27 Haziran 2012 Çarşamba

 Suriye, Türk savaş uçağını düşürdü!


"Biz son zamanlarda Akdeniz'de kaç kişi kaybettik?


Dokuz insanımızı Mavi Marmara'da İsrail öldürdü.
İki pilotumuzu da Suriye vurdu.


Cumhuriyet tarihi boyunca,  Akdeniz'de bu kadar kısa zamanda bu kadar çok insan kaybetmedik biz. Olmayan 'işler' neden şimdi birdenbire olmaya başladı?"


22 Haziran 2012 öğlesinde, F4 tipi bir savaş uçağımız Suriye tarafından Hatay yakınlarında düşürüldü. 24 Haziran sabahında Dış İşleri Bakanı  Ahmet Davutoğlu  kameralar karşısına geçti ve hükümetin ilk açıklamalarını yaptı:  "Uçağın Doğu Akdeniz'de test ve eğitim amaçlı bulunduğunu, tek (solo) ve silahsız uçuş yaptığını" söyledi.

"Bu uçuşlar ilk defa yapılmıyor,  alçak uçuş yapma sebebi de odur, radar testleriyle alakalı. Suriye sınırlarına 13 mil uzakta bulunuyordu, yani uluslararası hava sahasındaydı... Uçak hava sahamıza döndükten 15 dakika sonra bu olay yaşanıyor. Kontrolü kaybettikten sonra Suriye karasularına düşüyor.
Bir saldırı söz konusu. Suriye'ye birçok ülke tarafından ihlaller olmuştur,  ancak hiçbirinde böyle bir adım atılmamıştır.
Kimse Türkiye'nin kapasitesini test etmeye kalkmasın.
"

(Ve tahmin edileceği gibi,  konuşmanın geri kalan bölümlerinde yine NATO, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi,  istişareler,  dünya liderleri ile telefon konuşmaları...   Suriye mallarını boykot veya  "Suriye bizden özür dilesin" siyaseti başlarsa yakında ona da şaşırmam.  Nasılsa özür listesi kabardıkça kabarıyor.)



"Bize kimse dokunamaz" inancıyla yola çıkıp, "dokunulduktan" sonra da şaşırıp kalıyoruz.

Mavi Marmara'ya İsrail'in "dokunamayacağı" inancıyla o gemiyi yola çıkardılar.
İsrail, hem de uluslararası sularda insafsız bir baskınla insanlarımızı öldürdü. Kabul edelim ki bu normalde bir savaş nedenidir.

Bir devlet, o insanları yola koyduğunda bunun sonuçlarını hesap eder ve insanlarına saldırıldığında bunun cevabını "askerî" olarak vermeyi de baştan düşünüp planlar.
Savaşamayacaksa, hem insanlarını kaybedeceği, hem de utanacağı bir işe girişmez.
...
Biz insanlarımızı kaybettik, biraz bağırıp çağırıp, o ölümleri sineye çektik.
Mavi Marmara, Türkiye'nin "dokunulabilir" olduğunu bütün dünyaya gösterdi.
Bir devletin saygıdeğer ve güçlü olabilmesi için böyle kolay "dokunulabilir" de olmaması gerekir. Dokunulabilir bir hâldeysen, başkalarının dokunabilecekleri ortamları baştan yaratmazsın.
(Ahmet Altan,  Uçak.  24 Haziran 2012, Taraf)  (tam metin)





-Miscellaneous-
  • "İsrail uçakları Hatay semalarında cirit atıyor." Uçak düşürme vakasının bir-iki gün öncesinde sosyal medya ve yazılı basında gündeme gelen bir konu idi.  (Haber) (Video)


  • Ürdün'e kaçan Suriyeli pilot Hasan El Hamade: "İsrail uçakları Suriye hava sahasını geçen ay tam üç kez ihlal etti.  Ateş emri verilmedi."



  • Olay sonrası Twitter taramalarımda,  Osmanlıcılık düşüncesinin pek çok ürünü ile karşılaştım.
    Nihat Doğan'dan dikkat çeken ibretlik bazı Suriye seçmeleri şöyle:

    "İcimizdeki savasin sona ermesi icin disariyla SAVAS sart, tekrar beraber can vermeli beraber aglamali kardes oldugumuzu hatirlamaliyiz....."
    "Hali hazirda Suriye kendi icinde muhaliflerle catisiyorken  bu firsati kacirmayip Suriye'yi isgal etmeliyiz yoksa New Ottoman yalan olur...."   (@Nihatdogan_ND)


    • Mavi Marmara saldırısı sırasında  televizyon tartışmalarının kadrolu demirbaşı mertebesindeki bazı gazetecilerimiz,  yaşanan kanlı olay ve sonrasındaki diplomasi trafiğini  "Türkiye'nin prestiji arttı"  şeklinde yorumlamışlardı.  Konuklardan Nazlı ILICAK;  Davutoğlu ve Erdoğan'ı övüyor,  kendilerini tebrik ediyordu...
      Şimdi çıkıp bu uçak düşürülme hadisesini de "prestij"e bağlarlarsa şaşmam,  hatta belki diyen olmuştur bile!   Öyle ya,  Türkiye'nin talebiyle NATO konuyu ele aldı.  "İşte Tayyip Erdoğan ve hükümetin diplomasi zaferi!"  diyenler de çıkacaktır elbette.   (bkz: Çene İshali)



    • "Galiba Kıbrıs'ı çözemeyince,  biz de Gazze'ye yöneldik..."
      Mehmet Altan  -  Ankara'dan Lahey'e nasıl gidilir?


