bildiriliyor. Doymak bilmeyen bu canlılar yavaş yavaş stokları ve gıda fabrikalarındaki ürünleri tüketirken, beri yandan hijyen-sanitasyon sorunu da yaratıyor. Geriye bıraktıkları gıda parçalarına ağızlarından bulaşmış enzim ve salgılar, sonradan teknoloji ve ürün kullanımı sırasında sorunlara neden olabiliyor.
Peki ya bizler? Aç gözlülüğümüzü yeryüzünde farelerle mi paylaşıyoruz yoksa? Onlar da gelip bizim ekmeğimize göz dikiyorlar bir yerde.
Bir de, fareler gibi hızla üreyerek Dünya'yı kaplamak ve bu yolla Dünya'ya hakim olma hayalleri kuran siyasetçi yöneticiler var sanırım.
"Korkmadan çok fazla çoluk çocuk yapın, Allah rızkını verir" diyenler, farelerin insanlar arasındaki taklitçileri olmalı. Sanırım dünyanın sayı bolluğu ile yönetildiğini filan sanıyorlar. Veya belki de özledikleri Dünya budur.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder