30 Kasım 2021 Salı

  AİLE AİLE  dedikleri
            (Ve aile kutsal mıdır?)


Özellikle Facebook başta olmak üzere çeşitli sosyal medya platformlarında (hele bayram dönemlerinde, anneler günü, babalar günü vs)  onlarca sayıda boy boy aile fotoları görmekteyiz. Bunların altında "ailenin değeri, güzelliği, vazgeçilmezliği, kıymeti" ile ilgili nasihatler ve akıl vermelere de sıklıkla rastlamaktayız.

Kulağa hoş geliyor; üstelik insanın yalnızlığının zararlı etkilerine karşı da güvenli sular bunlar.  Ama gerçeği yansıtmıyor tabii.

Özellikle günümüzde çekirdek ailenin önemini ve vazgeçilmezliğini reddedecek değilim. Fakat "Hayatta sahip olduğumuz en değerli şey ailemizdir"  diyecek kadar da insanları zehirlemek istemem. Aslında insanlara erişmeye ve dokunmaya tek konuda gücüm yetse, olmayan değerler ve olmayacak dualara amin dememeleri üzerine kurgularım bunu.

Dünya çapında değişen teknoloji ve yaşam koşullarının, sürekli güncellenen değer yargılarının gölgesinde, geçmişte anlatsalar asla inanmayacağımız hızda ve etkinlikte her şeyin temelden değiştiği,  adeta bir değişim-yıkım-dönüşüm çağının içine girmiş bulunmaktayız. Aile de bundan nasibini alıyor tabii. Genel geçer güzel teşvik edici sözler,  sahada ve gerçekte sapır sapır dökülüyor. Evlilik ve aile adeta bir hayal kırıklığı jenaratörüne dönüştü. Haliyle nasihatler de artık kimsenin kıymet vermediği sıkıcı sözler olarak değerlendiriliyor.


Tabii bu durumda eski nesiller "yeni gençlik" dedikleri o kendilerinden bağımsız gibi kurguladıkları jenerasyonlara karşı bütün eleştiri oklarını yönlendiriyor ve tüm kabahat onların-mış gibi bir bakış açısına giriyorlar.  Mesela hayatında  para - iş / kariyer - arkadaşları - tv / dizilerden başka hiçbir şeye yeri ve zamanı asla olmayan annem bile yaşıtlarının yanındayken  “aile değerlerinden, yeni gençliğin sabırsızlığından ve kıymet bilmezliği”nden  filan bahsedebiliyor.

Yani özür dileriz 50 ve 60'lar nesli ama bize bıraktığınız dünya bok gibiydi. Üstelik her şeye rağmen hâlâ kendinizi bulunmaz Hint kumaşı gibi görüp her durumda en haklı, en iyi, en doğru, en ilerici, en en en olan sizler ve yaşıtlarınız ülkede siyaset dahil olmak üzere, nereye dokunsanız karartıp içinden çıkılmaz düğümler atarken;  tüm yüzsüzlükleriniz, açgözlülüğünüz ve vicdansızlıklarınızla mutlu mesut yaşarken  bir de çıkıp "yüzleşme" filan demiyor musunuz,  durmadan gençleri eleştirmiyor musunuz,  trajedi bile ortadan çatlar bu haliniz karşısında.


      Ortada bir  "aile"  varsa,  özgür irade ile paylaşılan zaman ve değerler varsa, iyi günde kötü günde öyle böyle beraber yürüme hali varsa;  kıymetini bilip zorlu dönemlerde sabır edeni anlarım da öteki türlüsü düz salaklık ile mazoşistlik (kendi kendine ızdırap çektirmekten zevk alma) haline denk düşüyor. Hiçbir şey de zamanla güzel olmuyor, düze çıkmıyor.  İşte bunun bir kanıtı da bu blog çalışmasıdır. Son yazımı yayınlamadan önce  aile  üzerine eski notlarıma şöyle bir bakayım dedim ki meğerse başladığım 2009'dan beri dön dolaş aynı şeyleri yazıyormuşum.

Bu da aile ve evlilik üzerine çok kısa özet geçtiğim, iki sene önceki tek kurşunluk denemem:   Ruh Halim

ve tabi  «Olmuyorsa Zorlamayacaksın»