    • Aynı şey Mavi Marmara'da da olmuştu. Öldüremezler sandılar, öldürdüler.  Burada da düşüremez sandılar düşürdüler. / Türkiye'nin "caydırıcı devlet" olması için önce Kürt Meselesi'ni halletmesi gerektiğini anlamasına ise daha epey var. / Barış zamanı bir uçağının sınırı geçip geçmediğini, nerede düşürüldüğünü 30 saatte tespit edemeyen bir ordunun savaştaki halini düşünün!
      (@HurAyse - Ayşe Hür)


      Uludere'de elinde bidon olan gençlere hava saldırısı düzenleten odak ile Suriye hava sahasına izinsiz uçağımızı daldıran ve düşürten odak aynı.  /  Her ne hikmet ise Suriye hava sahasını ihlal eden uçaklar Telaviv den kalkan uçaklar olunca düşür(e)mez..,  Malatyadan kalkanı düşürür işte / Suriye'ye doğrudan savaş açıl(a)mamasındaki en önemli balans Mavi Marmara baskınıdır:  İsraile savaş ilan edemeyen Turkiye, Suriyeye edemez++    (@Bahadir_Arig)


      Komşu bir ülke ile gerilimi aylardır adım adım tırmandırırsanız böyle bir krizde şimdi kara kara ne yapacağınızı düşünürsünüz işte... / Senin önüne gelene habire verdiğin 'nota'ları,  yıllardır her türlü hamallığını çektiğin Nato bile umursamıyorsa,  zor dostum zor!  /  NATO'nun Türkiye Suriye krizi ile ilgili açıklamasının çevirisi; Türkiye'ye 'Başınızın çaresine bakın!';  Suriye'ye  'Çok ayıp!'
      (@cuneytozdemir  -  Cüneyt Özdemir)


      Komşularla sıfır sorundan,  sıfır komşuya doğru çok hızlı yol alındı. (@lorinaryen)


      Erdogan'in  Uludere'de yaptigi gibi  parasi neyse verelim ama ozur dilemem derse,  Suriye'ye ne diyecegiz?
      Hukumetin yaptigi hata sogukkanli olup Suriye'ye fevri bir reaksiyon vermemek degil,  bugune kadarki dengesiz ve tutarsiz Suriye politikasi!
      Turk ucagini dusuren ulkenin hareketine planlı veya provokasyon amaçlı bir eylem degil diyen Rusya'ya nukleer reaktor yaptiriyoruz. (@cenksidar)


      Vahdettin'in mezarı Suriye'de durdukça, ki öyle olacak, bu iki ülke savaşmaz.
      Dedem simdi iki çuval un, iki çuval seker almıştır, savaş çıkacak diye. Ben de iki oyun aplikasyonu indireyim,  karartma olursa oynarım.
      (@itaatsiz - Erkan Şimşek)


      Kemal Kılıçdaroğlu,  "Yurtta sulh cihanda sulh" düsturunun insan hakları ihlallerine tepki göstermekle çeliştiğini düşünüyorsa yanılıyor.   + AKP de,  insan hakları ihlallerine müdahale etmenin tek yolunun savaş olduğunu düşünüyorsa yanılıyor.  Suriye'ye baskının başka yolları da var.
      Biri Kılıçdaroğlu'na  1992'de (CHP'nin devamı) SHP-DYP koalisyonu sırasında ABD Saratoga gemisi tarafından batırılan Muavenet'i hatırlatmalı. / Muavenet Zırhlısı'nın kasten batırıldığı anlaşıldığı halde SHPliler de dahil devletlülerimiz, 5 şehit ve 22 yaralıyı sineye çekmişti. Olay NATO tatbikatı sırasında olmuştu. Yani "kadıyı kadıya şikayet etmek" söz konusuydu.  ABD kaza olduğunda ısrar etti, olay kapandı.
      Pişkinliğe bak:  Suriye muhalefetine ev sahipliği yap, silah ver, hava sahasını ihlal et, uçağını düşürünce de savaş açmakla tehdit et! (...) Bu yüzden Türkiye-Suriye savaşına karşıyım ve bu yüzden bizi bu aptal savaşa sokmak için o iki pilotumuzu ölüme yollayan hükümete kızgınım!   (Tekrar  @HurAyse'den  alıntılar)



    • "Suriye, bizim uçağın "hava sahasına girdiğini ve alçaktan uçtuğunu"  söylüyor.
      Bir askerî keşif uçağını başka bir ülkenin hava sahasına göndermek o ülkeye "meydan okumaktır". Eğer o ülke silahlı bir ayaklanma yaşıyorsa ve sen bu silahlı ayaklanmayı destekliyorsan, bu "meydan okuma"  ciddi bir boyut kazanır.
      Belki yanılıyorum ama benim tahminim, bizimkiler "Suriye bizim uçağımıza dokunamaz"  inancıyla keşif uçağını o bölgeye gönderdi.
      Suriye, bu meydan okumaya daha beter bir meydan okumayla cevap vererek uçağı düşürdü. Normalde, kimse "hava sahasına" girdi diye uçak düşürmez çünkü bu "savaş" nedenidir.  Suriye o uçağı düşürerek "savaşı" göze aldığını hem Türkiye'ye hem dünyaya ilan etmiş oluyor.  Galiba, Suriye'nin en kuvvetli destekçilerinden olan Ruslar da  Akdeniz'de  Türkiye'ye bir tokat daha atılmasını istediler."



    İslamcı iktidarlar gücü ellerine aldıklarını hissettiklerinde,  illaki kafalarında yaşattıkları yarı hayali bir zaman ve koşullara doğru ülkeyi ışınlamak ruhu ile dolup direksiyon kırıyorlar. Yeni dönemin yükselen Osmanlıcılık ruhu da buna eklenince risk kaçınılmaz.

    Anlaşılan o ki Suriye, Rus malı etkin hava savunma sistemlerini gerekli gördüğünde Türkiye'ye karşı kullanmakta kararlı.  Türkiye ise Suriye ile askeri bir çatışma içine girme konusunda temkinli,  tüm çatışmacı zihinlere rağmen...
    "Kendi ülkesiyle barışık olmayan bir ülkenin çevresiyle barışık olması mümkün değil"  diyor Davutoğlu,  Suriye'yi kast ederek.  Peki biz kendimizle ne kadar barışığız acaba?  Bölgesinde dev güç olma ataklarına başlamadan önce kendi iç kavgalarımızı bir hal yoluna koysak?

