tag:blogger.com,1999:blog-79309317121774588652024-03-01T11:28:32.396+03:00Can ile Canan"Tek gücüm yazmak."
<br><br>
"Düşünceleri erkekçe, duyarlılıkları kadınca, ciddiyeti güler yüzlü." <br><br>
Bach ve Debussy'nin birlikteliğinden hoşlananlara...
canilecanan.com
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.comBlogger361125tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-6968968172912752452023-12-05T05:34:00.007+03:002024-03-01T11:27:30.280+03:00Kentsel Çöküş<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir4T2NbNOfmDyJqnfPT9iQfhXb2s0inEsBmn30EV4WOAK-PdSYKgZCSwtX_rY2dVypUQEFmy0GSY6J__YEoow8h4RWJKM5MDUMlCtmRs_ZDr5YtGJfA2KLZ0nHdbgbMVFrtqnWryte71kVi0qVFEbuoqg28xIUgs4H0sVGEYBMJbloWnbQSq-ZxoQHqI48/s828/dip_dibe_evler.jpg" style="display: block; margin:0 0 20px 20px; cursor:pointer; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" height="140" data-original-height="828" data-original-width="635" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir4T2NbNOfmDyJqnfPT9iQfhXb2s0inEsBmn30EV4WOAK-PdSYKgZCSwtX_rY2dVypUQEFmy0GSY6J__YEoow8h4RWJKM5MDUMlCtmRs_ZDr5YtGJfA2KLZ0nHdbgbMVFrtqnWryte71kVi0qVFEbuoqg28xIUgs4H0sVGEYBMJbloWnbQSq-ZxoQHqI48/s200/dip_dibe_evler.jpg"/></a><br />
<div style="text-align: justify;"><span style="font-size:115%; line-height:195%;">
Son Maraş depremi (<a href="#marasd">*</a>) olduğunda  utanmadan çözümün  "kentsel dönüşüm"  olduğunu yazanlar vardı sosyal medyada.<br />
Bu kadar utanmazlık, ahlâksızlık ve radikal particilik benim ne anlayabileceğim ne onaylayabileceğim bir şey.<br />
</span><br />
<span style="font-size:115%; line-height:200%;">
TRT'de deprem bölgesinde, hem de canlı yayın sırasında gelen ikinci yıkımlı depremde ekranda gördüğümüz şey; 20 katlı binanın,  hemen yanındaki yıkılmadan depremden çıkabilmiş diğer yüksek binanın üstüne devrilerek anında onu yıktığı idi. Deprem sırasında kaldırımda veya yoldan geçen araçlar içinde olup üstüne çöken binaların altında can verenler de oldu.<br />
<br /></span>
<span style="font-size:105%; line-height:200%;">
<a name="marasd" id="marasd"></a> (*) 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depremlerinde resmi rakamlara göre en az 50 bin Türk vatandaşı hayatını kaybetmişti.<br />
<br /><br /></span>
<span style="font-size:115%; line-height:205%;">
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglsASYZhcSvC0Z-Rq0I0JBSvKBw2CnLUgegYS6yA12FEkXiVA6dyxgqIwTIGa9sfdrFqFweeEnR43PHkjrp0u3-dV5pHDuyYn9dEdUTxKrys-M5z_epJca78J8nyuX3pNdBHHeJUvDguF6LWtulotkP3CeI1ySBmJdMl1z0xybuG_PhyphenhyphenRTuW0ZG1iY8pq-/s475/gokdelen_ev.jpeg" style="display: block; padding: 1em 0; margin:0 0 18px 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" width="320" data-original-height="475" data-original-width="475" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglsASYZhcSvC0Z-Rq0I0JBSvKBw2CnLUgegYS6yA12FEkXiVA6dyxgqIwTIGa9sfdrFqFweeEnR43PHkjrp0u3-dV5pHDuyYn9dEdUTxKrys-M5z_epJca78J8nyuX3pNdBHHeJUvDguF6LWtulotkP3CeI1ySBmJdMl1z0xybuG_PhyphenhyphenRTuW0ZG1iY8pq-/s320/gokdelen_ev.jpeg"/></a></div>
"Kentsel dönüşüm" diye büyükşehirlerde 7-9 katlı (hem de yeni) binaları yıkıp,  bahçedeki ağaçları söküp,  bahçe alanını neredeyse yok edecek kadar daraltarak dip dibe 15-20 katlı bina yapmanın meâli depreme dayanıklı yapılaşma olmuyor. Aynı şehirde aynı mahallede aynı deprem sonrası eski binalar kalırken, yeni yapılan binada büyük hasar ve ölüm çıkabiliyor. Yani çözüm eskileri yıkıp yenilerini yapalım meselesi değil özünde.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Ayrıca şehrin merkezindeki 40 seneden fazla ömürlü apartmanlara dokunmazken;  yeni gelişen emlak değeri yüksek bölgelerdeki on yılı bulmamış yaştaki binaları yıkıp yerine dip dibe, göksel hapishane manzaralı ev yapma haline  "kentsel dönüşüm"  deyip büyükşehirleri çirkinden daha çirkine dönüştürmeyi görev bilmek de modern şehircilik olmuyor.<br />
<br /></span>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio2e0tqUflefkIOf3uqj1OPgoVUN57SeX4H8TK5_vG99TfYd9Tm1FqZ3BN6N98GkavLUglvKc35g6qsU4Lg6zR7E4kVic4IxrZuFgHL41n2t4iJ_vLzqs8YbC6d0RtMlOI4iscikxKpbCsTOonlnorHnuAxVuWoi48Ttm8alqO6q868jj_SMd6E2xtN8XT/s1600/fikirtepe_kentsel_donusum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" height="427" data-original-height="1600" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio2e0tqUflefkIOf3uqj1OPgoVUN57SeX4H8TK5_vG99TfYd9Tm1FqZ3BN6N98GkavLUglvKc35g6qsU4Lg6zR7E4kVic4IxrZuFgHL41n2t4iJ_vLzqs8YbC6d0RtMlOI4iscikxKpbCsTOonlnorHnuAxVuWoi48Ttm8alqO6q868jj_SMd6E2xtN8XT/s400/fikirtepe_kentsel_donusum.jpg"/></a></div>
<center>Fikirtepe, İstanbul</center><br />
<span style="font-size:115%; line-height:205%;"><br />
Dip dibe, birbirinin salonunun içine bakmalı evlerde aile olarak veya bir kadın olarak tek başına yaşamanın zorluğu ve bunun getirdiği psikolojik gerginliği ise belki başka bir yazımda açarım. Dip dibe dizili bu ucubelerde yaşamanın, insanların derinliklerine ve şahsiyetlerine zarar verdiğini, bayağılığı norm haline getirdiğini ise zaten yıllardır yazıyorum.<br />
<br /><br /><br />
</span></div>
<span style="font-size:105%; line-height:200%;">
<center>
<span style="color: rgb(42, 91, 86); " ><i>“Çünkü her türlü zararlı şeyin bir kökü para sevgisidir.”</i><br />
(1. Timoteos 6:10)
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<i>“Siz hem Tanrı'ya  hem de paraya kulluk edemezsiniz.”</i><br />
(Luka 16:13)<br /></span>
</center>
<br /><br />
</span>
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-32491810687765741122023-06-06T11:51:00.007+03:002023-06-06T12:36:12.558+03:00 2023  Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi<br /><div style="text-align: justify;"><span style="font-size:115%; line-height:185%;">
Seçim bitti, seçim tartışmaları bitmedi. Hep aynı terane! <br />
Cahil halk, eğitim şart, makarna bulgur, hırsız, Aziz Nesin, ve bilimum çorba. Akıl sağlığımız ve zekamız, ikisinden en az biri tehlikede.<br /></span>
<br /><span style="font-size:115%; line-height:190%;">
1990'ların sonunda yorum yazdığım bir internet sitesinde (<a href="#radikal">*</a>) demiştim ki <i>"Eğer laikliği savunan kesim,  kültürel altyapı dahil  iyi bir hazırlık yaparsa,  20 ila 25 yıl sonra iktidarı geri alabilir."</i> <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
O gün alay edenler, hakaret edenler, "25 sene haaa? hahhhhaaahhha! En fazla gelecek seçimde gidecekler. O zamana kadar kapatılmazlarsa tabii puhahhhaaaaaa" diye dalga geçenler... <br /></span>
<br /><p style="line-height:100%"> </p>
<span style="font-size:115%; line-height:200%;">
Üzerinden 25 sene geçti.  Utanmışlar mıdır acaba biraz?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Tabii ki hayır.  Utanma duygusu olmayan; havaya karaya herkese söverek zaman dolduran, ruhen aylak ve çok mutlu bir kesim. Zamanlarını sürekli yıpratıcı eleştiri yapıp insanın yaşam enerjisini törpüleyerek geçiriyorlar.  Seçim hakkına ve tercihlere saygıları yok. Ama aynı zamanda seçimden medet umup değişim de bekleyebiliyorlar,  ki oldukça ilginç bence.  Sosyal medya ise topluca delirdikleri mekan oluyor. Hayal dünyasında yaşarken; sürekli aklın ve bilimin yolunda gidiyorlar,  kendilerince.<br />
<br />
<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG6afLAP7ACwX4jIWiS9x5Q3QUza93NElsHqPtXrw6E2ibQ-au7Hi9NxnpNFmq0Z1z0NBHn4xxoHnH9fUxlesFFnXlB39vCfr1dB3kHgg1cDBO7BcCllGQuarQJ8wlNl5GFBDUKy6ibjE9/s1600/crazy.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 20px 20px;cursor:pointer; cursor:hand; width: 125px; height: 132px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG6afLAP7ACwX4jIWiS9x5Q3QUza93NElsHqPtXrw6E2ibQ-au7Hi9NxnpNFmq0Z1z0NBHn4xxoHnH9fUxlesFFnXlB39vCfr1dB3kHgg1cDBO7BcCllGQuarQJ8wlNl5GFBDUKy6ibjE9/s320/crazy.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5528484217182971602"></a>
O kadar berbat tespitleri var ve o kadar okuyamıyorlar ki hayatı, seçim dönemini! Doğrularının mutlaklığına o kadar iman etmişler ki  İLETİŞİM İMKANSIZ!<br />
</span><p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size:115%; line-height:205%;">
Sosyal medya gibi büyük bir etkileşim deryasında / fırsatında dahi sadece kendi görüşünde olanları takip edip, birbirlerini her seçim öncesi coşkuyla gaza getirip, sonrasında  "oylar çalındı, Aziz Nesin, makarna-ekmek-bulgur..." Ve Kapanış. Sonra yine sosyal medyada nefret bombardımanına ve normal hayat akışına dönüş.
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Birbirlerini doldurup doldurup, safları sıklaştırma oyunu oynuyorlar sosyal medyada. Ve tüm bunları yaparken, sürekli en iyi yaptıkları şeyi yineliyorlar:  "Kutuplaştırmak".<br />
<br />
Sadece kendi kendilerini, ve belki belli bir çevreden servis edilen AKP'li görünümü verilmiş dejenerasyon hesaplarını takip ettiklerinden; zihinsel bir donuklaşma içerisindeler ve kapalı cemaatlere döndüklerinin farkında değiller. Manipülasyon amaçlı açılmış haber siteleri ve yalan haber yayan kullanıcıların tuzaklarına balıklama atladıklarının farkında değiller. Anlatıldığında da anlamıyorlar.  Yalan haber bu  diyorsun;  "Olsun ne fark eder, sanki böyle şeyler olmuyor mu!"  diyor ve paylaşmaya devam ediyor.  İletişime devam etmeye gerek yok; zaten dinlemiyorlar,  dinlemeyi bilmiyorlar. <br />
<br /><br />
<div style="text-align: center; line-height:250%;"><b>YALAN HABER  Enflasyonu</b></div></span>
<span style="font-size:115%; line-height:210%;">
Türkiye genel olarak insanların düşünmekten ölesiye korktuğu bir iklimde.  Seçim sebebiyle bir kez daha deneyimledim bunu.<br />
Sosyal medyaya baktığımızda devasa sayıda kullanıcı arasında  (parmakla sayılacaklar hariç)  aynı vasatlık ve kopyala-yapıştırlık halleri,  türlü sazan avlarına gönüllü düşmeler ve yalan habere ilgi eğilimi farklı taraflarda bol bol mevcut.
Aslında birbirine ikiz kardeş kadar benzeyen iki kitle var ortada. Ne var ki  bir tanesi kendisini (ne sebepten olduğu bilinmez)  daha ahlâklı, daha üstün, daha doğru, daha iyicil ilan etmiş. Sürekli karşı tarafı aşağılayıp duruyor, sanki kendisi ötekilerden farklı ve daha iyi imiş kabulüyle. <br />
<br />
Türkiye'de baskılardan şikayet eden muhalif kesim özgürlükçü değil, aksine baskıcı. Üstelik kendilerini yarı-Tanrı gibi görebilecek derecede yüksek kibirde olduklarından, ahlâksızlığı hep karşıya yontmaktalar.  Gözünün içine baka baka yalan söyleyenlere bir tepkileri yok,  yeter ki duymak istediklerini söyle.  <i>"Genel başkan Cumhurbaşkanı adayı olmamalı"</i> diyen CHP genel başkanını Cumhurbaşkanı adayı olarak desteklemekte bir sakınca görmediler mesela.</span>  (<i>"Tell me lies,  tell me sweet little lies."</i>)<br />
<span style="font-size:115%; line-height:205%;">
<br /><br />
<div style="text-align: center; line-height:250%;"><b>Gazetecilik</b></div>
Ülkedeki medyanın canına okudular, AKP de geldi tüy dikti. Utanmazlık norm oldu. "At yalanı skeyim inananı" genel habercilik mottosu. Özellikle sosyal medya, milleti birbirine düşürmek için dezenformasyon cenneti gibi işliyor. <i>"Halkımız cahil!"</i>  diyenler avamdan iyi değil.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJWCLE6yVDUCQxPRtCfYhblcQyUJ9IhL4PgsIcbDbximXheqvt-4nWyxA0Zidj6EePHHYAO2PQW__Rp9MiSVrXm2gCD09y6l7BwGKU2KV65TeoyKb3oWdNCDbisDCrnVNFzTSHTu6s4N3k1DfnCWvQW1qv8Z0WPOPmQzAsuEcqUTc51ojAHaO9Av4HpA/s2048/cumhuriyet_gazetesi_2023_cb_secimi.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 2em; padding: 1em 0px;"><img alt="" border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1219" height="340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJWCLE6yVDUCQxPRtCfYhblcQyUJ9IhL4PgsIcbDbximXheqvt-4nWyxA0Zidj6EePHHYAO2PQW__Rp9MiSVrXm2gCD09y6l7BwGKU2KV65TeoyKb3oWdNCDbisDCrnVNFzTSHTu6s4N3k1DfnCWvQW1qv8Z0WPOPmQzAsuEcqUTc51ojAHaO9Av4HpA/s320/cumhuriyet_gazetesi_2023_cb_secimi.jpg" /></a></div>
İzmir'de meşhur bir okul balo törenini şeriat tehlikesi yüzünden iptal etti diye haber yapıyor Karar gazetesi. Yani 20 senedir yapılabilen geleneksel tören neden bugün iptal edilsin? Hemen başlıyor iman etmiş kitleleri   <i>"Şeriat is loading"</i>  paylaşımları yapmaya... Meğerse okul bir teklif almış Amerika'daki Türk gününe katılım için. Oraya gidileceğinden tören yapılmamış. Ama gerizekalı bir kitle olduğu için kakala gitsin,  bunu da yerler.<br />
<div style="text-align: right;">(Yediler de.)<br />
<br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61BnLXbKWercjQGyCvPNTivqZa__ajNzDacF_XmRNViNU62VLd3bQkOc7oo_VgvOyhBPC705ez1H6TTlAv-KsczkXTruFdD14NcbdavMlsBqaoXtRfgkL6cWHVqYzhVt9PA75CW8PfHMW/s1600/Twitter+logo.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61BnLXbKWercjQGyCvPNTivqZa__ajNzDacF_XmRNViNU62VLd3bQkOc7oo_VgvOyhBPC705ez1H6TTlAv-KsczkXTruFdD14NcbdavMlsBqaoXtRfgkL6cWHVqYzhVt9PA75CW8PfHMW/s200/Twitter+logo.jpg" width="170" height="34" data-original-width="465" data-original-height="91" /></a>
Twitter gibi sosyal medya mecralarını haftada iki saat düzenli okuyan delirmemiş birinde AKP sempatisi başlama ihtimali diye bir şey var. Kendisine maddi ve manevi aynada bakmayan ne kadar kişi varsa karşıt gördüğüne yargı dağıtıyor zaten burada.  Muhalif çevrelerse hiç çekilmiyor.<br />
<br /><br /><br /></span>
<span style="font-size:115%; line-height:215%;">
<div style="text-align: center; line-height:260%;"><b>Muhalefet Neden Kazanamadı ve Nasıl Kazanırdı? (DİL)</b></div>
Muhalefet çok konuştuğu için kaybetti. Yıllardır her seçim öncesi muhalifler bu yolla kararsızları karşı tarafa itiyor zaten. Zira konuştukça batıyorlar.
Diline hakim olabilse zorlanmadan % 55 oyu aşarak kazanacakken,  dil ve üslupları yüzünden yara aldılar yine. <br />
<p style="line-height:90%"> </p>
O kadar çok, o kadar boş ve o kadar çirkin konuştular ve bunu o kadar erken yaptılar ki!  Daha gelmeden adam asmaca yargılamaca oyunu başladı.  Özerklikler dağıtıldı.  Sokaklarda, topluluk içerisinde, halk röportajlarında görüşü sorulduğunda AKP'ye oyunu vereceğini söyleyen insanlara hakaretler yağdırıldı.
 Dediğim gibi, dil gönülden taşanı söylermiş.  En ağır eleştirileri sıralarsın yeri gelir karşı tarafa;  ama  "hakir görmek"  de dedikleri insan küçümsemek aradaki hassas ince sınırdır.<br />
<br />
Geri, tutucu, faşist bir sol var ortada. Halkı aşağılama, yoksulları aşağılama, göçmenleri aşağılama, depremzedeleri aşağılama... Derken sokak röportajlarında Erdoğan'a oy vereceğini söyleyen kadınlara küfür - hakarete başlayıp bunu gayet normal gören teyzeler... Onlardan bile idol yaratmaya kalktılar. Ne kadar Bakırköy'e sevklik şahıs varsa baştaçları oldu.  Üstelik kendilerini cidden aydın, ilerici, solcu, laik, Atatürkçü ve Türkçü zannetmekteler.  Bir çeşit toplu delirme hali.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Zerre kadar özeleştiri yapmıyor olmaları ise takdire şayan. Bu anlamda dünya rekoruna koşuyorlar. Kaçıncı "Gümbür gümbür geliyoruz, bahar geliyor!"  sonrası hezimet bu? Yani bir kitle hiç mi arada kendini yoklamaz?  Bu kadar da tembel ve bağnazlar.  Ve en başta dediğim gibi,  utanma duyguları çok aşınmış.  Gün boyu karşı tarafa sövmek daha konforlu nasılsa!
<br />
<br />
<p style="margin-left:2.5em"> <i>«Sol faşistler sadece gettolarında yaşadıkları ve sadece cemaat içi iletişim halinde oldukları için edebsizliklerinin boyutu ve seviyesizlikleri hakkında bilgi sahibi değiller»</i><br />
diye özetlemiş hallerini bir kullanıcı. (<a href="#ademir">**</a>)<br /></p>
<br />
Ve şöyle devam etmiş: <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
"Halk Tv, Tele1, KRT, Sözcü gibi kanallar hastalıklı kanallar. Etraflarına inanılmaz bir cahillik saçıyor ve toplumu fanatizme büküyorlar. Lise çağı ideolojik tiplerden bunların bir an önce kurtulması lazım. Bir de yaşlanmış ve adından başka bir şeyi kalmamış kişilerin "merkez" konumu getirmeyeceğinin de görülmesi lazım. Çünkü bir yandan da bu yaşlılar geç kalmış ergenlik belirtilerini fazla etraflarına saçıyorlar."<br />
<br />
<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcoQ1k1JS9S8JoiCXYa07ZRf4r1_s_7UnJ7YjTDXLkHrVOaygzhEFeUsl0b77UHBQFjHA6b5rfNv6TBjT0BanXUfG69wcgwIOoBYE3KLlNuiIwAw7XrECNS7uFGU2q-d4rLB4_Psd0CAAsw6wDfap3uQwkXe1tO5RaJxa7Bw02a5dl4RNIPJD8EmlJbg/s221/Emrah_Sefa_Gurkan.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 2em;"><img alt="" border="0" height="65" data-original-height="221" data-original-width="192" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcoQ1k1JS9S8JoiCXYa07ZRf4r1_s_7UnJ7YjTDXLkHrVOaygzhEFeUsl0b77UHBQFjHA6b5rfNv6TBjT0BanXUfG69wcgwIOoBYE3KLlNuiIwAw7XrECNS7uFGU2q-d4rLB4_Psd0CAAsw6wDfap3uQwkXe1tO5RaJxa7Bw02a5dl4RNIPJD8EmlJbg/s200/Emrah_Sefa_Gurkan.jpg"/></a></div>
"Akılla değil duygularla hareket edince, kaybedilmiş bir seçimin faturasını bile çıkaramıyoruz. Hesap soramıyoruz. Nerede yanlış yapıldı diyemiyoruz. Sloganlar, romantik laflar, mantıksız argümanlar.  Sonuçta birbirini kıran inciten insanlar.  Boş holiganlık"<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
"Ekmeleddin İhsanoğlu, Sarıgül, KK ne derseniz verdim vallahi. Normalde vermezdim. Bundan sonra vermem. Kusura bakmayın. Dayatma aday olursa sandığa gitmem.  43 yaşındayım,  az biraz bir şeyler okudum,  oyumun artık bana ait olmasını istiyorum."<br />
Emrah Safa Gürkan,  Twitter (<a href="https://twitter.com/jeandpardaillan/status/1662980184939589632" target="_blank">1</a>) (<a href="https://twitter.com/jeandpardaillan/status/1662983367178977282" target="_blank">2</a>)<br />
<br />
<br />
<br />
"<u>Muhalefet neden kaybetti?</u><br />
Bakın bu soruya cevap vermek çok önemli.<br />
Salgın operasyonuna,  yüzde 400 enflasyona maruz kalınmış bir ortamda muhalefet neden kazanamaz?<br />
Cevap belli<br />
Bağımsız değil.  Bir ülkenin muhalefeti bağımsız değilse, o ülkenin bağımsızlığından söz edilebilir mi?"<br />
<a href="https://twitter.com/burak_turna/status/1662911161702989826" target="_blank">Burak Turna</a><br />
<br />
<br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s1600/can+ile+canan1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 2.5em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s200/can+ile+canan1.jpg" width="200" height="42" data-original-width="293" data-original-height="61" /></a></div>
<span style="font-size:115%; line-height:220%;">
Medyada muhalefetin yürüttüğü kampanya ve takındığı dil, kararsız seçmeni iktidar partisi lehine itti. Bana göre Türkiye'de sol bir akıl hastalığına dönüştü artık.  Gerçi dünyada da durumu iyi değil.  Bunu ilk kez bir İsrail sitesindeki yorumda okumuştum. Tabi biz "vur deyince öldüren" bir toplum olduğumuzdan; bizde daha yaygın delirmeler gözlemleniyor sanki. Kendilerine zarar verecek ve kaybettirecek işlere dört elle sarılmalarını, yalanları çok daha fazla benimsemelerini buna bağlıyorum. Binlerce binler PKK'lıyla, irinli Fetö destekçileriyle, milyonlarca Cumhuriyet düşmanıyla birlikte hareket edip  kendine  Atatürkçü  demek normal olmasa gerek. <p style="line-height:40%"> </p>
Sorsan, "Erdoğan hele bi gitsin de!"<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size:115%; line-height:270%;">
Özetle:  DELİRDİLER!<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size:115%; line-height:220%;">
15 Temmuz hakkında takındıkları küçümser tavırdan sonra aklıselime geri dönebilmeleri ise mümkün görünmüyor. Yoğun olarak Fetö hesaplarının güdümünde, diğer yarıya "Allahla kandırıyorlar, Aziz Nesin"  filan aynı nakaratla can sıkmaya devam edecekler gibi görünüyor. 2071'e kadar yine böyle eğleşirler artık.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Çapsız liderler ve çapsız örgütler ile at gözlüğü takmış bağnaz yığınlar ülkenin önünü tıkıyor. Bu şartlar altında ülkede gerçek bir muhalefetin zuhur etmemesi,  AKP'yi kaderimiz haline getirdi. Boğucu bir  "alternatifsizlik krizi"  içerisine girdik.<br />
<br /><br /><br />
<div style="text-align: center; line-height:240%;"><b>EKONOMİ  ve  Tutarlılık</b></div>
“Ekonomi iyi değil aşırı pahalılık var çare ne? İktidara gelmek için ülkenin bütün kaynaklarını seçim rüşveti olarak vermek. Kürt sorunu var evet, çare ne? Ülkenin en faşik adamına iç işleri bakanlığı teklif etmek. En kötüsü de mülteci düşmanlığı yapmak.”<br />
<a href="https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=pfbid0xQ7x6FVPKhhw1ZjdtKFAzZHTsUSMQbVHG4c57Rr84zUNAzLZe9Xvj15FhFqTPsX1l&id=100075615760204" target="_blank">Mutlu Bulut</a><br />
<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bu ülkede muhalefet diye bir şey yok. Muhalefet olduğu iddia edilen tarihi bir heyûlâ var ve ülkenin üstüne iktidar krizini dayayan yapı biraz da budur.  İktidar memur maaş zammı diyor,  aynısını muhalif de diyor. Sen gelme o zaman?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hani ekonomi kötü, Hazine battı batacaktı? Bütün kampanyayı bunun üzerine oturttular. Seçime bir hafta kala da çıktılar kredi kartı borçlarını silme vaadi verdiler. Kredi kartları da ödenebiliyorsa durum iyiymiş demek ki? Çökmedi mi şimdi kampanyanın as maddesi?  Bunlar beşi benzemezi yan yana koymaya iyice alıştı.<br />
<br />
<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifBHzUbwz4enoF_BzObipuR23WxoRhJmaesvUtYDmT6dfciZe2AG8mLo1zye3vAgn079bQaDrEcDQy6doWv98JTrqd5VYSxuaucJpUaZ33qiMLPpn_17VyASgagWOcb5StguuHpRGQjLrb/s1600/CHP.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifBHzUbwz4enoF_BzObipuR23WxoRhJmaesvUtYDmT6dfciZe2AG8mLo1zye3vAgn079bQaDrEcDQy6doWv98JTrqd5VYSxuaucJpUaZ33qiMLPpn_17VyASgagWOcb5StguuHpRGQjLrb/s200/CHP.jpg" width="50" height="59" data-original-width="399" data-original-height="472" /></a></div>
Sıkıcı, tekrar ve ruhsuz işler deplasmanda kalmaya mahkumdur. Hep eleştirerek de yol alınmaz. Baktığını gören zaten bozukluğu fark ediyor,  sen ne yapacaksın?  Bunu demekten ve bir ruh / bakış / vizyon ortaya koymaktansa sabah akşam gıy gıy...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Her seçim oylar çalınıyor ve başarı böyle geliyorsa eğer... O zaman İmamoğlu ve Yavaş da hileli geldi demektir? Kendiniz kazanınca âdil,  başkası kazanınca "çalındı". Oysa Kılıçdaroğlu'nun kazanması sıradışı olandı zaten en baştan beri?  İyi hazırlık yapılması ve güçlü bir söylemle ortaya çıkılması gerekirdi;  herkese mavi boncuk  (MV koltuğu)  dağıtarak değil. Ama kendi kendilerini dolduruşa getirip, farklı görüşleri takip etmeyen bu kapalı kitle;  yalan habere olan tutkusuyla  havalara girip bir de daha gelmeden insan yargılamaya;  giyim kodlarını, başkanlık sistemini filan değiştirmeye kalktı. Sokak söyleşilerinde görüşlerini kendince açıklayan iktidar partisi taraftarlarına hakaretler savuruldu.  Son dönemeçte milliyetçi oyları kendilerine çekebilmek için Ümit Özdağ ile el sıkışınca,  eldeki HDP oylarında da düşüş kaydettiler.<br />
<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Zaten kendi ideolojilerine ve parti çıkarlarına hizmet etmiyorsa; anında satmayacakları hiçbir sözde vefaları yok. Ara Güler hadisesini hatırlayın. Yıllarca "koca çınar, üstad" dedikleri adam, Hendek olayları sırasına CB ziyaretinde bulundu diye demediklerini bırakmamışlardı. (2018)<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9Wsg81WrGU4QhnyrnOoIYK2OIRKjKenSUsKq78tVx_EETRd_tbYfw-Z4xnAg9ZCpBjv_kWOsxGLbe26xdnNhYHxjkDH_HAXq8AvofvecgcqnOrPV_WVzaIhhcsDPYz9qYmADm7cxPMVXR/s1600/Maskeli+insanlar.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 2em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9Wsg81WrGU4QhnyrnOoIYK2OIRKjKenSUsKq78tVx_EETRd_tbYfw-Z4xnAg9ZCpBjv_kWOsxGLbe26xdnNhYHxjkDH_HAXq8AvofvecgcqnOrPV_WVzaIhhcsDPYz9qYmADm7cxPMVXR/s200/Maskeli+insanlar.jpg" width="145" height="153" data-original-width="530" data-original-height="562" /></a>
Bana asıl ilginç gelense;  genellikle kadın hakları, kadın cinayetleri lafını dillerine dolamış sol akımdaki kişiler; gerçek hayatta kendi ortamlarındaki kadın sorunlarına duyarsız olabilen, ruhsuz, yine genellikle kariyerist tipler.  Kendisinden 45 derece farklı düşünen bir kadın yanında işkence ile öldürülse sıfır tepki verir,  hatta oh olsun bile diyebilir kimisi.  Bunlar  "kadın hakları,  kadınlarımız,  Türk kadını" falan filan...<br />
(Misal:  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2015/12/gazetecilik-nedir-ne-degildir_21.html" target="_blank">Melis Alphan</a>) (Misal: <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2011/01/nur-serter_22.html" target="_blank">Nur SERTER</a>)<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Çocuk tacizi gibi bir konuyu bile iktidar partisine bağlayabilen;  neredeyse tarikatler dışında taciz olayı yaşanmadığını iddia edebilecek kadar din düşmanı ve kafayı sıyırmış;  aslında ne kadına, ne çocuğa, ne hayvana, ne mağdura (ne depremzedeye) karşı empati kurabilen;  dillerine doladıkları bunlara zerre değer vermeyen,  sadece şablon olarak vitrinlerinde kullanan;  sağduyu ve basiret kavramları çökmüş kişiler.  Tüm bu trajedilere,  iktidara karşı kullanabilecekleri muhalefet malzemesi olduğu sürece duyarlılar.  Bu ikiyüzlülüklerini maskeleyebildiklerini sanarak hep iyiliği kendilerine,  kötülüğü "karşı tarafa" yontmaları sorun.  Arada dürtüp  "her şeyiniz ortada"  demek lazım.<br />
<br />
<br /></span>
<br />
<br />
<span style="font-size:105%; line-height:200%;">
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZLSmnRuxme1WEX_FM-xJHZ1-fIKIQCtrjJOTIGX6D7h9FT0g1UQMCgH7TU7Ze52YIl6xVJFQKJhubSbnmOoV1nXE8EFl8oaHmvXF7C3M-kY4k7G0F8qoO3d7rwwSh_6JeDOISa33XW8nT6M2td2chfGYzc5Po7vjloJfPINlLCAakRRTbsjnpvwIkhQ/s732/CHP_Adalet_yuruyusu.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-left: 2em; "><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="412" data-original-width="732" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZLSmnRuxme1WEX_FM-xJHZ1-fIKIQCtrjJOTIGX6D7h9FT0g1UQMCgH7TU7Ze52YIl6xVJFQKJhubSbnmOoV1nXE8EFl8oaHmvXF7C3M-kY4k7G0F8qoO3d7rwwSh_6JeDOISa33XW8nT6M2td2chfGYzc5Po7vjloJfPINlLCAakRRTbsjnpvwIkhQ/s200/CHP_Adalet_yuruyusu.jpg"/></a></div>
“CHP, Fethullahçılar için yaptığı adalet yürüyüşü için özür dilemeli.”<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
“Cumhurbaşkanını eleştirmek için malzeme o kadar çok ki,  diploma varken yok demek saçmalığına müracaat etmek bana çok akılsız bir girişim olarak geliyor.
