8 Kasım 2018 Perşembe

 Serdar Ortaç'tan  aforizmalar


Büyük EGO balonu üstat Serdar Ortaç demiş ki:

"Gül gibi karımın üzerinde bir lanet var. Instagram'a koyduğu fotoğraflar yüzünden kıza sürekli nazar geliyor. Bu kadar kötü göze inanamıyorum. Sosyal medya hayatımızı mahvetti. Türk ırkını, Türk'ün karakterini bozdu. Instagram'ı hayatımıza sokan Amerika'yı görmek istemiyorum, tiksiniyorum."

Ah be Serdar! Sen otur o "5-10 dakikada" yapmakla sürekli övündüğün yeni şarkılarını "üretmeye", evir çevir yabancı şarkılardan araklayarak oluşturduğun aynı melodiler üzerine farklı sözler yazarak  onlarca albüm çıkarma geleneğine devam et. Eh, hayranların sayesinde sahneden de güzel paralar kazanmaya devam ediyorsun,  nasılsa  "Halk bunu seviyor, bunu istiyor!"  kuralı işliyor.  Ama yazının başında alıntıladığım bu kadar salak lafları edip maalesef zırvalarına maruz kalan her birimizin devrelerini yaktığın için, ve milleti bu kadar salağa bağladığın için,  iki çift lafa da hazır ol.

Bir "Hesabımı kapat" veya "Sign out" veya sadece beynine sessizce göndereceğin "Bundan sonra Instagram'da kesinlikle paylaşım yapmayacağım! Yaparsam da sosyal medyayı (çoğu yabancı ünlüde görüldüğü gibi) profesyonel amaçlarla kullanacağım"  benzeri kararları alıp uygulamak yerine...

...... "AMERİKA'NIN HAYATIMIZA SOKTUĞU  bilmemne!!!"

Öncelikle kimse kimsenin hayatına bir şey sokamaz Serdarcım, sen izin vermediğin sürece... İkincisi biliyor musun Avrupalıda Amerikalıda bu kadar yoğun, 7'den 70'e azgın bir sosyal medya iştahı yok. Ama zaten onlarda senin gibilerin de pek fazla şansı yok.

Gerçi  “John Lennon  ada
 (İngiltere)  için ne ise Türkiye için Serdar Ortaç  odur    (bkz:  kendinden üçüncü şahıs olarak bahsetmek)
diyen bir kibir kumkumasından başka ne bekleyeceksin?

The Beatles  söz yazarı  John Lennon neden şarkılarını bir, bir buçuk yıl gibi uzun zamanlarda yapmış-mış! Halbuki Serdar Bey 5-10 dakkada bir yaz hitini, bir Padişah'ı çıkarabiliyormuş ama bu ülkede değeri bilinmiyormuş! Bu lafları kendisi diyor ve bunu övünülecek şey sanıyor, tek yazlık parçaları ile kendisini John Lennon ile kıyaslayan büyük söz yazarı...

Bir diğer incisi:
"Sadece 7 nota var  topu topu kaç beste yapılabilir?"
Bu lafı, şarkılarınızın ve bestelerinizin çalıntı olduğu söyleniyor, buna ne dersiniz? sorusuna cevaben diyor. "Yavuz hırsız" olduğunun kendi ağzından itirafı ve bir başka sefalet örneği...

    "Krallar kraliçeler sınıfındayım ama Türkiye'de değerim bilinmiyor"  da  bir diğer sıradan böbürlenme cümlesi.



Kendisini 90'ların ortasında patlayan "Karabiberim" ile tanıdık. Tabii her ünlü gibi seveni de sevmeyeni de oldu. (Mesela benim çok sevdiğim Aysel Gürel, Serdar Ortaç'a aşıktı.)  Arada "Yaz Yağmuru" gibi nitelikli işler çıkarmadı da değil. Ama malum, bayağılığı gayet samimi şekilde kim üzerine giyerse, o ünlü daha çok sevilir bizde.