    Ek olarak;   Irak'ta başa geçirilen çuval,  Mavi Marmara saldırısı ve ertesinde düşürülen bu uçak;   tüm bu olaylar Türk Medyası'nın sefil halini ortaya koyuyor.  Başka bir blog yazımda da dediğim gibi, Türk Medyası'nın mevcut halinde iyileşme olmadan Türkiye'nin hiçbir sorununun çözülebileceğine inanmıyorum.   İnsan kalitemiz ve demokrasi algımız ortada iken, Medyamızdan gelişme beklemek ise
    tam bir hayal (kırıklığı) olur.




    Ahmet Altan'ın yazısı ile başlamıştım,  son nokta da onun yazısıyla:
    Türkiye "akıldışı" bir yöntemle, gereğinden fazla böbürlenmelerle, palavralarla yönetiliyor.  Bazı yöneticiler, kendi uydurduklarına kendileri inanıyor.
    Bu kriz belki atlatılır ama Türkiye bu akılla yönetilmeye devam ederse korkarım bizim başımız belaya girecek, bu akıl toplumu belaya götürecek bir akıl çünkü.

    23 Haziran 2012 Cumartesi

     Gündem  HAZİRAN 2012 -devam

    Hani hep denir ya,  "Türkiye kıtalar arası bir geçit/köprü ve buluşma noktası" diye...   Sanırım Türkiye Gündemi üzerine ucundan da olsa düzenli takibe başladığınızda,  her an kendini hatırlatan bir demirbaş bu tespit.
    Gündem ve veriler o kadar hızlı akıyor ki,  yetişebilene aşk olsun!

    Mesela benim niyetim bu ayın olaylarından daha önce değindiklerim  (Gündem Haziran 2012)  harici birkaç başlık ve Ortadoğu'daki gelişmeleri kısa bir yazıda toparlayıp yayınlamaktı.  Ancak ne mümkün!
    Ben yoğunluktan birkaç gün bu toparlamayı erteleyince  ülkede neler olmuş arkadaş?

    Suriye,  Türk savaş uçağını düşürmüş...
    Aysel Tuğluk'a hapis...
    Hapishaneler yanıyor...
    PKK, yine karakol basıyor ve barış dilini dışlıyor...
    THY'de cep mesajla gelen işten çıkartmalar...
    Polisler dövdükçe dövüyor...
    Madonna geldi de gitti bile!
    İsrail ve Mavi Marmara özeleştirisi...
    Kürtaj ve Sezaryen yasağı,  Çamlıca'ya cami,  Opera ve balelere mescit,  Pierre Loti Tepesi'nin ismini değiştirelim kampanyası...
    Tayyip Erdoğan,  Türkçe Olimpiyatları kapanışında Fethullah Gülen'e ülkesine dönmesi için çağrı yaptı.
    Deniz Seki'ye uzun bir hapis kararı...
    Jak Kamhi'nin büyük oğlu Hayati Kamhi intihar etmiş.  (DYP'den İstanbul milletvekili olarak meclise girmiş bir isimdi.)
    Suriye,  katliamlar (Hula, Humus),  Annan,  İsrail-İran hattı ve Türkiye...  İsrail Genelkurmay Başkanı'nın açıklamaları...
    Demirel -bence ilk defa- konuştu:  Darbe Komisyonu'na...
    "Parasız eğitim" pankartı açan öğrencilere ceza yağdı.
    İşçi ölümleri gündelik mutat mukadderiyatlar olmaya devam ediyor. Yangınlar, patlamalar...
    Kadına karşı şiddet, yaralama, öldürme, tecavüz haberleri...  Verilen cezalar "dostlar alışverişte görsün" kabilinden...

    Ve bu böyle akıp gidiyor!
    (Başlığa eklemelerim -şüphesiz- devam edecek)
    Hiç bir zaman stabil bir zemin yok.  Çevresindeki savaşlarla birlikte gündemin bu kadar hızla değiştiği bir coğrafyada doğrusu ben bu hıza yetişemiyorum,  zaten zamanla da kavgalıyım!
    Bir de buna  Depremler (Muğla, Kütahya, Van...)  eklensin:
    İyice  SALLANTIDAYIZ!

    .

    10 Haziran 2012 Pazar

     Gündem  HAZİRAN 2012


    Kürtaj ve Sezaryen yasaklansın
    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında AKP'nin yeni kırmızı çizgileri "Kürtaj ve Sezaryen"  oldu.

    "En az üç çocuk doğurun"  ile başlayan nüfus artışı hedefleri devam ediyor.

    Bir anda alevlenen Kürtaj tartışmalarına karşı çeşitli kadın örgütleri
    "Benim vücudum, benim kararım" sloganı ile öne çıkan protesto gösterileri düzenliyor.


    -Twitter ve Ekşi Sözlük'ten bazı alıntılar-
    Kurtaj karsitligi Amerikan muhafazakarligindan ithalen gelince,  ona karsi slogan da Amerika'dan geliyor:  Benim bedenim benim kararim.
    (@ismet_berkan, 3 Haz.)

    Bu kadın eylemlerinin Kadıköy'de yapılması ne kadar klişe.  Git linçi göze alarak en muhafazakar ilde yap.  Bedel ödemeden bi yere varılmaz.(@resatcalislar, 4 Haz.)