Girişim sayısının çokluğu veya atılan yumruk sayısı değil,  işe yarayan girişim,  vuran yumruk muhalefete lazım.”<br />
<br />
“Sırtını Amerika'ya Yaslayanlar Yenildi! Sırtını Fethullah'a Yaslayanlar Yenildi. Sırtını PKK'ya Yaslayanlar Yenildi. Sırtını Süleymancılara Yaslayanlar Yenildi. Sırtını Almanya'ya,  İngiltere'ye,  Fransa'ya Yaslayanlar Yenildi.”<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
“Bu son seçim idiyse ve muhalefet bu görüşte samimi ise CHP,  İyiP,  HDP  hemen kendini feshetsin de seçmenleri yalan söylendiğini düşünmesin.” <br />
<div style="text-align: right;">Atila Demirkasımoğlu,  Facebook  (<a href="https://www.facebook.com/ademirkasimoglu/posts/pfbid02FveafvCiRgbJp1NEDHiownTgzA4hMsoFRxkvbh5X8DxqbekCCEjWTwDFZHGxyHL3l" target="_blank">1</a>)  (<a href="https://www.facebook.com/ademirkasimoglu/posts/pfbid02eFzPYzkff5AANpNueKt4opHmXbVs4dH46v39KftETJVq8PP9M8rgi3rCGFYN2XmSl" target="_blank">2</a>)  (<a href="https://www.facebook.com/ademirkasimoglu/posts/pfbid0wWo9xaoRDrZrfSagHmMDNcy8MEvYz2f57x6r6WpvfnwfBirKSGJcq4vE8fomWYHwl" target="_blank">3</a>) <br /></div></span>
<br />
<br />
<br />
<span style="font-size:105%; line-height:210%;">
“ Y-CHP "kripto" karesine teslim<br />
K.KILICDAROGLU<br />
SEZGIN TANRIKULU<br />
C:KAFTANCIOGLU<br />
MAHMUT TANAL<br />
Alevi, demokrat maskeli kriptolar CHP nin ipini cektiler.<br />
Ekmek icin Ekmelettin, gel bakalim Muharrem, Abdullah Gül denemeleri ve sonunda da hesap uzmani marifetiyle meclise sokulan 40 a yakin AKP-FETÖ eskileri”<br />
Vasıf Kayhan Bayırlı,  Facebook<br />
<br />
<br /></span>
<br />
<span style="font-size:105%; line-height:220%;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwSg9wfenl7asVw2PxanHDrXUk1LdRVMNprd1fuC4f9QtwqnOCaFusVL2tQWPBhof-S0k1UZsIc7L59OCkBOaAtcgr_Vu_zTdv4egY69QI6CC6Z8I-PV4v_eGbYsvId82XlKAImfddgHpk/s1600/mehmet_tanju_akad.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 2em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwSg9wfenl7asVw2PxanHDrXUk1LdRVMNprd1fuC4f9QtwqnOCaFusVL2tQWPBhof-S0k1UZsIc7L59OCkBOaAtcgr_Vu_zTdv4egY69QI6CC6Z8I-PV4v_eGbYsvId82XlKAImfddgHpk/s200/mehmet_tanju_akad.jpg" width="55" height="55" data-original-width="225" data-original-height="225" /></a>
“Değişim için on yıllarca ciddi ve sistemli çalışmak gerekir, öyle iki ay efelik yapıp değişim beklemek hiç olur mu? <br />
Var mı öyle üç kuruşa beş köfte.  Boşuna heveslendiler, olmayacak duaya amin dediler...  Aman dedik hayal kırıklığı olmasın,  boş beklentiler olmasın...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Son hafta seçimle ilgili yazmadım ama kaç kez dilimin ucuna geldi, yuttum. Minik bir partinin lideri çıktı, KK’ya ülkeye ve anayasaya ihanet etmeyeceğine, terörden uzak duracağına dair protokol imzalattı. Olacak şey mi.  Yani “imzalamazsam ihanet mi edeceğim?” diyemedi mi? Kaldı ki, son düzlükte kıvırtma kabul görür mü? Ama işte susup oturduğum yerde içim daraldı, Atatürk’ün partisine böyle lider utançtan başka ne getirir. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Her neyse, muhalefet bu kafayla giderse gelecek seçimde de aynı şey. Ondan sonrakinde de aynı şey.  Beş seçimdir uyardığımız, beş seçim daha olur. Şayet ciddiyseniz ciddi olun, ciddi çalışın, moralinizi bozmayın ve siyaseti öğrenin. Türkiye’yi öğrenin. Öncelikle de CHP’yi öğrenin. CHP’yi normal bir parti sanmayın. Boş hesaplarla olmayacak şeylerin peşinde koşmayı bırakın.... Bu sıkıntıları 40+ yıldır çekiyorum.  Hayal kurup onun üzerinde siyaset yapılıyormuş gibi kumda oynanmasından bıktım.<br />
İşte geldik gidiyoruz,  artık siz bilirsiniz.” (<a href="https://www.facebook.com/mehmettanju.akad/posts/pfbid02p6Po54TLrNQRcCFw4XPpWRWbqhpMCQVxsYF6PtJq6ZNLuwNin9k8rArsoZqc3Apjl" target="_blank">1</a>)<br />
--- <br />
“CHP’nin ne kadar çürüdüğü bir yana, muhalefetin büyük kısmını bloke edip etkisizleştirmesi ayrı bir büyük dert. CHP değişmeden veya Türk siyasetinden silinmeden gerçek ve olumlu bir değişim imkansızdır. Değişmesi olanaksız sayılabilir çünkü tüm köşe başlarını tutmuşlar. Daha girdiğin ilk sokakta biat etmeyeni tasfiye ediyorlar. Kapanması da zor, çünkü hangi iktidar böyle yararlı ve kullanışlı bir muhalefetten vaz geçebilir.  Bu parti muhalefetin kırılmaz zinciri olarak kemikleşmiştir.  CHP var oldukça AKP gitmez dedik, ahanda! yirmi beş yılı garantiledi bile. Sayelerinde elli yılı da bulurlar, bu gidişle.” (<a href="https://www.facebook.com/mehmettanju.akad/posts/pfbid0BJRuQd7Vd3PSXz7BPh1NU1ssAfD3Mfc61SVYuGPdyKBWG7JLSYDNSaakrwCEEBkbl" target="_blank">2</a>)<br />
<div style="text-align: center; line-height:250%; ">Mehmet Tanju Akad (MTA)</div></span>
<br />
<span style="font-size:115%; line-height:205%;">
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5UlbiMRS43u4CShKzRUEt1lzuQiFxBeL8ZaRWZ2JpmvNWMEyWvHAKB1OcVaJKoE4qaIYhc48DwvICJa1mo8cZKIoyzV4rrOgDeBa8Jp1QTupii2Nx_v_RIB3C1VBQ-5NHPaaaFNUeXNudHP8rjK_wSohVS1n6iX5TfX6yMDsG44-D31J-GZQbSYMh0A/s276/2023_CB_secimleri.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 2em;"><img alt="" border="0" width="150" data-original-height="228" data-original-width="276" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5UlbiMRS43u4CShKzRUEt1lzuQiFxBeL8ZaRWZ2JpmvNWMEyWvHAKB1OcVaJKoE4qaIYhc48DwvICJa1mo8cZKIoyzV4rrOgDeBa8Jp1QTupii2Nx_v_RIB3C1VBQ-5NHPaaaFNUeXNudHP8rjK_wSohVS1n6iX5TfX6yMDsG44-D31J-GZQbSYMh0A/s320/2023_CB_secimleri.jpg"/></a>
Zaten RTE de çoğu seçim dönemi boşuna  "Allah her iktidara böyle muhalefet nasibetsin"  demiyor.  Tabanı ve tavanıyla geri zekalı ve irinlerle dolu bir kitle,  ülke seçmen nüfusunun yarısına sövüyor da sövüyor.  Onlar söve dursun;  ben yine,  bilmem kaçıncı kez,  bu blogda bir CHP yazımı daha  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2016/07/hakk-oldu_13.html" target="_blank">Hakkı DEVRİM</a>'in  2009'daki bir köşe yazısından alıntı ile noktalıyorum.<br />
<blockquote><p style="line-height:215%">
"<i>CHP gündemden düşeli bence 59 yıl geçiyor. 1950 CHP'nin sonuydu. Darılmayın, gücenmeyin! Zorla ayakta tutacağız diye, tarihî bir kuruluşu hortlağa döndürdünüz. (...)  Zemini boşaltma kararına varın ki, sahici bir muhalefet de neşvünemâ («gelişip büyüme») imkânı bulsun.</i>"<br />
<br />
"(Erdoğan) Ne kadar saçma bir şey söylerse söylesin, rakipleri daha saçmasını söylüyor. Erdoğan'ın karşısında hiçbir şey yok."<br /></p></blockquote>
<br />
<br />
</span></div>
*  <a name="radikal" id="radikal">Radikal</a><br />
** <a name="ademir" id="ademir"><a href="https://www.facebook.com/ademirkasimoglu/posts/pfbid0uwPF54yFTmPBeeRXbJyWxxSWEBapZ3ZVEdQqY3wYedJo2qaTTkBd6xiB3s6kYh1nl" target="_blank">Atila Demirkasımoğlu</a></a><br />
<br />
<br />
<a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/Radikal">Radikal</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/15%20Temmuz%202016">15 Temmuz 2016</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/televizyon">televizyon</a>,  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/search/label/DTP%2FBDP">DTP/BDP</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/K%C3%BCrt%C3%A7e">Kürtçe</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/Cananlar">Cananlar</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/Fethullah">Fethullah</a>, <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/Hakk%C4%B1%20Devrim">Hakkı Devrim</a>,canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-42236646102880787732022-09-12T01:16:00.003+03:002022-09-24T21:35:34.159+03:00  Can  ATAKLI<br /><div align="justify">
<span style="font-family: arial; font-size: 125%; line-height:180%;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZal4H2zcWh1PILU0BPiVYwoOGR_ZgomT0rQkGu6Wi53vy42NqZTgQqyuK5R4nBXKj18kRGX-1vnIhV7SMBC7liUnKWSg4MdooFhGD39tlp7DAVnRgT0PuR7sWjTVvYyKehqh8dpJAAvCsrpniROeo8TPLg9JZJDhEKnyn4H9BvLZRfHF9kIw_aO3pww/s279/Can%20Atakl%C4%B1.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-left: 1.5em; margin-bottom: 1em;"><img alt="" border="0" height="120" data-original-height="279" data-original-width="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZal4H2zcWh1PILU0BPiVYwoOGR_ZgomT0rQkGu6Wi53vy42NqZTgQqyuK5R4nBXKj18kRGX-1vnIhV7SMBC7liUnKWSg4MdooFhGD39tlp7DAVnRgT0PuR7sWjTVvYyKehqh8dpJAAvCsrpniROeo8TPLg9JZJDhEKnyn4H9BvLZRfHF9kIw_aO3pww/s200/Can%20Atakl%C4%B1.jpg"/></a>
Uzanlar dönemi Star TV Haber Genel Yayın Yönetmeni ve ana haber sunucusu  (<i>anchormen</i>) olarak bol bol Uzanları akladığı dönem kapanınca,  kısa bir dönem  (5-6 ay gibi veya bir seneye yakın)  inzivaya çekilmiş, sonra Atatürkçü - Ulusalcı kanattan "muhalefet cephesi"ne katılmış,  iktidara "hırsız"  diyen bir kalem:  Can Ataklı.<br /><br /></span>
<span style="font-family: arial; font-size: 125%; line-height:190%;">
Geçenlerde bir yazı yazmış köşesinde.  Osmanlı sultanları sanıldığı gibi örtülü değildi diyor. Doğrudur. Bol resimli bir kolaj da yapmış. <i>"Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan"</i>  dediği kişi,  devrik İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin ilk eşi  <i>Fawzia Shirin</i>  aslında.  (Blogumda en çok tıklanan yazılardan birisi olan <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2009/07/soraya-esfandiary-bakhtiari_26.html" target="_blank">Prenses Süreyya</a>  başlığında adı geçiyordu hatırlarsanız.)<br />
Muhtemelen yazıda kullandığı diğer fotolar da şaibeli. (atmasyon!)<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgURYHV0S5Vb1R7We4b5C8jMqCvU2N6t2e3kOwV-Fd7bnrmhXOzJaGvVUDJNlo9wDrhvwvr2ch6tXcWNd3EKunMObh86mUX5LDL870GiNNv3q2F0m-d-hgKfqtx6M6c44upmGLOy7pa87SM4r_0coRUbVDI32jzSHZOsIllSJbDm9Ilgnz0g7_u77hqPw/s783/vahdettin_%20kizi_sabiha_sulltan_atmasyon.jpg" style="padding: 1em 0; text-align: center; margin-right: 1em; "><img alt="" border="0" height="255" data-original-height="783" data-original-width="720" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgURYHV0S5Vb1R7We4b5C8jMqCvU2N6t2e3kOwV-Fd7bnrmhXOzJaGvVUDJNlo9wDrhvwvr2ch6tXcWNd3EKunMObh86mUX5LDL870GiNNv3q2F0m-d-hgKfqtx6M6c44upmGLOy7pa87SM4r_0coRUbVDI32jzSHZOsIllSJbDm9Ilgnz0g7_u77hqPw/s200/vahdettin_%20kizi_sabiha_sulltan_atmasyon.jpg"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgImD-x5c69-oWi_Vv7ZxKXKpBufR3JCm0JroGjosbM97UNpDaod5lckC0WBojSd8iOJvDR29yjqEEyB1XBzKbEbB3MBDzkMvpQO2Ne-EvIcrsy3xNqnwKbVMdMcL-xDyDMlxUZlgHrt8Vq/s1600-h/1.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5358499715951708418" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgImD-x5c69-oWi_Vv7ZxKXKpBufR3JCm0JroGjosbM97UNpDaod5lckC0WBojSd8iOJvDR29yjqEEyB1XBzKbEbB3MBDzkMvpQO2Ne-EvIcrsy3xNqnwKbVMdMcL-xDyDMlxUZlgHrt8Vq/s320/1.jpg" style="cursor: pointer; height: 205px; width: 151px;"></a></div>
<br />
Nerden buldu bu saçma derlemeyi?  diye sormak abes olur,  tek tıkla buldum zaten kaynağını:  "İnternetten."<br />
Adam nette gezinirken bulduğu kolpa bir derlemeyi allayıp soslayıp kendi yazısı diye ortaya sürmüş.  Alışık olduğumuz,  tipik gazeteci köşe doldurma yöntemi.  Ona buna  "hırsız"  diyen adama da pek yakışmış doğrusu.<br /><br /></span>
<span style="font-family: arial; font-size: 125%; line-height:200%;">
Türkiye'de gazetecilik uzun süredir bu aşamada. Yorum yapmak ve ballandıra ballandıra yorumlandırmak adına;  1 doğru bilgi,  en az üç yanlış bilgi ile sunuluyor.  Sallamayı asla ihmal etmemelisin. Ve internet en güvenilir kaynağın olmalı.  Nasıl olsa  yorumunu / tarafını  beğenirse her şeye  "Eyvallah!"  çeken holiganvari blok kitleler de mevcut.<br />
İnsanlar bu saçmalıklara kanmazsa da  "Halkımız cahil şikerim!"  dersin olur biter nasılsa.<br />
</span>
<br /><br />
<p style="text-indent:3em";>* Can Ataklı,  2003-2004 yıllarında  Star TV'de ana haber bültenini sunmuş ve Kırmızı Koltuk adlı o dönemin meşhur siyasi söyleşi programının sunuculuğunu yapmıştır. Bir dönem Sabah gazetesinde yazıyordu diye de hatırlıyorum.</p><br />
</div>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-12532384489995560932022-01-18T01:07:00.009+03:002022-01-23T22:43:18.902+03:00 Ressamlar  -  Edward John Poynter<p style="line-height:40%"> </p>
<div align="justify">
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEg3lH6HcjmuN5Rp6RxR4ugEQdPa33R-lKDmPOXJmpt24w_Efif-hL1sbPzoOml9QCpPhK1U9tpNC0G9kY6AGwxFtPY8ork-rELWPco3QsHDDUIlQ2W4FolZf-A9SSSYF2jdyal3qU5MLvwa-Y9FWti-8a3F11XQUtip6T2Gb4POGtFX9Ov73zz75MA8tg=s1920" style="padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="Edward Poynter - Israel in Egypt" border="0" width="420" data-original-height="805" data-original-width="1920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEg3lH6HcjmuN5Rp6RxR4ugEQdPa33R-lKDmPOXJmpt24w_Efif-hL1sbPzoOml9QCpPhK1U9tpNC0G9kY6AGwxFtPY8ork-rELWPco3QsHDDUIlQ2W4FolZf-A9SSSYF2jdyal3qU5MLvwa-Y9FWti-8a3F11XQUtip6T2Gb4POGtFX9Ov73zz75MA8tg=s400"/></a></div>
<center>Edward Poynter  -  <i>Israel in Egypt / İsrailoğulları Mısırda</i>  tablosu (1867)<br /></center>
<span style="font-size: 110%; line-height:200%;"><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgds8EeJYAJlJawv6VjqQUL1r9remfTPlk1E-EZaCRmtOnGfIJiFxv995w-vlHaaObIvIsjGwddT_F4Xz1MC_FK5QSWQzidC4VVPgIwd_GxfgMOna7JBwp-0emqfpqnnYZakOWpxbw8jovpU1fawQXUpJ9NZGxD7p71jPkNuRI4rNS9V1T2OVTPbcR0ig=s1557" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-bottom:1em; margin-left:20px;"><img alt="" border="0" height="200" data-original-height="1557" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgds8EeJYAJlJawv6VjqQUL1r9remfTPlk1E-EZaCRmtOnGfIJiFxv995w-vlHaaObIvIsjGwddT_F4Xz1MC_FK5QSWQzidC4VVPgIwd_GxfgMOna7JBwp-0emqfpqnnYZakOWpxbw8jovpU1fawQXUpJ9NZGxD7p71jPkNuRI4rNS9V1T2OVTPbcR0ig=s200"/></a></div>
Yeni yılın ilk blog yazısında, eserleriyle kısmen yeni tanıştığım bir İngiliz ressamın çizimlerini paylaşmak istiyorum sizlerle. Kraliyet Akademisi <i>(Royal Academy of Arts)</i> Başkanı olarak da görev yapmış İngiliz ressam, tasarımcı ve teknik çizer Edward Poynter. (1836 - 1919)<br /><br /></span>
<span style="font-size: 95%;">Bu arada yeni bir site tasarlıyorum kendim için. Tamamlayabilirsem eğer, oradan görüşmek üzere.<br /><br /></span>
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiqNrg-mdkxEbHbyIqVCyZoOR39dcnBZtkfRet7A5mPBURhodhrbxgig-V3NsmGgn_BCxgHEFXB8PnlU6yE2X2tzwr4kO3fkQUtBrEp0flnag4Kf6OVCABnyTBs2LTTbBrW9IuMCtz1KDAJ-uTXEtBlZ2Cj7ZNIRgxkSPGdmMopLD64gkqtOZguqiZvrg=s1024" style="padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="Edward Poynter - The Visit of the Queen of Sheba to King Solomon" border="0" width="400" data-original-height="675" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiqNrg-mdkxEbHbyIqVCyZoOR39dcnBZtkfRet7A5mPBURhodhrbxgig-V3NsmGgn_BCxgHEFXB8PnlU6yE2X2tzwr4kO3fkQUtBrEp0flnag4Kf6OVCABnyTBs2LTTbBrW9IuMCtz1KDAJ-uTXEtBlZ2Cj7ZNIRgxkSPGdmMopLD64gkqtOZguqiZvrg=s400"/></a></div>
<span style="font-size: 105%; line-height:195%;">Edward Poynter  -  <i>The Visit of the Queen of Sheba to King Solomon / Saba Melikesi Belkıs'ın  Kral Süleyman'ı Ziyareti</i> tablosu  (1890)<br />Art Gallery of New South Wales <br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiUHNKN3coX6rtHFNqXk767xGWYaAaoSNMECQ43lkvT8fEQDA5C3c60_hd5gSnRnq2o9Z7PX4u81v4dE8jtMf35MlOgGeOGNtsF-vDdIbo97_mmEPfRPcdfUqjFt3C-lMHoRQ4PKXD8NNWmr3dk80hJZAdYr-svFFrimx3zqHI5MtUIYxIHRvha7fp4Jw=s803" style="display: block; text-align: center; "><img alt="Corner of the Marketplace" border="0" height="320" data-original-height="803" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiUHNKN3coX6rtHFNqXk767xGWYaAaoSNMECQ43lkvT8fEQDA5C3c60_hd5gSnRnq2o9Z7PX4u81v4dE8jtMf35MlOgGeOGNtsF-vDdIbo97_mmEPfRPcdfUqjFt3C-lMHoRQ4PKXD8NNWmr3dk80hJZAdYr-svFFrimx3zqHI5MtUIYxIHRvha7fp4Jw=s320"/></a></div>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhJNh3kOJ9491WyRPQpmKd-hxKI-PkBV-1wBi4tjFSSSAJKDOeI3bl9q-Un3jTXIXKvzOBaYrPvk2OPkWqie7_B9fO4E3idfX2ezRD-IZkNm7PVUOKvuDwrdNcMOCrzXLMcJIlFYBzlpExH3n5SN0qlRanXMTuD6GRZZz9tR2eQYYQfRostwZqtObAVrw=s2000" style="display: block; text-align: center; "><img alt="The corner of the villa" border="0" width="320" data-original-height="2000" data-original-width="2000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhJNh3kOJ9491WyRPQpmKd-hxKI-PkBV-1wBi4tjFSSSAJKDOeI3bl9q-Un3jTXIXKvzOBaYrPvk2OPkWqie7_B9fO4E3idfX2ezRD-IZkNm7PVUOKvuDwrdNcMOCrzXLMcJIlFYBzlpExH3n5SN0qlRanXMTuD6GRZZz9tR2eQYYQfRostwZqtObAVrw=s320"/></a></div>
<center><i>Corner of the Marketplace</i>  (1887)<br />
<i>The corner of the villa</i><br /></center>
<br /><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhpjs9zmiTndeHXE1ujJXvy1VqzZmXE-Av79vVw1jzAV7s6pLKMz75-3Cmz8MLtlewyq0hMFquKpH7Y17-pvTnD5ilEWQSQioj91bDwW8oH3F3nIohGOTnGBseE_rp26thI53AXJaw6rf_gjTQod73uH5seyzFhxlPUdZruaSEXiNHAC6LrxQ0ELjP4PA=s977" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="Pea Blossoms" border="0" height="235" data-original-height="977" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhpjs9zmiTndeHXE1ujJXvy1VqzZmXE-Av79vVw1jzAV7s6pLKMz75-3Cmz8MLtlewyq0hMFquKpH7Y17-pvTnD5ilEWQSQioj91bDwW8oH3F3nIohGOTnGBseE_rp26thI53AXJaw6rf_gjTQod73uH5seyzFhxlPUdZruaSEXiNHAC6LrxQ0ELjP4PA=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjNSsoCTED7N0gFtvBF9Un5cdp51RPfwxYszWS_YzzMzxKBLgVSVW4p2yC8jJDd6_Zfm76TX81PFZJeKsq7zwMn2258Facd497wrxUzZprysoM-pOND1mfEM-aornYX5WprFqd5xcd6s9NMnHdjBPGuS4KnAiW1at2ihA0uT-8guEAjDL3IlRd8Odg-Pw=s1024" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="A Hot House Flower" border="0" height="235" data-original-height="1024" data-original-width="848" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjNSsoCTED7N0gFtvBF9Un5cdp51RPfwxYszWS_YzzMzxKBLgVSVW4p2yC8jJDd6_Zfm76TX81PFZJeKsq7zwMn2258Facd497wrxUzZprysoM-pOND1mfEM-aornYX5WprFqd5xcd6s9NMnHdjBPGuS4KnAiW1at2ihA0uT-8guEAjDL3IlRd8Odg-Pw=s200"/></a>
<p style="clear: both;"> Edward John Poynter - <i>Pea Blossoms</i> & <i>A Hot House Flower</i> </p>
<br /><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgkGCfZTCtaixis8z4A67dgZQJKJ3hWr7saO2A9wMj97EWmMpQwy61B2beCcsMFegQR_8OkEieuvIYPqW4tJljaDr34RH0MjigpW3c4fRb8iXGcfk4aB-supaGT05jinqfHmIG6mev6Y80Lztcj5niT1GQl5Ji9LOCl38iSKpYMqd1ruaJ8UHQX4tI4aw=s900" imageanchor="1" ><img alt="" border="0" height="170" data-original-height="900" data-original-width="676" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgkGCfZTCtaixis8z4A67dgZQJKJ3hWr7saO2A9wMj97EWmMpQwy61B2beCcsMFegQR_8OkEieuvIYPqW4tJljaDr34RH0MjigpW3c4fRb8iXGcfk4aB-supaGT05jinqfHmIG6mev6Y80Lztcj5niT1GQl5Ji9LOCl38iSKpYMqd1ruaJ8UHQX4tI4aw=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjTGyw1_OI_8oy3eRnr8mILADn5IhV9lSGjoDdMwuAL2azCm_8HVnics4RHwo-NH1rcjpx0PBWWnyFjNFmT4ZznaLiMOV_xON7c4pLbXTLQG5O3FAFZbID2dAQsngSFj5Ls3dfKmfsPblAzY2SLbvqdHMSRqif_Afbkqh4eEH6ZarPKgjUc_bFIiJP2RA=s559" style="padding: 1em 3px; text-align: center; "><img alt="Helena and Hermia" border="0" height="170" data-original-height="559" data-original-width="449" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjTGyw1_OI_8oy3eRnr8mILADn5IhV9lSGjoDdMwuAL2azCm_8HVnics4RHwo-NH1rcjpx0PBWWnyFjNFmT4ZznaLiMOV_xON7c4pLbXTLQG5O3FAFZbID2dAQsngSFj5Ls3dfKmfsPblAzY2SLbvqdHMSRqif_Afbkqh4eEH6ZarPKgjUc_bFIiJP2RA=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjJ0iRMmcaA-g_6l35LjE1LzYJSeqzdODEWXXNRmaz40zwHj43F8q700A9Ef6VtcF36CPl4QOnZ4rzDqx3y4JWafxkqwBidsd7Nh7Qchhji9-japFTmH9o9Ye_1aUyFaAA9L_pxEiYW_m9kao0ALKFRrtM7ifCiGBfa5pGSdx27j34H9GT0UvcAHKCGlQ=s1200" style="text-align: center;"><img alt="On the Terrace" border="0" height="170" data-original-height="1200" data-original-width="789" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjJ0iRMmcaA-g_6l35LjE1LzYJSeqzdODEWXXNRmaz40zwHj43F8q700A9Ef6VtcF36CPl4QOnZ4rzDqx3y4JWafxkqwBidsd7Nh7Qchhji9-japFTmH9o9Ye_1aUyFaAA9L_pxEiYW_m9kao0ALKFRrtM7ifCiGBfa5pGSdx27j34H9GT0UvcAHKCGlQ=s200"/></a>
<p style="clear: both;"> Edward Poynter - <i>Helena and Hermia</i> (ortadaki)<br />
Edward Poynter - <i>On the Terrace</i></p>
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEihB2wD1-V-67ZccgJBy58YQ6jhQd00BfO9HijERNgdQwkRSQw8F7gZtiGT3AiMAqPOrUy6Voy83Qw5SuIzSfxco-QrU_3Ttq8b_F1S-6OBkYGo-ekIgs2shIGh8paPY0q0HucZLS_hILeTx-0IYhHdjGJOanrdys7K2w6oDboSRqqOltVWDS_q2lR8SA=s1200" style="padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="Edward Poynter - Horae Serenae" border="0" width="400" data-original-height="480" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEihB2wD1-V-67ZccgJBy58YQ6jhQd00BfO9HijERNgdQwkRSQw8F7gZtiGT3AiMAqPOrUy6Voy83Qw5SuIzSfxco-QrU_3Ttq8b_F1S-6OBkYGo-ekIgs2shIGh8paPY0q0HucZLS_hILeTx-0IYhHdjGJOanrdys7K2w6oDboSRqqOltVWDS_q2lR8SA=s400"/></a></div>
<center><i>Horae Serenae</i></center><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEi07nQC9hQwjEc-CMCQqkqIQlDIipIqaWF38cVytgoRDwCvcReA3RwNSHXNN6vHxIpRGedh2m5BLCgJ-y-hgLRLLVZmTJa4NSOyaSAyTEv-cA5iiRFMNEBoWoe0EbKSj-YuSjNH8-tKrsZI8uMBnjOb0rlIlThZJ66Kj6pBMmDbBAYQkJw41LvlFYV2TQ=s900" imageanchor="1" ><img alt="The Ionian Dance" border="0" width="260" data-original-height="672" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEi07nQC9hQwjEc-CMCQqkqIQlDIipIqaWF38cVytgoRDwCvcReA3RwNSHXNN6vHxIpRGedh2m5BLCgJ-y-hgLRLLVZmTJa4NSOyaSAyTEv-cA5iiRFMNEBoWoe0EbKSj-YuSjNH8-tKrsZI8uMBnjOb0rlIlThZJ66Kj6pBMmDbBAYQkJw41LvlFYV2TQ=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjV2n1ulOUmnAwW7PwzFv3wnUj7Fi_SZrDA4jIfOiKJoX3DICOzdKELluNPsAEm3y21dDX6f3KNA6_Hf4TI4oZp7n4r6yOhDB6fPOc3q4lA7Nbz91NqHqRttMxXdOarKRSIT5S669laQMgw-4v_awME-xpjsJMk5ZKjkmnJdOfs_T-Kv_zet87NFMR7ag=s1200" style="padding:5px 7px; text-align: center; "><img alt="Diadumene" border="0" height="200" data-original-height="1200" data-original-width="708" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjV2n1ulOUmnAwW7PwzFv3wnUj7Fi_SZrDA4jIfOiKJoX3DICOzdKELluNPsAEm3y21dDX6f3KNA6_Hf4TI4oZp7n4r6yOhDB6fPOc3q4lA7Nbz91NqHqRttMxXdOarKRSIT5S669laQMgw-4v_awME-xpjsJMk5ZKjkmnJdOfs_T-Kv_zet87NFMR7ag=s200"/></a></div>
<div>The Ionian Dance <span style="float:right;"> Diadumene </span></div><br />
<div style="clear:both";>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgdr0-ZM4TD7tUiqXwJQpLqmzJUqlG6jyLv4znTz5KU1m5DS6-NB58O7EEpw_OAJanSywTsfJi0_JgceRxy0FnUp93DPmZueqGJvEMBGwTuLhVrVI5V5cNCqVM7gMLte7wJ4iwvRfDq40uNIfQ9UWg3BitNd1ne3iwrNVdV1LOh310-6mleA5a49tdxkQ=s599" style="padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="The Siren" border="0" height="165" data-original-height="599" data-original-width="460" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgdr0-ZM4TD7tUiqXwJQpLqmzJUqlG6jyLv4znTz5KU1m5DS6-NB58O7EEpw_OAJanSywTsfJi0_JgceRxy0FnUp93DPmZueqGJvEMBGwTuLhVrVI5V5cNCqVM7gMLte7wJ4iwvRfDq40uNIfQ9UWg3BitNd1ne3iwrNVdV1LOh310-6mleA5a49tdxkQ=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiW0f8ZT4cyn11G_CErv_y9ggM_ra4d0XtSO4pSgAeim1SVPd-haelBfEsRE_hLNQyUixfu3NF1o_SskixoFj9ZKp_Pj2ryqgWzrKU2u1yI57bbYog4SY5lD_s9d1YEveCQlQDwhgT-x1GALAoTds_k1mki3a6drgTCbajWo5lYpDou0gwoHJZO7T1YLQ=s599" style="padding: 5px 5px; text-align: center; "><img alt="Cave of the Storm Nymphs" border="0" height="165" data-original-height="599" data-original-width="437" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiW0f8ZT4cyn11G_CErv_y9ggM_ra4d0XtSO4pSgAeim1SVPd-haelBfEsRE_hLNQyUixfu3NF1o_SskixoFj9ZKp_Pj2ryqgWzrKU2u1yI57bbYog4SY5lD_s9d1YEveCQlQDwhgT-x1GALAoTds_k1mki3a6drgTCbajWo5lYpDou0gwoHJZO7T1YLQ=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjuNl5_QYAFBVinmjSm10Hj1R2CTNHQbdZ6L4u7iMJ0NzqMDZ3MCNB-pTZyrvITbaIafxPUqPb4btPe2MQsq1G8vJeTS9utIh9Yw12xn9KzoG0FsoLGyxOKt_MCyP-HWeZxvLQP5pXpBUia7QOHDH3li2Tj97l-PW5WINOH7MTpb4mVu-59hYR68KgeIQ=s599" style="padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="Edward Poynter - Wild Blossoms" border="0" height="165" data-original-height="599" data-original-width="443" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjuNl5_QYAFBVinmjSm10Hj1R2CTNHQbdZ6L4u7iMJ0NzqMDZ3MCNB-pTZyrvITbaIafxPUqPb4btPe2MQsq1G8vJeTS9utIh9Yw12xn9KzoG0FsoLGyxOKt_MCyP-HWeZxvLQP5pXpBUia7QOHDH3li2Tj97l-PW5WINOH7MTpb4mVu-59hYR68KgeIQ=s200"/></a>
</div>
<i>The Siren</i>  (1864), <i>Cave of the Storm Nymphs</i>  (1903), <i>Wild Blossoms</i><br /><br /><br />