Normalde sadece işini yapıp parayı götürse neyse... Ne var ki Serdar Ortaç -nedense- çok alanı dışında eylemler ve çooook büyük laflar söyleme eğiliminde olduğundan görmezden gelmeyi başaramadım artık. Ki Ahmet Kaya'ya sahnedeyken başlattığı linç de ayrıca irdelenmeye değer bir konudur ve maalesef hep ideolojik pencereden incelmiştir. Oysa organizasyon açısından veya sahnedeki Ortaç'ın en basit ifadeyle sinirlerine hakim olamama sorununa kadar pek çok noktadan neredeyse hiç söz edilmemiştir.

Sonuçta  Ahmet Kaya'nın duruşu belli. Beğenirsin beğenmezsin. Ama ödül vermek amacıyla eşiyle beraber ödül törenine davet ediyorsun; kapıda karşılayıp davetteki masasının yerini gösteriyorsun, sahnedeki Serdar Bey laf çarparak çatal-bıçak fırlatmaca oyununu başlatıyor... En şık elbiseleri içerisinde en lüks otelin içerisinde süperstarlar, divalar, ana haber genel müdürleri (Reha Muhtarlar filan)  izlemekle yetiniyor... Hatta direkt aktif olarak bu vandallığa katılıyor!

Türkiye'de zenginlerin, okumuşların ve ünlülerin tetiklendiklerinde halktan/avamdan zerre farklı davranmadığının; ama ne hikmetse halkı aşağılama hakkını ve ilericiliği kendilerinde gördüklerinin bir diğer örneği.

(Ayrıca yıllarca genel müdürü olduğu, televizyonda en çok izlenen haber bültenini yönetip sunan Reha Muhtar gibi, akşam haberlerinde sürekli  "hayvanlar dünyası, aslanlar, maymunlar, medya maymunları, magazin kadıncıkları, kim kimle ilişkide?, hangi kadıncık aldatılmış, gene kamera ordusu önüne ilgiyle atlayıp hangi açıklamaları halkımızla paylaşmış, Televole kadrolu elemanlarıyla dakikalarca söyleşi" benzeri yayınlarla en kritik zamanda ülkeyi uyutan bir adamdan da ancak bu beklenirdi.  90'lar sonuna doğru  ülkedeki bankalar peş peşe batmaya başladı da kendisine yol göründü.

Şimdilerde o da "muhalif" olmuş,  iyi mi?  ;) )



4 Kasım 2018 Pazar

 Kızların Sorunu Ne?  (3)

Bu ülkedeki kadınlara kalsa kadınlık hepten sallantıdaydı. Neyse ki bir şekilde hukuk devletiyiz.

İki gündür geceleri biraz Twitter'da geziniyorum. Özellikle kadına şiddet, dayak konularında denk geldiğim materyaller beyin yakıyor.

Mentalite şu:  Kadın evli değilse ve ünlü-ünsüzse; dayak yediğinde kınanmaz, ayıplanmaz, Kadından (veya Aileden) Sorumlu Devlet Bakanı konu hakkında zinhar açıklama yap(a)maz.

(Erkektir, canı isterse pencereden de fırlatır atar, kaburgalarını da kırar... Evli değilsen mahkemeye gidemezsin.)

Soru:  Neden hep sapla samanı karıştırıyoruz acaba biz?


"Aile Bakanı evli olmayan bir kadın darp edildi diye mağduru arayıp “Geçmiş olsun” der mi!" şeklinde bi tepki tviti okudum az önce, ve bunu yazan bir kadındı.

Söyleyeceklerim bu kadar. Zaten özellikle kadınlar tarafından yayılan ve paylaşılan materyaller beyin hasarının boyutunu ortaya seriyor.

Allah hepinizi kocalarınızla bir yastıkta kocatsın!   (Amin)  


("Kızların sorunu ne?"  yazı dizimden)