    RTE'nin hala oy kaybına uğrayacağını zannedenler var.
    Benim annem zamanında 2 kere kürtaj yaptırmış insan. Üstelik kendisi doğurmak istemesine rağmen babamın zoruyla yaptırmış.  Şimdi babam deliler gibi kürtaj yasasını savunuyor. Evet baba aynı baba.  Fakat gözlerini kapatmış ve savunuyor işte.  Artık küçücük canları alamayacaklar falan diyor.  İşte benim başbakanım bu diyor. Rakısından bi yudum alıyor sonra. Şaka değil adam şuan karşımda.
    (francisco sebastian danconia.  29/05/2012, Ek$i)



    Sağlık Bakanı Recep Akdağ:
    "Tecavüze uğrayan doğursun,  gerekirse devlet bakar."

    (Yorumsuz)

    Twitter şovlarına sistematik olarak devam eden Melih Gökçek de popüler kürtaj tartışmalarında engin görüşlerini bizlerden esirgemedi ve şöyle buyurdu:
    "Çocuğun suçu ne?  Anne kendini öldürsün."





    Erdoğan-Kılıdçaroğlu görüşmesi
    Tarihler 7 Haziran'ı gösterdiğinde iki lider yılların mevzusu "Kürt meselesi ve terör" üzerine CHP'nin çözüm önerisini konuşmak üzere bir araya geldi. CHP -kısaca- TBMM içi ve dışında komisyonlar kurulmasını, tüm partilerin desteğiyle terör sorununa toplumsal mutabakat ile çözümü öneriyor.
    Olumlu bir havada geçtiği söylenen görüşmeden,  sürece itirazı olan MHP'nin ikna edilmesi gerektiği kararı çıktı.

    -CHP'nin yol hartasından bir alıntı-
    "Güvenlik (Askeri) eksenli politikaların Kürt meselesini çözemediği acı tecrübelerle aşikâr hale gelmiştir. Başka seçeneklerin hayata geçirilmesi ertelenemeyecek bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır. Bu bağlamda, siyasi alanın toplumsal barışı sağlayacak demokratik bir çözüm için yeniden düzenlenmesi ve yeni araçların devreye sokulması gerekmektedir."


      Kişisel görüşüm:   Hayatta belki her şeyi durdurabilirsiniz,  zaman hariç.
    Bu topraklarda yaklaşık 200 yıldır (rejim değişse de) yönetim ve idarede aynı kafa yapısı ve aynı yöntemler devam etmekte.  Türk siyasetinin en büyük eksisi, ileri görüşlü liderler ve stratejilerin olmayışıdır.  Hamasi söylemlerle günü kurtararak zorunlu yeniliklere hep geç kalmaktır.

    Ayrıca hiç de şaşırtıcı olmayacak ama,  yolu tıkayanlar bir kez daha, İttihatçılığın olumsuz yanlarının modern zamanlardaki devamı Kemalizm tarikatının zehirine bulaşmışlar oluyor. Acaba CHP'nin kendi tabanı bu çözüm önerisi ile ilgili ne düşünüyordur?  Nitekim K.K. da Kürt meselesini çözmek için attıkları bu adım hakkında,  "Başkanlığıma mal olacaksa olsun"  dedi.
    (K.K. ne yardan geçiyor ne serden...)  Peki ya Van'da KCK operasyonlarında seçilmiş belediye başkanlarının gözaltına alınması hakkında ne düşünüyorlar? Aynı sorular AKP tabanı için de geçerli.

    "Her kürtaj bir Uludere'dir"  diyor Erdoğan mesela...  (Yorumsuz)
    "İç İşleri Bakanı İdris Naim Şahin ise olanca hoyratlığı ile tam da kendinden bekleneni yapıyor ve ırkçı Türk kesimin oylarını AKP'ye kanalize ediyor." Ahmet Altan,  "Kemalizmin en büyük ve en korkunç zaferi,  dindarların damarına milliyetçilik zehrini enjekte etmek oldu"  demişti.



    Demokrasi  ve  Sansür
    Demokrasi'nin temel unsurlarından biri elbette çok partili çoğulcu sistem. Ama bu unsurun tek başına yeterli olmadığı görülüyor. İktidar eleştirisi yapan yılların gazetecilerine işten çıkarma cezaları verilmekte. Zamanında kibirli generallerin Türk basınına uygun gördüğü sansür elbisesini, şimdi de Erdoğan şahsında iktidar kalıplayıp dikiyor. Kürt meselesi yine hassas noktada. Taraflar değişse de işleyiş hep aynı.

    İşine son verilen bir gazeteci şöyle yazdı:
    Ben hakkımı helal ediyorum, siz de hakkınızı helal ediniz. Türkiye, er ya da geç, bir gün, insanların özgürce yaşadığı bir ülke olacak.    (@akelali)

        (Özellikle medyadaki bazı isimlerin bu dönemde iktidarı yaldızlamak ve iktidar tarafından okşanmak için yaptıkları yer yer mide bulandırıcı olabiliyor. "Demokrat"  yansımalar ile ortaya çıkan bazı gazetecilerin asıl meselesinin payeler kapmak olduğunu görmek benim açımdan hayal kırıklığı oldu açıkçası.  Olayın güzel tarafı ise kişilik sahiplerinin ayırt edilmesi.  Dilerim bir gün insanlarımız kişileri siyasi düşüncelerinden önce kişilikleri ve dürüstlüklerine dikkat ederek tartmayı öğrenir.)


    (HAZİRAN 2012 Gündemi'ne dair tüm blog yazılarım için  tıklayınız.)



    7 Haziran 2012 Perşembe

     AMİNOASİTLER


    Aminoasitler,  PROTEİNLERin yapıtaşıdır.

    İki işlev grubuna sahiptirler:
    1. Asidik karakterli  "karboksil grubu" (-COOH)
    2. Bazik karakterli  "amino grubu"
    (-NH2)

    Hem asit hem baz gibi davranabilme özellikleri nedeniyle "amfoter" maddelerdir ve tamponlama kabiliyetleri vardır.


    Memelilerde genellikle 20 standart a.a. olduğu kabul edilir.  (Most proteins are linear polymers built from series of up to 20 different L-α-amino acids.) Aralarındaki farkı R grupları yaratır, yani yukarıdaki şekildeki genel formüllerinde her aminoasitin R grubu farklıdır.