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgbdEtA3wVwdXvJXxtdkL5RgYSQThvYlZei2kczxNNNt62cwI4JRMB2VMjBKl_uoH4O8We4v1iGlAo9sUaBwLghnFphqYSJGkuayRgh7ez6ta_9leXH2johEtezx2UCR2eY79BGyJjdD9udE-JSzP2Zi-M1TDM8OXrZNTzn-ojYe_8G3sRtIG773yYa0w=s1028" style="padding: 0em 1em; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="Edward Poynter - Barine" border="0" height="232" data-original-height="1028" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgbdEtA3wVwdXvJXxtdkL5RgYSQThvYlZei2kczxNNNt62cwI4JRMB2VMjBKl_uoH4O8We4v1iGlAo9sUaBwLghnFphqYSJGkuayRgh7ez6ta_9leXH2johEtezx2UCR2eY79BGyJjdD9udE-JSzP2Zi-M1TDM8OXrZNTzn-ojYe_8G3sRtIG773yYa0w=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEg2mFGSepyxBZ8U7_7sWN-dfgN6MohjdROcOlSKhUWOhFE9WXVaxZxuRyeOC6W0fEIvPPrMDHurh4-3AoWi-TtJlRbeSn6rJ2Cmvne2tuteW_c9opwCLcj6vkiEmcUrLx5XAd79NAULCRVjTEh0Jhr_-Wqo74W_UqdUMHYwpxlBuxY1RjRxeJnKUE3vmA=s609" style="padding: 0em 1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="Evening at home" border="0" height="232" data-original-height="609" data-original-width="449" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEg2mFGSepyxBZ8U7_7sWN-dfgN6MohjdROcOlSKhUWOhFE9WXVaxZxuRyeOC6W0fEIvPPrMDHurh4-3AoWi-TtJlRbeSn6rJ2Cmvne2tuteW_c9opwCLcj6vkiEmcUrLx5XAd79NAULCRVjTEh0Jhr_-Wqo74W_UqdUMHYwpxlBuxY1RjRxeJnKUE3vmA=s200"/></a>
<span style="float:left;"> <i>Barine</i>  (1894)</span> <span style="float:right;"><i>Evening at home / Evde akşam</i> </span><br />
</div>
<div class="separator" style="clear: both;"><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhGvbddnZSJ20ZjAuJRyPRhUZS34RvsFo4ul0XTirJ2MhPN3QgVDfRt5MieAcDFeNIUO1j2WltH4vEBu3A8KJIP6oIjyHm4FII6748dKafja--oGvJ_fcwSZgZW3PNE3r9dT_boJxNC1_NZRJhcsutIGOVN-3Kyr6K7iHCR1yyEFmLIupjMyz7YxSSdfA=s586" style="display: block; padding: 3px 0; text-align: center; "><img alt="Edward John Poynter" border="0" height="350" data-original-height="586" data-original-width="425" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhGvbddnZSJ20ZjAuJRyPRhUZS34RvsFo4ul0XTirJ2MhPN3QgVDfRt5MieAcDFeNIUO1j2WltH4vEBu3A8KJIP6oIjyHm4FII6748dKafja--oGvJ_fcwSZgZW3PNE3r9dT_boJxNC1_NZRJhcsutIGOVN-3Kyr6K7iHCR1yyEFmLIupjMyz7YxSSdfA=s320"/></a>
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhrZFW6ZLHzGw3Ltmkxdxhok-aDhN56bse4zrnkvkNT5Gev44mSpyhJh3nt5z1KG2XuZ5AdyftB3jjAB7s4twu1KNo92YOexv5uDUQS_pCU9tsxcGDTkL6Eg5VPTIcv6CIgvVzhPkD1KuBRj-9GdHpVP2WKNtbMikrniExW3uH18-dioaTXVSgbaSPoWQ=s800" style="padding: 1em 1em; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="Agnes Poynter" border="0" height="245" data-original-height="800" data-original-width="578" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhrZFW6ZLHzGw3Ltmkxdxhok-aDhN56bse4zrnkvkNT5Gev44mSpyhJh3nt5z1KG2XuZ5AdyftB3jjAB7s4twu1KNo92YOexv5uDUQS_pCU9tsxcGDTkL6Eg5VPTIcv6CIgvVzhPkD1KuBRj-9GdHpVP2WKNtbMikrniExW3uH18-dioaTXVSgbaSPoWQ=s200"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhLXHvotPbr0iq-ddBCejI-2CdXzMsDX0QPYtog2cflWjWlczwXNCe_y5TAfkyt0w26R9-przYYm4b9PDNMpNnQ6vtIPIUxI3zv10_zeA8MYiwWk9MIIo0CHxFlMABTZMjauGQgZkwFHmFAHz1rAxLOip3b2d2rB8MgGY_oPRPpwd5wNEjJgRXugSzq5g=s1024" style="padding: 1em 1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="Edward Poynter" border="0" height="245" data-original-height="1024" data-original-width="720" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhLXHvotPbr0iq-ddBCejI-2CdXzMsDX0QPYtog2cflWjWlczwXNCe_y5TAfkyt0w26R9-przYYm4b9PDNMpNnQ6vtIPIUxI3zv10_zeA8MYiwWk9MIIo0CHxFlMABTZMjauGQgZkwFHmFAHz1rAxLOip3b2d2rB8MgGY_oPRPpwd5wNEjJgRXugSzq5g=s200"/></a>
<p style="clear:both">
Solda eşi Agnes Poynter'i resmettiği bir portresi. İskoçyalı dört kız kardeşin hepsi evliliklerini Victoria döneminin ünlü kişileriyle yapmış, aralarında Başbakan annesi olan bile var.</p><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjkzWnjKj6d3gHiCzeHMd1WDso9QGLGr7mXyW3V82jvG30DX9SgwpJNl2sFGlgpWvqZXPIUnhlfo0W7fv29KbeOTdcoWFSdePyQ9C8C2lbjQ7WBcQIB2yZWMvZsiuGOMdr8av1JxN2XM9VALja5vIJHU5x_V_RdbCgpsRF_79fRGXaS-psO85oPyv2P4A=s1500" style="padding: 1em 5px; text-align: center; "><img alt="Edward John Poynter" border="0" height="225" data-original-height="1500" data-original-width="1355" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjkzWnjKj6d3gHiCzeHMd1WDso9QGLGr7mXyW3V82jvG30DX9SgwpJNl2sFGlgpWvqZXPIUnhlfo0W7fv29KbeOTdcoWFSdePyQ9C8C2lbjQ7WBcQIB2yZWMvZsiuGOMdr8av1JxN2XM9VALja5vIJHU5x_V_RdbCgpsRF_79fRGXaS-psO85oPyv2P4A=s320"/></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjnNL3J0KlZhOhScYLWHtL6gD2Wqy6rmTlZyYarIhKww9NtCFCnMXacpDJ0gDiypFufiVYdURkQwEJJD2MSlO5EafdTAJV0j5z-Nl6AU5oqgXtNPZpvF5Y1CerdmfMZE-CsQ1Hklrkjsu0kK89LEottPUH4tpatJaSgIY-gJJPy-sAC3YRd3E5cBlWs_A=s269" style="padding: 1em 5px; text-align: center; "><img alt="Edward John Poynter - Study of two heads" border="0" height="225" data-original-height="269" data-original-width="210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjnNL3J0KlZhOhScYLWHtL6gD2Wqy6rmTlZyYarIhKww9NtCFCnMXacpDJ0gDiypFufiVYdURkQwEJJD2MSlO5EafdTAJV0j5z-Nl6AU5oqgXtNPZpvF5Y1CerdmfMZE-CsQ1Hklrkjsu0kK89LEottPUH4tpatJaSgIY-gJJPy-sAC3YRd3E5cBlWs_A=s320"/></a></div>
Bazı skeç örnekleri. <span style="float:right;"><i>Study of two heads</i> </span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgCVt8eG5CG6LFI2Ors39k9ktckk534kSMigoP2c9rPowA9hUUFNQwmXeqegth7RuYKlTU-UvrUTKAmz50WXHDPbM4dNSVNOksoEuSeWLRdPo-2GG5q3EKF2R7fQgHzXbHXM3hIQ83LehMHgC1cVGMOcab9qvyT6ILNAL7R6LKkA-KZ2f-mLe0iVV61fg=s1236" style="display: block; text-align: center; "><img alt="Edward Poynter - sketches" border="0" width="300" data-original-height="858" data-original-width="1236" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgCVt8eG5CG6LFI2Ors39k9ktckk534kSMigoP2c9rPowA9hUUFNQwmXeqegth7RuYKlTU-UvrUTKAmz50WXHDPbM4dNSVNOksoEuSeWLRdPo-2GG5q3EKF2R7fQgHzXbHXM3hIQ83LehMHgC1cVGMOcab9qvyT6ILNAL7R6LKkA-KZ2f-mLe0iVV61fg=s320"/></a></div>
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhYegqMURTuEiuYiKtZbyTfk02N_QreuHfo-_2WZZz473zNvlfiVpp5sAKN6rSPSoz46N4SoJwuE6hIctdrUFxmIacgBCQZ4tIHyUoRAGPbEYtdM9YOqixYaEkLoS22FY83JD8QU2_dgtSFtMmvc1LG331asxQwotaYpuw9t2mPKDakpr3nlAHRMVuWmQ=s720" style="display: block; text-align: center; "><img alt="Edward Poynter - The Prodigal's Return" border="0" height="400" data-original-height="720" data-original-width="536" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhYegqMURTuEiuYiKtZbyTfk02N_QreuHfo-_2WZZz473zNvlfiVpp5sAKN6rSPSoz46N4SoJwuE6hIctdrUFxmIacgBCQZ4tIHyUoRAGPbEYtdM9YOqixYaEkLoS22FY83JD8QU2_dgtSFtMmvc1LG331asxQwotaYpuw9t2mPKDakpr3nlAHRMVuWmQ=s400"/></a></div>
<center>Edward Poynter  -  <i>The Prodigal's Return</i></center><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgVEYG-tBN9DkmOcMsftiQPMlOVCGl8OxdDX5RBk5_mTWaa3yUQNzOCUJUANCtX4etjpK_gkHcLlZQlJZRmSdpzVcrBi9pBtEK2VNtQGAJZGi-v6J6MSOqmTYYPEIpgerLWNmWj7rP7nDqsGXrK-xOEEhSVQtvaWpnjOlHfzTCmAWihe04WAxYRaqAMKA=s716" style="display: block; text-align: center; "><img alt="Edward Poynter - The Catapult" border="0" width="405" data-original-height="600" data-original-width="716" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgVEYG-tBN9DkmOcMsftiQPMlOVCGl8OxdDX5RBk5_mTWaa3yUQNzOCUJUANCtX4etjpK_gkHcLlZQlJZRmSdpzVcrBi9pBtEK2VNtQGAJZGi-v6J6MSOqmTYYPEIpgerLWNmWj7rP7nDqsGXrK-xOEEhSVQtvaWpnjOlHfzTCmAWihe04WAxYRaqAMKA=s400"/></a></div>
<center><i>The Catapult</i>  (Mancınık)</center><br /><br />
</span>
<br />
<b>NOT:</b> Ressamla ilgili daha fazla çalışma için  <a href="http://tenbilgisi.blogspot.com/2022/01/bir-ingiliz-ressam-john-poynter.html"> Ten Bilgisi </a>  bloguma linkten ulaşabilirsiniz.<br /><br />
</div>
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-60161942273557184212021-11-30T04:06:00.007+03:002021-12-03T16:11:29.662+03:00 AİLE AİLE dedikleri (Ve aile kutsal mıdır?)<br><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNqcWojaP_w4X0hyphenhyphenDlnX9E1WLRNXfqKEYNZu3jUBrZp21grnSD1VdJ5qIKEqf2xv0BzyX_kqEM0F_DfLlIvqdZ3Ke0fxy0vHaCDtR42LG1-9Ts32yFxYcK_xCgRV7vMJk-oM_Lz9h7AThV/s550/aile_family.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin:0 0 10px 15px; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="279" data-original-width="550" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNqcWojaP_w4X0hyphenhyphenDlnX9E1WLRNXfqKEYNZu3jUBrZp21grnSD1VdJ5qIKEqf2xv0BzyX_kqEM0F_DfLlIvqdZ3Ke0fxy0vHaCDtR42LG1-9Ts32yFxYcK_xCgRV7vMJk-oM_Lz9h7AThV/s200/aile_family.jpg"/></a></div>
<div style="text-align: justify;"><span style="font-size: 115%; line-height:195%;">
Özellikle Facebook başta olmak üzere çeşitli sosyal medya platformlarında (hele bayram dönemlerinde, anneler günü, babalar günü vs) onlarca sayıda boy boy aile fotoları görmekteyiz. Bunların altında "ailenin değeri, güzelliği, vazgeçilmezliği, kıymeti" ile ilgili nasihatler ve akıl vermelere de sıklıkla rastlamaktayız.<br>
<p line-height: 100%> </p>
Kulağa hoş geliyor; üstelik insanın yalnızlığının zararlı etkilerine karşı da güvenli sular bunlar.  Ama gerçeği yansıtmıyor tabii.<br></span>
<br><span style="font-size: 115%; line-height:210%;">
Özellikle günümüzde çekirdek ailenin önemini ve vazgeçilmezliğini reddedecek değilim. Fakat <i>"Hayatta sahip olduğumuz en değerli şey ailemizdir"</i> diyecek kadar da insanları zehirlemek istemem. Aslında insanlara erişmeye ve dokunmaya tek konuda gücüm yetse, olmayan değerler ve olmayacak dualara amin dememeleri üzerine kurgularım bunu.<br>
<br><p line-height: 100%> </p>
<table border="3" bordercolor="#6A5ACD" cellspacing="2" cellpadding="22"; >
<tr><td>
<span style="color:#4682B4";>Dünya çapında değişen teknoloji ve yaşam koşullarının, sürekli güncellenen değer yargılarının gölgesinde, geçmişte anlatsalar asla inanmayacağımız hızda ve etkinlikte her şeyin temelden değiştiği,  adeta bir değişim-yıkım-dönüşüm çağının içine girmiş bulunmaktayız. Aile de bundan nasibini alıyor tabii. Genel geçer güzel teşvik edici sözler,  sahada ve gerçekte sapır sapır dökülüyor. Evlilik ve aile adeta bir hayal kırıklığı jenaratörüne dönüştü. Haliyle nasihatler de artık kimsenin kıymet vermediği sıkıcı sözler olarak değerlendiriliyor.<br></span>
</td></tr></table>
<br><br>
Tabii bu durumda eski nesiller "yeni gençlik" dedikleri o kendilerinden bağımsız gibi kurguladıkları jenerasyonlara karşı bütün eleştiri oklarını yönlendiriyor ve tüm kabahat onların-mış gibi bir bakış açısına giriyorlar.  Mesela hayatında  para - iş / kariyer - arkadaşları - tv / dizilerden başka hiçbir şeye yeri ve zamanı asla olmayan annem bile yaşıtlarının yanındayken  “aile değerlerinden, yeni gençliğin sabırsızlığından ve kıymet bilmezliği”nden  filan bahsedebiliyor.<br>
<br>
<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjgHKmYKKTpdfBosryuxETjttrYdndeAi45hgiqbvwYeoy7m1GmiaB52druKCmYPxMZgdaJPQUbsMi21ezbjfFoEgxTqqm7SeU5ING84HvvcN9jMTZZkyYjlypat8Jzez50iiF4t4DwQtw/s1600/Soru+%C4%B0%C5%9Fareti.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 15px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 160px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjgHKmYKKTpdfBosryuxETjttrYdndeAi45hgiqbvwYeoy7m1GmiaB52druKCmYPxMZgdaJPQUbsMi21ezbjfFoEgxTqqm7SeU5ING84HvvcN9jMTZZkyYjlypat8Jzez50iiF4t4DwQtw/s200/Soru+%C4%B0%C5%9Fareti.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512396376790754146"></a>
Yani özür dileriz 50 ve 60'lar nesli ama bize bıraktığınız dünya bok gibiydi. Üstelik her şeye rağmen hâlâ kendinizi bulunmaz Hint kumaşı gibi görüp her durumda en haklı, en iyi, en doğru, en ilerici, en en en olan sizler ve yaşıtlarınız ülkede siyaset dahil olmak üzere, nereye dokunsanız karartıp içinden çıkılmaz düğümler atarken;  tüm yüzsüzlükleriniz, açgözlülüğünüz ve vicdansızlıklarınızla mutlu mesut yaşarken bir de çıkıp "yüzleşme" filan demiyor musunuz,  durmadan gençleri eleştirmiyor musunuz,  trajedi bile ortadan çatlar bu haliniz karşısında.<br>
<br><br>
Ortada bir  "aile"  varsa,  özgür irade ile paylaşılan zaman ve değerler varsa, iyi günde kötü günde öyle böyle beraber yürüme hali varsa;  kıymetini bilip zorlu dönemlerde sabır edeni anlarım da öteki türlüsü düz salaklık ile mazoşistlik (kendi kendine ızdırap çektirmekten zevk alma) haline denk düşüyor. Hiçbir şey de zamanla güzel olmuyor, düze çıkmıyor. İşte bunun bir kanıtı da bu blog çalışmasıdır. Son yazımı yayınlamadan önce  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/aile" target="_blank">aile</a>  üzerine eski notlarıma şöyle bir bakayım dedim ki meğerse başladığım 2009'dan beri dön dolaş aynı şeyleri yazıyormuşum.<br>
<p line-height: 100%> </p>
Bu da aile ve evlilik üzerine çok kısa özet geçtiğim, iki sene önceki tek kurşunluk denemem: <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2019/12/halim.html">Ruh Halim</a><br>
<p line-height: 100%> </p>
<center>ve tabi «<a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2011/01/olmuyorsa-zorlamayacaksn_18.html" target="_blank">Olmuyorsa Zorlamayacaksın</a>»</center>
</span></div>
<br><br>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-32229135883160453602021-09-27T17:32:00.003+03:002021-09-29T13:17:47.713+03:00 Kölelik cidden kaldırıldı mı?<br /><div align="justify">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: 145%; line-height:200%;" >
Ders kitaplarında diyorlar ki  "<i>Kölelik kaldırıldı.</i>" <br />
Yalan!  Asıl şimdi kölelik geldi.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Eskiden insanları ancak kırbaçlayarak, prangalar takarak, işkence yaparak zar-zor yaptırabildiğin işin çok daha fazlasını şu anda bunların hiçbirisini yapmadan yapabiliyorsun.  (Sadece cebine bir kredi kartı koyarak!) <br />
Özel sektörde günde 12 saatin üstünde çalışmak artık sıradan oldu.  (Türkiye,  özel sektörde dünyada en uzun çalışma saatleri olan 10 ülke arasındaki yerini iyice sağlamlaştırdı.)  Haftada 1 gün izin verilirse buna şükrediyoruz. Öğle arasına 20 dakikayı çok gören patronlar ve insan müsveddesi müdürler var.  Covid ile sigorta konusu da çok yara aldı. <br />
<br />
(Geçmişte Amerika'da köleliğin kaldırılması ile ilgili bir araştırma yazısına tesadüfen denk gelmiştim. Ayrıntıları olan, hukuki süreçlerle alakalı, bilinçlenmeyle aşılmış uzun konular. Çok olaylar yaşanmış tabii... Kölelerle ilgili çıkartılan bir yasaya göre 8 saatten fazla köle çalıştıramıyorsun ve 1 gün izin hakları var. Şimdi nerde 8 saat çalışma? 1 gün izin alabilmek büyük nimet bazı özel sektör kuruluşlarında.) <br />
<br />
Yani köleliği kaldırmışlar ama şöyle: <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s1600/can+ile+canan1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 0em; margin-left: 2em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s200/can+ile+canan1.jpg" width="170" height="36" data-original-width="293" data-original-height="61" /></a></div>
Sadece belli bir ırkın veya rengin boyunduruğundan çıkartıp bütün dünya milletlerini köleliğin boyunduruğuna almışlar. Tabii insanlar kendilerinin özgür olduğu sanrısına kapıldığı ve öyle sandığı sürece problem olmuyor. Sadece istediği kıyafetleri alabiliyor,  marketten istediği gıdayı seçebiliyor,  istediği akıllı telefonu satın alabiliyor diye köle kişi kendini özgür sanıyor.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Çok büyük bir ilüzyon ve çok büyük başarı bu! Modern zamanın firavunlarına insanlar <i>"firavun"</i> demiyor; <i>"hayırsever, yardımsever"</i>  diyor.  Mesela <i>"filantropist"</i> diye bir kelime var,  onu kullanıyor.<br />
<br /><br />
<table border="3" cellspacing="2" cellpadding="20"; >
<tr><td>
<b>"Bilgisayar"</b> henüz daha gündelik hayatımıza girmemişti, 90'lar başıydı. Bilim Teknik dergisinde böyle bir icadın yapıldığını, ilk denemelerin gerçekleştiğini, gelecekte herkesin bu aletlerden kullanmaya başlayacağını, her eve ve işyerine gireceğini söylüyordu. Teknolojiye ilgi duyan hocalarımız anlatıyordu, bu konuda yazan yazarlar da az değildi:  "Nasıl ki hesap makineleri hayatı kolaylaştırdı, anında kaç basamakla kaç basamağı DOĞRU çarpıp sonucu veriyor; bu bilgisayarın gelişi de iş hayatında çığır açacak, yaygınlaşmasıyla çalışma saatleri azalacak; insanlar kendilerine, kişisel gelişimlerine, ailelerine, sevdiklerine, hayvanlara ve dahi doğaya daha çok zaman ayırabilecekler"di.
<br /> İddia buydu. <br />
</td></tr></table>
<br /><br />
Çıktığımız yer ise, dünya tarihinde Mısır'da kölelerin bile çalışmadığı kadar uzun saatler çalışmak oldu. Üstelik bunu artık kırbaçsız yapıyoruz,  böylelikle "aydınlanmış" oluyoruz.<br />
Demek isterim ki artık insanlar Mısır'daki köleler gibi oldu. Sadece kamçı ve prangaların yerini kredi kartları aldı, ve cebinde akıllı telefonu olan kendini özgür sanır oldu.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
"Göz görmek, ayak yürümek, dişler çiğnemek ve her şeyden önce beyin çalışmak suretiyle en iyi haline ulaşır.  Atalet bize hâkim olmuş. İki yüz metrelik bir mesafeye bile vasıta ile gidiyor,  ikinci üçüncü kata asansörle çıkıyoruz. <i>Aklen, fikren, bedenen ve kişilik olarak geriliyoruz</i>"  demiş Facebook'ta bir arkadaşım. (<a href="https://www.facebook.com/cuma.ozusan.12/posts/1860325204133956" target="_blank">Cuma Özüsan</a>)
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Teknoloji ve Bilimin gelişme hızıyla aşırı orantısız bir ruhi gelişim yaşanmakta. Ve bu durum "Hiroşima" gibi bir örnekte görüldüğü gibi, insanlık için çok daha büyük tehlikeler yaratıyor.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Görüyoruz ki imanın görüntüsünü verenler ruhuna sahip değil. Maneviyattan söz edenler, sadece para etrafında dönen bir hayat tarzı oluşumunu ülkede hızlandırdı.<br />
<br />
<br />
(Geçen hafta Nüfus Müdürlüğü'nde bir işim vardı. İçeri girince baktım memurlarda ne kravat, ne düzgün kıyafet. İçerisi klimalı ortam olmasına rağmen, benim konuştuğum memur neredeyse göğsüne kadar gömleğini açmıştı. Ütüsüz gömlek ve kravatsız kombin olduğunu söylemeye zaten gerek yok. Fakat ne kadar ilginçse, mesela ülkede kasiyerlerin, reyon elemanlarının (çoğu şirketin şartıdır) siyah kot, siyah pantolon ve siyah ayakkabı şartı var. Öğretmenler, memurlar kafasına göre takılırken; sivil halka ve özel sektöre suyun her alanda durmadan sıkıldığı acayip bir düzen oluştu. Belki bir ara bunu daha ayrıntılı konuşuruz.)<br />
<br />
</span>
</div>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-32540880946523257182021-05-15T21:06:00.013+03:002021-06-03T14:35:37.002+03:00 Bir dizi nasıl el birliğiyle batırıldı?<br /><div align="justify"><span style="font-size:110%; line-height:245%">
Nihayet bitti.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1.1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" width="100" height="124" data-original-width="750" data-original-height="931" /></a></div>
<i>Sefirin Kızı</i>, Türk televizyonlarında son 20 yılın en özgün işlerinden biri olabilecekken;  değil "vasat" olmayı,  Kanal 7 filan da dahil tüm ulusal kanallar arasında haftalardır neredeyse en az izlenen Türk dizisi olarak kapanışını yaptı. Modern zamanlarda bir destan anlatısı olarak başlayıp,  2. sezon ortasında  benim kısaca  "KISS KISS story"  dediğim berbat bir pembe dizi  haline dönüştü.  (Güldürmeyen cinsten komedi de diyebiliriz.)<br />
Eşi benzeri az görülebilecek bir çöküştü doğrusu.<br />
<br />
Sonuçta Türk dizi tarihinde belki tek,  dünyada ise ender rastlanabilecek derecede  "saçma ve daldan dala"  bir senaryo izledik. O kadar ki gerçekten ismiyle hiç alakası olmayan  (adı "Sefirin Kızı" ama içinde sefirin kızı yok!), dahası kendi hikayesiyle her bölüm kavga eden tek dizi oldu.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Çeşitli çıkar ve EGO çatışmaları nedeniyle bazı kişiler her tür başarısızlıktan dolayı Ocak ayında ayrılan Neslihan Atagül'ü sorumlu tutsa da;  ayrılışından sonra sert çöken reytinglerin asıl sorumlusu  "adeta yok hükmündeki  SENARYO",  ardından da oyunculuğu ile göz kanatan kişilerdi maalesef.  Buna bir de sosyal medyadaki fan gruplarının adeta herkese saldırması, dizideki bariz çöküşü dile getiren izleyicilere karşı başlattıkları hakaret ve linç dalgası eklenince seyirci daha da tepki koydu.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcMc14kdjmx6u_sMCcrESHn-vI-JEinPCEw-T7yCptMiPHigC_HeLUmvhNq1PInlj6RLLVL595_RfvaaCyY_N-II2ilb9IPlAT2-HpmTFjRAlT-DlWyKoKDMX_O55tZn74frVWthU_CAdK/s301/ayse_ferda_eryilmaz_nehir_erdem.jpg" style="display: block; text-align: center; clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1.5em;"><img alt="" border="0" height="100" data-original-height="301" data-original-width="280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcMc14kdjmx6u_sMCcrESHn-vI-JEinPCEw-T7yCptMiPHigC_HeLUmvhNq1PInlj6RLLVL595_RfvaaCyY_N-II2ilb9IPlAT2-HpmTFjRAlT-DlWyKoKDMX_O55tZn74frVWthU_CAdK/s200/ayse_ferda_eryilmaz_nehir_erdem.jpg"/></a></div>
Çok merak ediyorum,  acaba orijinal yazarlar  (Ayşe Ferda Eryılmaz,  Nehir Erdem)  ne kadar büyük bir fırsatı kaçırdıklarının farkında mı?<br /> Hatalı Gediz yazımı, "yastık bebek"te ısrar ve aynı bölümde hep birlikte sert dönen yan karakterler derken;  Menekşe ve Gediz'e bir türlü uygun bir hikaye yazamayınca onların uğruna NarSan'ı zedeleme sonucu düşen reytinglerle, sonunda 34. bölümde senaryo ekibinden tamamen çıktılar.  Acaba Türkiye'de ve dünyada ne kadar çok izleyicinin kendilerine karşı hem şükran hem kırgınlık taşıdığını biliyorlar mı?  Onca emek vererek,  kaç zaman ön hazırlıkla yarattıkları eserin üç haftada kasten yıkıldığını,  hem karalanıp / alaya alınıp,  hem de eski hikayeden sürekli kopyala-yapıştır yapıldığını gördüklerinde ne hissediyorlar?<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Bu soruların cevaplarını hiç bilemeyeceğiz,  ama  <u>Eylem Canpolat</u>  ismini özellikle hiç unutmayacağız.  Anladık ki bazı senaristler "senarist",  bazı oyuncular "oyuncu",  bazı yöneticiler de "yönetici" değilmiş.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh87-A8J2hDOcgg1Vp2xVY9SG92qi8YW89cOaztEny1tTVSR1GbQA6rRNOBivGF7KZKSckUBSXoetYmoKs7z3k4k8TatSg3KEeAh7Gk4PMtRTGnZPMBPwjiMlfpEMC52joWF4sKlekQdYzD/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh87-A8J2hDOcgg1Vp2xVY9SG92qi8YW89cOaztEny1tTVSR1GbQA6rRNOBivGF7KZKSckUBSXoetYmoKs7z3k4k8TatSg3KEeAh7Gk4PMtRTGnZPMBPwjiMlfpEMC52joWF4sKlekQdYzD/s400/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B13.jpg" width="350" height="138" data-original-width="1268" data-original-height="500" /></a>
</div><p style="line-height:40%"> </p>
Eskisi ve yenisiyle kadın yazarlar,  yöneticisi bir kadın olan yapım şirketi,  kendi çiftimi sevdireceğim diye tacize uğramış bir karakter (<i>Nare</i>)  ve oyuncusuna (Neslihan Atagül) sürekli hakaret-iftira eden  (çoğu kadın olan)  takıntılı fan kitlesi
ile baştan sona unutulmaz bir "kadına saygı"  ve  "insanlık gösterisi"  izledik.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Kumar bağımlılığı uğruna kızını adeta satmış ve torununu kaçıran bir adamı tümörle aklama,  akıl hastanesinden çıkmış eski eşini yeni eşiyle ziyarete gidip balayına çıkan uçmuş bir adam,  kopyala-yapıştır bir hikayede önceki oyuncu ile birebir aynı sahneleri kabul eden bir kadın oyuncu...  Duydum ki bunlar da varmış.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(Neslihan Atagül'ün ayrılışı ile diziyi bırakanlar en doğrusunu yapmış doğrusu.  Ben de iyi ki 27. bölümden sonra bırakmışım.  YouTube'daki kısa bölüm videoları bile çekilir gibi değildi.)<br />
<br />
<br />
<blockquote><span style="line-height:210%;"><hr size=1 color="green">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ8_yVDtOYrTFWPqrXRNmXt8hjQwJoJqfMFhZ_b4Oc9FxWrUpX0bwr37girWjdQ4awLCk8lP1ocpYsoJ4Uq2-3XSMK2VyY3EhL9T6mel1aOM8RvVZ5ERLXAqBcBxVw75xTA1e0CDvqg51X/s1600/sefirin+kizi_video.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ8_yVDtOYrTFWPqrXRNmXt8hjQwJoJqfMFhZ_b4Oc9FxWrUpX0bwr37girWjdQ4awLCk8lP1ocpYsoJ4Uq2-3XSMK2VyY3EhL9T6mel1aOM8RvVZ5ERLXAqBcBxVw75xTA1e0CDvqg51X/s200/sefirin+kizi_video.jpg" width="100" height="57" data-original-width="800" data-original-height="450" /></a></div>
_Tecavüze uğradı.<br />
_Bakire çıkmadığı için Sancar tarafından kulübeden atıldı.<br />
_İntihara teşebbüs etti ölmedi.<br />
_Yıllar sonra kızını Sancar'a teslim etmek için geldiği konaktan, gecenin bir yarısı kızıyla birlikte Sancar tarafından yaka paça dışarı atıldı.
