20 Nisan 2016 Çarşamba

    BOMBALAR  patlarken

2015 ortasından beri ve özellikle son aylarda;  en büyük şehirlerimizin
en işlek ve en kalabalık,  kimi zaman da en tarihi alanlarında peş peşe bombalar patlatılıyor.   Dünyada da savaşların şekli değişiyor, muhtelif büyük kentlerin kalabalıklarına kan sıçrıyor.
Bu konu üzerine bir derleme yapacaktım ki çeşitli sebeplerden yazı çok aksadı,  bu arada Belçika'daki  (NATO merkez karargahı başkent Brüksel'de)  havaalanı ve metro patlamaları,   Mart'ta Bağdat stadyumundaki canlı bomba,   Pakistan lunaparktaki bombalı saldırı gibi yeni kanlı olaylar yaşandı.
Benim bu şekilde hazırlayıp yayınlamadığım yüzlerce yazım var,  bu da onların arasında kaybolmasın diye,  taslak hali ile paylaşmaya karar verdim.   Maksat siber uzayın derinliklerine bazı bilgileri yollamak,
her ne işe yarayacaksa artık!

Topraklarımızda ilk aklıma gelen olayları listelemeye çalışarak başlayayım:
  • 31 Mart 2015 ->  İstanbul Çağlayan Adliyesi'ndeki savcı rehin alma ve öldürme olayı.   Masum insan kanı üzerinden intikam, devrim ve barış hayali kuran zihniyetin kurbanlarından biri de Mehmet Selim Kiraz idi. Berkin Elvan davası soruşturmasını yürüten bir savcı, DHKP-C'li teröristlerce öldürüldü.

  • HDP Diyarbakır mitinginde trafo önü patlama   (5 Haziran 2015)
    (ve seçime yaklaşırken Adana ile Mersin'deki HDP merkezlerinde neredeyse eş zamanlı patlatılan bombalar)

  • Suruç katliamı.  34 genç  gün ortasında öldü,   IŞİD dendi.
    (20 Temmuz 2015,  Ayn-el Arap/Kobani'ye gitmek üzere Suruç'a şarkılar söyleyerek gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyeleri)

  • Ankara Garı önünde, bir miting sırasında art arda gerçekleşen iki bombalı intihar saldırısında 100 küsür kişi öldü. Şok edici idi.   (10 Ekim 2015)
    Saldırıyı Irak Şam İslam Devleti IŞİD üstlendi.

  • İstanbul Fatih ilçesine bağlı Sultanahmet'te sabah 10:15'te şiddetli bir patlama olmuştu.  Dikilitaşların bulunduğu meydanda, Alman Çeşmesi yakınlarında.  (Acaba tarihi eserler zarar gördü mü?) Turistlerin yoğun olduğu bölgede büyük panik yaşandı.
    10 kişi öldü,  çoğu Alman vatandaşı idi.   (12 Ocak 2016)


  • Ankara'da  Genelkurmay Başkanlığı'nın az ötesinde bomba yüklü araçla gerçekleştirilen terör saldırısı.  Akşam iş çıkışı TSK personelini taşıyan servis araçları, İnönü Bulvarı üzerindeki kavşakta trafik lambalarında kırmızıda beklerken patlatılan bombaların sesi şehirde çok geniş bir alandan duyuldu deniyor.
    Aralarında sivillerin de bulunduğu 29 kişi öldü, pek çok da yaralı var. Genelkurmay'a 300,  TBMM'ye 500 metre gibi yakın mesafelerde gerçekleşen bir olaydan bahsediyoruz.   (17 Şubat 2016 Çarşamba)

    (17 Şubat'ın tarihsel benzerliği:  Eşref Bitlis'in ölüm yıldönümü.
    ABD ile PKK işbirliğini ve Kuzey Irak'ta oluşturulmaya çalışılan Kürt devletinin Türkiye'nin zararına olduğunu dile getirdikten kısa zaman sonra uçağının düşmesi sonucu ölen Jandarma Genel Komutanı. JİTEM'in kurularak yargısız infazların yapılmasına, itirafçılarla birlikte silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılmasına karşı çıktığı yönünde bilgiler basına yansımıştı.  Dosyası "zaman aşımı"ndan düştü.)


  • Ankara Güvenpark'taki patlama.   Başkentin en merkezi noktasında, otobüs duraklarında.   40'a yakın ölü ve durumu hala ağır çok yaralı var. Şok yaşamış olaya şahit olup hayatta kalanlar, görgü tanıklarına mikrofon uzatılarak yapılmış videolara denk gelmişsinizdir.  Çok şey söylendi:  Rusya desteği dendi, çeşitli dış istihbarat örgütleri dendi, PKK bağlantılı etnikçi bir saldırı olduğu duyuruldu,  TAK dendi...    (13 Mart 2016, akşam 18:45 sularında)

    ABD Büyükelçiliği, saldırı ihtimaline karşı vatandaşlarını önceden uyarmış duyurular ile.  İstihbaratı Türk makamlarından aldıklarını söylüyorlar.  Bizde uyarılar musibetten sonra yapılır Sam Amca.
    (Ankara saldırısını üstlenen TAK:   "Misliyle devam edecektir" dedi.)


  • Kilis il sınırlarına Suriye'den ateşlenen roketler düşmeye devam ediyor. Son olayda yaralılar var.  "Angajman kuralları çerçevesinde IŞİD hedefleri vuruldu" deniyor bir haberde.