    Amino asitlerin adları:  Glisin, Alanin, Valin, Lösin, İzolösin, Serin, Treonin, Metiyonin, Sistein, Prolin, Fenilalanin, Tirozin, Triptofan, Aspartik asit (Asparajin hali),  Glutamik asit (Glutamin),  Lizin, Arjinin, Histidin.


    En basit  a.a.  Glisin/Glycine  olup optikal aktivite göstermez.  (Bir bileşiğin optikçe aktif olabilmesi için molekülünde 4 farklı atom veya atom grubu taşıyan bir karbon atomu içermesi gerekir.)

    • ASİDİK aminoasitler  (Monoamino dikarboksilik a.a.ler):
      Aspartik asit (Asp),  Glutamik asit (Glu)

    • BAZİK aminoasitler  (Diamino monokarboksilik):
      Lizin, Hidroksilizin, Arjinin, Histidin.  Yan grupları (+) yüklüdür.

    • Aromatik Aminoasitler:  Fenilalanin, Tirozin, Triptofan.

    • Yapısında Kükürt (S) içeren Aminoasitler:  Sistein (-SH) (serbest sülfhidril grubu içerir),  Methionin (beslenmede temel bir metil grubu kaynağı).

    • Hidroksil (-OH) grubu içeren aminoasitler:  Serin, Treonin, Tirozin.

      Proteinlerin fosforilasyonu sırasında fosfat grubu (PO4) alıcısı olarak işlev görürler.

    • Yapısında çift asimetrik karbon atomu içerenler:  İzolösin, Treonin.



    ELZEM AMİNO ASİTLER:... İnsan vücudunun sentezleyemediği,  sağlıklı bir yaşam için gıdalar aracılığıyla dışarıdan almamız gereken aminoasitlere "elzem (esansiyel, eksojen) aminoasitler" denir. Yetişkinler için 8 adettir: Lizin, Lösin, İzolösin, Metiyonin, Treonin, Triptofan, Fenilalanin, Valin.  Bebeklerde:  Bunlara ek olarak  Arjinin ve Histidin.     (www.canilecanan.com)

    Bir proteinin bileşiminde elzem aminoasitlerin bulunma oranları, o proteinin beslenme kalitesini belirler. Genellikle hayvansal proteinlerin beslenme kalitesi bitkisellerden yüksektir.

    * Elzem (Esansiyel) aminoasitler harici diğer a.a.ler,  vücutta başta karbonhidratlar olmak üzere diğer besin maddelerinden sentezlenebilir.
    (İlgilenenler için ekstra bilgi,  bkz:  Wikipedia/Essential amino acid)



    (Resimlerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.)




    2 molekül Sistein'den Sistin oluşumu:


    Amino asitler birbirlerine "Peptid bağları" ile bağlıdır. (The amino acids in a polypeptide chain are linked by  "peptide bonds".)
    All amino acids possess common structural features, including an α-carbon to which an amino group, a carboxyl group, and a variable side chain are bonded. Only proline differs from this basic structure as it contains an unusual ring to the N-end amine group, which forces the CO–NH amide moiety into a fixed conformation.


    N-terminal:  Serbest amino grubu (-NH2)
    C-terminal:  (-COOH)


    Each protein has its own unique amino acid sequence that is specified by the nucleotide sequence of the gene encoding this protein. The genetic code is a set of three-nucleotide sets called codons and each three-nucleotide combination designates an amino acid. For example AUG (Adenine-Uracil-Guanine) is the code for methionine, UUU (Uracil-Uracil-Uracil) is the codon for phenylalanine.
    Genes encoded in DNA are first transcribed into pre-messenger RNA (mRNA) by proteins such as RNA polymerase. Most organisms then process the pre-mRNA (also known as a primary transcript) using various forms of post-transcriptional modification to form the mature mRNA, which is then used as a template for protein synthesis by the ribosome.



    ........... Ribozom:  Hücrede protein sentezinin gerçekleştiği bölüm. ribozomal RNA (rRNA) ve proteinlerden oluşmuştur. Virüsler hariç tüm hücrelerde bulunur. ..... Ribozomlar, mRNA (kodonlar) ile tRNA'lar (antikodonlar) arasındaki bağlantının kurulduğu organellerdir. "AUG kodonu" protein sentezini başlatıcı kodondur. Bu kodona Met-tRNAi molekülü bağlanır. Ribozom, mRNA üzerinde 5'--->3' yönünde hareket eder. Gerekli olan enerji GTP'den sağlanır. GTP (Guanosine triphosphate), protein sentezi ve glukoneogenez (glukoz sentezi) için temel enerji kaynağıdır. Polipeptid uzaması  (yani pro sentezi)  mRNA üzerindeki durma kodonlarına kadar devam eder  (UAG, UAA veya UGA).

    Proteins are always biosynthesized from N-terminus to C-terminus. (Proteinler her zaman N-terminalden C-terminale doğru sentezlenirler - Translasyon)  The size of a synthesized protein can be measured by the number of amino acids it contains and by its total molecular mass, which is normally reported in units of daltons (synonymous with atomic mass units), or the derivative unit kilodalton (kDa).


    ............ Protein Sentezi hakkında ayrıntılı Türkçe bilgi edinmek için şu siteye bakabilirsiniz,  üye olmanız halinde resimlere erişim de mümkün olabiliyor:
    http://www.msxlabs.org/forum/biyoloji/22077-protein-sentezi-protein-biyosentezi.html

    Ayrıca  Proteinlerin Sınıflandırılması  yazımdan da faydalanabilirsiniz.



    The rate of protein synthesis is higher in prokaryotes than eukaryotes and can reach up to 20 amino acids per second.