<br />_Sancar'ın annesinin azmettirmesi ile darp edildi, tecavüzden kıl payı kurtuldu.<br />
_Sancar için kurşun yedi yaralandı.<br />
_Babası tarafından şantaj yapılarak zorla sevmediği bir adamla evlendirildi.<br />
_Yeni senaristler, zorla evlendirildiği nikahın fotoğrafının olduğu gazete sayfası ile pencere sildirdi.<br />
_Kapanış.<br />
(<a href="about:invalid#zSoyz" target="_blank">HandeDenizUs</a> - Twitter)<br />
<hr size=1 color="green"></span></blockquote>
<br />Birkaç tane de ben ekleyeyim listeye:<br />
Doğru olmadığı halde sürekli yüzüne  <i>"Metres Nare!"</i>  dendi,  hem de Sancar'ın dahi önünde defalarca.  Sevdiği adam tüm bunlara hep sessiz kaldı.  Erkek evlada hamile diye,  kızını öldürmeye çalışan Menekşe bile affedildi. Dizideki onca karakter sürekli dönerken, başından beri aslında en çok aynı kalabilmiş karakter olarak hep onun "dengesizliği" konuşuldu.  Çok saygın bir babanın hiç sevilmemiş ve sahip çıkılmamış (ruhen gariban) evladıydı.  Akıl hastanesinde doğurduğu kızı bile son mektubunu okumamış bir karakter, o derece.<br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQY5KH4LzOFQRlZk-A-8UiF5nvmUXZOiq1rtKHiUaIlJ4TNNTSovYMA_hXMAb9lehnO7uVIJ9fE2rm84ucATRViCQMRqxxqcy3_FXs1IMYwWpdW2mpmT6-yur2Wfv67g6TUZXSH4Y9oYVY/s1024/sefirin_kizi_nare_2.bolum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-right: 1em; margin-bottom: 1em; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="" border="0" width="150" data-original-height="516" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQY5KH4LzOFQRlZk-A-8UiF5nvmUXZOiq1rtKHiUaIlJ4TNNTSovYMA_hXMAb9lehnO7uVIJ9fE2rm84ucATRViCQMRqxxqcy3_FXs1IMYwWpdW2mpmT6-yur2Wfv67g6TUZXSH4Y9oYVY/s200/sefirin_kizi_nare_2.bolum.jpg"/></a></div>
Böyle bir kadını kurban etme, mağdur etme, ahlaklı özgür kadını ezme/karalama üzerine kurulu ağır dramatik bir senaryo var karşımızda. En çok yurt dışı satışı yapılmış dizilerden biri olarak, yabancı milletlerden kişilerin bile dediği gibi;  <i>Nare</i> rolunü muhteşem bir şekilde canlandırıp adeta ete kemiğe büründüren oyuncu Neslihan Atagül'ün hasta olması, Twitter ve sosyal medyaki bir avuç takıntılı EnTU fanı ve yine EGO takıntıları olan bir avuç hesaptan başka kimseyi şaşırtmıyor. Düşünün ki Türkçe'den diğer dillere eksik tercüme, veya yabancı dilde tam karşılığı olmayan bazı kilit kavramlara rağmen, geleneklerimizi ve törelerimizi bilmemelerine rağmen; onlar bile bunları görüp dile getirebiliyor;  ne var ki bizim ülkede sosyal medyada en başta seçilen hatalı  <i>influencer</i>'lar / fenomenler  nedeniyle senaryo ve senarist eleştirisi yapmak asla mümkün olmadığından;  diziyle ilgili her reyting kaybından, her hatalı hikaye edişten, her yanlış kurgudan  (her nasılsa!)  hep Neslihan Atagül sorumlu tutuluyor. Zaten zannedersem bütün bir Sefirin Kızı projesi Nare'yi karalamak ve Neslihan Atagül'e saldırmak için yapılmış gibi. Özellikle eski menajeriyle yollarını ayırdıktan sonra medyada ve Twitter'da artan saçma sapan karalama amaçlı haberlerin ulaştığı boyutlar insanı şaşırtacak cinsten.<br />
<br />
<br />
Gelelim özel olarak  <b>"yeni hikaye"</b>ye: <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(Senaryo yazarlığı kulüplerine filan gidenler varsa,  "nasıl hikaye yazılmaz?"  dersi alabilirler bu diziden.  Bu fırsatı kaçırmayın bence.)<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCG_3cqFc0A0EtfyTXdYMyU-XBZGOi3JsV6gvmrlqhrbNHYy75cKhXENdAfCBd_HifHyzqkN5G5RyhF1evRoAf9x2_Z7lqahWXIJzjILT4aBA4BChjdWeTsltGBpUQVPsd3XBP98VlBZi0/s243/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+8.jpg" style="display: block; text-align: center; clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1.2em;"><img alt="" border="0" height="120" data-original-height="243" data-original-width="175" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCG_3cqFc0A0EtfyTXdYMyU-XBZGOi3JsV6gvmrlqhrbNHYy75cKhXENdAfCBd_HifHyzqkN5G5RyhF1evRoAf9x2_Z7lqahWXIJzjILT4aBA4BChjdWeTsltGBpUQVPsd3XBP98VlBZi0/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+8.jpg"/></a></div>
Başından beri izlediğimiz bütün hikaye, geride kalan tüm karakterlerle beraber,  sırf  BLUE (Mavi) karakterini diziye çok hızlı bir şekilde sokmak için  fazlasıyla zedelendi veya yok edildi. Korkunçtu! Neredeyse tüm bölümler  (38-52)  kelimenin tam anlamıyla  "BLUE'yu yağlamak ve parlatmak" üzerine kuruluydu.  Yapay, sıkıcı ve geçmiş bölümlerden kopyalarla dolu bir "yeni hikaye" idi.  Ve izlenme oranları açısından büyük hayal kırıklığı yaşattı.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Görür görmez aşık olunup onsuz yapılamayan yeni kadının adı  "Mavi"  diye  tüm çekim mekanlarında BLUE perde, BLUE yastık, BLUE tablo, çocuk-büyük ayırt etmeden BLUE elbise, BLUE kazak... Tam bir aşırı doz subliminal mesaj sağanağı yaşadık, Mavi rengine ziyadesiyle doyduk!  Ayrıca yeni gelen aktrisin oyunculuk becerisi de bir hayli tartışmalara neden oldu. <br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNQCW8r8J1kK0zhXZwD-2yfu3jK4uO5RqgSpIZmVc-pv92uf2mDI8txVizX5dvWPl4_cTvLPw62gRRgag09eXgZCAIbRatejV5nJyVCRCzewUmIjbWkLG2yz_ux_b4MHpIQvLf7Tog4HRm/s680/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+dizi+g%25C3%25B6%25C3%25A7er.jpg" style="display: block; text-align: center; clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1.3em;"><img alt="" border="0" height="90" data-original-height="680" data-original-width="657" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNQCW8r8J1kK0zhXZwD-2yfu3jK4uO5RqgSpIZmVc-pv92uf2mDI8txVizX5dvWPl4_cTvLPw62gRRgag09eXgZCAIbRatejV5nJyVCRCzewUmIjbWkLG2yz_ux_b4MHpIQvLf7Tog4HRm/s200/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+dizi+g%25C3%25B6%25C3%25A7er.jpg"/></a></div>
Öyle bir kişi düşünün ki rutin Instagram videolarındaki oyunculuğu dizidekinden çok daha iyi ve özenli olsun. Üstüne de eşi benzeri görülmemiş bir medya ve PR desteği ekleyin. Anladığım kadarıyla ağlayamayan, acı çekemeyen, en trajik sahnelerde duygu geçiremeyen, oldukça kısık sesle konuşan ve bu nedenle bazı sahnelerde ne dediği anlaşılamayan garip durumlar izleyicileri oldukça şoke etmiş ki, (üstelik fanların seri hakaretlerine rağmen) pek çok video altı yorumda defalarca dile getirilmiş.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Tüm bunların yaşanacağını daha önceki yazımda tahmin etmiştim hatırlarsanız.
<br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
Eylem Canpolat  Ocak ayında verdiği bir söyleşide hayallerindeki çifti yazmak için diziye geldiğini,  derin ve özel bir hikaye olacağını söylediğinde  (ne dese tersi çıkan birisi) "FAST LOVE  yazacağını,  Neslihan Atagül diziden ayrıldıktan hemen sonra anında yıldırım aşkı yazıp projeyi hızla batıracağını"  anladığım için  21 Ocak 2021'de <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2021/01/sefirin-kizi.html" target="_blank">Sefirin Kızı - VEDA</a> notlarını yazmıştım. Öngörülerimin neredeyse tamamı doğru çıktı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNWfVFxce69Jhrz4a_la5osHsVQJrp6A2wJE5xb1txjtq2KSYufOoL4EVneyU1HvMIBTuTK9Qli4obZC9rPWGaHg_qt72HqC1C2Z3mvLT1jDbYoIg2okKURFIKoe69VsBpWBolxgA6wEJ6/s326/sefirin_kizi_kulube.jpg" style="display: block; text-align: center; clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1.3em;"><img alt="" border="0" width="110" data-original-height="204" data-original-width="326" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNWfVFxce69Jhrz4a_la5osHsVQJrp6A2wJE5xb1txjtq2KSYufOoL4EVneyU1HvMIBTuTK9Qli4obZC9rPWGaHg_qt72HqC1C2Z3mvLT1jDbYoIg2okKURFIKoe69VsBpWBolxgA6wEJ6/s200/sefirin_kizi_kulube.jpg"/></a></div>
Özellikle Nare-Sancar aşkına yuva olmuş,  dizide kritik bir mekan olan  <b>kulübe</b>de  bu aşkı başlatması,  zaten büyük bir midesizlik ve rezaletin dibi idi.  Sancar'ın güya kızı Melek için tekrar aynı yerde yaptığı kulübe yeni kadının mekanı oldu.  (Mavi panjurlu,  mavi kapılı olduğunu not etmeme gerek yok herhalde?)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Muğla'nın belki de en zengin adamı olarak portresi çizilen Sancar'ın bütün kadınları ile aynı kulübede aşk yaşamasına gerek yoktu. Yeni senaryo ve yeni aşk yazımı için illaki geçmişin ve Nare'nin karalanmasına gerek yoktu.  Sancar, Melek, Kavruk, Elvan hepsinin karakter olarak altının boşaltılmasına gerek yoktu. Ama dediğim gibi, bunlar zaten SK'ya katkı sağlamaya değil;  NarSan'ı yıkmaya; Eylem'in yarattığı EnTu çiftini  Engin Akyürek'in en favori çifti yapmaya  ve adeta  KPA-2  yazmaya gelmişler.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<b>Yeni aşkı ısrarla kulübeden başlatması</b> ve parmağında evlilik yüzüğü olan bir kadınla ertesi gün aynı yatakta uyandırma gibi Sancar karakterine ters hareketler zaten yazarın iyi niyetle gelmediğini net olarak ortaya koydu.  "Kulübesiz" ve "Gece'siz" de yazılabilirdi yeni hikaye. Ancak bunlar <b>seyirciye saygısızlıkta çığır açmak</b>ta geri kalmadılar. <i>Harley Quinn</i>  ile Twitter'da kadın duyarı kasmaca ile başlayıp, yeni kadınla beraber eski kadını ziyaret ile bitirdiler. Asla hiçbir uyarıyı dikkate almadılar ve seyircinin sinir uçlarına ısrarla bastılar. <br />
<br />Özetle, yeni yazar ekibi 3 bölümde diziyi kasten batırdı: 35, 36, 37. Özellikle Eylem Canpolat'ın 38. bölümden sonra derhal uzaklaştırılması gerekirdi ki bu konuda farkındalık yaratmak adına <a href="https://twitter.com/canilecanan/status/1359047682959044608" target="_blank">Twitter'da çağrı</a> yapmıştım o zaman, ancak Engin Akyürek fanları delirmiş gibi tepkiler verdi. İlk defa bir dizide bir fan grubunun  "dizi yeter ki devam etsin" diye  kendi şöhretine ait karakterin göçertilmesine destek verişine şahit olduk.  Tuhaf bir deneyimdi.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUmUskEy9OhTG491aE8e8AiBBjVJKolWyEneDEzcfyFnH5NEkR3kltQJCxU24j9Fdc66eHmJaGnphi5Jb0QJKVEaoGwNU_64W813-m-5_z1z6bdJ4uixGt84rfgNZ18VQdK2-UKYvMEKTs/s350/crazy.jpg" style="display: block; text-align: center; clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1.1em;"><img alt="" border="0" height="90" data-original-height="350" data-original-width="328" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUmUskEy9OhTG491aE8e8AiBBjVJKolWyEneDEzcfyFnH5NEkR3kltQJCxU24j9Fdc66eHmJaGnphi5Jb0QJKVEaoGwNU_64W813-m-5_z1z6bdJ4uixGt84rfgNZ18VQdK2-UKYvMEKTs/s200/crazy.jpg"/></a></div>
Çocukça hareketler, EGO çatışmaları, ve meydanı boş bulan insanların "fanlık" bayrağı arkasında ona buna kontrolsüzce saldırıp iftira attığı;  her salı günü reytingler açıklandığında  (ayrılışının üzerinden dört ay geçtikten sonra dahi)   Neslihan Atagül'e saldıran,
 (Hivda Zizan Alp/Elvan,  Esra Kızıldoğan/Müge dahi  Neslihan Atagül ile ilgili olumlu paylaşımlar yaptılar diye karalamaya maruz kaldı) ama asla ve asla ne "yazamayan" ne de "oynayamayan"a tek laf etmeyen fanları ile, dünyada kendi hikayesi ile durmadan kavga ederek sonuna ulaşan, Türk televizyonlarının en az izlenen dizilerinden biri olarak noktalandı.  İzleyenlerin çoğu da Elvan-Bora (<b>ElBor</b>) ve bir dönem Dudu ne yapacak diye izledi. Yani yan karakterler asıl çiftin çok daha önüne geçti.<br />
<br />Bu arada EnTu fanlarının senariste ısrarla  "KISS de KISS,  halvet de halvet!  Daha çok öpüşme ve yatak sahnesi isteriz!"  diye yalvarışlarına tanık olduk.  Artık EnTu fanlarına özel yazılan bir dizi olduğundan,  Türk dizi tarihinde tek bölümde en çok öpüşme yazılmış dizi dahi oldu.<br />
Aşağıda EnTU ve Tuba fanlarına ait birkaç paylaşımın görselini sunuyorum. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWBj2MdZAF2A5kKJt6DkOrhYLN66vPADMH5u_pPx6HBN4DUM8wFkpJGGzPnaSkVeHNWfUQvs0-POMAg8zfBAL_S6zn7jvWkgOuMi1IIlj92Nq5M6L_c-xCswtSufo42J4NlnEvwNIKECqv/s902/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B11-Levin.jpg" style="display: block; margin-left: 1em; margin-right: 1em; padding: 1em 0px; text-align: center;"><img alt="" border="0" data-original-height="902" data-original-width="724" height="330" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWBj2MdZAF2A5kKJt6DkOrhYLN66vPADMH5u_pPx6HBN4DUM8wFkpJGGzPnaSkVeHNWfUQvs0-POMAg8zfBAL_S6zn7jvWkgOuMi1IIlj92Nq5M6L_c-xCswtSufo42J4NlnEvwNIKECqv/w258-h320/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B11-Levin.jpg" width="265" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTXlzMs_-fh2_e3luuPSL9CNUMAMPwH-cJUesLzhhYF0vZzrJjoyb2ncbyGrWOq4qBhkNqMrCbFNKH5UnTAfqbBX5hhPtYyRl8qak8YQ00Z_MyfEEB5bhuSogS2fBMchpXUq9T6cjBXxP3/s596/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B12-halvet%25C3%25A7iler.jpg" style="display: block; text-align: center;"><img alt="" border="0" data-original-height="304" data-original-width="596" height="163" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTXlzMs_-fh2_e3luuPSL9CNUMAMPwH-cJUesLzhhYF0vZzrJjoyb2ncbyGrWOq4qBhkNqMrCbFNKH5UnTAfqbBX5hhPtYyRl8qak8YQ00Z_MyfEEB5bhuSogS2fBMchpXUq9T6cjBXxP3/w320-h163/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B12-halvet%25C3%25A7iler.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlIF_bQatj4zbnbMlV7WJs_jArdpQViRGY1bt5OwOG1KfP89cZpQ0EwqICr3eLqy4Gsod7LAOJjcuECuipiviyrDXWwoIESx4KP0mJV8PqwYERLTR3phRghcAV1dsAECKickeTO9MS_0yH/s600/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B12-halvet%25C3%25A7iler2.jpg" style="display: block; text-align: center; "><img alt="" border="0" width="320" data-original-height="360" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlIF_bQatj4zbnbMlV7WJs_jArdpQViRGY1bt5OwOG1KfP89cZpQ0EwqICr3eLqy4Gsod7LAOJjcuECuipiviyrDXWwoIESx4KP0mJV8PqwYERLTR3phRghcAV1dsAECKickeTO9MS_0yH/s320/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B12-halvet%25C3%25A7iler2.jpg"/></a></div>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY3TfLVRBD6zSOsEn4okPfe6ulizth7BYsLA5OBKoH3-CQbwi5I4O9no3eVTjDS9Z73W0Dta4ftpBebkc-jMm_3EshPRd_huKfoIIZhxWfpgMkYmljBoUtTWO7RiFOVRDBECL41dflykFJ/s583/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B13-buse.jpg" style="display: block; text-align: center;"><img alt="" border="0" data-original-height="187" data-original-width="583" height="102" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY3TfLVRBD6zSOsEn4okPfe6ulizth7BYsLA5OBKoH3-CQbwi5I4O9no3eVTjDS9Z73W0Dta4ftpBebkc-jMm_3EshPRd_huKfoIIZhxWfpgMkYmljBoUtTWO7RiFOVRDBECL41dflykFJ/w320-h102/%25C5%259EakaMatik-Tuba+ve+fanlar%25C4%25B13-buse.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Yani anlaşılacağı üzre,  en baştan beri diziyi izlemekte olan bir kişinin yeni hikayeyi izleyip sevebilmesi için mantık ve beynini iptal ettirmesi,  hafızasını da bulanıklaştırması gerekmekte.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
9 yıl sevdiği kadını  (hem de onu aldattığını düşünmesine rağmen)  beklemiş Sancar,  Nare'nin düğün gecesinde geri dönüp 34 bölümde birlikte yaşadıkları  "uçurumdan atlamak" dahil  onca olaydan sonra gördüğü ilk kadına aşık olup uçkur derdine düşmüş ve cerrahi operasyonla karakteri alınmış basit bir adama dönüşmüş...  Mistik bir tarafı da olan,  derinleri görebilen Kavruk çöpçatan bir yavşak olmuş...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1JQ6-vJBisr0yCppxtC-SvvWwYfJhttbqkc3VFKOZZ_ojUnXQTBYcUfnUdYH1MnjEIOqlRzdNF1ET3TokUCZCBtVD0gxnYllne1CTyR1eXSvtamGRfaAOeN9Bo5Tlcg13pb_tHYEcUdaY/s675/sefirin_kizi_nare_ilk_bolum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1.6em;"><img alt="" border="0" width="180" data-original-height="668" data-original-width="675" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1JQ6-vJBisr0yCppxtC-SvvWwYfJhttbqkc3VFKOZZ_ojUnXQTBYcUfnUdYH1MnjEIOqlRzdNF1ET3TokUCZCBtVD0gxnYllne1CTyR1eXSvtamGRfaAOeN9Bo5Tlcg13pb_tHYEcUdaY/s200/sefirin_kizi_nare_ilk_bolum.jpg"/></a></div>
Düşünün ki kendi öz amcasına hitabederken dahi "amca" değil "Yahya",  halasına kendi adıyla "Zehra" demek gibi bizim kültürümüzde  (benim arzu ettiğim ama maalesef hoş görülmeyen)  bir tarzı olan Melek bile Mavişi görür görmez iki-üç bölümde kadına  "anne"  diyor!  Dizideki neredeyse herkes gibi o da  BLUE ile (izleyiciye hiç bir duygu geçirmeyen)  yapay bir ilişki geliştirerek,  kendisini çok derin seven öz annesi Nare'yi siliyor. Zaten bütün hikaye BLUE'yu parlatmak ve ne harika bir kadın olduğunu anlatmak üzerine kurulu.  Dokunduğunu iyileştiren bir BLUE görmekteyiz adeta! (KÜLT?)
<br /><br /><br />
Bu dizide altın yumurtlayan tavuğu kesen yönetimse adeta "nasıl iş yapılmaz?" dersi verdi.  Özellikle dünyanın dört bir yanındaki yabancı izleyicilerinin yorumlarını okursanız;  onları ilk etkileyen şeyin dizinin jeneriği,  otantik ve yöresel müzikler olduğunu; sonra da başrollerdeki Neslihan Atagül ve Engin Akyürek arasındaki muhteşem uyumun onları içine çektiğini, Meleğin bizim gibi onları da çok etkilediğini görürsünüz.  Bu yapım şirketi ise,  ne bu uyumları kullanabildi ne de kıymet bildi.  Jenerik ve özgün müzikleri yapan-seçen <b>Gökhan Kırdar</b>'dan sonra <b>Neslihan Atagül</b>'ü de harcayarak,  vasat bile olmayan bir senaryo ve olmayan bir uyuma yelken açmayı tercih etti.  Gediz'i oynayan <b>Uraz Kaygılaroğlu</b>'nu parlatma adına çıktıkları yolda sonunda Gediz'i saçma sapan bir sonla öldürdüler ve dizide çirkin bir şekilde  (fotoğafıyla cam sildirerek)  veda ettiler. Sonrasında ise dizi adeta  <b>BLUE dizisi</b>  haline dönüştü ki resmi kanaldaki jenerikler, foto ve video paylaşımlarının çoğunun BLUE ile kapaklandığını zaten tek bir tıkla görebilirsiniz.  Takdiri seyirciler izlenme oranları (reytingler)  ve türlü tepkilerle zaten verdi. <br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbgk58BZH-DXjeIRviR5DdEbG01gb7KH4jt0XPOH87d76Xse3zgoRiBXq9j6OKrwkpgOB7iPGQUQnGSp1OM9PL9zTgbweXjJBVkX5QZRhe7bJvvoeIXlH0xqSEcDgzfvJwghsLiqZAX1OJ/s750/%25C5%259EakaMatik-Senarist+Eylem+ve+kankas%25C4%25B1+Tuba.jpg" style="display: block; text-align: center; clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1.1em;"><img alt="" border="0" width="145" data-original-height="524" data-original-width="750" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbgk58BZH-DXjeIRviR5DdEbG01gb7KH4jt0XPOH87d76Xse3zgoRiBXq9j6OKrwkpgOB7iPGQUQnGSp1OM9PL9zTgbweXjJBVkX5QZRhe7bJvvoeIXlH0xqSEcDgzfvJwghsLiqZAX1OJ/s200/%25C5%259EakaMatik-Senarist+Eylem+ve+kankas%25C4%25B1+Tuba.jpg"/></a></div>
Son olaraksa şu notu düşeyim,  bu bütün Türk dizileri için geçerli:<br />
Eğer oyuncuların <b>Instagram</b> paylaşımları,  işin kendisinden daha çok konuşulmaya başlanmışsa,  o zaman o dizi için de,  Türk sinema-tv sektörü için de zarar-ziyan başlamış demektir.<br />
</span>
</div><br />
(Tuba Büyüküstün, senarist arkadaşı Eylem Canpolat ile birlikte)<br />
<br /><br />
<br /> canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-17644547316681386812021-01-21T23:37:00.084+03:002021-06-07T16:49:33.331+03:00 SEFİRİN KIZI  -  VEDA <br /><div align="justify"><span style="font-size:110%; line-height:245%">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" width="90" height="112" data-original-width="750" data-original-height="931" /></a></div>
15 yıldır izlediğim tek Türk dizisi olan, gerek hikayesi gerek oyunculuğuyla beni çok etkileyen, hakkında pek çok yazılar yazdığım  <b>Sefirin Kızı</b>  benim için 36. bölüm itibariyle bitmiştir.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Aslında daha önce 27. bölümde bırakmıştım; ısrarla yazılan "hain,  yılışık-yapışık" <b>Gediz</b> karakterinin güzellenmesi ve  <b>"Aşk Üçgeni"</b>  gibi zikzaklı bir rotaya tekrar dümen kırılması  (akvaryum süs balığı gibi Nare'yi bir Gediz bir Sancar arasında dolaştırmalar);  dahası <b>Menekşe</b>'nin göz kanatan ve bezdiren "sahte hamilelik - <b>yastık bebek</b>"  hallerinden fenalık gelerek...<br />
Ancak yeni senaristlerin gelişi, hele ki Engin Akyürek'le daha önceden <b>Kara Para Aşk</b>  gibi ciddi bir işe imza atmış, deneyimli bir senaristin gelişi izleyicilerde büyük bir umut yaratmış, benim gibi vedalarında net biri dahi bu rüzgarın tesirinde kalmıştı.
 Fakat tam 36. bölümün yayınlanmasına dakikalar kala öğrendik ki  <b>Neslihan Atagül</b> ve <b>Nare</b> karakteri komple diziden çıkartılmış!<br /><br />
Neslihan Atagül'ün devam eden ciddi bir bağırsak rahatsızlığı yaşadığı, iki haftalık izin alması, dinlenmesi gerektiği,  ani ayrılığın şoku filan derken... Sadece birkaç saat sonra bir de ne öğrenelim,  diziye <b>Tuba Büyüküstün</b>  geliyor!  SK hızına yetişemiyoruz artık, kim giriyor kim çıkıyor belli değil o derece.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Herkes o kadar şok oldu ve o kadar heyecana girdi ki, yeni senarist <b>Eylem Canpolat</b> ile  Medyatava sitesi hemen bir  <a href="https://www.medyatava.com/haber/sefirin-kizindan-3-bombayi-medyatava-acikliyor_215151" target="_blank">söyleşi</a>  yaptı. Dikkatle okuduğum o iletişimdeki iki nokta özellikle çok dikkatimi çekti ve beni düşündürdü:<br />
<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh87-A8J2hDOcgg1Vp2xVY9SG92qi8YW89cOaztEny1tTVSR1GbQA6rRNOBivGF7KZKSckUBSXoetYmoKs7z3k4k8TatSg3KEeAh7Gk4PMtRTGnZPMBPwjiMlfpEMC52joWF4sKlekQdYzD/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B13.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="1268" height="79" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh87-A8J2hDOcgg1Vp2xVY9SG92qi8YW89cOaztEny1tTVSR1GbQA6rRNOBivGF7KZKSckUBSXoetYmoKs7z3k4k8TatSg3KEeAh7Gk4PMtRTGnZPMBPwjiMlfpEMC52joWF4sKlekQdYzD/w200-h79/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B13.jpg" width="200" /></a></div>
Orada diyor ki, "<i>Yıllardır en büyük hayallerimden biri Tuba ve Engin'le yeniden beraber çalışmaktı.</i>"  Sonra Nesli de hasta olunca bunu fırsat bilip kendi planımı devreye soktum'a getiriyor lafı.<br />
<br />
Yani biz #SefirinKızı izleyicileri olarak  en başta bize vaat edilmiş o <b>destan</b> olmuş, adına türküler yakılmış Nare - Sancar aşkını izlemeyi beklerken... Sancar'ın ve Nare'nin geçmiş hayatları üzerine ışık tutulmamış onlarca boşluk varken... Yeni senaristin çok başka fantazileri ve yeni bir <b>"prenses"</b> getirmek için acelesi varmış ki  Nare apar topar şutlandı.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA8T5U-nKBjjWBiEe3ptfcoAZeLPMIV8iTAcQ56yIXr7tekw_oj2iT_z8sVZTiWfK4B1k3CRS38Ucby-DEBOnFEKjAAFoSGgMhYdyReLFRc02y5jfiT8OMJBWYwNysxaRKehgJW_UWR9hx/s780/sefirin_kizi_nare_melek_beren.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" width="190" data-original-height="439" data-original-width="780" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA8T5U-nKBjjWBiEe3ptfcoAZeLPMIV8iTAcQ56yIXr7tekw_oj2iT_z8sVZTiWfK4B1k3CRS38Ucby-DEBOnFEKjAAFoSGgMhYdyReLFRc02y5jfiT8OMJBWYwNysxaRKehgJW_UWR9hx/s200/sefirin_kizi_nare_melek_beren.jpg"/></a></div>
Ne vaat edilmişti,  ne umduk ne bulduk yani bu dizide...  Üstelik çok seven,  <b>"yarıcının oğlu"</b>na karşı sadakatini her koşulda koruyan Nare  "terk eden kadın"  olmuş; 2.bölümde babasına <span style="color: rgb(204, 0, 0);">"Ölsem gene unutmam ben annemi!"</span>  diyerek ağlayan <b>Melek</b>,  annesini tek kalemde bencilce silmiş...  Sevgiyle büyütülmüş;  annesinin son mektubunu yırtabilecek,  onu sebepsiz bırakabilecek, veya unutabilecek bir çocuk değil ki Melek?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hatırlarsanız eski senaristlerde de aynı sorun vardı, yenisi de senaryodaki ana sıkıntıyı aşamadı. Sürekli dinmeyen <b>çelişkiler ve yap-bozlar</b> izliyoruz.  Nare ile Gediz'i evlendirip, sonra da Nare'nin fişini çekmek nedir Allah aşkına?<br /></span>
<br /><br /><span style="font-size:110%; line-height:250%">
Tamam, Neslihan Atagül rahatsızlığı nedeniyle diziden ayrılmış olabilir, tabii keşke olmasaydı ama yapacak bir şey yok, <u>dizi devam ediyor</u>. Bazı  <b>alternatif çözümler</b>  akla geliyor, ihtimaller:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_Nare karakterinin oyuncusunu değiştirmek.<br /> (Yabancı dizilerde karşılaşabildiğimiz bu durum bizde pek uygulanmıyor nedense.  Onun yerine  "gitsin esas kız  gelsin yeni kız"  anlayışı revaçta.) <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_Nare bir anda ortadan kaybolabilir, kimse ne olduğunu nerede olduğunu bilmeyebilir,  Sancar onu aramaya başlayabilirdi.  Veya hafıza kaybı geçirebilir,  tedaviye alınabilirdi. <br />
<br />
_Neslihan Atagül'ün tedavisi tamamlanana kadar yeni bir kadın konuk oyuncu diziye katılabilir,  #NarSan aşkı  bir testten daha geçebilirdi.<br /><p style="line-height:40%"> </p>
_Diziye heyecan katıp ilgiyi artıracak  <b>"konuk oyuncu"</b>  içeren  çok farklı ihtimaller yazılabilir.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bir - İki bölüm yan karakterlerin yanı sıra baba-kız sahneleri (bir daha <i>"cici anne"</i> Menekşe ile yaşadığı sorunların benzerini yaşamak istemeyen Melek'le derinleşen sohbetler,  <i>"Baba beni bırakma!"</i> vs)  sonrası bir kadın oyuncu girişi. Bu yeni kadın çok güzel ve çok zeki bir iş kadını olabilirdi mesela. Ölen Gediz'in yerine dişli bir ortak girebilir, zamanla kadının herkesten gizlediği başka niyetleri ve gizemleri çıkabilirdi.  Veya Meleğin doktoru, psikoloğu, özel ders vermek için konağa gelen bir öğretmeni, hatta müzik hocası bile olabilirdi.
6-7 bölüm sonra iyileşirse Neslihan Atagül (Nare) geri gelebilir,  kim bilir neler yaşanabilirdi?<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHT_AlC8-maea54q7s-ycVZ9RiJQRUHquhsXhltfQuYw3u7Rf3xAvmcpS-FefiHtqyNwek_Pdq6k4xEzxSBByIZKFSoJBdOr0suS_wR2lEIaTBKTRFNUQy0XenjbLWt78UFdmjZsPK1EIC/s936/sefirin_kizi_nare_toy+%25285+sonu2%2529.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-left: 1em;"><img alt="" border="0" height="150" data-original-height="936" data-original-width="519" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHT_AlC8-maea54q7s-ycVZ9RiJQRUHquhsXhltfQuYw3u7Rf3xAvmcpS-FefiHtqyNwek_Pdq6k4xEzxSBByIZKFSoJBdOr0suS_wR2lEIaTBKTRFNUQy0XenjbLWt78UFdmjZsPK1EIC/s200/sefirin_kizi_nare_toy+%25285+sonu2%2529.jpg"/></a></div>
_Nare karakteri ve Neslihan Atagül'e, dizinin ruhunu kanatmayacak şekilde bir veda.  Ertesinde yeni sayfayı  kök seyirciyi fazla kaybetmeden açma hamlesi.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(<span style="color: rgb(204, 0, 0);">"Melek'siz nefes alamam!"</span>,  <span style="color: rgb(204, 0, 0);">"Melek için yaşadım, Melek için öleceğim"</span>  diyen Nare'den  "Çocuğumu bile olması gerektiği gibi sevemedim" diyen zombiye evriltilerek değil!  9 senedir onu aldattığına inanmasına ve en baştan beri başka âşıklarıyla gönül eğlendirdiğini düşünmesine rağmen sadakatle beklemiş Sancar'a bir kalemde, bir gecede her şeyi sildirerek değil.  "Sefirin Kızı'ndan sefirin kızını atmak" gibi  <b>riskli bir seçim</b>  yaparken  bu kadar lakayt davranarak değil!)<br />
<br />
Üstüne basarak söylüyorum:  Nare'yi ve NarSan'ı karalamak sadece ve sadece diziye zarar verir. Üstelik Sancar karakteri de bundan zedelenir. Yeni yazarın niyetleri şaibelidir;  zira yeni 1 sayfa açmak için Nare'nin ve geçmişin karalanmasına,  hakir görülmesine gerek yoktur.<br /><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_Nare'nin artık küçük bir yan role indirgenmesi.  3 saatlik dizide belki 15-20 dakikayı aşmayacak şekilde onun da hayat akışı verilirken, Sancar'a adım adım gelişen yeni bir ilişki yazılması.  Nare belki artık Muğla'da yaşamayacaktı,  yurt dışında veya belki İstanbul'da... Muğla'daki arkadaşları, tanıdıkları, ama asıl olarak kızı Melek ile konuşmaları,  belki onun sosyal medya paylaşımları ile Sancar'ın hayatından arada haberdar olacaktı.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ8_yVDtOYrTFWPqrXRNmXt8hjQwJoJqfMFhZ_b4Oc9FxWrUpX0bwr37girWjdQ4awLCk8lP1ocpYsoJ4Uq2-3XSMK2VyY3EhL9T6mel1aOM8RvVZ5ERLXAqBcBxVw75xTA1e0CDvqg51X/s1600/sefirin+kizi_video.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ8_yVDtOYrTFWPqrXRNmXt8hjQwJoJqfMFhZ_b4Oc9FxWrUpX0bwr37girWjdQ4awLCk8lP1ocpYsoJ4Uq2-3XSMK2VyY3EhL9T6mel1aOM8RvVZ5ERLXAqBcBxVw75xTA1e0CDvqg51X/s200/sefirin+kizi_video.jpg" width="120" height="68" data-original-width="800" data-original-height="450" /></a></div> Unutmayın ki bu dizi Nare üzerinden anlatıldı hep. Dizinin ilk sahnesi bile <b>Nare ve Akın</b> ile başladı. Ardından Nare'nin kızına hızla durumu açıklayıp yaptığı planı anlatması ve sefirin imzasını taklit ederek sahte imza sirküleri gibi bir şeyle apar topar kafasında kurduğu planı devreye sokması ile Türkiye'ye kaçış.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Sonrasında da hikaye genelde Nare üzerinden ve onun çerçevesinden anlatılmışken;  çıkışı da gelişi gibi DAN DİYE yapılsa dahi bir kök mantığı olmalıydı. Yani  <b>dizinin adı</b>  bile  "Sefirin Kızı"!