  • Ve tarih itibariyle son olarak,  dün  (19 Mart 2016 Cumartesi) İstanbul'un en can alıcı yeri olan İstiklal Caddesi'nde gerçekleştirilen Taksim intihar saldırısı.  Kaymakamlık binası önünde dendi, bu kez de bir turist kafilesine yönelindi.   Sanırım (Amerikan vatandaşlığı da olan)  5 İsrail ve 1 İran vatandaşı ölmüş, konu inceleniyor dendi. Bir de gezip görmek için İstanbul'a gelmiş bir Türk ailesi ve minik kızları olay yerinde imiş.
    İsrail,  güvenlik gerekçesi ile vatandaşlarına TR'ye gitmeme çağrısı yaptı.  Ölenler, böyle kalleş bir saldırının hedefi oldular.
    Twitter'da birisi  "Karma works in strange ways"  diye yorum düşmüş olaya,  bu da bir bakış açısı.   Geçenlerde birisi diyordu:
    "Canavarı uyandırdınız artık, önüne geleni yutacak."


  • EDIT:  Yeni eylemleri bu yazının altındaki Yorumlar bölümüne not düşerek bir kaynakça gibi kullanmayı düşünüyorum.




Yukarıda saydığım her bombalı intihar saldırısından sonra sosyal medya (Twitter ve Facebook) hemen kapatıldı ve erişim hızında çok büyük yavaşlamalar olacak şekilde saatler sonra kademeli olarak açıldı.   En son Taksim patlamasından sonra,  "üç ayrı yerde daha patlama olduğu" gibi yalan haberler aldı yürüdü.  Zaten sosyal medya tam leş çukuru!  Senin fanatiği olduğun tarafın işine geliyorsa;  her tür yalan, nefret ve galeyan taşıyan materyali,  kibri, aşağılamayı yapabilirsin.  "Utanma duygusu ve Rab korkusu" kalmayınca  her kepazelik zuhur eder, her şey inat sonuçta.   İşte böyle bir zamandayız.


Taksim'deki intihar eylemi sonrasında ve yaşanan terör olayları ile görülüyor ki bizim ülkemiz/topraklarımız/bölgemiz için güzel günler pek yakın değil gibi,  görünen veriler bu yönde.   Savaş ve gerginlikler,
etnisite güzellemeleri daha devam eder. "Barış ve kardeşlik türküsü"nü söyleyip demokrasicilik oynayanlar, sivil insanları patlatarak her koşulda "haklı çıkmada"lar.    “Ama ama ama...  AKP şöyle,  Recep böyle!...”
Terörü aklama ve kılıf bulma.
İnsanları anlamak benim için çok önemli ve değerli. Ancak kan dökmeye kılıf olarak bahaneler öne sürülüp çelişkili oynanıyorsa, anlama gayreti de anlamsızlaşıyor maalesef.
"Terörle yaşamak" konusunda bilinç eksikliğimiz var.  Bu şekilde yaşamaya alışmak kolay olmayacak.  Şu halde bombalar gündemi oluşturuyor.



Bu arada (Ebru Gündeş'in kocası) Reza Zarrab,  ABD Miami'de tutuklandı (İran ambargosunu ihlal ederek ABD'yi dolandırmak, bankacılık sahtekârlığı ve kara para aklama suçlamalarından - 19 Mart 2016). TR'de 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun merkezinde yer alan kendisi, burada aklanmış ve bolca plaketlendirilmişti.

Gündemdeki bir diğer konu da PKK bölge sorumlusu olduğu söylenen bazı teröristlerin cenazesine katılan HDP'li milletvekilleri idi. Kürt siyasi hareketi, seçimlerle gelen dikkate değer başarısı sonrasında hızla hayal kırıklığı olmaya yöneldi.  Gerçi bunun evveliyatı var,  Demirtaş/Yüksekdağ ikilisi, "ortak acı, ortak gelecek ve ortak vatan" hissiyat ve adımlarını "ortak acımasızlık, ortak kin ve ortak bölünmüşlüğe" çevirmek için yoğun çaba gösterdi. PKK'ya gelince...  "Arkanızda yaralı bırakmayın" diyen bir örgüt, destekçisi Kürtlere hayat vaat edebilir mi? Kanlı ve insanlık dışı yüzleri apaçık ortada artık.   (Hrant Enveryan'dan alıntı)


Bunlar da "gazeteci" filan...  "İneğe özenip şiştikçe şişen (ve sonunda patlayan) kurbağa" hikayesindeki gibi; RTE nefretinden akıl sağlıklarını kaybetme noktasına yaklaştılar.
Umut kaynakları terör.




Mart ayından bir diğer haber de İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon'un  "Kürtlerin devlet sahibi olması halinde bölgedeki sorunların çözüleceği" yönündeki açıklamaları idi.   Tabiki Türk medyası geçiştirdi bu haberi. Kendisi şöyle diyor:
“Kürtler ile Yahudi milleti aynı dönemlerden geçmiş, farklı ülkelerin yönetimleri altında yaşamışlar. Sıkıntılar çekmişler. Kendi kaderimizi kontrol etmemiz için şart olan gücümüzü ve arzumuzu elimizden almışlar.”


Yahudiler ile Kürtleri bu şekilde kıyaslamak?
Hinlik çok türlü.
"Hinlik" deyince,  aklıma Can DÜNDAR geldi.
Diyarbakır HDP mitinginde bombalar patlatıldığında (bombaların yoğun olarak gündeme girişinin başlangıcı gibi) Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni olan Can Dündar,   “Geçmiş olsun Diyarbakır! Umarım cevabın yine aynı sağduyuda ve aynı nitelikte olur: Seni başkan yaptırmayacağız!” diye tviklemişti. Daha önce ayrıntılı yazmıştım bunu hatırlarsanız.  İnsanların kanı yerde, bunlar siyaset-darbe-halay filan...