    Prokaryotlar / Prokaryote:  Bakteriler, mavi-yeşil algler, riketsiyalar, aktinomisetler ve mikoplazmaların dahil olduğu tek hücreli canlılar alemi. Hücre yapılarında gerçek bir çekirdek zarı ve membrana bağlı organelleri yoktur.  Fosfolipid barındıran hücre duvarına sahip olup tek helezonlu DNA molekülü hücre içinde serbest haldedir.  Penisilin gibi bazı antibiyotikler, bakterilerin protein sentezine müdahale ederek etki gösterirler. (Bakterilerin hücre çeperleri uzun peptidoglikan zincirlerinden oluşur.  Antibiyotikler bu molekülleri bir arada tutan peptid bağlantılarının sentezini önler.  Böylece hücre çeperleri zayıflar ve bakteri patlar  (lizis/lysis). Peptidoglikandan oluşan hücre çeperleri sadece bakterilerde bulunduğundan antibiyotikler sadece bakterilere zarar vermiş olurlar.)

    Ökaryotlar / Eukaryote:  Bitki, hayvan, mantar hücrelerinde olduğu gibi. Hücredeki genetik malzemeler, zarla çevrili bir çekirdek içinde yer almaktadır.


    4 Haziran 2012 Pazartesi

    PROTEİNLER  (Proteinlerin Sınıflandırılması)


    • Şekillerine göre:

      • FİBRÖZ PROTEİNLER  /  Fibrous Proteins:

        Bir eksen boyunca uzanan polipeptid zincirleri.  Suda çözünmezler.  Örnek:  Saç, yün, boynuz, tırnak yapısında bulunan α-keratin (sistin'ce zengin)...  tendon, bağ dokuda bulunan  kollajen  (üçlü heliks yapı)...  fibroin (ipekte ve örümcek ağlarında)...  elastik bağ dokuda bulunan elastin... kastaki  tropomiyosin  gibi.

      • GLOBULAR PROTEİNLER  /
         "Globe-like" proteins:
        Toplu halde, yumak gibi ve hemen hemen küresel.
        Sudaki çözünürlükleri Fibröz proteinlere kıyasla daha fazladır.
        .....Örnek:  Enzimlerin çoğu, hormonlar,  antikorlar, immunoglobulinler,  hemoglobin (yandaki şekil),  myoglobin,  süt serum proteinleri  (laktalbumin, laktoglobulin),  serum albumini vs. (canilecanan.com)

    • Biyolojik Fonksiyonlarına göre:

      Enzim proteinler  (amilaz, pepsin, lipaz, ...);  Hormonal proteinler (insülin  şeker metabolizmasında etkili). Transportasyon/Taşıma yapan proteinler  (serum albumin:  kalsiyum, yağ asitleri, bilirubin ve birçok ilacın kendisine bağlanarak taşınmasında.  hemoglobin, myoglobin, transferrin, lipoproteinler  gibi pek çok protein vücutta organik ve inorganik maddelerin taşınmasında görev alır.)  Yapısal proteinler (keratin, kollajen, elastin, fibroin).  Savunma mekanizmasında görevli proteinler olan  immunoglobulinler (Ig),  yılan zehri ve  risin.. fibrinojen ve trombin  gibi bazı enzimler  kan pıhtılaşma proteinleridir. Kontraksiyon yapan proteinler  (aktin ve myosin  kas kasılması ve harekette).  Besinlerde depo proteinleri  [Gliadin (buğdayda),  Zein (mısırda),  Kazein (süt ana proteini),  Ovalbumin (yumurtada),  Ferritin (karaciğerde demirin depo edilmesini sağlayan pro.)]


    • Yapılarına göre:
      • BASİT PROTEİNLER
      • BİLEŞİK PROTEİNLER
      • TÜREV (DERIVE) PROTEİNLER




    - BASİT PROTEİNLER -

    1) Albuminler:  Suda ve tuz çözeltilerinde çözünme. Isı ile koagülasyon. Amonyum sülfat  (NH4)2SO4  gibi tuz çözeltileri ile çökme.  Genelde Glisin aminoasitini içermezler,  kükürtçe zengindirler.
    Örnek:  α-Laktalbumin (sütte),  serum albumin (insan serumunda),  ovalbumin (yumurtada),  myojen (kasta),  löykozin (buğday),  legümelin (mercimek),  insülin (pankreas salgısında)...  Risin  gibi bazı bitki albuminleri ise kuvvetli toksik etkidedir.


    2) Globulinler:  Genellikle saf suda değil ama seyreltik tuz ve amonyum sülfat çözeltilerinde çözünürler. Isı ile koagülasyon. Glisin'ce zenginler.
    Örnek:  β-laktoglobulin (süt),  ovoglobulin (yumurta),  serum globulin (insan serumu), myozin (kas), legumin (kuru baklagiller), phaseolin (kuru fasulye)...


    3) Gliadinler / Prolaminler:  %70-80'lik alkol çözeltilerinde çözünme. Genellikle hububat tohumlarında bulunan bitkisel proteinler.  Prolin ve glutamik asit gibi amino asitler bakımından oldukça zenginler. Yapılarında elzem amino asitlerden lizin yok, arjinin ve histidin ise çok az. Bu nedenle biyolojik değerleri az.
    Gliadin (buğdayda), zein (mısır), hordein (arpada).


    4) Glutelinler:  Sadece seyreltik asit ve alkali çözeltilerde çözünürler. Bitkisel proteinler olup hububatlarda Gliadinler ile birlikte bulunurlar.  Lizin ve triptofan kapsamaları ile gliadinlerin bu alandaki eksikliğini tamamlarlar.
    Örnek:  Glutenin (buğday), zeanin (mısır), hordenin (arpa), orizenin (pirinç).