<br /><br />
Haa illa her bölümde Nare yer almak zorunda da değildi,  sadece çok kısaca onun hayat akışını da görebilirdik. Neslihan Atagül veya onun yerine diziye girecek bir oyuncu yapabilirdi sanırım bunu.<br />
<br />
_Sonra nasıl ki Sancar'dan uzaktayken  onca acıya ve kızgınlığa rağmen,  babasını kızına  (belki az ama)  hep <b>sevgiyle</b> anlatan bir Nare vardı;  Nare'nin ardından da kötü konuşmayan bir Sancar görebilseydik keşke! Çok güçlü sevgisiyle destana dönmüş kendi sevdasına ve Meleğinin annesine bu kadar gaddarca davranmayan,  yıllarca beklediği Naresini bir çırpıda harcamayan bir Sancar. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5RinB7cW3bCfhR_ioVKZo0rPj70jFURZFsoMH5oPQtsP0fShvDiZSVLOx4-aq9IEkS0hGEPLwU-rndNGftfRwtzUshH2synnoh2PxdoEuN11-I6THe6LRwsdfaloO0bTW78NuNdYjyxBv/s621/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Engin+Aky%25C3%25BCrek2.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" height="90" data-original-height="621" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5RinB7cW3bCfhR_ioVKZo0rPj70jFURZFsoMH5oPQtsP0fShvDiZSVLOx4-aq9IEkS0hGEPLwU-rndNGftfRwtzUshH2synnoh2PxdoEuN11-I6THe6LRwsdfaloO0bTW78NuNdYjyxBv/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Engin+Aky%25C3%25BCrek2.jpg"/></a></div>
Bu şekilde dizinin ilk bölümünden beri <b>özgün bir Efe</b> ve <b>dağ gibi</b> bir adam olarak karşımıza çıkmış Sancar karakteri de yara almadı mı? 9 sene beklediği ve uğruna bu kadar savaş verdiği bir kadını böyle bir çırpıda siliverdi.  Sancar karakterini bari göçertmeseydiniz? Hadi Nare'yi sildiniz, bari geriye kalacak Sancar'ı daha zedelemeyin. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<b>Sancar</b>, Türk dizilerinde daha önce karşılaşmadığımız farklı bir tip. <b>Engin Akyürek</b> de bu tipi muazzam bir oyunculukla adeta ete kemiğe büründürdü. Bırak öldürme o nihayet içindeki sevgiyi çözmüş Sancar'ı. <br />
<br />Artık belli ki ne Melek eski Melek, ne Sancar eski Sancar olacak. İsimler aynı,  ve belki bazı mekanlar hala korunacak.  Hepsi o kadar.
<br /><br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
Üstelik beni asıl şaşırtan bir ikinci nokta var yeni senaristin sözlerinde. Acaba ben mi yanlış anlıyorum diye tekrar tekrar okudum ama maalesef şunu da söylemiş:<br /> <i>"Tuba bizi kırmadı.  Beraber <b>derin ve özel bir karakter</b> hayal ettik."</i><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
 (Nare sığ ve basit  demeye getirmiş yani üstü kapalı.)<br />
(Oyuncu ile beraber karakter - rol tasarlamak gibi tuhaf ve profesyonel olmayan yaklaşıma hiç değinmiyorum bile.)<br />
<br />
İşte aynı daha önceki yazılarımda <b>müzik</b>le ilgili sorunu yazarken bahsettiğim noktaya geldik. <b>Gökhan Kırdar</b>'dan sonra gelen müzisyenin bu <b>dizinin ruhunu anlamama</b>sı, alakasız şarkılar ve melodilerle bayması,  ancak onlarca bölüm sonra alakalı bir şeyler ortaya koyabilmesi gibi;  yeni gelen senarist maalesef henüz daha baş rolleri dahi tahlil etmemiş! Zira dizinin ruhunu kavramış ve konusunu anlamış aklı başında,  eli iyi kalem tutan kimse bu lafı etmez.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr65voASIZrt3_LA-QuHz9haLkMbQCdp5Yw6elHh5z4-0VrhTZnp6UphCRqmAFsGrs-QhDoLkRYM0_BCxv_TAd2wwpPgTpn3Eti9pPKc1sZ0iAQROlWx39oMPEJAqTsK_ny2PAzMFElDVm/s750/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Neslihan+Atag%25C3%25BCl-34.+B%25C3%25B6l%25C3%25BCm.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-left: 1.5em;"><img alt="" border="0" height="200" data-original-height="750" data-original-width="501" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr65voASIZrt3_LA-QuHz9haLkMbQCdp5Yw6elHh5z4-0VrhTZnp6UphCRqmAFsGrs-QhDoLkRYM0_BCxv_TAd2wwpPgTpn3Eti9pPKc1sZ0iAQROlWx39oMPEJAqTsK_ny2PAzMFElDVm/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Neslihan+Atag%25C3%25BCl-34.+B%25C3%25B6l%25C3%25BCm.jpg"/></a></div>
Eylem hanım belki farkına varamadı ama Türk dizi ve belki sinema tarihinde yazılmış en derin kadın karakterlerden biri gelmişti önüne.  (Maalesef yaratıcısı "<b>ortiler</b>", yani eski senaristler yazamadı o ayrı konu.)  Neslihan Atagül de belki farkında olarak belki olmadan, Nare'ye yeni derinlikler kattı. Mesela dikkatli izleyicilerin farkında olduğu gibi,  Sancar'ın düğününe geldiği 1.bölümden itibaren hep aynı <b>kırmızı-beyaz küpeler</b>i takması, sıklıkla <b>çizme-bot</b> giymesi, çok nadir  (ve genelde kötü bir şey olduğunda)  saçlarını toplaması gibi farklılıklar... <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bir insanın maddi gücü ve imkanları olmasına rağmen böyle bir tutum sergilemesi, onun seçici bir karakter olduğunu ortaya koyar ki böyle bir kadın karakterin Türk dizilerinde "gerçek kız" olarak ele alınması mümkün dahi olamaz(dı). <br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKPFeoV5yoDuqaT1JZjcDHcFY6Q-LtJ5DNOHsPN12Bcv_8dOQm-Z2DOqrHB8SRP8SGMSEZlD_YtxFYUCKF3OSB5hlAlgYvvbetN3t7wuAE2SyJttxs9DJIc54Vi3lcit8pE9exQC2DmP0K/s478/sefirin_kizi_nare_evlilik.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="251" data-original-width="478" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKPFeoV5yoDuqaT1JZjcDHcFY6Q-LtJ5DNOHsPN12Bcv_8dOQm-Z2DOqrHB8SRP8SGMSEZlD_YtxFYUCKF3OSB5hlAlgYvvbetN3t7wuAE2SyJttxs9DJIc54Vi3lcit8pE9exQC2DmP0K/s200/sefirin_kizi_nare_evlilik.jpg"/></a></div>
(Yetişkin ve izlediğini ayırt edebilecek güçte çoğu kişinin sorduğu gibi, yeni tecavüze uğramış bir genç kız ertesi gün neredeyse kıtalar ötesi yolculuk yapıp, hava alanından hava alanına koşturup sonunda Muğla'ya, hatta dağ evine kadar geliyor ve dün hiçbir şey olmamış gibi düğün sırası alıp dini nikah kıyıyor! Sonra Sancar tecavüze inanmadı diye kötü ilan ediliyor!  Mantıklı mı bunlar?<br />
Acaba Nare daha önce de taciz edilmiş miydi? Zira dizide çeşitli bölümler izlediğimiz gibi, Nare bazen kendisini de çevresindekileri de kandırabilme,  <b>gerçekleri saklama</b>  eğiliminde. Ki çeşitli kereler tacize uğramış kişilerde gerçeklik algısı zedelenebiliyor,  kişi böyle bir koruma geliştiriyor.
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Uçurumdan atladıktan sonra Akın'ın onu alıp hastaneye götürdüğünü öğrendik mesela 2. bölümde.  Akın  Nare'nin <b>uçurum</b>dan atladığını nereden biliyordu peki? Yeni gerdeğe girdiği Sancar dahi bilmiyor ama Akın biliyor,  eliyle koymuş gibi kızı düştüğü yerden alıp hastaneye götürüyor! Muhtemelen Akın o gece Sefirin Kızı'nı o uçuruma kadar takip etmişti, Nare artık kendisi için hiçbir çıkışın kalmadığını görerek kendini aşağı bırakmıştı. Dışarıdan bakılınca ışıl ışıl bir "Sefirin Kızı" ama içeride <b>yıkık-dökük bir kız çocuğu</b> ve hayatına dair tek gerçek ışık ve çıkış yolu olarak gördüğü Sancar  (ve onun her koşulda iyiliğini düşünerek, <b>kendini dahi feda ederek  var olma hali</b>...)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLXkPdiXgNmf-k1sp3whdhZt5XCuPTE6lKZ5Sdo3Yfc4yQDCe_v8s8oKoIJWUvYhzo7dypKro0d8p2AoDzZKoAoNSqJl7kuOolrRyCCw_foj-ZwlDOsW5iqcVBaOPHV-ILXzvUsmMW2KEn/s1024/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B11.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="816" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLXkPdiXgNmf-k1sp3whdhZt5XCuPTE6lKZ5Sdo3Yfc4yQDCe_v8s8oKoIJWUvYhzo7dypKro0d8p2AoDzZKoAoNSqJl7kuOolrRyCCw_foj-ZwlDOsW5iqcVBaOPHV-ILXzvUsmMW2KEn/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B11.jpg"/></a></div>
Sonra nasıl bir <b>anne</b>si vardı Nare'nin? Ülkü hanım nasıl bir kadındı?  Kızını nasıl yetiştirdi?  Nare'nin büyükelçi olan babası neden adeta bir düşman gibiydi?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bir grip olduğumuzda dahi halsizlikten kırılırken; bütün kemikleri, ormurgası kırılmış, üstüne hamile olduğunu öğrenip önce yoğun bakım, ardından akıl hastanesine kapatılan Nare  nasıl tekrar hayata tutundu, çocuklu bir anne olarak üniversiteyi nasıl okudu, babasının yanına döndüğünde hangi işlerde çalıştı...  (Nare Sancar'ın ev adresi bilgisini navigasyona konum girecek kadar net olarak nasıl biliyordu?)
<br /><br />
Nare'nin  <b>Isabel</b> üzerinden  "sevgi dini"  olarak  <b>İsa</b>  ile karşılaşması.  "Düşmanını sev" bakışı ve uçurumun kıyısında ayakları bağlı halde bulduğu Akın'ı çözmesi.  Hem Sancar hem Akın için ölümü/esareti değil hayatı seçmesi... İçinde nefret olmaması...  (gibi anlatılamayan, insanları da ürkütmemek için dokunulup geçilen nice "şey".) <br />
<br />
Ya Sancar? Bir erkeğin, sevdiği kadının onu aldattığını düşünmesi, hatta kusursuz yalanlarla buna inandırılması sonrası dahi onu sevmeye devam etmesi ve başka kimseye yaklaşamaması? Sancar o 9 senede neler yaşadı? Nasıl yarasını bastırdı?  Melek babasına Montenegro'dan dönüş günü yaşadığı korkuları anlatsaydı;  Akın'dan, dedesinden ve babasını tanıyana kadar bütün erkeklerden korktuğunu söyleseydi...<br />
Ve en önemlisi bu çift neredeyse 10 yıl sonra tekrar karşı karşıya geldiklerinde ortaya çıkan elektrik, olumlu ve olumsuz taraflarıyla ortaya konsa, bunlar işlense, bunlara rağmen ilişkileri nasıl yol alacak bunlar yazılsa... Deneyimli, kalemi iyi, iletişimi bilen iyi bir aşk yazarı diye beklerken biz...)<br />
<br /><br />
Yani <b>okyanuslar kadar derin  Nare</b>'yi yok ediyorsun ve derhal "derin/sorunlu bir karakteri devreye sokacağını"  mı söylüyorsun?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Yazma ya,  derin yazma lütfen!  Biz o sularda boğulduk zaten. Herkes dilediği sosyal medya, forum, YouTube araştırmasını yapsın, helak olduk biz Nar-San'da!  Bir tek benim sanıyordum başta, koca koca adamlar yazmış "Gündüz Nare ve Sancar'ı düşünüyorum uyanır uyanmaz,  gece yatarken onları.  ne olacak bunlara?"<br /> Ağlamaktan,  acıdan helak olduk lütfen yani! <br />
<br /> <p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh22cHA1q0wfkKZZ_NLrEL89u6aMeFzuXfTJ2Q3b7PTfjzxOoyWieVWwiCnJt_eISV3jks6jQHJaDBs7VpGGdJVC5GNBSDIN3KGAWKOibRnxQhG1eMzTJ2GKqYvHzXgBLkfzZyBGW0wgcYe/s864/Covid-19.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-left: 1em;"><img alt="" border="0" width="110" data-original-height="486" data-original-width="864" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh22cHA1q0wfkKZZ_NLrEL89u6aMeFzuXfTJ2Q3b7PTfjzxOoyWieVWwiCnJt_eISV3jks6jQHJaDBs7VpGGdJVC5GNBSDIN3KGAWKOibRnxQhG1eMzTJ2GKqYvHzXgBLkfzZyBGW0wgcYe/s200/Covid-19.jpg"/></a></div>
Hele ki <b>korona, yasaklar, belirsizlikler, sıkıntı, kötü ekonomik şartlar, siyasi sorunlar</b> ile dolu günlerde lütfen derin yazma. Yazacaksan al burada Nare var.  Haa, yazmayacaksan da Nare'den sonra lütfen derin yazma. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Belki basit, sıradan, karakterinde sivri köşeleri derinlikleri olmayan; ama hayat enerjisi, yaşam sevgisi yüksek, kolay ağlayıp ağlatmayan, eli yüzü düzgün, canlı-kadınsı,  mutlaka sohbeti iyi,  <b>tatlı dilli</b>,  sakin ve sakinleştirici,  normal bir anne-babası olan,  biraz eğitimli (Menekşe'den hallice) bir kadın karakter daha çok reyting getirebilir bu ara. Zaten Nare ve Menekşe'den sonra Sancar'ın hayatına girebilecek bir kadın da muhtemelen böyle olur. <br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
_Sancar Nare'ye açıkça söylemişti,  <span style="color: rgb(204, 0, 0);">"Sen gidersen ben çok kötü bir adam olurum Nare!"</span>  demişti.  Sancar (Nare'den sonra)  <b>çapkın bir adam</b>  olsa,  hatta belki kadınlardan bu şekilde öç alan biri olarak yazılsa  (ve dahi hayatına birkaç kadın girse)  daha iyi olurdu. Her durumda NarSan üstüne yılış-yapış aşktan iyidir. Yeter ki EnginAkyürek'in karşısına kötü bir oyuncu seçilmesin.
<br />
<br />
_Veya bir ihtimal kadınsız da devam edilebilirdi. Yani partnersiz olarak. <b>Engin Akyürek</b> ve  (daha önce bir yazımda dediğim gibi, çoğu yetişkin oyuncuya ders verebilecek güçteki)  Melek (<b>Beren Gençalp</b>) ile,  Kahraman gibi karakterlerin presleri ile,  yeni yan karakterlerin çevresinde dönecek aşk ilişkileri - gerilimleri ile... (_Belki dizinin son bölümlerine doğru sürpriz bir kadın konuk oyuncu olabilirdi.)<br />
<br />
<br />
Ancak mevcut halde senarist;  kimsenin fanı olmadan,  sadece bu dizinin hikayesini ve oyunculuklarını,  baş rollerdeki Engin Akyürek ve Neslihan Atagül'ün muhteşem uyumunu görüp diziyi takip eden izleyicileri bir kalemde sildi.  Senaryonun adeta göçtüğü dönemler dahi  "Belki vaat edilen #NarSan destanı anlatılmaya nihayet başlar"  ümidiyle diziye tutunmuşken;  siz daha gelir gelmez ana çifti, geride kalan karakterleri ve önceki 35 bölümü dinamitlerseniz;  bu en basit tabirle  <b>saygısızlık</b>tır.  Adeta  <b>izleyiciyi yok saymak</b>,  kendi geçmişinizden getirdiğiniz sevilen bir çifti  (<b>EnTu</b>)  ısıtıp tekrar piyasaya sürmektir.  Hele ki  "ilk görüşte aşk"  yazılırsa çok yazık olur.<br />
<br />
Ben bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum yani. Ancak (düşük bir ihtimal ama)  ola da  <b>reytingler</b>  yüksek gelse dahi benim için bir şey değişmeyecek; zira başarıyı sadece <i>rating</i>  ve çok konuşulma üzerinden ölçmüyorum, böyle biri olmadım hiçbir zaman.  Anlatacağınız özgün bir hikayeniz, zekaya dair bir hediyeniz yoksa,  geçmişi (ve geçmiştekileri)  bir daha ısıtıp ortaya sürecekseniz, ben burada ayrılırım.<br />
<br /><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8p-ZvPqD6f9K3QRiH38WRGRihqP9CfsEKyn69RlBeRrZ7UMwvJ4GWddAFQBNh-xnXcza9Qq6zNwe7BvZRZ8VR9nglenPYJoH_n02jX0TGxYVxNBudVrT11wQAJeeQquISk5qe4heYw6LZ/s505/Tuba+B.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: right; float: right; margin-left: 1.5em;"><img alt="" border="0" height="130" data-original-height="505" data-original-width="450" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8p-ZvPqD6f9K3QRiH38WRGRihqP9CfsEKyn69RlBeRrZ7UMwvJ4GWddAFQBNh-xnXcza9Qq6zNwe7BvZRZ8VR9nglenPYJoH_n02jX0TGxYVxNBudVrT11wQAJeeQquISk5qe4heYw6LZ/s200/Tuba+B.jpg"/></a></div>
Son olarak  size tuhaf gelebilir belki ama  <b>Tuba Büyüküstün</b>'ü cesareti adına tebrik ederim. Cesur bir tutum sergiledi ve daveti hemen kabul etti. Ben diziyi izlemeyeceğim, ama şu ana kadarki paylaşımlarından olumlu bir etki aldım. Bir kere bizdeki genç ünlülerin en büyük eksiğinin korkak davranmak olduğunu düşünen biri olarak kadın bunu kırdı. Ancak Neslihan Atagül ile çok farklı oyunculuk tarzları.  Ve korkarım senaryodaki kırılma kaynaklı bir <b>başarısızlık</b> durumu olursa kendisine çok yüklenilecektir. Ama en çok da Engin Akyürek'e...  Hatta bazıları çıkıp bunu  "Uraz'ın diziden çıkışına"  filan dahi bağlayabilir...  (umutsuz vakalar)
<br />
<br />
Ne acıklı ki... Güzel başlayıp (hızla ünlü olup)  benim de başlangıçta hikayede özel bir yere sahip gördüğüm, değer verdiğim; ancak hatalı senaryo yazımı ile gitgide zarar-ziyana dönüşen,  artık toksik bir kitle haline gelmiş Gediz karakterinin, ve yalan-sahte haberlerle ismi kirletilmiş, projeye de çok zarar vermiş <b>Uraz Kaygılaroğlu</b>'nun çıkışını dahi kutlayamadık.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFtQDzr-pLeeowTvnIupY3Wu958hV5gE6wJrw5hmSUYogqvIiZbFM01nwt4hJz-i6-hAE_PY0uiEMFaMq0mO-tSC_k509kvW0b49kbtLOnAeBqROAESa59pVoXV-XmT4bzL6RdGcYZNHZK/s900/sefirin_kizi_nare_gediz_narged3.jpg" style="clear: left; display: block; float: left; margin-right: 1em; padding: 1em 0px; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="507" data-original-width="900" height="85" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFtQDzr-pLeeowTvnIupY3Wu958hV5gE6wJrw5hmSUYogqvIiZbFM01nwt4hJz-i6-hAE_PY0uiEMFaMq0mO-tSC_k509kvW0b49kbtLOnAeBqROAESa59pVoXV-XmT4bzL6RdGcYZNHZK/w200-h113/sefirin_kizi_nare_gediz_narged3.jpg" width="150" /></a></div>
Üstelik yazılan veda ile  "Nare'yi asıl seven ve hak eden Gediz'di"  algısı yaratıldı,  Sancar tamamen çökertildi. İnsanlar UrazKa'nın ayrılışı sonrası sosyal medyada sabaha kadar yazdı,  "EnBaşından beri gerçek seven ve Nare'yi hak eden Gediz'di,  bir kıro uğruna değer miydi?"<br /> İşte Eylem'in bizi getirdiği yer: Sancar'ın çöküşü! SK bu çukurdan çıkamaz gayrı. <br /><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_Senarist isteseydi Nare'nin yokluğunu  (Neslihan Atagül'ün rahatsızlığını)  gayet iyi idare edebilirlerdi.  "Ortiler" son bölümlerinde Nare karakterini yıpratmışlardı zaten,  biraz geri çekip, iyileşince daha güçlü şekilde geri döndürülebilirdi.  Amacı belli ki diziye katkı değil,  hep hayalini kurduğu   Tuba-Engin projesi  imiş.<br />
(Gerçi sadece Tuba'ya çalışma ihtimali de var,  bilemedim şimdi.)<br />
<br />
(Bu arada ben Tuba Büyüküstün yerine olsaydım, Nare karakteri hemen çıkarılmasın derdim. Çok küçük bir yan rol olarak devam edebilecekken,  VEYA  en azından ne anlama geldiği nereye oturduğu belli olmayan tartışmalı bir şekilde değil,  daha Nare'ye ve diziye uygun bir çıkış yapılabilirdi diye düşünüyorum. Ancak galiba senaristin acelesi vardı  <a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1352226144024715265" target="_blank">Latife Ussaki</a> Twitter hesabında dediği gibi.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQIdQZnUyIMaBpRnXVzmc8C3E7N9I4hLLMRf-D5sfE4a3JKt6CVl4q8tsSxr7_fm4UoGLokzA9aHJS4hbUf741F_H_GNb7-z5cOGiu9tcCQPb8uOkXQKW93CI8P428BCUL2FFzzK5tGViw/s900/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-+Oyuncular2-Neslihan+Atag%25C3%25BCl-Engin+Aky%25C3%25BCrek.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" width="180" data-original-height="600" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQIdQZnUyIMaBpRnXVzmc8C3E7N9I4hLLMRf-D5sfE4a3JKt6CVl4q8tsSxr7_fm4UoGLokzA9aHJS4hbUf741F_H_GNb7-z5cOGiu9tcCQPb8uOkXQKW93CI8P428BCUL2FFzzK5tGViw/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-+Oyuncular2-Neslihan+Atag%25C3%25BCl-Engin+Aky%25C3%25BCrek.jpg"/></a></div>
<b>Engin Akyürek fan'ları</b>nın  büyük bölümünün 3 gün geçmeden #Nar-San'ı harcamalarını,  "#NarSan aşkının hep özel kalacağını"  yazanlara sanalda soğuk rüzgarlar estirmelerini,  Neslihan Atagül'ün ve Nare'nin adını ananlara,  geçmiş olsun dileklerini iletenlere  "40 katır mı, 40 satır mı?"  demeye varan delirmiş hallerini ise hiçbir zaman anlamayacağım.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bir dizinin ana konusundan çark edişi zaten hezimetin kabulüdür.  Hele bunun  <b>"senaristin hayalleri"</b>  ve geçmişten getirdiği favori çiftiyle  <b>"kısa zamanda çok PARA kırma"</b>  uğruna yapılmış olması, şirketin ciddiyeti hakkında bir kez daha derin ipuçları verirken;  bundan ne bekliyorsunuz ki daha?)<br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgedTIHIUSCDSSq4m8c4O02pBkKAxXJtI9yWd3GrQn_RMrRePE5Ve7BqvMmWYVrVTAXHMocoiApuBSfuwl7Hene3F99muU9wSt2Xk4Kz0Q7XbdX3HRLC7WQL94iFCJDhrI04Wxm6coNVOMT/s415/sefirin_kizi_narsan_.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="100" height="105" data-original-height="415" data-original-width="415" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgedTIHIUSCDSSq4m8c4O02pBkKAxXJtI9yWd3GrQn_RMrRePE5Ve7BqvMmWYVrVTAXHMocoiApuBSfuwl7Hene3F99muU9wSt2Xk4Kz0Q7XbdX3HRLC7WQL94iFCJDhrI04Wxm6coNVOMT/s200/sefirin_kizi_narsan_.jpg"/></a></div>
Doğrusu 20 yıllık destan diye başladık,  9 sene onu aldattığına inanmasına rağmen hala sevebilen bir adam dedik, mesafelerin bile manevi anlamda ayıramadığı  <b>#NarSan</b>  derken...<br />
Anında hokus pokus bişeyler oldu buhar olup uçtu her şey.<br />
<br />
Onca zaman Nar-San demiş bazı hesapların, anında "<i>Marka değeri</i> yüksek Tuba geldi, artık eleştirmeye gerek yok" dediklerini gördük sonra... Böyle adamlar aşık olacakları, evlenecekleri kişileri  "marka değeri"ne  göre seçiyor herhalde... Uzak olsunlar!<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(<b>"Yüzyılın uyumu"</b>, "reytingler en az % 1,5 - 2 artar"  diyenlere filan hiç girmiyorum bile.)<br />
<br />
Ama ben <b>ilişkiler</b> konusunda sert biriyim. Kendi arkadaşlarımdan bile uzun zaman beraber evli çift olarak gördüklerimden birisi ayrıldıktan veya eşini kaybettikten sonra başkasıyla evlenirse görüşmek içimden gelmiyor. Bir boşluk oluyor. Çocukken böyle insanlar evimize geldiğinde rahatsız olurdum mesela. Dizi olarak izlemem pek mümkün değil yani. Artık Engin Akyürek'i keşfettiğim için sinema filmlerine başlamıştım. Nasipse Bir Bulut Olsam'a başlarım yakında,  sararsa ondan devam ederim.<br /></span>
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-size:105%; line-height:240%">
<b>EDIT:</b> Düşünün ki alışverişe çıkıyorsunuz. Ailenizden birinin veya yakın bir arkadaşınızın düğününe davetlisiniz, uygun kıyafet arıyorsunuz. Mağazadan hoşunuza giden bir gece kıyafeti alıyorsunuz fakat boyunun size göre ayarlanması gerekiyor. Size hazır olacağını söyledikleri zaman gidip poşetinizi alıyorsunuz. Eve gelip açtığınızda bir de bakıyorsunuz ki içindeki alelade bir kot!  İyi de benim siparişim bu değildi,  yanlışlık oldu herhalde deyip mağazaya geri gidiyorsunuz. Ama kasadaki görevli size diyor ki: "Hayır yanlışlık olmadı, biz sizin için bunu uygun gördük. Beğenmezseniz giymeyin." <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İşte #SefirinKızı'nda yaşadığımız, pişmiş tavuğun başına gelmeyen olayların basit bir özeti budur.  Gerçekten ne vaat edilmişti,  ne umduk ne bulduk biz bu dizide?  Engin Akyürek'in bir daha böyle ciddiyetsiz projeler ve yapımlarda olmaması dileğimle.<br />
<br />Dizi hakkındaki tüm yazılarım yayın tarihina göre sırasıyla:<br /></span>
<span style="font-size:106%; line-height:270%">
<ul>
<li><a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2020/03/bir-itiraf-ben-bu-diziyi-gercekten_5.html" target="_blank">SEFİRİN KIZI</a> (Mart 2020)</li>
<li> <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2020/09/sefirin-kizi-2-yaz.html" target="_blank">SEFİRİN KIZI (2. yazı)</a>  (Eylül 2020)</li>
<li> <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2020/10/ahlak-m-m-sevgi-uzerine.html" target="_blank">SK  Ahlâk mı  Ahlâkçılık mı? (ve Sevgi üzerine)</a>  (Ekim 2020)</li>
<li><a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2021/01/sefirin-kizi.html" target="_blank">SEFİRİN KIZI - VEDA</a> (Ocak 2021)</li>
</ul><br />
</span></div>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-23838523049508075252021-01-10T05:32:00.010+03:002021-12-11T16:06:07.784+03:00TELİF HAKKI (Yazılarımı izinsiz çalmadan önce)<div align="justify"><span style="font-family: georgia;font-size:135%; line-height:210%">
<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s1600/can+ile+canan1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 0em; margin-left: 2em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s200/can+ile+canan1.jpg" width="170" height="35" data-original-width="293" data-original-height="61" /></a></div>
2009'dan beri tuttuğum bu blog'da, bazen anılarımı, bazen gündemdeki olayları, bazen sanat eserlerini, bazen de bilimsel konuları paylaştım.  Yani anlayacağınız  burayı bir not defteri gibi kullandım. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Arada çok okunan bazı  "biyografik"  yazılarım da oldu.<br /> <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2015/03/muzeyyen-senar_18.html" target="_blank">Müzeyyen Senar</a>, <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2009/07/soraya-esfandiary-bakhtiari_26.html" target="_blank">Prenses Soraya</a> (Süreyya), <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2010/07/anna-nicole-smith.html" target="_blank">Anna Nicole Smith</a>, <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2009/07/michael-jackson-mj.html" target="_blank">Michael JACKSON</a>,  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2016/07/hakk-oldu_13.html" target="_blank">Hakkı Devrim</a>  gibi...<br />
<br />Ne güzel,  zaten okunması için bunları paylaşıyorum.<br />
<br>
<table border="3" cellspacing="1" cellpadding="6"; >
<tr><td>
Ancak keşke, resimler dahil, paragraflarca yazdıklarımı birebir kopyalarken, bir (1) kez olsun adımı VEYA site adresimi de alıntılasanız.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İrtibata geçip,  adımın anılmasını veya kaynak gösterilmesini istediğimde bana "ego yaptığım" söylenmese, üstüne bir de hakaret yemesem.
</td></tr></table></span>
<br /><br />
<span style="font-family: georgia;font-size:132%; line-height:225%">
İlk kez benim yazdığım yazılar,  yıllar yıllar sonra tanımadığım kişiler tarafından benim karşıma sürülüp benden telif hakkı istenebiliyor.
"Ne var yani herkes faydalansa!"  ibaresi de bu gibi durumlarda sıkça karşılaştığım bir cevap.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Yaşadıklarım kesinlikle münferit değil.  Şu ana dek alçakgönüllü ve insanca davranana denk gelmek pek nasip olmadı.<br />
Umarım önümüzdeki yıllarda daha olumlu sonuçlar alırım. <br /><br />
Tabi bu ülkede lafa baksan herkes  "liyakat"  istiyor,  ahlâksızlık ve hırsızlıktan şikayetçi.  Bu çelişkiye "<a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2020/11/lanet.html" target="_blank">Şu Lanet Liyâkat!</a>"  başlığında ucundan değinmiştim zaten.<br />
<br />
</span></div>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-20483611543449899512020-12-02T16:42:00.004+03:002020-12-02T18:59:38.201+03:00 DUYAR  mı bu, yoksa  DUYARSIZLIK  mı?<br /><div align="justify">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s1600/can+ile+canan1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 0em; margin-left: 2em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s200/can+ile+canan1.jpg" width="170" height="35" data-original-width="293" data-original-height="61" /></a></div>
<span style="font-size:110%; line-height:220%">
İnsanlarımız düşünce tembelliğine alışmış durumda. Bir şeyi eleştirince, hemen diğer alternatifin fanatiğisin sanılıyor. Bu durum siyaset dışı konularda da böyle. <br /></span>
<br /><span style="font-size:110%; line-height:230%">
Mesela son zamanlarda sosyal medyada duyarlılık yaratırmış gibi yapıp kendisi popüler olma peşinde pek çok hesap türedi. Taciz mağdurlarına hukuk karşısında sahip çıkalım, adaletin oluşmasını sağlayalım, gibi önemli söylemlerle ortaya çıkıp;  sosyal medya kullanıcıları ve gazetecilerin ilgisini çekmek için,  bazı çevrelerde popüler olmak için,  veya menajer oyunları ile kendi ekibinin rekabet ettiği dizilere karşı yalan-yanlış bilgilerle  "yayından kaldırılsın kampanyası"  başlatma gibi çeşitli aktiviteler içerisindeler. (<a href="#sulecet">*</a>) <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hatta bazısı tecavüzlerin ayrıntılarını dahi ifşa ederek neye hizmet ettiğini anlamadığımız bir  "duyarlılık"  gösterisi içerisinde...<br /><br />
Âşık olmak, sevmek, anne olmak, özgür iradenle sadık kalmak, affetmek;  zayıf ve onursuz kadının yeni kodları oldu.  "Güçlü kadınlık"  adı altında  kin - nefret - intikam,  ve bir yorumcunun ifadeleriyle  "sana iyi davranan erkeği sevme mecburiyeti" dayatılıyor. Kadının kendi duygularına sahip çıkması  "gurursuzluk"  olarak niteleniyor.<br />
Ve en tuhafı da tüm bunlar kadın duyarı şemsiye altında yapılıyor.<br /><br />
Bunları eleştirdiğimde bana  “Senin de başına eril şiddet gelsin benden destek beklersin ama!”  veya "Tacizi - tecavüzü değil de yazılmasını mı eleştiriyorsun hasta!!!"  diye hakaret edenler,  sapkınlıkla suçlayanlar,  küfür edip sonra hemen blok atanlar oluyor.  Özellikle bazı kadınların durumu daha da vahim.<br />
En çok bu  "çok duyarlı"  umursamazlardan şikayetçiyim kendi adıma.<br /><br /></span>
<br /><span style="font-size:110%; line-height:220%">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8pdAmBjjIiO1ZZ7844k1mC-7ZR7-2_bwQkv-lq2jWGoswLNumyXXcJ_Ujs6XzRTTRaOSBC_4I0M5mC3hJc9cpETRB7qnDTZOHoIqxi43mvChH8HbMvi1IzDUaS5mLn7bgBiz8lC3xrmDI/s1600/rezil_turk_basini.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8pdAmBjjIiO1ZZ7844k1mC-7ZR7-2_bwQkv-lq2jWGoswLNumyXXcJ_Ujs6XzRTTRaOSBC_4I0M5mC3hJc9cpETRB7qnDTZOHoIqxi43mvChH8HbMvi1IzDUaS5mLn7bgBiz8lC3xrmDI/s200/rezil_turk_basini.jpg" height="100" width="179"></a>
Yanda tam da bahsettiğim gibi sahte duyar kasanlar, yavşaklar, sözde iyiler ve geniş mideliler için;  yıllar önce <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2015/02/bir-kadn-cinayeti-daha.html" target="_blank">Özgecan Aslan</a> yazımda paylaştığım bir medya görselini tekrar paylaşıyorum.</span><span style="font-size:110%; line-height:230%">
İşte tam onlara göre bir medya! <br />
Tencere ve Kapak!
<br /><br /></span>
<blockquote><span style="font-size: 105%; line-height:220%;">
Tecavuz haberini "fotograflari icin tiklayin" galerisiyle veren basin, kadin cinayetlerini tesvik ediyor demektir.(<a href="https://twitter.com/zeynep_erdim/status/566579106322874368/photo/1" target="_blank">@zeynep_erdim</a>)<br /></span></blockquote>
</div><br />
<a name="sulecet" id="sulecet"></a><br />(*) Şule Çet Dayanışma Platformu <br /><br />canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-40873887151938631092020-11-15T17:33:00.001+03:002020-11-15T18:00:34.843+03:00 Şu Lanet  Liyâkat! <p style="line-height:40%"> </p><div align="justify">
(<b>liyâkat:</b>  Bir kimsenin iş verilmeye uygunluğu,  güven duyulmasını sağlayan niteliği,  işe yaraşırlık durumu, uygunluk.  yeterlilik, kifayet.)
<br /><br />
<blockquote>
<span style="font-size:110%; line-height:205%"><i>
<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjgHKmYKKTpdfBosryuxETjttrYdndeAi45hgiqbvwYeoy7m1GmiaB52druKCmYPxMZgdaJPQUbsMi21ezbjfFoEgxTqqm7SeU5ING84HvvcN9jMTZZkyYjlypat8Jzez50iiF4t4DwQtw/s1600/Soru+%C4%B0%C5%9Fareti.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 70px; height: 88px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjgHKmYKKTpdfBosryuxETjttrYdndeAi45hgiqbvwYeoy7m1GmiaB52druKCmYPxMZgdaJPQUbsMi21ezbjfFoEgxTqqm7SeU5ING84HvvcN9jMTZZkyYjlypat8Jzez50iiF4t4DwQtw/s200/Soru+%C4%B0%C5%9Fareti.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512396376790754146"></a>
« Herkes liyâkat düzeni istiyor!<br /> Dinlediğimizde istemeyen yok. <br />
Bu noktada iki sorun var:<br />
Birincisi,  herkes kendini liyâkatli sanıyor.<br />
İkincisi, liyâkat isteyen herkes kendi çöplüğünde liyâkat istemiyor. »</i><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(<a href="https://www.facebook.com/ademirkasimoglu/posts/10159339035560757" target="_blank">Atila Demirkasımoğlu</a>)</span></blockquote>
<br /><span style="font-size:110%; line-height:215%"><br />
Geçen hafta Facebook'ta yapılan bir paylaşımdı bu,  burada da bulunsun istedim.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Dikkat edin,  kendi okulu / iş yeri / reel hayatında hiçbir <i>"burda işler böyle gelmiş böyle gider"</i> yasasına karşı çıkmayan,  yanlışa "yanlış" demeyen;  hadi demedi diyelim,  diyene de destek vermeyen; destek vermemeyi de geçtim,  sessizlikle dahi karşılık vermeyip hakka sürekli karşı çıkan insanlar...  Sosyal medyanın başına geçince, siyasetçiye gazeteciye ayarı verip ünlüyü - statülüyü fırçalayıp vicdanını fönlüyor ve  günlük  "iyi / makbul vatandaş"  pozunu kesiyor.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Maskeli baloda günler böyle geçip gidiyor.
<br /><br />
</span>
</div>
<br />
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-88658971035430074182020-10-08T08:34:00.030+03:002020-11-01T04:32:09.047+03:00 Ahlâk mı Ahlâkçılık mı?  (ve Sevgi üzerine) <br /><div align="justify"><span style="font-size:110%; line-height:235%">
Ahlâk ve ahlâkçılık. Birbirine yakın sesler içeren iki kelime. Elbette anlam olarak kesiştikleri bir düzlem de var. Peki ayrıştıkları noktalar neler?  İtiraf etmeliyim ki,  ahlâkçı insanların ahlâk konusunda sorunlu  (kendi gerçeğini gizleyen veya ikili hayatlar süren  / ikiyüzlü)  insanlar olması beni hep şaşırtmıştır.<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUshHDsotaiV407THguDoktrisMFjpoNNvddlMxBmfCLSY8Cgh44uZ5RZIj_jGdkENQDLyw25_CC9_6EQ9ooxOvNpnyLvkKOZpTarRD1jp8Yw93CJU4XTSHeRQ8r4XjIFI-ASvM5QgD2cV/s600/iftira_slander_ahlakcilik.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1.1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="410" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUshHDsotaiV407THguDoktrisMFjpoNNvddlMxBmfCLSY8Cgh44uZ5RZIj_jGdkENQDLyw25_CC9_6EQ9ooxOvNpnyLvkKOZpTarRD1jp8Yw93CJU4XTSHeRQ8r4XjIFI-ASvM5QgD2cV/s200/iftira_slander_ahlakcilik.jpg"/></a></div>
<span style="font-size:110%; line-height:225%">
Kadın konusunda yazmak duygusal olarak yıpratıcı olduğundan, başlıktaki soruya bugüne kadar çeşitli yazılarımda sadece birkaç cümle ile değindim. Altında ezileceğimi düşünüp öylece bir dokunup geçtim.<br /></span>
<span style="font-size:110%; line-height:235%">
Ancak son günlerde kendimi yine bu sorunun tam ortasında buluverdim. Şöyle ki:
<br /><br />
Ekranların bu kadar çok dizi ve magazin ile kaplı olmasını eleştiren biriyim.  Böyle olmama rağmen,  bir İstanbul yolculuğumda konuk olduğum aile sayesinde keşfettiğim  <b>Sefirin Kızı</b>  dizisi ilgimi çekmiş ve zaman içinde her bölümün ayrıntılı konu dökümünü yapabilecek kadar defalarca izlediğim bir yapım olmuştu.  Bugüne kadar da burada dizi hakkında 2 yazı yazdım;  ancak izleyici/seyirci görüşlerine ve sosyal medya post'larına pek değinmedim.  Bilmeyenler için söyleyeyim,  bu dizi üzerinden şiddetli bir ahlâk tartışması dönüyor sosyal medyada.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Böyle hassas konuların anlaşılması ve tartışılması için ayrıntılı konu ve bölüm dökümü yapmak gerekir tabii. Ancak buna yer yetmez, yaz yaz bitmez.  O nedenle pat diye can alıcı noktaya gelmek istiyorum bu kez.  Dilim döndüğünce aşağıda özetledim,  alıntılar da yaptım,  lütfen ahlâk penceresinden düşünün bunları:<br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" width="70" height="87" data-original-width="750" data-original-height="931" /></a></div>
Dizide bir baba (<i>Sancar</i>);  kızının annesi olan imam nikahlı eşi (sevdiği kadın) <i>Nare</i>'nin ve kızının peşinde kadına takıntılı bir sapık (<i>Akın</i>) olduğunu öğrenir. Nitekim Akın Nare'yi kaçırır ve yaralanmasına sebep olur. Sancar bir şekilde Nare'yi kurtarır, ancak sahte kimlikleri ve bağlantıları olan Akın yine kaçmayı başarır. Polisler ve adamları Akın'ı bulana kadar, Nare'yi ve kızını güvenlik için kendi konağında tutmaya karar veren Sancar zorluklarla karşılaşır.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Nare,  geçmişte kendisine inanmadığı ve Akın'ın iftiralarına inanarak (resmi nikahtan önce) onu kovduğu, intihara sürüklediği için Sancar'a derinden kırgındır;  konaktan kaçma planları yapar. Kızını da alıp uzaklara gitmek istediğini söyler durur. Sancar'ın onu hâlâ sevdiğini artık kesin olarak anlamasına rağmen;  kendisine yaşattıkları ve sonradan başka bir kadınla evlenmiş olduğu için ona kızgındır,  mesafesini korur.<br /> (...)<br />
<br />Ancak ne hikmetse,  sosyal medya yorumlarına bakarsanız:<br />
Sefirin kızı  <i>Nare</i>  metres, kapatma, fahişe, arsız,  "gençliğe kötü örnek oluyor",  kadın kimliğini kötü yansıtıyor ve "Bu mu güçlü kadın?" gibi yorumlar alıp başını gidiyor.  Kampanyalar, RTÜK'e şikayet etmeler...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hayır, her bölümü defalarca izlemesem neyse de bu iftiralar üzerinden yürüyen  saçma (çakma) ahlâkçılık ve ayarı kaçmış feminizm nedir?  Takıldım kaldım buna.<br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQSLNdzqUrPjYgOQ0XUvAYH5V73HDqJRstEFgMdCIbSCp0H0UA043qVI4Xk9_B9nvFCT3-VDw5QUfJTS-wAcf9-eYWQ-scKKnhhTDamTXsZFOG3M6EWYzxqwPlKVAkwh79SUUTQXn8gZIX/s1024/sefirin_kizi_nare_gedizle_sohbet_4.bolum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-right: 1em; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="" border="0" width="150" data-original-height="618" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQSLNdzqUrPjYgOQ0XUvAYH5V73HDqJRstEFgMdCIbSCp0H0UA043qVI4Xk9_B9nvFCT3-VDw5QUfJTS-wAcf9-eYWQ-scKKnhhTDamTXsZFOG3M6EWYzxqwPlKVAkwh79SUUTQXn8gZIX/s200/sefirin_kizi_nare_gedizle_sohbet_4.bolum.jpg"/></a></div>
<span style="font-size:110%; line-height:235%">
Daha da ilginci bu "ahlâkçı" kişiler,</span>  (sıkı durun!)  <span style="font-size:110%; line-height:235%"> Nare'nin,  (kızının babası, hâlâ sevdiği adam ve imam nikâhlı eşinin)  sağdıcı ve ortağı olan adamla  (<i>Gediz</i>'le)  ilişkiye girmesini savunuyor!<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Çünkü Gediz  Nare'ye aşık olmuş VE "<i>Sevgi emek demek</i>" miş! <br />
EMEK dedikleri de üç bölüm kadar Gediz  Nare'den geçmişini dinlemişti.  Yani iftiralar ve işin aslını...  Oldu mu sana  "emek"? <br /><br />
Şundan şüphe etmeye başladım ki yeni nesil <b>"emeğin ve sabrın"</b> anlamını bilmiyor galiba? Duyguların etkisiyle yalpalıyor,  patinajlar çiziyor. İmanda, ahlâkta ve akıldaki zayıflama muhtemeldir ki duygularda ve yorumlarda bulanıklaşmaya neden oluyor. Sonuç olarak da böyle hayret edilesi bir "ahlaksız ahlâkçılık" denemesi haftalardır icra ediliyor. Muhtemeldir ki işin içinde bazı "magazinci abiler" ve "menajer oyunları" da olabilir. Bu şekilde gündem yaratmaya çalışıp dizinin oyuncuları ve yapımcıları üzerinde etki / baskı oluşturmaya çalışıyor olabilirler. Peki sıradan insanlara ne oluyor da bu kadar saçmalayabiliyorlar?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Kimisi var, diziyi izlemeden fragmanlar üzerinden yorumluyor. Ama özellikle bazıları kendi içindeki ahlâksızlığı <b>"ahlâkçılık"</b> üzerinden yansıtıyor.  Dizideki onlarca ahlâksızlık örneği kesinlikle batmıyor; ama SEVGİ batıyor. Her gün en az 1 kadın cinayeti, tecavüz ve hukuksuzluk,  terör dolu toplumda  sevgi-ahlâk  batıyor bazı insanlara.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Biraz örnekleri çeşitlendireyim: <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Dizide kumar düşkünü bir baba (sefir);  kızını, ona takık olan adama adeta para karşılığı satıyor. Eski yavuklusunu kafalayıp parmağında oynatan bir yeni eş  (<i>Menekşe</i>) var;  PARA'dan, altından başka bir kıstası/derdi yok... Kocası Sancar, Nare'den olan kızının velayetini alabilmek için var gücüyle uğraşırken;  karısı 1. bölümden beri küçücük kızla savaşıyor.  Bir kere evden kaçmasına yardımcı olmak,  bir kere ormanlık alanda kaybolmasına giden olaylar, bir kere sıcak suyla haşlama,  gelinliğini kesip kızın üstüne iftira atma, babasıyla zaman geçirirse bütün kıyafetlerini kesmekle tehdit etme, beraber yalnızken annesiyle ilgili hakaretler etme,  soy bağının belli olmadığını iddia etme,  evden kovma... gibi onlarca psikolojik baskı uyguluyor yaralı bir çocuğa...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bunlar ahlâkçılara,  hassaslara ve feministlere batmıyor mesela?<br />
(Ona buna  "metres, kaltak"  demek kadın hassasiyetine çok uyar ve kadının toplumdaki yerine çok olumlu etki eder zira.)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
«Ama Menekşe ile  <u>empati</u>  kurmalıymışız.»<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İlginç değil mi?  Batı'dan aldığımız bir kavramı daha yanlış anlamışız belli ki. Empati kurmamız istenenler hep mi kötüler ve aptallar olurdu yoksa?  Üstelik baksanıza,  kendi kazdığı kuyuya düşen bile kendini Yusuf zannediyor.<br />
<br />Dizinin tecavüzcüsü Akın ve yaptıkları,  gizlice insanların evine girip nitelikli hırsızlık yapması ve sahte delillerle suçu başkalarının üstüne yıkması,  mafyöz <i>Kahraman</i>'la beraber Sancar'ın küçük kızı <i>Melek</i>'i kaçırma planları,  Menekşe'nin düşük yapmasından sonra pavyondan çıkarılmış bir kadının bebeğini kendi çocuğu gibi aileye yutturma planları,  üvey kızının evden kaçırılmasına yardımcı olması,  yalancılığın (ve iftiracılığın)  karakterinin en belirgin özelliği olması...  Şu ana kadar bu konularda da ahlâkçılardan hiçbir duyara denk gelmedim diyebilirim.<br />
<br /></span><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:240%">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61BnLXbKWercjQGyCvPNTivqZa__ajNzDacF_XmRNViNU62VLd3bQkOc7oo_VgvOyhBPC705ez1H6TTlAv-KsczkXTruFdD14NcbdavMlsBqaoXtRfgkL6cWHVqYzhVt9PA75CW8PfHMW/s1600/Twitter+logo.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61BnLXbKWercjQGyCvPNTivqZa__ajNzDacF_XmRNViNU62VLd3bQkOc7oo_VgvOyhBPC705ez1H6TTlAv-KsczkXTruFdD14NcbdavMlsBqaoXtRfgkL6cWHVqYzhVt9PA75CW8PfHMW/s200/Twitter+logo.jpg" width="170" height="34" data-original-width="465" data-original-height="91" /></a>
<p style="line-height:40%"> </p>
<i>Belki de senaristler, eğitimli/eğitimsiz, erkek/kadın çirkin ağızlardan dökülen "metres", "kuma" ve "kapatma" sözcükleriyle tepki çekmek isterken, aynı zamanda bu şekilde yaftalananların sesi oluyor. Çünki Nare bunların hiçbirisi değil!</i>
(<a href="https://twitter.com/hepsiyanl/status/1308391777372696576" target="_blank">Hepsiyanlış</a>   -  Twitter)<br />
<br />
<i>Bu dizi ahlakçılık ile ahlaklı olmak nasıl olur  altını çok güzel çiziyor. Ama çoğu bu muhakeme yeteneğinden mahrum olduğu için bunuda düz algılıyor. Nare ahlak demek Menekşe ve onun gibiler ahlakçı demek bu dizide gösterilen aslında.</i> (<a href="https://twitter.com/AAkavci/status/1308170124852178944" target="_blank">nildeniz06</a>)<br />
<br />
<i>İzlediğiniz karakterle ilgili metres ve or*spu kelimesini kullanmadığınız tweet atamıyosunuz  ama kadın hakları duyarı kasmayı iyi biliyosunuz nasıl oluyo bu iş ?</i> (<a href="https://twitter.com/gulusuguzell/status/1316993376961560576" target="_blank">Senaa</a>)<br /><br />
<i>Gediz  Dudu'yu aşağılayıp işten kovarken Gediz'in sahte feminist fanları nerdeydi merak ediyorum neden sesiniz çıkmadı? Hatalı bir tek Dudu muydu bu durumda? Gedis yapınca her şey mübah, birine şiddet gösterince oo çok iyi yaptın bravo diyorsunuz ikiyüzlüler</i>
(<a href="https://twitter.com/hilallendiik/status/1303639484492283904" target="_blank">@hilallendiik</a>)<br /><br /></span>
<br /><br />
<span style="font-size:110%; line-height:235%">
Ben eskiden derdim ki "<i>Bizim toplumda bazıları okuduğunu anlamıyor,  hem de hiç!</i>" Defalarca bu blogda da yazmışımdır. <br />Oysa şu #SefirinKizi dizisi ile anladım ki meğer izlediklerini de anlamıyormuş bunlar! Para versen bu kadar saçmalayamazlar yani.
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBuGFZ4Um_o2wiZZIsrkoJY4wQGEF2OE8VnqlyvBLAR60mOxd5IMw4_JrVsFEpZeEM771OyjUDQ52FgIUmbXYmUzThcf-OY0VUEx45NI1z4JU3dM_GQhAIDhJ6nDZurSUyPuAkvBMyVWCp/s399/a+wolf+dressed+like+sheep.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1em; margin-bottom: 1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" height="155" data-original-height="399" data-original-width="350" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBuGFZ4Um_o2wiZZIsrkoJY4wQGEF2OE8VnqlyvBLAR60mOxd5IMw4_JrVsFEpZeEM771OyjUDQ52FgIUmbXYmUzThcf-OY0VUEx45NI1z4JU3dM_GQhAIDhJ6nDZurSUyPuAkvBMyVWCp/s200/a+wolf+dressed+like+sheep.jpg"/></a></div>
Ne kadar saygısız insanlar bunlar kadın konusuna?  Ahlâk eksikliği böyle işte, önüne gelene  "metres"  demek. <br />
Aynı Menekşe gibi, para için sevilmediğini bile bile zengin erkekle beraber ol,  çocuğunu kaçırtma işleri çevir,  üstelik gelin gittiğin ailedeki başka kadınları da taciz etmiş bir adama çocuğu verme planları tasarla, gücünün yettiğine işkence yap,<br />ahlâklı kadına da  "metres"  de  "kapatma "de!<br />
<br />Abisi Sancar'a  "<i>Kiminle evli, kiminle sevdalı belli olmayan ben değilim gari!</i>" diye laf sokan <i>Yahya</i>'nın,  kaç zamandır karısının yüzüne bile bakmamasına,  ortağı olduğu işyerinde çalışan genç bir kızla (<i>Dudu</i>)  gönül eğlendirmesine,  açığa çıkınca da anında satışı koymasına  ne desek peki? Ahlâkçı erkeklerin tavırları ne kadar benzeşiyor değil mi?<br />
<br />
Çünkü ahlâksızlık batmıyor, dediğim gibi, sevgi ve ahlâk batıyor bize.<br />
Başka dizi izlemeyen biri olarak bunu biraz geç anladım ben.<br />
Dizilerin konularını ve geçen olayları araştırdım biraz.  Gördüm ki: <br />
(Özellikle ahlâkçılar ve kadın hassasiyeti kasanlar, feministler...) Dizilerdeki ahlâksızlığa laf etmezler. Mesela Yasak Elma... Ama ahlâk dokunuyor,  sevgi dokunuyor bunlara. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Millet ahlâksız dizileri izliyor. Kırk yılın başı bir dizide evlilik akdine bağlı, kendisini sevdiğini belli eden başka 1 erkeğe "hayır!" diyen;  "seven ve sadık kalan, yıllarca tek bir adama sevdalı olan kadın"ın hikayesi anlatılınca;  başta kadınlar deliye dönüp sosyal medya üzerinden senaristlere sövüp sayıyor.  Arzu ettikleri adamla yatmadı diye  "Başkasıyla evlenmiş eski eşiyle aynı evde kalıyor, kötü örnek oldu" diye  RTÜK'ü ünlüyor.  Bu yazılanları gören bir başkaları da gaza gelip  RTÜK'ü ekstra göreve çağırıyor...<br /> Kadını ve çocuğunu kaçıran ırz düşmanlarına tek laf ettiği yok bu duyarcı tayfanın. Tuhaf değil mi cidden?<br /></span>
<br /><br /><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:242%">
<i>Şunu anladım ki ahlaksızlığı ve mezhebi genişliği eğlenceli bulan ama aynı zamanda yanlışı ile yüzleşip pişman olarak affedilmek için olumlu değişim yaşayan kişiyi aşağılayan bir kitle var ki yaşları 10-25 arası.
#SefirinKızı  onların çelişkilerle dolu kafa yapısını aşan 1 dizi.</i><br />
(<a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1309064670725255169" target="_blank">À la lanterne!</a>)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<i>Anlamadığım şu.  Diğer dizilerde bile isteye aldatma, ihanet, 2 veya daha fazla kadınla veya erkekle yatıp kalkma var.  Onlara niye laf yok?</i> (<a href="https://twitter.com/reyyo1981/status/1309761178139324417" target="_blank">Reyyo1981</a>)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<i>Nareye metres diyen hesapların Gedizle sahnelerini paylaşıp çok güzeller yazmasını  izliyorum</i> (<a href="https://twitter.com/losercnm/status/1313204810104086529" target="_blank">Violet</a>)<br /><br /></span>
<br /><span style="font-size:110%; line-height:235%">
Twitter'da birisi dedi ki  "Nare mademki Gediz'in aşkını reddetti (Gediz'le yatmadı) artık Gediz ne yapsa mübahtır buna." Diyen de 1 kadın. "Gençlere kötü örnek"  demeyi de ihmal etmemiş... Kendi kızının öz babasının ortağı/sağdıcı ile ilişkiye girmeyi savunuyor bu!<br /> Ondan sonra biz yazıyoruz burada, ülkede yolsuzluk var, cinayet var, kayırma var...  Bu kafadaki kadınların oğlu, kardeşi ne yapmaz?<br /> Ahlâk yoksunu ahlâkçılarda hep aynı nağme...<br /><br /><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWHflQO09_Vw_f2-PMO9LoBDFtQiYsCgPOUsL1e3QMeeSfAzdXoddrwPezq-BYwZG-7dkuz8yrWfObdVNhv2eL2NP3lplY5CKz_ubZ4DetTht0gSgm1tRh0oU8xqwa_wZr6TZMuGn3c5GF/s600/slander_shame-guilt-pointingfingers.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1.9em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="190" data-original-height="314" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWHflQO09_Vw_f2-PMO9LoBDFtQiYsCgPOUsL1e3QMeeSfAzdXoddrwPezq-BYwZG-7dkuz8yrWfObdVNhv2eL2NP3lplY5CKz_ubZ4DetTht0gSgm1tRh0oU8xqwa_wZr6TZMuGn3c5GF/s200/slander_shame-guilt-pointingfingers.jpg"/></a></div>
<span style="font-size: 106%; line-height:240%">
<i>Zerre ahlaka sahip olma ama utanmadan ahlakçılık oyna <br />
yok ya onların derdi kendi ucuz fantazileri. bu tiplerde duyar olmaz, empati olmaz, saygı, ahlak olmaz sadece istediklerini zorbalıkla dayatma var. Diyorlar ki siz hikayenizi ...edin bizim dediğimizi yapın. Aslında bu tipler toplumun aynası. zerre duyar yok ama satış var.