    Gliadinler ve glutelinler,  birlikte gluten olarak adlandırılan,  buğday ununun ekmeklik ve fırıncılık açısından önem kazanmasını sağlayan bir yapıyı oluştururlar. Gluten kalitesi, hububat işleme teknolojisinde büyük önem taşır. (www.canilecanan.com)
    ----------

    5) Skleroproteinler / Albuminoidler:  Fibröz proteinler. Proteinler arasında en az çözünürlüğe sahip olanlar.  Pepsin ve tripsin  gibi enzimlere karşı dirençliler.  Tamamen hayvansal proteinlerdir.  Kollagen, keratin, elastin, fibroin gibi.
    ..... Kollagen: Bağ doku, kemik ve kıkırdakta.  (Ayrıntıları için bkz: Proteinler Karışık)

    6) Histonlar / Histone:  Bazik (alkaline) proteinler.  Arjinin ve histidin gibi bazik aminoasitlerce zenginler.  Suda, seyreltik asit ve alkalilerde çözünürler. Seyreltik amonyak ile presipite olur, ısı ile pıhtılaşırlar.  Nükleoproteinlerin (DNA, RNA) yapısında bulunurlar.  Ayrıca karaciğer, lenfositler ve hemoglobin'de.

    7) Protaminler:  Kuvvetli bazik proteinler. Arjinin'ce zenginler.  Histonların aksine, seyreltik amonyak çözeltilerinde çözünürler ve moleküler olarak daha küçüktürler.  Proteinlerin en kısa zincirli olanlarıdır.  Bazı balıkların spermlerinde bulunurlar.  Salmin (Somon balığı/Salmon), skembrin, sturin, thinnine (Tuna balığı), klüpein (Ringa balığı/herring) gibi.





    -BİLEŞİK (Hetero/Konjuge) PROTEİNLER-

    Basit proteinler ile  protein olmayan bazı maddelerin birleşmesiyle oluşmuşlardır.  Protein olmayan kısma  "prostetik grup"  denir.
    Prostetik grup:  Lipidler (Yağ), karbonhidratlar, metaller, çeşitli asitler, nükleik asitler gibi maddeler.

    Fosfoproteinler:   (Pro. + Fosforik asit)
    Prostetik grup: Fosforik asit.  Serin ve treonin gibi hidroksil (-OH) grubu taşıyan aminoasitler, fosforik asitlerle esterleşmiştir (serin fosfat/serine phosphate).  Asidik karakterliler. Asitleştirme ile çökelir,  suda pek çözünmezler.
    ..... Örnek: Süt proteini kazein  (İzoelektrik nokta, pI= 4.7 civarında çökelme),  ovovitellin (yumurta sarısında).

    Lipoproteinler:   (Pro. + Lipid)
    Lipidler: Yağ asitleri, trigliseridler (TG/TAG), kolesterol, lesitin, sefalin, fosfolipid vs.
    Hücre zarı bileşiminde, kanda, sütte, yumurta sarısında... TG'lerin, kolesterol ve diğer lipidlerin; vücut sıvılarında (mesela kanda) taşınmaları lipoproteinler sayesinde mümkün olmaktadır.

    Lipoproteinlerin protein kısmına "apoprotein" denir.  Yoğunluklarına (density) göre sınıflandırılmakta olup sağlık açısından önemliler.  Bileşimlerindeki lipid/pro miktarı   ...  d (yoğunlukları)  .
    HDL  (Yüksek dansiteli)  olanlar sağlık için iyi iken  (Lipid yani yağ az,  protein kısım fazla);  düşük yoğunluklu  (LDL)  ve çok düşük yoğunluklu  VLDL  (Very Low)  tehlikelidir.  (Lipid fazla, protein az)


    Mukoproteinler / Mukoidler:   Pro. + Karbonhidratlar (>%4)
    Karbonhidrat kısmı:  genelde mukopolisakkaritler  (heparin ve hyaluronik asit).  Bileşimdeki toplam karbonhidrat oranı %4'ten fazla...

    Glikoproteinler:   Pro. + Karbonhidratlar (<%4)
    Karbonhidrat kısmı:  heksozamin/hexosamines (amino şeker) kapsarlar. Örnekleri: Serum albumin.


    Kromoproteinler:   (Basit proteinler + çeşitli pigmentler/porfirin halkası)
    Çoğu Fe (Demir), Mg (Magnezyum) gibi bir metal içerir.
    (www. canilecanan.com)
    Hemoglobin (kanda):  Prostetik grubu "Hem" (yandaki resim).  Demir içeren porfirinler. Kana kırmızı rengini verir.
    Myoglobin (kasta): Kasa kırmızı rengini veren demir içeren pro.
    Fe içerenler:  Sitokromlar/Cytochromes, katalaz/catalase,  peroksidaz.
    Melaninler, bilirubin (safraya rengini veren sarı-kahverengi boya maddesi),  safra pigmentleri.
    Kloroplastin (Klorofil, Mg).  Flavoproteinler  (riboflavin).
    Gözdeki retina  karotenoid içerir. ..........(www.canilecanan.com)


    Metaloproteinler:   Prostetik grupları metal olan bileşik proteinler.
    Fe (Demir), Cu (Bakır), Zn (Çinko) gibi ağır metaller.
    Ferritin:  Karaciğer ve dalaktaki bir pro.  Demirin hayvansal dokulardaki depo şekli.
    Seruloplazmin:  Kan serumunda bulunan bakır içeren bir pro.
    Ayrıca çeşitli enzimler: askorbik asit oksidaz (Cu),  karbonik anhidraz (Zn).

    Nükleoproteinler:   Pro. (Özellikle protaminler ve histonlar gibi bazik proteinler) + Nükleik asitler.
    Hücre çekirdeğinde ve kromozomlarda, kromatinin başlıca maddesi. Ayrıca mitokondrilerde ve balık spermlerinde.




    -TÜREV (DERIVE) PROTEİNLER-

    Basit ve bileşik proteinlerin fiziksel, kimyasal veya enzimatik etkilerle bazı değişimlere uğramasıyla oluşurlar.  Primer ve sekonder türev proteinler olmak üzere iki alt grupta incelenirler.