aslında toplumun genel yapısı bu. ya zerre ahlak olmayıp ahlak taslayanlardan geçilmiyor memleket.  Ne zaman ki ahlaklı olmak ile ahlakçılığın ayrımını yapa biliriz o zaman doğru yolu buluruz.</i>
<br /><br />
<i>Her yardıma koşana kendimizi sunmalıyız çünkü bu iyiliğin karşılığı bu olmalı hiç aşık olmayacağı bir DOSTUNA sen bana iyilik yaptın dile benden ne dilersen ? he bide bu kadının şerefsiz bir dostu var. öyle bir dost ki hem sağdıcım kardeşim dediği adamın sevdasına göz dikti hem de kadına iyilik yaptım diye karşılığında kadının ona karşı asla duymayacağı aşkı dileniyor demi?</i> (<a href="https://twitter.com/AAkavci/status/1309905288657596416" target="_blank">nildeniz06</a>)<br /><br /></span>
<br />
<span style="font-size:110%; line-height:240%">
Bazıları kendi ahlâksızlığını başkalarına yamayıp kirli niyetlerini genel-geçer yargılar olarak benimsetmeyi görev edinmiş galiba?<br />
Yoksa hangi yöreye özgü evli iken eski erkek arkadaşla kaçma planı,  kocanın  (kirli işlerle meşgul)  rakip iş ortağının evinde tecavüzcü bir adamla buluşma,  kocanın küçük kızını kaçırtma ve annesiyle beraber ırz düşmanına verme planı... filan gibi konularda hiç itirazı yok mesela bu "kadın hassasları, feministler ve ahlâkçılar"ın.  Varsa yoksa nasıl olur da hâlâ ilk aşkını (imamlısını) sever ve ona sadık kalırmış Nare,  böyle bir şey özgür bir kadına yakışırmıymış? <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Buyrun size seçici algı. Buyrun size özgürlük.  Sevdiğin adamı bile kendin seçemiyorsun AMA <b>özgür kadın</b>sın! Eyvallah.<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw6MsTJWLO5vRW4HU_KcWphDtPC6daEtW5260qsops0MoUO-1fpPnc4kQy5Bc_2ClC3esx1a5ZQd7uo06qSpdW0dmP-yErdje0Erjsr6CjV7ZjrZmIJFIn5O6-hbwHSDtEMFFj5Krg65wb/s724/sefirin_kizi_nare_ve_kizi_melek_21.bolum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="100" data-original-height="704" data-original-width="724" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw6MsTJWLO5vRW4HU_KcWphDtPC6daEtW5260qsops0MoUO-1fpPnc4kQy5Bc_2ClC3esx1a5ZQd7uo06qSpdW0dmP-yErdje0Erjsr6CjV7ZjrZmIJFIn5O6-hbwHSDtEMFFj5Krg65wb/s200/sefirin_kizi_nare_ve_kizi_melek_21.bolum.jpg"/></a></div>
Paraya ve havaya bakıyorlar sadece. Bir de yakıştıramıyorlar;  çok dil bilen, yurt dışı görmüş güzel bir kadın neden Sancar'ı sevsin ki? diye bakıyorlar...  Sevgiyi bilmiyorlar.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Yahu şu tartışmaları yaptıkları dizi bir "destan" üzerine, sevgi üzerine... Nare  Sancar'ı (şaşırtıcı ama) hâlâ seviyor. "Onu asla affetmiycem!" derken bile onu seviyordu. Bu tabii çok nadir görülen bir durum.  Demek ki aralarındaki sadece ilk aşk ve cinsel duygular değilmiş. Nare onunla evlenmiş, "kaderini bağlamış"  ahlâklı 1kadın. Ahlâkçı değil,  ahlâklı bir kadın.  (Sevdiği erkek) Sancar'ın da onu hâlâ sevdiğini anladıktan sonra zaten başkasını sevmesi çok emek ister. Gediz  aşk bombasını kucağına bırakınca o ihtimal de gitti zaten.<br /><br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfJhcaWJ8E5IZil8clzH0ef6Rs0H46K3rW-CHJaijH-tF1Ec2U52Z8tCcH3yuXUI1ZjQQnFaQNzSiaObaRcCTtd68_U-joMHRh1abPyeSys2msIqSS6rzk_oVxEBqEQXP4DUEmV4QjfPV9/s920/sefirin_kizi_aile.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; margin-right: 1.2em; margin-bottom: 1.5em; margin-bottom: 1em; clear: left; float: left;"><img alt="" border="0" width="150" height="107" data-original-height="642" data-original-width="920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfJhcaWJ8E5IZil8clzH0ef6Rs0H46K3rW-CHJaijH-tF1Ec2U52Z8tCcH3yuXUI1ZjQQnFaQNzSiaObaRcCTtd68_U-joMHRh1abPyeSys2msIqSS6rzk_oVxEBqEQXP4DUEmV4QjfPV9/s200/sefirin_kizi_aile.jpg"/></a></div>
<span style="font-size:110%; line-height:220%">
İşte sevgi böyle çarpım tablosu gibi bir şey değil, onu mantıkla kodlayamıyoruz; ancak meyvelerinden tanıyabiliyoruz. Tahammül, zorluklara katlanma, umut, içten gelen bir ateş,  güçlü olma, dayanma,  kin tutmama,  bencil olmama, sade kendi tarafını düşünmeme,  sabır...<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size:110%; line-height:230%">
Ahlâk ise (bazılarının sandığı gibi) eğitim düzeyi ile alakalı mı?<br />
Nice okuma-yazma bilmeyen ahlâklı kadın olduğu gibi, yüksek kariyerli ahlâklı kadınlar da var.  Her hafta kadın programlarından sosyal medyaya taşan manzaraya bakılırsa, köyünden-kasabasından hiç dışarı çıkmamasına rağmen  kiminle beraber oluyor,  kimle evli,  kimden çocuk yapıyor belli olmayan insanların olduğu bir ülkede hâlâ saçma sapan ezberlerle soyut konular açıklanıyor!... (Geçmişte Amerikan dizilerinde gördüğümüzde ahlâksızlık olarak değerlendirdiğimiz şeyler, bugün bizim toplumda sıradanlaşıyor. Magazin ve "aldatma-aldatılma hikayeleri" sıradanlarımız olalı zaten çok olmuştu;  insanlarsa ahlâkı dizilerde arayıp bunları kafaya takıyor)<br />
<br />Kendi adıma, düşünmeye başladığım ilk zamanlardan beri, Menekşe tipi kadınlardan haz etmiyorum.  Para için evlenen, erkeğin parasına/mesleğine/makamına göre ilgi duyan, ahlâksız, sevgisiz, kalpsiz... Kendisinden ve çocuğundan başka dünya yıkılsa umursamayacak kadar bencil;  ama başkalarına doğru-yanlış, ahlâk, gelenek dersi verebilecek kadar da  tahakküm (hükmetme)  delisi...<br /></span>
<br /><br /><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:240%">
<i>Kızını sürekli satan bir baba (sefir)  bir tecavüzcü (Akın)  dostunun sevdalısına gözdikmiş bir "dost" (Gediz)  daha kimler kimler var saysak ama bir takılmışsınız #Sancar da sancar diğerleri demekki nargedciler için normal #SefirinKızı #SevdaAteşi</i>
 (<a href="https://twitter.com/Sabiha81993138/status/1308140752006938628" target="_blank">@Sabiha81993138</a>)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<i>Menekşe foyası ortaya çıkmasın diye (eski erkek arkadaşı) Loki'ye  sana sevdalıyım diyebilir  hem Loki'yi hem Sancar'ı parmağında oynatır ama suçlu olan Nare ve Sancar öyle mi</i> (<a href="https://twitter.com/ladelilerde/status/1308132333183291392" target="_blank">@ladelilerde</a>)<br /><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidF9mzM_y9abo56e6zqPfmCWcBPz0Y5oGpjhP28fu_9scQDJBCp01Wz5ciNPGeCxWCqBJkQPJXz6Mh2F3PYvnMI4d7DexnAgHExJclYJe7v9BE9JK5dgtFcSF2MyJemu1nT3khZkvBlY7s/s1024/sefirin_kizi_nare_20.bolum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-right: 1em; margin-bottom: 1.5em; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="" border="0" width="150" data-original-height="580" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidF9mzM_y9abo56e6zqPfmCWcBPz0Y5oGpjhP28fu_9scQDJBCp01Wz5ciNPGeCxWCqBJkQPJXz6Mh2F3PYvnMI4d7DexnAgHExJclYJe7v9BE9JK5dgtFcSF2MyJemu1nT3khZkvBlY7s/s200/sefirin_kizi_nare_20.bolum.jpg"/></a></div>
<span style="font-size:110%; line-height:230%">
Nare,  <i>"en iyi arkadaşım"</i>  sandığı kişinin,  aynı Akın gibi kendisine farklı duygular beslediğini;  üstelik Sancar'ın en başından beri bunu bildiğini öğrenince yıkıldı. Kadın hassasları, feministler ve ahlâkçılar için önemsiz detaylar tabii bunlar.<br /><br /></span>
<span style="font-size:110%; line-height:240%">
Sancar şu anda Nare'yi zorla konakta tutuyor, Akın kadının peşinde... Defalarca kızı ile sıkıştırmış, Müge'ye Zehra'ya türlü oyun yapmış, Sancar'ın kız kardeşi Zehra'yı son anda Akın'ın elinden kurtarmışlar, Nare'yi kaçırtmış  (ve yanlışlıkla) vurmuş,  şu anda da kızını kaçırma planları yapıyor... Twitter'daki "kadın hassasları" ve #Narged tayfanın derdi ise:  "Nare nasıl Sancar'ın evine sığınırmış! Sancar gibi bir adam hâlâ nasıl sevilebilirmiş? Sancar gibi onu kapının önüne koyan bir adama neden baksınmış?"<br />
<br />
"Sancar Nare'ye inanmadı ve onu kovdu."<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKayXa3q7gZMEJcpTrtIME0ac5LEtAuE4X0rsKg4_tvsuvoJJjcZu5aYuqimmjWiJuRDA3fMPX190Vi9a4f4tPvcRkvKBRS59s0VuzJVxX0Q8oeMppO9mKXiD6NfI2BRGCz2jhfNs4NORi/s1024/sefirin_kizi_sancar2.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1.5em; margin-bottom: 1.5em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="150" data-original-height="605" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKayXa3q7gZMEJcpTrtIME0ac5LEtAuE4X0rsKg4_tvsuvoJJjcZu5aYuqimmjWiJuRDA3fMPX190Vi9a4f4tPvcRkvKBRS59s0VuzJVxX0Q8oeMppO9mKXiD6NfI2BRGCz2jhfNs4NORi/s200/sefirin_kizi_sancar2.jpg"/></a></div>
Nare'nin kendisini aldattığından şüpheleniyor çünkü? Akın da bunu fevkalade destekleyen kusursuz bir tiyatro kuruyor. Nare başına gelen hiçbir şeyi Sancar'a anlatmıyor, hep mutlu kızı oynuyor.  Akın,  Müge ile ilişkisi üzerinden Sancar'ın her adımını takip edip yurt dışındaki Nare'ye ulaşmasını engelliyor.  Bunu ne Nare  ne Sancar biliyordu mesela başta.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Bunlar diziyi izlemeden, fragmandan ve belki iki-üç bölüm izleyip gelmiş olanlar. Çoğu öyle. Az sayıda örgütlü bir kısmı da görevli gibi. (Belli bir magazin ekibi bazı kişileri kötülemeye, bazılarını parlatmaya koşullanmışa benziyor.) <i>"Bazı TV sayfalarının bi Sefirin Kızı sıkıntısı var Uyanış'la düşecek yarın reyting şöyle böyle bla bla. SANA NE anlamıyorum ki.  Kına var yakacak mısın</i>" yazmış biri Twitter'da.<br /><br />
Üniversitedeyken ve sonrasındaki 10 yıl sıkı medya takibi yaptım ve yazılar yazıyordum. Diyebilirim ki, iyice mafyalaşan magazin ahtapotuna karşı fazla malzeme vermiyorsan,  oranın "abileri"nin gönlünü hoş etmiyorsan veya arkan kuvvetli değilse;<br /> --> -> her tür iftirayı,  yalan haberi ve karalamayı yaparlar.<br /> Haa bunlara malzeme verirsen de işlerin (sinema-dizi) artık fazla izlenmez çünkü insanlar seni yeterince magazin alanlarında görüyordur zaten.  Böyle bir ahtapotumsu ahlâksız yapı var,  bunlara dur diyecek yok.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Ne kadar ilginç ki, sadece fragmanlardan diziyi takip eden bazı kişiler bunları bilmeden kâfir küffar bol küfür beddua ile gidiyor internette... Nasıl bir insan izlemediği bir tv dizisi  (ve onun oyuncuları)  hakkında bu kadar karalama yapar?  İşte ülkedeki ahlâk düzeyi.<br /> İşte bazı yazılarımda ısrarla değindiğim ÇENE İSHALİ hali!
<br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
<b>1)</b> Millet <b>çene ishali</b> oldu derken şaka takılmıyorduk. İzlemediği diziyi fragmandan yorumlayanlara Sefirin Kızı'nı ve o hafta olanları anlatmaktan heder olduk. "Nasılsa demokrasi var, benim de fikrim olmasın mı!"  durumları... İzlemedikleri dizideki Gedizi parlatır dururlar.  Biri der Sancar kılıcı Gediz'e sapladı, biri der mahkemede deli raporunu kullandı... Utanma da yok. Boş boş laflar, yalan dolan uyduruk sözler.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hayır anlamadığım şu: Evinizdeki uzaktan kumanda aleti mi bozuk, yoksa iradeniz mi zayıf?
Ben mesela, başka dizi izlemiyorum. İzlemediğim dizileri de fragmanları üzerinden yorumlamıyorum.  İzlemediğim dizi hakkında  (yalan dolan kurgu mu değil mi belli değil)  haberler / tvitler yüzünden koşa koşa RTÜK'ü mesaj yağmuruna tutmuyorum.<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p> <div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQY5KH4LzOFQRlZk-A-8UiF5nvmUXZOiq1rtKHiUaIlJ4TNNTSovYMA_hXMAb9lehnO7uVIJ9fE2rm84ucATRViCQMRqxxqcy3_FXs1IMYwWpdW2mpmT6-yur2Wfv67g6TUZXSH4Y9oYVY/s1024/sefirin_kizi_nare_2.bolum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-right: 1em; margin-bottom: 2em; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="" border="0" width="150" data-original-height="516" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQY5KH4LzOFQRlZk-A-8UiF5nvmUXZOiq1rtKHiUaIlJ4TNNTSovYMA_hXMAb9lehnO7uVIJ9fE2rm84ucATRViCQMRqxxqcy3_FXs1IMYwWpdW2mpmT6-yur2Wfv67g6TUZXSH4Y9oYVY/s200/sefirin_kizi_nare_2.bolum.jpg"/></a></div>
<span style="font-size:110%; line-height:215%"> (Nare'nin Meleğin annesi olduğunu dahi bilmeyen birisi geçen gün ona "metres" diyordu Twitter'da. Melek'in annesi Menekşe sanıyormuş. Onlarca tvit atmış metres diye. Artık bunlar ar duygularını kaybetmiş özbeöz hasta insanlar)
<br /></span>
<span style="font-size: 105%; line-height:235%"><br />
<i>Şu bir gerçek ki Meleğin yüzünü gerçek babasından çok Gediz güldürüyor. Meleğe gerçek babasından çok Gediz sahip çıkıyor.</i>
 (<a href="https://twitter.com/MeltemBulutlu/status/1307953257101299712" target="_blank">@MeltemBulutlu</a>)<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size:110%; line-height:240%">
Belli ki bu da izlemeden algı yarışında olanlardan... Zira dizide Melek'le babasının sahneleri çok doğal ve sıcak. Üstelik küçük kız babasına sarıldığında Gediz'in ne kadar rahatsız olduğunu gösteren bir sürü kareye rağmen bu kişi ne diyor?  Demek ki yalnız iki bölümü izlemiş,  sonrasında fragmanlardan yürüyor.  Bu haller bizde sıradan olmuş.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hadi sıradan insanlar gene bir derece.  Gazetecilerde de aynı kafa! Sahip oldukları köşeleri kendi egolarına/kafalarına göre bir silah gibi kullanmaktalar.</span> (bkz:  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2015/12/gazetecilik-nedir-ne-degildir_21.html" target="_blank">Gazetecilik nedir, ne değildir?</a>)<br /><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:240%"><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifCmI7i7ddCwcyxwm58E6SHB6212yO_bYdjMvuLPvc-LiiCduIpOaE_a7Am59sxqrCGdq9AlvsoIVMjfz2tinSIiPIcJrCxUvkStL_3XX_YKqDHsbfddoFRbdVA7Q8dUtu8t8p-JGljt9b/s600/sefirin_kizi_gediz_yorum.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="365" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifCmI7i7ddCwcyxwm58E6SHB6212yO_bYdjMvuLPvc-LiiCduIpOaE_a7Am59sxqrCGdq9AlvsoIVMjfz2tinSIiPIcJrCxUvkStL_3XX_YKqDHsbfddoFRbdVA7Q8dUtu8t8p-JGljt9b/s200/sefirin_kizi_gediz_yorum.jpg"/></a></div>
<i>Gediz sevildi bir kere artık ne kadar kötülük yaparsa yapsın vazgeçmeyiz diyenler. Nare'yi inşallah Sancar'ı niye seviyor diye yargılamazsınız. Bu arada havada boş duyarlar var yakalayın.</i> (<a href="https://twitter.com/Ahbenare/status/1305631866603667457" target="_blank">DemeÖyle</a>)
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<i>Gerçekten, Urazka ve Gediz sevici SÖZDE feministler, Gediz Dudu'yu kırıştırmak gibi aşağılayıcı tanım ve sebeplerle işinden kovarken neredeler?</i> (<a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1303652184958042117" target="_blank">À la lanterne!</a>)
<br /></span><br /><br />
<span style="font-size:110%; line-height:240%">
Şöye bir adam düşünün: <br />
Bugün yaralı haldeyken senin ve yanındakilerin üstüne arabasını süren,  öz kızın babasından ve aile olmak istediğinden bahsettiğinde çocuğu tersleyen,  ablasını eterle bayıltıp kaçırmış öldürmeye çalışmış mafyatik Kahraman'la bugün yok yere işbirliği yapacak kadar dönebilen, her tür karaktersizliği yapmaya hazır  bir Âşık...<br /> Bilin bakalım yarın neler yapar? ;)<br />
Serinin 20. bölümünden sonra hâlâ Gediz övende net kasıt ararım artık.  İyi eş-miş,  doğru adammış... Millet zehirlenmiş!
<br /><br /><br />
<b>2)</b> İnsanın <b>özgür irade</b>si vardır. Bir kadın / erkek seni sevmiyorsa, ona dünyayı dar etmek, senin istediğini yapmayınca canavarlaşmak... İşte hastalıklı ve kötü insanların ruh hali bu. İnşallah kurgudan sıyrılıp kendi gerçek hayatlarında şifa bulurlar.
Kadın konusuna ne kadar hassaslar öyle, görüyoruz işte. İstedikleri yapılmadığında, özgür irade ile onların istediği seçilmediğinde,  hemen cadı tırnakları ve kötü büyüleri ortaya döküveriyorlar  tam bir erdem timsali olarak.
<br /><br /></span><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:240%">
<i>Güçlü kadından sadece erkeklerin anasını ağlatan tek başına yaşayan anlamını çıkaranlar  sözüm size;<br />
Ne istediğini bilen ve kendi istekleri için çabalayan, kendi istemedikleri şeylere hayır diyebilen ve yapmayan kadına da güçlü kadın denir</i>
(<a href="https://twitter.com/EAdeaz/status/1312481756801503233" target="_blank">@EAdeaz</a>)<br />
<br /><i>Bu ülke, amcasının karısı ile yani yengesi ile aynı çatı atındaki ateşli aşkı izledi ve reytinglerde zirve yaptı. Amcasının gözünün içine baka baka yengesi ile beraber oldu. #SefirinKızı bunların yanında en masumu</i> (<a href="https://twitter.com/AAkavci/status/1308152104175964162" target="_blank">nildeniz06</a>)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<i>Türkiyedeki tüm kadın erkek ilişkilerinin düzelmesi ve tüm diğer sorunların çözümü için iki adım yeterli aslında:<br />
1. Sancarı asmak <br />
2. Nareyi Gedize vermek</i> <br />
(<a href="https://twitter.com/reyyo1981/status/1309208321732247553" target="_blank">Reyyo1981</a>)<br /><br /></span>
<span style="font-size:110%; line-height:240%">
İşte böyle saçma salak bir muhalefet etme anlayışı yüzünden senelerdir muhalefetteler zaten.  Derinleşemiyorlar,  sorunları aşırı küçümsüyorlar,  kibir merkezli düşünce ve ezberler...<br /><br /><br />
<b>3)</b>  İnsanlık çöküyor. Maddi - manevi  <b>depremler</b>  dönemindeyiz.<br />
Bizim gibi kendini çok ahlâklı sayıp Batı'ya durmadan laflar hazırlayan "susuzluğundan yayılamayan insanlarla dolu" toplumlar hızlı değişimden daha çok etkileniyor. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bir zamanların radikal  "<i>kol kırılır,  yen içinde kalır</i>"  anlayışından, bugün selam verdiğinde sana cinsel hayatını anlatan, her hafta birine  ÇOK FENA  âşık olan,  boşanmaların normalleştiği bir hâle hızla dümen kırdık.  Son günlerdeki Aleyna Çakır olayını düşünün mesela.. Kimsesizler yurdundaki kızlar eskort olarak çalıştırılıp sömürülmüşler. Sözde asayiş için kurulmuş kurumlar çıbanın asıl başı olmuş.  (Taşradan üniversitelere gelen kızların,  "büyük şehirli"  diye daha rahat görülen kızlara inat ne kadar hızla kendini kaybettiğini daha önceki bir yazımda da yazmıştım sanki)<br />
<br />
Senaristler bunu kasıtlı mı yaptı bilmiyorum ama... Bizim toplumda erkekler ve erkek anneleri  "şehirli kız",  "İstanbul kızı",  "çalışan kadın",  "mini etekli-makyajlı"  diye düzgün kızları az harcamamıştır. Sonra oğluna bulduğu "gönlüne göre" gelinler de Menekşe gibi çıkar. Öyle olmayan da ya sevgisizdir ya sevimsiz ve yapmacık... Kendi gönlüne göre seçtiği gelininden çok acılar çekip dert sahibi olmuş anneler de az değildir.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Depremler ve çöküş konusuna geri dönersek:<br />
Çalışanların paralarını vermeyen patronlar ülkesiyiz. Özel sektörde 6ay öncesinin parasını hâlâ vermeyen, "ha bugün ha yarın" diye oyalayan,  helâl-haram-hak-hukuk-adalet-ahlâk-iman  hepsi şaşma yolunda bir ülkeyiz.  Patronun çalışanların parasını orda burda yediğini ve haram para kazandığını çok iyi bilen türbanlı sekreter hanım sabah akşam İslâm'lı Allah'lı mesajlar, durumlar paylaşıyor... Yetmiyor; sekreterlikten gayrı,  kendisine vazife değilken bir de patronun avukatlığına soyunuyor. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Şaha kalkmış  "bana dokunmayan yılan bin yaşasın"a girmiyorum bile!  İnsanların çoğu okuduğu / çalıştığı yerdeki pislikleri görmeden mutlu-mesut yaşıyor, sonra sosyal medyaya gelip iktidar eleştirisi yaparak "sorumlu (iyi) vatandaş" oluyor. Kimisi de bu yazıda örneklerini verdiğim gibi,  izlemediği dizi üzerinden fetvalar vererek dünyaya yargı dağıtıyor. <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2014/12/allah-yalniz-camide-hatirlayan-bir.html" target="_blank">Allah'ı yalnız camide hatırlayan toplum</a>,  sevgiden ve insan olmaktan korkuyor.</span> <span style="line-height:220%;">(Erkek doktor  "kediye kıyma verdi"  diye karısını darp edip evden kovdu,  diye bir haber vardı geçen ay.)<br /></span><br /><br />
<span style="font-size:110%; line-height:240%"><br />
<b>4) Sanat ve kültür</b> hayatımızdaki kısırlıkta <b>putlar</b>ın etkisi büyük.</span> (bkz:  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2013/11/gene-mi-rte-hala-m-akp.html" target="_blank">Gene mi RTE!  Hala mı AKP?</a>)<br />
<span style="font-size:110%; line-height:240%"><br />
Kendi arkadaş ortamımızda bir ilişki hakkında konuşuyor olsak dahi hemen biri konuyu <i>Selvi Boylum Al Yazmalım</i>'a çekerek yorumluyor. "Sevdiğini değil, sana emek vereni seçmelisin" dayatmasına girişiyor. Kişileri ve ilişkiyi tahlil etmeden ezbere reçete! Zehirlenmişler!
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Sevgi vardır emektir, sevgi vardır nice emeklere meydan okur.  Ezbere neyi konuşuyoruz?<br />
Üstelik  EMEK  dedikleri de  iki-üç sohbet, birkaç muhabbet...<br />
<br />
Bazen bazı hususların bam tellerinde jenerasyon ve zihniyet farkı görüyorum. Özellikle zaman ve sabır konusunda modern zaman yaklaşımı çok farklı. Kimsenin kimseye sabrı ve vefâsı yok gibi artık. Bir insanla 2 kez uzun sohbet etmişsen, "ona emek vermiş" oluyorsun (ve karşılığında ondan çok büyük şeyler bekleme hakkını kendinde görebiliyorsun). Böyle kabuller dikkatimi çekti mesela ilişkilerde...<br />
<br />Velhasıl bazı kişi ve işler,  her tür yaratıcı yeni işin önünde yüksek bir duvar olarak dikiliyor.  Önce bu putların yıkılması gerek.<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYYqjGlrGC6GzBN17rW3CZPDy7omVzqQox_SWQyIFONvWzVOOmQNrMllwt7nVDagET0ZqtU8mDs4W5VCshY6W5VSBF2jKggAXGeyKpo74KtYV_oWNg6FC_6hFPcTFpPhMktbz2cmosP7nr/s446/selvi_boylum_al_yazmal%25C4%25B1m-ahmet_mekin.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-right: 1em; margin-bottom: 1em; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="" border="0" height="80" data-original-height="446" data-original-width="311" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYYqjGlrGC6GzBN17rW3CZPDy7omVzqQox_SWQyIFONvWzVOOmQNrMllwt7nVDagET0ZqtU8mDs4W5VCshY6W5VSBF2jKggAXGeyKpo74KtYV_oWNg6FC_6hFPcTFpPhMktbz2cmosP7nr/s200/selvi_boylum_al_yazmal%25C4%25B1m-ahmet_mekin.jpg"/></a></div>
Nasıl oldu bilemiyorum ama, Gediz'i "emek veren erkek" konumuna koydular hemen iki bölümdeki hareketleriyle ve ondan bir <i>Selvi Boylum</i>  new age  <a href="https://www.google.com/search?q=ahmet+mekin" target="_blank">Ahmet Mekin</a>  çıkartmaya çalışıyor gibiler.<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Başrol tartışması,  biraz da izleyicilerin bu diziden bir "Selvi Boylum Al Yazmalım" çıkarma çabasından kaynaklanıyor yani. Sevdiği adamı değil, emek vereni seçmeliymiş Nare.<br />
Her aşk üçgeninde aynı saçma kıyaslamalara şâhit oluyoruz. İşte kafalar bu kadar sakat olunca...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Tamam, açın putunuzu izleyin. Bu zihniyet yüzünden Türkiye kültür-sanatta İran'ın bile gerisinde kaldı. Tek bir Sultan'ınız, bide onlarsız yapamadığınız yavşak magazin kadıncıklarınız olsun; ondan sonra  "Ekonomi neden böyle? Bizim toplum neden böyle?"<br />
Yaa engel olan mı var,  aç sabah akşam Al Yazmalım izle, dön dolaş başa sar gene izle,  kaliteye doy.  eee?<br /></span>
<br /><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:240%">
<i>Onu bile anlamamışlar. Selvi boylumda Cemsit ile İlyas dost,arkadaş değildi ve Samet Cemşit i babası bildi çünkü onunla büyüdü. ve daha bir çok önemli ve hiç alakası olmayan detay var. Gediz, Melek e sanki emek verip büyütmüş de Cemşit gibi.  Bunlar harbi geri zekalı.</i> (<a href="https://twitter.com/AAkavci/status/1311381779455135749" target="_blank">nildeniz06</a>)<br /></span>
<br /><span style="font-size:110%; line-height:240%">
İnsanların bu kadar baktıklarını göremedikleri, algılayamadıkları ve yanlış ezberlerle çıkardıkları sonuçları bu kadar dayattıkları bir zamanda yaşamaktan dolayı acı duyuyorum açıkçası.
<br /><br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
<b>5)</b> Yazının başlığında   <b>"Sevgi üzerine"</b>  demişken,  şunu da not düşelim: <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Böyle güçlü ve gerçek aşklar için birbirini tutkuyla sevmenin yanı sıra;  kişinin Tanrı sevgisinin ve maneviyatının da engin olması lazım bence. (Senaryodaki diyaloglara bakarsanız ilk bölümlerde bu hal çok ufak dokundurmalarla da olsa yansıtılıyordu,  sonradan bir gedik açıldı.)<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Bir şey daha... <i>Sancar</i>, sevgiyle değişip dönüşen bir adamı yansıtırken;  <i>Gediz</i>  aşkın yakıp yıkıcı tarafını ve ihtirasları canlandırıyor. (Gediz henüz aşktan sevgiye geçemedi, bu kafayla sahip olduğunu da kaybetti.)<br /><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEie_XjtsGmAxTAj1PeFocWe2S5MxfmGh_KpNmV4wk5T_fOina2kM85_8-F8nVLqvXEdhFgXXxITuUmoV08CrRW7owdmAmvCbW2TexkD-EAQz-ZmnR_YXbkKAtRuc7VDNGP4qJSzZqMNpvSJ/s487/neslihan_atagul.jpg" style="display: block; margin-right: 1.2em; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left;"><img alt="" border="0" height="120" data-original-height="487" data-original-width="339" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEie_XjtsGmAxTAj1PeFocWe2S5MxfmGh_KpNmV4wk5T_fOina2kM85_8-F8nVLqvXEdhFgXXxITuUmoV08CrRW7owdmAmvCbW2TexkD-EAQz-ZmnR_YXbkKAtRuc7VDNGP4qJSzZqMNpvSJ/s200/neslihan_atagul.jpg"/></a></div>
<span style="font-size: 107%; line-height:240%">
<i>Bir kuşu kafese tıkarsan o kuş hep özgür olmak ister, ama özgürce uçan bir kuş da dönüp dolaşıp yuvasına geri döner. Nare de bir alacakuş. Sancar onu kafese tıkmak istedikçe gitmek istiyor. Nare'nin gitmekten vazgeçmesi için Sancar'ın Nare'yi özgür bırakması gerekir.</i>
 (<a href="https://twitter.com/umnise/status/1311224050522435584%20" target="_blank">@umnise</a>)<br />
<br /><i>Ahlak sahibi olmadan ahlakçılık taslayan. anlamını bilmeden kavram karışıklığı yaşayan asalaklar dizide ahlakçılık taslayan zerre ahlakı olmayan Menekşeden farkınız ne?</i> (<a href="https://twitter.com/AAkavci/status/1308849463641899009" target="_blank">nildeniz06</a>)<br /><br />
<i>Nare Gedizle dertleşiyor:  "Sonra Sancar a rastladım. Böyle denizden çıktı ama o aslında dağ gibiydi. Dağ gibi dimdik, sözünün eri, tam kök salmalık, tam ağaç olmalık... Ama sonra o dağ beni istemedi".<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Canından öte sevdiğinin hatasını, canından öte sevdiği için (belki en zor olan) kendini bile affedebilir insan. Nare-Sancar ilişkisi de böyle...</i> (Hepsiyanlış - <a href="https://twitter.com/hepsiyanl/status/1298954906473295878" target="_blank">1</a>, <a href="https://twitter.com/hepsiyanl/status/1309491543745671169" target="_blank">2</a>)<br />
<br /> <i>Arkadaşlar sabah kalkıyorum işe geliyorum akşam eve gidiyorum yatıyorum tekrar kalkıyorum,  aklımda sadece Nare ve Sancar var hatta bazen o kadar kaptırıyorum ki Kendi kendime gülüyorum filan. Arkadaşlar ben kafayımı yiyorum ?</i><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<i>İnanıyorum Nare geçmişteki o masum Sancarı bulacaksın. Senin gidişin ile gömülen o masum Sancar senin varoluşun ile tekrar kendini bulacak....</i> #Sefirinkızı (Alacanınefesi  -  <a href="https://twitter.com/yapmabenarem/status/1321847880064344065" target="_blank">1</a>,  <a href="https://twitter.com/yapmabenarem/status/1319403851104030720" target="_blank">2</a>)
<br /><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCFG0r76WwCprAughZCr9AoRN8abS0qbeFYyKKf7G08Gc6HAZjWMb17quXtI0uKg4fKt2qYWTTWAIWxEFEw00ruLts66QDAtbsjZ17fL_KbWy3ZYU05GrDzB70kLJKTCEJM7eKC7TP22cF/s1024/sefirin_kizi_deniz_midye.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" width="320" data-original-height="654" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCFG0r76WwCprAughZCr9AoRN8abS0qbeFYyKKf7G08Gc6HAZjWMb17quXtI0uKg4fKt2qYWTTWAIWxEFEw00ruLts66QDAtbsjZ17fL_KbWy3ZYU05GrDzB70kLJKTCEJM7eKC7TP22cF/s320/sefirin_kizi_deniz_midye.jpg"/></a></div>
<i>#Sancar 8 sene önce Akin tarafindan hazirlanan kusursuz yalanin içine düsürülünce 8 SENEDIR NARE'NIN ONU ALDATTIGINA INANDIRILDI<br />
bu neden ile de evlendiginde birbirlerine verdikleri sözü kendisi bozmadi diye düsünüyordu, ama durum farkli idi</i> #SefirinKızı #NarSan<br /><br />
<i>Sancar'ın laneti aslında inanmamaktan önce, karşısındakine kendini anlatma, açıklama olanağı ve şansı vermemekti.
 #Sancar için karşısındakinin suçsuzluğu kanıtlanana kadar suçlu idi.