    Peptid bağlarında herhangi bir parçalanma olmadan  üç boyutlu yapısı bozulmuş ve yumak görünümü açılmış proteinlere  "denatüre olmuş proteinler"  veya kısaca "denature proteinler" denir.  Denatürasyon sebebiyle çözünürlüklerini ve biyolojik değerlerini kaybetmişlerdir.  Asit, baz veya enzimlerin etkisiyle hidrolize olduklarında,  bağlarındaki parçalanma derecesine göre çok çeşitli ürünler verirler. ..... (www.canilecanan.com)


    Protein --> Proteoz --> Pepton --> Peptid --> Amino asitler



    Ayrıca bakınız:


    Amme hizmetlerim devam edecek. Dilerim araştıran birilerine faydası olur bunlar.


    1 Haziran 2012 Cuma

     "Durmak yok,  yola devam!"


    Küçük bir çocukken babamın tembih sözüydü bu.
    Ne zaman kalabalıkların arasına, özellikle de şehir stadyumuna gidecek olsak bu tavsiyeyi işitirdim.


    Babam öğretmendi ve çalıştığı okulun müdür yardımcısı. Milli bayramlarda malum şehir stadına gidiliyor gösteriler için. Bazen beni de götürürdü yanında.  Veya kalabalık pazarlara beraber giderdik.
    Yola çıkmadan önce en güzel elbiseler giydirilir,  özenle saçlar taranır;  hava soğuksa yine üşütüp hasta olmamam için sıkı sıkı giydirilirdim.
    Her defasında henüz yolun başında iken elimden tutar ve şöyle derdi: "Elimi sakın bırakma, tamam mı?  Ama kaybolursan da  sakın üzülme.
    Hep dümdüz gidersen  başladığın yere geri dönersin."

    Bunu o kadar net ve duru bir ifade ile söylerdi ki, anaokul bebesi bile olmadığım o yıllarda ne demek istediğini anlayamaz, bocalardım. Nerden bilebilirdim babamın "Dünya yuvarlıktır" demekte olduğunu bu sözleriyle?  Ben de ayet ezberler gibi  içimden tekrar eder dururdum:
    "Babamın yanından hiç ayrılmiycam. Ama kaybolursam da hep düz gidicem."


    Babamı hiç kaybetmedim. Yanından hiç ayrılmadım ve hiç kaybolmadım. Ama bugün aradan yıllar geçtikten sonra Şimdi'den geriye dönüp bakınca yaşadıklarıma,  yenilgilerime,  buhranlarıma...
    Anladığımda aslında ne kadar çok yanlış yaptığımı, ne kadar gerzekçe davrandığımı ve  zamanı ne kadar harcadığımı...

    ... Ortada kocaman bir  "hayal kırıklığı!"   Ve aşılmaz yalnızlık buzulları...

    Halbuki yapmam gereken şey belliymiş, henüz yolumun başında bana iletilmiş.
    Keşke diyorum bugün;  aynı tavsiyeyi,  bunalımlı-bol firarlı-zor yıllarımda da aklımdan çıkarmasaymışım. Keşke aklımın bir ucuna zımbalasaymışım.  O kadar ki  hiç çıkmamacasına!

    Bense -neredeyse her zaman olduğu gibi- hep başkalarını suçlamayı seçmişim, şansıma küfretmişim ve bu karanlıkta kendi labirentimde kaybolmuşum. Hem de yüzüp yüzüp kuyruğuna gelinen anda, parmaklarımın ucundayken kaybedip en tepelerdeki kulelerden düşercesine!

    Oysa yapmam gereken tek şey "hiç durmamak ve her koşulda mücadeleye devam etmek"  imiş.
    Zaten durdukça zemin kaygan,  sen batar...  (Malum,  insan topraktan)
    Bu doğa olayının adı da:  Depresyon.




    "Depresyon:  Acı çekme sanatı.
    İçinden geçerken duraladıkça battığın...
    Hem bir bataklık  hem bir dehliz.
    Üstelik sen tam içinden geçerken çevrende "depresyonda olduğunu" söyleyen,  ama sadece kendi bencilliklerinin ağırlığı altındaki pek çok insanı göreceksin. Onlar daha da enerjini sömürecek.  Her birine lanet edeceksin.
    Eğer denediğin yöntemlerin hiçbiri işe yaramıyor ve ümidin azalıyorsa şuna yoğunlaş:  Durmak yok, yola devam!
    (can ile canan  -  06.12.2010,  Ek$i Sözlük)


    "Hayal Kırıklığı: Değer verilenin, umut bağlanılanın gözlerinizin önünde  buz parçası gibi erimeye başlaması.
    ...
    Önce kabullenmek istemezsin gördüklerini, kılıflar bulmaya başlarsın. Kendiliğinden gelişir bir süre, sen dindi/dondu sanırsın.
    Sonra şöyle bir silkinip erimek üzere olan her ne varsa can havliyle toplayıp buzdolabına kaldırmayı akıl edersin. "Her şey yoluna girecek" dersin içindeki sana... Ama bir kere çaresizliğinin farkındalığına varmışsan, hamlelerini otomatik olarak boşa çıkartır hayal kırıklığı. Bir süre geri dursan, hatta nice iç telkinler geliştirmiş olsan, zaman bu çöküş işlemini mükemmel bir öğütücü gibi adım adım gerçekleştirmeye başlamıştır bile.

    Herşeyden sonra (her ne ise artık "o")  "ona" ait olan şeyleri düşündüğünde, artık kendine itiraf edebildiğin gerçek bir hayal kırıklığın kalmıştır. Her esaslı hayal kırıklığı aslında bir insan hikayesidir. Kendine sarılmayı öğretir. Besleyip büyütmesen de hep içindedir. Zamanla kırılan/dağılan parçalarını toparlamayı başaramazsan geriye nefretini bırakır.       (can ile canan  -  08.10.2009,  Ek$i Sözlük)