 Değişti,  dinliyor ve karşısındakinin ayakkabılarını giyerek sonuca varıyor.</i><br />
<br /><i>#Nare TEK SEBEPLE Türkiye'den gitmek istiyor çünkü Sancar'ın başka kadından bebeği olacağı için. Diğer söylediklerinin hepsi bu gerçeği örtmek için.  Melek onun nefesi  çünkü Melek taşıdığı kan ve ruhu ile aşkı Sancar'ın da parçası. / #Nare gitmek istiyor ÇÜNKÜ Nare #Sancar'a çok aşık, ÇÜNKÜ Nare Sancar'ı hiç kimse ile paylaşmak istemiyor,  ÇÜNKÜ Sancar'ın başka bir kadından çocuğu olacak. Nare gözden ırak olursa belki bu yakıcı aşkla daha kolay başa çıkacağını düşüyor.</i><br />
(À la lanterne!  -  <a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1234459365249339393" target="_blank">1</a>,  <a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1305660498369753088" target="_blank">2</a>,  <a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1313051372242325505%20" target="_blank">3</a>,  <a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1312160551334682624" target="_blank">4</a>,  <a href="https://twitter.com/LatifeUssaki/status/1313158304923750400" target="_blank">5</a>)<br />
<br /><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgedTIHIUSCDSSq4m8c4O02pBkKAxXJtI9yWd3GrQn_RMrRePE5Ve7BqvMmWYVrVTAXHMocoiApuBSfuwl7Hene3F99muU9wSt2Xk4Kz0Q7XbdX3HRLC7WQL94iFCJDhrI04Wxm6coNVOMT/s415/sefirin_kizi_narsan_.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; margin-left: 1em; text-align: center; clear: right; float: right;"><img alt="" border="0" width="100" height="105" data-original-height="415" data-original-width="415" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgedTIHIUSCDSSq4m8c4O02pBkKAxXJtI9yWd3GrQn_RMrRePE5Ve7BqvMmWYVrVTAXHMocoiApuBSfuwl7Hene3F99muU9wSt2Xk4Kz0Q7XbdX3HRLC7WQL94iFCJDhrI04Wxm6coNVOMT/s200/sefirin_kizi_narsan_.jpg"/></a></div>
<i>Öylesine masalsı bir aşkın meyvesi olarak doğdun ki gökten düşen üç elmadan birisin  #SevgiliMelek<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
#SevgiliMelek sana bir sır vereyim mi<br />
baban anneni sevmekten hiç vazgeçmedi</i><br />
(<a href="https://twitter.com/Hilalland_/status/1313159167444746244" target="_blank">@Hilalland_</a>)<br />
<br />
<br />
<br />
<b>EDIT:</b><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Aşağıda <b>Yorumlar</b> bölümüne gelen bir not vesilesi ile daha derli toplu anlatmak şart oldu:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_"(Her ne kadar birbirlerini hâlâ seviyor olsalar da)  "Evli bir adamla öpüşme yakışmadı,  ahlâksızlık!"  diyenler;  kadının sevmediği bir adamla aşk yaşamasını savunur.<br />
_"Bir anneye aşk-meşk işleri yakışmadı" diyenler,  "kadın hassasiyeti" kasar.<br />
_Ortağı ve sağdıcı Sancar'ın yıllardır sevdiği kadına ve çocuğunun annesine;  üstelik kadının da Sancar'ı hâlâ çok sevdiğini anlamasına rağmen aşık olan;  sırf zor gününde kadına evini açtı ve uzun sohbetler etti diye kendisine karşılık vermesini bekleyen;  bu uğurda dostuna da öz ablasına da en ağır tokadı atan Gediz  "Güzel seviyor"  olur.<br />
<br />
_Dizi en başından beri bir destanı,  Sancar ile Nare'nin aşkını anlatırken,  "Senaryo sonradan döndü,  Nare yanar-döner"  olur.<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi34shkO8WcBf365irKov2FWrrKWTAWbC2-gbr7-iTeKwcMpyHacJkLWGljtYqqKQiyAvx-uAjBFkmajqQ_nwSxF3awydEnACMiyuTaaQj71JKwYNq5Hxsbmhc99xUxer8IBoFa6sHQ-Kpp/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Uraz+Kayg%25C4%25B1laro%25C4%259Flu-Gediz.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="362" height="78" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi34shkO8WcBf365irKov2FWrrKWTAWbC2-gbr7-iTeKwcMpyHacJkLWGljtYqqKQiyAvx-uAjBFkmajqQ_nwSxF3awydEnACMiyuTaaQj71JKwYNq5Hxsbmhc99xUxer8IBoFa6sHQ-Kpp/w180-h200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Uraz+Kayg%25C4%25B1laro%25C4%259Flu-Gediz.jpg" width="70" /></a>
Uraz Kaygılaroğlu daha ilk bölümlerde verdiği söyleşilerinde  "Ben bu dizide bir yan rolü canlandırıyorum"  demesine rağmen "Senaristler Gediz'in rolünü azalttı ve Gediz'i yan rol yaptı"  olur. <br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p> <span style="line-height:230%;">
(Her ne kadar Gediz'in "kötü adam" yapılmasından ben de rahatsız olsam da, ki bunu daha önceki  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2020/09/sefirin-kizi-2-yaz.html" target="_blank">ŞU</a>  yazımda açıkça söyledim,  Gediz en başından beri bu hikayede yan rol ve Nare'nin âşık olması mümkün olmayan biri.  2 kere 2 dört ise eğer bu böyle.)<br /></span>
<br /><span style="font-size:110%; line-height:240%">
_Sadece 2-3 bölümü izlemiş,  sonrasında fragmanlardan gayrı diziyle alakası kalmamıştır;  (veya MasterChef, Yasak Elma, Çukur reklam aralarında 5-10 dakika şöyle bir bakıp çıkar); AMA  inatla gelir:<br /> "Çok saçma yağğğ!"  diye yorum kasar.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_24. bölüme gelindi,  hâlâ sorun  bekâretti sanır.<br />
(Aptaldaki casaret kimsede yok hakikaten.)<br />
<br />_Dizideki hakaretlerden bazılarını not edip  "leş dizi"  der;  hangi ülkede yaşadığını unutur, diğer dizilerdeki ultra rezaletlerden zerre rahatsız olmaz.  Ancak en önemlisi,  dizideki kadın kimliği, reel kadın sorunları ve kadın hakları ilgili asıl noktalar nedense hiç batmaz. Bütün kötülük mevzuları  "Sancar da Sancar"! <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM5ipDZsUpFBS5nYSeWD3mnU1NPyotAEMMMjhe4LNMLtD7DZppXch_ndXIoGEM79ZoaW7tAJJhKQzuh5AYCqh5ewULpa2mPgoiyxcSgLnbUxiS2dLubW2CGeyJFMlB1-EN63iatvzgKKFs/s400/sefirin_kizi_ilayda_ildir_dudu.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; float: left;"><img alt="" border="0" width="114" data-original-height="245" data-original-width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM5ipDZsUpFBS5nYSeWD3mnU1NPyotAEMMMjhe4LNMLtD7DZppXch_ndXIoGEM79ZoaW7tAJJhKQzuh5AYCqh5ewULpa2mPgoiyxcSgLnbUxiS2dLubW2CGeyJFMlB1-EN63iatvzgKKFs/s200/sefirin_kizi_ilayda_ildir_dudu.jpg"/></a></div>
_Nare'ye ahlâksız demek için hayal gücünün sınırlarını her koşulda zorlayan,  anneliğine bir laf, sevgisine bir laf yetiştiren hemcinsleri;  karşılığında Kahraman'dan para almak için Dudu'nun,  sevmediği bir adam olan  (kendisini üniversitede okutmuş ailenin oğlu)  Yahya ile yatmasına ve bir anlamda "ticari casusluk" yapmasında hiçbir pürüz görmez.  Zira bu ahlâksızlık değildir,  çünkü  "Sancar da Sancar!" Çünkü birçok başka konuda da dediğim gibi; "Ahlâksızlık değil,  sevgi ve ahlâk batıyor bazı insanlara."  Bunu açıkça dile getiremeyince de taraftar çekmek için kimi zaman "kadın hassasiyeti",  kimi zaman "milli duygular",  kimi zaman "din",  şu bu... Maskelerin ardından saldırıyorlar.<br />
<br />
Daha söylenecek çok şey var... Velhasıl bu dizi menajer oyunları ile de olsa,  izlediği basit bir senaryoyu dahi anlayamayan ne kadar gerizekalı var;  "kadın hassasiyeti, kadın kimliği, özgürlük"  filan deyip bunları zerre iplemeyen yavşak var;  köklü bir utanç kaynağı olan  "ahlâksız ahlâkçılık"  konusunda hem de bu çağda dahi ne kadar gelişkin durumdayız...  görmemize vesile oldu.  Biz de bunları detaylı olarak incelemeye çalıştık burada.<br />
<br /><br />
Aşağıdaki Yorumlar'da "metres de metres" diyenlere sorduğumuz gibi:<br />
<b>Cinsel ilişki olmadan  <i>"metres"</i>  nasıl olunuyor?</b><br />
Hadi Menekşe bunu kızdırmak ve aşağılamak için söylüyor,  biraz da şüpheleniyor...<br />
Biz izleyici olaraksa tüm hikayeyi görebiliyoruz. Peki bazı kişiler neden durup durup ısrarla bu ifadeyi kullanıyor?<br /><br />
<br /><br /></span></div>
<span style="font-size: 95%;"><a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/%C4%B0slam">İslam</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/Zaman">zaman</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/sabır">sabır</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/%C4%B0ran">İran</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/sans%C3%BCr">sansür</a>,</span>
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com36tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-58393795218776465912020-09-14T02:39:00.015+03:002020-12-11T17:00:40.989+03:00   SEFİRİN KIZI (2. yazı)<br /><div align="justify">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" width="100" height="124" data-original-width="750" data-original-height="931" /></a></div>
<span style="font-size: 115%; line-height:220%;">
Dizi izlemeyen biri olarak, on yıllardır izlediğim tek dizi <b>Sefirin Kızı</b> oldu. Her bölümü izledim, bazılarını defalarca... Ancak böyle giderse dibe doğru iner:<br />
1) Müzik sorunu</span>  <span style="line-height:250%;">(Daha önceki <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2020/03/bir-itiraf-ben-bu-diziyi-gercekten_5.html" target="_blank">ŞU yazımda</a> ayrıntılı olarak değindiğim için burada tekrar açmayacağım)<br /></span>
<span style="font-size: 115%; line-height:220%;">
2) Gediz rolü böyle devam ederse...<br />
<br />
Gediz karakteri bu diziyi izlenir kılan ve hikayeye anlam katan köşebaşlarından biri. Onunla ilgili şahsi görüşlerimi yazmadan önce, YouTube'da denk geldiğim bir yorumu burada paylaşmak istiyorum:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
"Cidden Gedizi cok boktan bi konuma soktular. İlk zamanki rolü iyiydi, şuan uşak gibi gel Gediz git Gediz..  Senarist yanlış yapmis bu diziye ask üçgeni gitmez abicim  Gedizede mis gibi ayrı bir kadin ayri bir hikaye dizi icinde yazılabilirdi, farkli bisi izlemiş olurduk biryandan guzel seviyor hakediyor Nareyi  biryandan arkadaşının eskiden ve hala sevdigine goz dikiyor  sacma"<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYM9Z9sCP20wcR4M5abZ_gI4m1T-1M08-POeSMg2_BgRakk38rV6UV29QEhmTlmmJFkEcbr36hhbN4NiAp0vSc5XoV9AvtG98W7ISHIMwj1L6jnAc-ee173u22b60Rw41MAmuaNCd1gTzz/s640/sefirin_kizi_sancar_ve_gediz_kavga.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="352" data-original-width="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYM9Z9sCP20wcR4M5abZ_gI4m1T-1M08-POeSMg2_BgRakk38rV6UV29QEhmTlmmJFkEcbr36hhbN4NiAp0vSc5XoV9AvtG98W7ISHIMwj1L6jnAc-ee173u22b60Rw41MAmuaNCd1gTzz/s200/sefirin_kizi_sancar_ve_gediz_kavga.jpg"/></a></div>
Bu karakterde iki erkeğin aynı kızı sevmesi 18 bölüm sürdürülmez, bir yerde ayrımın olması gerekirdi. Yani hem birbirlerinin dostu/sağdıcı/ortağı hem aynı kızı paylaşamıyorlar!<br /></span>
<br /><span style="font-size: 115%; line-height:230%;">
Bu olmaz.  Gediz  ya sevgili ya da arkadaş olarak kalacaktı,  ki  -ben de Nare'nin arzuladığı gibi-  Gediz'in "en iyi dostu" olmasını isterdim. Çünkü asıl ihtiyaç olan ve yaraları saracak olan tam da buydu. Biraz açayım. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiTIgiBBvI8ULQ1jNegRybzFlSyjphjfdBon-5Jp9bb4eT50xU_XWUzKKkokt892sfPfeb0CyrExmQu3PccIH3MFeIUXLiTwnGaGOZM3FpENzhJgWpdFrR2PZHtJvR3uYUVWYXCxwvajd_/s900/sefirin_kizi_nare_gediz_narged.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; clear: left; float: left; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" width="200" data-original-height="506" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiTIgiBBvI8ULQ1jNegRybzFlSyjphjfdBon-5Jp9bb4eT50xU_XWUzKKkokt892sfPfeb0CyrExmQu3PccIH3MFeIUXLiTwnGaGOZM3FpENzhJgWpdFrR2PZHtJvR3uYUVWYXCxwvajd_/s200/sefirin_kizi_nare_gediz_narged.jpg"/></a></div>
Toplum ve özellikle kadınlar olarak özlemini duyduğumuz farklı bir erkek tipiydi Gediz. Çünkü en çok eksikliğini hissettiğimiz şey:</span>
<br /><span style="font-size: 115%; line-height:235%;">
Yaralarımızı, acılarımızı, çıkmazlarımızı açabileceğimiz, uzun uzun sohbet edebileceğimiz, bizi yargılamak için yarışa girmeden önce bizi ANLAMAYA çalışacak, sorunlarımızda bize akıl verebilecek, elimizi tutabilecek olan biri. Gerçek yüklerimiz omuzlarımızı aşınca çukurun dibine düşmeden veya sinek gibi duvara yapışmadan önce, veya tam da böyle olurken içimizi açabileceğimiz, bize hayatında zaman açabilecek,  maddi  - manevi değerlerce güçlü bir el,  ve dost bir dil.<br /><br />
Üstelik dizinin, Nare ve Sancar aşkı üzerinden, yerel ve Batı değerlerini buluşturup barıştırma gibi bir havası olduğunu da düşünürseniz; bu "uyuşma" Gediz gibi bir arabulucu sayesinde daha doğal olabilirdi.  Ancak Nare'ye aşkı senaryoda uzatıldıkça,  o da bir anlamda  hain karakter (<i>villain</i>)  olup çıktı.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi34shkO8WcBf365irKov2FWrrKWTAWbC2-gbr7-iTeKwcMpyHacJkLWGljtYqqKQiyAvx-uAjBFkmajqQ_nwSxF3awydEnACMiyuTaaQj71JKwYNq5Hxsbmhc99xUxer8IBoFa6sHQ-Kpp/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Uraz+Kayg%25C4%25B1laro%25C4%259Flu-Gediz.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="362" height="99" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi34shkO8WcBf365irKov2FWrrKWTAWbC2-gbr7-iTeKwcMpyHacJkLWGljtYqqKQiyAvx-uAjBFkmajqQ_nwSxF3awydEnACMiyuTaaQj71JKwYNq5Hxsbmhc99xUxer8IBoFa6sHQ-Kpp/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Uraz+Kayg%25C4%25B1laro%25C4%259Flu-Gediz.jpg" width="90" /></a></div>
Yakınındaki iki insanın (Nare-Sancar) geçmişten gelen yaraları var ve Gediz en iyi arkadaşları olarak bu yaraları sarabilecekken sarmıyor; kızları Meleğin anne-babasını bir arada görme hayallerinden bile rahatsız oluyor. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
E ama biz bu Gediz'i sevmemiştik ki! Gediz karakterine bu hâl yakışmadı.  Hele 18. bölümde Dudu'ya yaklaşımı, Dudu-Yahya arası evlilik dışı yakınlaşmayı ele alış biçimi;  kadın ve sevgiye bakışını da ortaya koyunca Gediz karakteri yıkıldı gitti. <br />
Şu anda Gediz'in sokaktaki herhangi bir "PARALI PİÇ"ten ne farkı kaldı ki?<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFtQDzr-pLeeowTvnIupY3Wu958hV5gE6wJrw5hmSUYogqvIiZbFM01nwt4hJz-i6-hAE_PY0uiEMFaMq0mO-tSC_k509kvW0b49kbtLOnAeBqROAESa59pVoXV-XmT4bzL6RdGcYZNHZK/s900/sefirin_kizi_nare_gediz_narged3.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" width="400" data-original-height="507" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFtQDzr-pLeeowTvnIupY3Wu958hV5gE6wJrw5hmSUYogqvIiZbFM01nwt4hJz-i6-hAE_PY0uiEMFaMq0mO-tSC_k509kvW0b49kbtLOnAeBqROAESa59pVoXV-XmT4bzL6RdGcYZNHZK/s400/sefirin_kizi_nare_gediz_narged3.jpg"/></a></div>
Sonuçta Gediz Nare'ye aşık oldu, duygularını geliştirdi, sonunda onun için Sancar'la yumruk yumruğa kavga dahi etti. Hadi diyelim beraber hapisten çıktıktan sonra birkaç bölüm daha bunun ekmeği yendi. Ne olursa olsun artık bir yerde Gediz iç yüzleşmesini yapıp bir yola sapmalıydı. (Ve bu bence sıkı dostluk olmalı idi.)<br />
Haa,  dostluk zamanla ilişkiye evrilebilir miydi  (ki en sağlam evlilikler böyle doğmuş olanlardır)  bu tamamen senaristlere kalmış tabii.  Ancak mevcut halde Gediz karakteri çöktü, karaktersiz bir figüre dönüştü.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hani bu dizide hep bir liseli taraf vardı ama, bu kadar liseli aşıklar gibi "iki erkeğin bir kızı paylaşamaması" sakızını,  <i>prime time</i>'da Acun işleri ve Yasak Elma'ya   (bide Çukur'a)  karşı yarışan hiçbir yapım kaldıramaz.<br />
Zannederim yorumlara, fan'lara ve sosyal medyadaki popi sitelerde yazılanlara bakıp Gediz'in aşkını gereksizce uzattıkça uzattılar. Düşünün ki kaç bölüm geldi geçti Akın Polise teslim edilemedi. Menekşe desen hâlâ konakta!  Özetle senaryo pek bir şey vaat etmiyor.  Her dizide olan standart "aşk üçgeni" sakızı uzadıkça uzatılıyor.<br /><br />
Nare'nin anlatısındaki ve senaryodaki çelişkilere değinmiyorum bile... (Her bölümde ayrı bir kişiliğe bürünen,  üç bölüm önce dediğiyle çelişen yan rollere de...) Hele ki Gediz yılışık-yapışıklık, Nare takıntısı ve hainlikte daha da ileri gider ve sonrasında hiçbir şey olmamış gibi Nare - Sancar ile tekrar barıştırılmaya çalışılırsa kayış hepten kopar.<br />
Keşke diziyi yönetenler ve yazarlar bu yoruma denk gelip bir düşünseydi...<br />
<br />
<br />
<b>EDIT:</b><br />
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHBzTk6rrF8dfAZx7uAsTvHFlNiTjCSRrkWilkuxd_02IP0wT8C4pZgXZYjrshcWnpMh5Ve2pYub4u86uZ1nsjW58qYRnkeYYbgR-4IGj9Euk3QiRloiw6RnRVs8uHDCgz-M4nhnmlDReW/s600/sefirin_kizi_gediz_uraz.jpg" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" width="320" data-original-height="338" data-original-width="600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHBzTk6rrF8dfAZx7uAsTvHFlNiTjCSRrkWilkuxd_02IP0wT8C4pZgXZYjrshcWnpMh5Ve2pYub4u86uZ1nsjW58qYRnkeYYbgR-4IGj9Euk3QiRloiw6RnRVs8uHDCgz-M4nhnmlDReW/s320/sefirin_kizi_gediz_uraz.jpg"/></a></div>
Gediz, ilk bölümlerde "fifty-fifty" kötü-iyi geçişleri olan birisiydi. Daha 1. bölümde, yanında küçük çocuğu olan bir kadının yatak odasına gecenin bir yarısı geliyor, şahsi eşyalarını izinsiz karıştırıyor,  günlüğünü okuyordu. Bunlar Batı-Doğu farklı algılanan şeyler değil. Ayrıca 4. bölümde Nare marinada çalışmayı başta kabul etmediğinde, onu dili ile sokuyor ve psikolojik baskı uyguluyordu. Bu ve bunun gibi tekinsiz özelliklerine rağmen; Gediz iyi tarafları, dostluğu ve karizmatik yanları ile dengeliyordu. Ancak 20. bölümlerde karakterinin kötü yanı belirgin olarak ağır basmaya başladı. Zamanında ablasını eterle bayıltıp bağlayıp kaçırmış günlerce işkence etmiş bir adamla, hem de anlık bir sinir ve duygusal ihtirasları uğruna işbirliği yapacak duruma kadar geldi. Müge, öz kardeşi tarafından dahi sevilmediğini, sayılmadığını anladı.
Yazının başında da dediğim gibi,  ben Gediz'in "fifty-fifty" halini ve Nare ile dost kalma ihtimalini sevmiştim. Senaryo belki böyle gelişmedi;  ama Gediz'e melekmiş gibi,  iyi adam - iyi eş'miş gibi bakanlar derin yanılgı içinde...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Ancak biz burada ne yazarsak yazalım,  senaristler bölümler ne kadar iyi olursa olsun,  belli bir kesim hep #NarGed diyecek.  Gediz'de Batılı-Amerikalı, havalı, züppe, marka giyinen, esprili ve karizmatik  (sözde "romantik")  zengin piçini gördüklerinden karakter isterse dibine vursun ona hayranlıkları dinmez. Sonuçta "şekilcilik ve hava" baş kriterler arasına gireli epey oluyor. Eğitim de bu eğilimi besleyecek şekilde işliyor, hem yerelde hem dünyada... Bunun sonucunda da cahil (ilkokul mezunu diye küçümsedikleri) insanların dahi "Bundan yâr olmaz" dedikleri kişilere âşık olup ilişkilere girip   başlarını derde sokan tipleri görüyoruz işte...)
<br /><br />
</span>
</div>
<br />canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com22tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-78979933367002978402020-09-02T00:21:00.002+03:002020-09-02T17:23:49.538+03:00 Yeni Dünya rotası:  RUHSUZLUK<div align="justify"><br /><span style="font-size: 107%; line-height:240%;">
RUHSUZLUK (bence) önümüzdeki yıllarda "torpil ve liyakat eksikliği"nden daha çok canlar yakacak güncel bir gerçeklik. *<br />
<br />
Bir kere  kimsenin kimseye  ZAMANı YOK!<br />
Yoğun iş temposuna, oyunlara, filmlere-dizilere, sosyal medyaya, seveni için gezilere, "mekanlara akmaya" şuna buna zaman var; ama insanlarla yüz-yüze  sözel iletişime gelince  "zamanımız yok".<br />
<br />
Evlilik kurumu derseniz kökten sorgulanıyor,  hatta şekil değiştiriyor.<br />
Evli olmadan aynı çatı altında yaşamak, ayrı evlerde yaşayıp düzenli ilişki içerisinde olma halleri yaygınlaşıyor.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İnsanların birbirlerine karşı aşırı duygusuzlaştıkları, iş hayatına dair sorumlulukların ve iş saatlerinin aşırı arttığı, beklentilerin çok yükseldiği, ve eğlenceye ayırılması gereken zamanın çok arttığı bir zamanda ilişkiler de  eski kalıplarla yürüyemiyor.<br />
<br />
<blockquote>"Acaba bu insanlar sevmekten mi korkuyor?" **</blockquote></span>
<br />
<span style="font-size: 107%; line-height:250%;">
Bence modern insan kendisini SON DERECE seviyor. Âdeta "her zerresine çok önem veriyor." <br />
Asıl mesele,  kendi dışındakine duygusal dünyasında ne kadar yer kaldığı ile ilgili.  Başkasına,  yani kendi dışındakine ayırdığı alan çok kısıtlı sanki. Bencilliğin aşırı seviyelere varmasının kaçınılmaz sonucu bu.<br /><br /></span>
<br /><span style="font-size: 107%; line-height:220%;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB3ubYcfZ7iPnfHuDgfYGP4InDUdWvxUEci9bC8MqnsfXyGRmJCM4iUI5NKaTZcg_SvDI4QQ8sP-IrYrXgKmDUBTJgmVqZCFh2Aig4uDmcSo2r6nYqa3rIKFvarIVwkZxNdNb2HvL6Atcc/s1600/modern+narcissist_modern+narsist.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB3ubYcfZ7iPnfHuDgfYGP4InDUdWvxUEci9bC8MqnsfXyGRmJCM4iUI5NKaTZcg_SvDI4QQ8sP-IrYrXgKmDUBTJgmVqZCFh2Aig4uDmcSo2r6nYqa3rIKFvarIVwkZxNdNb2HvL6Atcc/s320/modern+narcissist_modern+narsist.jpg" width="280" height="158" data-original-width="1280" data-original-height="720" /></a></div>
Kendini çok seven, kendini o kadar çok seven ve KENDİ zevklerini o kadar merkeze çeken ki diğer insanlara (hatta kendi öz ailesine, yakın arkadaşlarına karşı bile)  körleşen insanlar...<br /></span>
<br /><span style="font-size: 107%; line-height:240%;">
Aynı durum Türkiye'de de var;  kimilerine göre, özellikle dinden ve maneviyattan uzaklaşmış gruplarda daha kolay ayırt edilebiliyor bu hal. Kişisel bakıma, düzenli aerobike, spora, kedi-köpeğe, kurslara, kariyerlerine, eğlencelerine, hobilerine, oyunlarına, bitmeyen gezmelerine ayırabilecekleri gani gani zamanları varken... Mesela hasta olan annelerini bir kez olsun ziyaret etmeye, veya haftasonu bir gün gidip ev işlerinde biraz olsun ona yardım etmeye filan gelince zerre kadar zamanları yoktur.  Ne var ki, yüzünü görmek istemedikleri annelerinden istekleri de hiç bitmez.  Çocuğuna bakmalarını isterler, yemek yapmasını beklerler, arkasını toplamasını, eksiklerini almasını isterler...  Anlayacağınız, isterler de isterler. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Kendileri  "dertli"  olduklarında,  gecenin bir yarısı da olsa derhal gelmeniz için diretirlerken;  siz  bir gün olsun bir derdinizi açmak isteseniz derhal randevu defterlerini açıp hangi gün boş olduklarına bakacaklar ve mutemelen iki haftadan önce de yer açamayacaklardır. Fakat her durumda DUYGUSAL olan, HASSAS olan hep onlar olacaktır. İçinde yaşadığı toplumun geneline göre, bir eli yağda bir eli balda yaşarken, durmadan devletini ve yöneticilerini eleştirenlerin bu gruptan çıkması da ayrı bir ironidir.<br /></span>
<br /><br />
<blockquote><span style="font-size: 107%; line-height:210%;">
"İMDAAAAT !!! <br />
İnsanlar bi tuhaf oldu. <br />
Bir elinde mobil,  diğer eliyle pıt pıt pıt mesaj yazarken, kulağında kulaklık! <br />
Nasıl duyacak yanı başında imdaaaat diye haykıranı can havliyle. <br />
BU İNSANLAR Bİ TUHAF OLDULAR" **</span></blockquote>
<span style="font-size: 107%; line-height:245%;"><br />
Şu anda vücudun herhangi bir uzvu gibi zaten cep telefonu. Üstelik sadece gençler değil, yaşlılar da böyle. Sürekli cep telefonu ile meşguller. Sesli konuşma ve sohbetler çok azaldı. Geçmişteki o sözlü kültürü özlüyorum bazen.  Gerçi ben dinlemeyi çok severdim,  hâlâ da öyle...  Ancak şimdi ben de sadece kulaklıktan müzik dinliyorum.<br />
Ama bu konuda seçiciyim;  rastgele  veya  popüler diye müzik dinlemem.<br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s1600/can+ile+canan1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 0em; margin-left: 2em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s200/can+ile+canan1.jpg" width="200" height="42" data-original-width="293" data-original-height="61" /></a></div>
İnsanlar duygularını kaybediyor, görmüyor musunuz?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bu kaybı da (bilinçli ya da bilinçsiz) sahte "hassasiyet"ler geliştirerek maskeliyorlar. En başta bireysel ilişkilerde ve aile içinde kendini belli ediyor bu hal. Toplum ortalamasının gayet üstünde maaş alıyor karı-koca, ama kadın felç geçirmiş annesine duygusal baskı yapıyor çocuğuna bakması için... İŞ çıkışı arkadaşlarıyla Starbucks'ta kahvesini yudumlayıp laflamadan eve gelmiyor... Tabii arada sosyal medya hesabını açıp ona buna hassasiyet kesmekten, "vicdansızlar, ahlaksızlar" diye manevi görevini icra etmekten de geri kalmıyor...<br />
Çocuklar;  anlayışsızlık, duygusuzluk, hissizlikte birbiriyle yarışıyor.  Elinde telefonu ve internet paketi varsa zaten dünya yıkılsa umursamıyor. Ama bakarsan onlar da çok HASSAS. Kimisi hayvanlara zulüm konusunda çok hassas kesiliyor, kimisi "bullying" konusunda hassas... Hatta en  <i>bully</i>  olanların kimisi  laflarına bakarsan en hassas!<br />
Çocuklar  ana-bablarından sadece kaşını gözünü almıyor yani.<br />
<br /><br /><br /></span>
<span style="font-size: 105%; line-height:230%;">
EKLER:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bu yazıda şu akışlardan etkilendim:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
*  Reşat Çalışlar,  Twitter'da  "siyaset zehirlenmesi yaşayan ruhsuzlar"  diye  <a href="https://twitter.com/resatcalislar/status/1299385392165199875" target="_blank">bir tvit</a>  atmıştı. Tabii ki görmezden gelindi kitle tarafından. Ama ben geçip gitmek istemedim ve RUHSUZLAŞMA üzerine bir giriş yapmak istedim bugün.<br />
<br />
** Facebook'ta  <a href="https://www.facebook.com/satismustaf?__tn__=%2CdC-R-R&eid=ARCVTEyOYkafnRWv3K8WhvdlAeZXF0ziT3bkNBWoblbA29g6KoH11EVRfcqJnfZwXVnZSrHNaMaYdLuT&hc_ref=ARQNRJ0MO6K41tBsPM4EtwcuCSn0gdnJuI1sbILkTTJmzQOIY3_-QC5GlDVnFoAKlVg&fref=nf" target="_blank">Mustafa Satış</a>  hesabını takip ediyorum. Arada siyasi ve güncel konular kadar  insan psikolojisi, aile, sosyoloji alanına giren konular ve toplumdaki değişiklikler gibi türlü konulara da kendi özgün penceresinden bakan bir kalem.<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Özellikle şu yazdığı yazılar ve altındaki yorumlarla gelişen akıştan da bazı alıntılar yaptım.  Önümüzdeki günlerde yeni eklemelerim de olabilir. Maskeli ruh halleri ve duyarsızlaşma üzerine devam edelim. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İLGİ: <a href="https://www.facebook.com/satismustaf/posts/10158649091551665" target="_blank">www.facebook.com/satismustaf/posts/10158649091551665</a><br />
İLİŞKİLER VE GELİŞMELER:<br />
<a href="https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10158646825226665" target="_blank">www.facebook.com/photo.php?fbid=10158646825226665</a><br />
<br /><br />
</span></div>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-62446900077804330802020-08-02T23:37:00.000+03:002020-08-03T16:36:54.833+03:00 Temmuz  Günlüğü<div align="justify"><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvf5ccJM_FPejp97jfOZt7b-4UJfnRvhfD1nUOYz76wL5IgO2B9LEpPawzsnDUcZI14n5wLA6nsGxKNkhRc08VuvfXISdne9q6wJpfnbhE42RYkL15V_RlaQ9MQ4l9qOUMKj3bp-z1yJS3/s1600/osym_amblem.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvf5ccJM_FPejp97jfOZt7b-4UJfnRvhfD1nUOYz76wL5IgO2B9LEpPawzsnDUcZI14n5wLA6nsGxKNkhRc08VuvfXISdne9q6wJpfnbhE42RYkL15V_RlaQ9MQ4l9qOUMKj3bp-z1yJS3/s200/osym_amblem.jpg" width="89" height="49" data-original-width="151" data-original-height="85" /></a></div>
<span style="font-size: 107%; line-height:240%;">
İnsan  <b>ÖSYM</b>  adına utanıyor.<br />
Yıllarca soruları çaldır, matbaadan (ç)alınmasına göz yum, ayyuka çıkan suçlamaların üstüne yat, sınavlarda dersliklerdeki bazı saatlerin çalışmasın  ama ısrarla öğrencilere kol saati yasağı koy, verdiğin kalemler sürekli kırılsın veya silinmeyen cinsten olsun...<br />
Sonra gel  <b>Mabel Matiz</b>'e  takıl!<br />
<br /><br />
<b>Sakarya'nın Hendek ilçesindeki bir havai fişek fabrikasında</b> (Büyük Coşkunlar Havai Fişek)  meydana gelen patlamada  7 kişi hayatını kaybetti, 126 kişi yaralandı. Patlama ertesi depoda sağlam kalan fişeklerin imhası sırasında gerçekleşen ikinci patlama sırasında da 3 asker öldü,  11 asker yaralandı.<br />
(Patlamalar sonucu arazide  fay hattı  benzeri çatlaklar oluştu.)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjykAwamblZV5OpoFm9UXzQqaSuDF-wFaosxEBLCm_aUedETKF_unYcGecNNNpymU8T93eIiprOY62T3J8TjZluVTLj3EL-4UKI3yP6ZMigm2WZKbrK37nsKEroyXk-UQz9fGxFWre8zB5T/s1600/sakarya_hendek_havai_fisek_coskunlar_havaifisek.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjykAwamblZV5OpoFm9UXzQqaSuDF-wFaosxEBLCm_aUedETKF_unYcGecNNNpymU8T93eIiprOY62T3J8TjZluVTLj3EL-4UKI3yP6ZMigm2WZKbrK37nsKEroyXk-UQz9fGxFWre8zB5T/s200/sakarya_hendek_havai_fisek_coskunlar_havaifisek.jpg" width="199" height="113" data-original-width="731" data-original-height="410" /></a></div>
Adı geçen bu kanlı fabrikanın sicili epey kabarık. 2009, 2011, 2014,... Neredeyse üç senede bir ciddi yangın ve işçi ölümleri... Üretim devam. Nasıl pislik insanlar var anlamadım.
Bazılarına hukuk hiç dokunmuyorsa  bu ülke nasıl  <b>"hukuk devleti"</b>  oluyor?<br />
<br />Bir diğer mevzu:  Ülkedeki artık neredeyse her işletmeden ISO kalite belgeleri fışkırmakta iken;  nasıl bu kadar çok ve sık işçi ölümleri oluyor işyerlerinde? Durmadan yangın çıkıyor, yangında ölümler, asansör takarken ölümler, asit kazanına kazana düşenler vb sıradanlaşıyor?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(Patlamaların yaşandığı işletmedeki çalışanların verdiği ifadeye göre, kalite denetim elemanları geleceği zaman 1 hafta önceden firmanın haberi oluyor ve tehlikeli madde üretimi yapılan alanlar kapatılıyor, denetçilerin teftişinden sonra tekrar açılıyormuş. Eski bir işçi: "Sigara içiliyor diye şikayet ettim, işten çıkarıldım. Bu fabrikanın kaçıncı patlayışı.  Her patlamadan sonra isim değiştirilerek yeniden kurulmaz ki!" demiş.  (<a href="https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-53288222" target="_blank">bkz</a>)  İşte sahip olmakla övündükleri o kalite belgelerinin aslı ve kalite anlayışları yaklaşık böyle çoğu firmanın.  Her şeyimiz yalan!  MÜSİAD  moral yemeğine filan hiç değinmiyorum bile.)<br />
<br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFolgG3TOKX-M7txAhKwmtFuO-s-nAj4zw3I9F56QeafKq3bzpkBDQ2SYBNNAd6CTUsaxqzJ_ZACmA562z5D4zEkhb6h1P58fTN-5neh78aFj5WOs8fHaPoPzyLtNQDXkH1kz-0Bs7XzqG/s1600/YouTube+logo.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFolgG3TOKX-M7txAhKwmtFuO-s-nAj4zw3I9F56QeafKq3bzpkBDQ2SYBNNAd6CTUsaxqzJ_ZACmA562z5D4zEkhb6h1P58fTN-5neh78aFj5WOs8fHaPoPzyLtNQDXkH1kz-0Bs7XzqG/s200/YouTube+logo.jpg" width="170" height="80" data-original-width="458" data-original-height="229" /></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61BnLXbKWercjQGyCvPNTivqZa__ajNzDacF_XmRNViNU62VLd3bQkOc7oo_VgvOyhBPC705ez1H6TTlAv-KsczkXTruFdD14NcbdavMlsBqaoXtRfgkL6cWHVqYzhVt9PA75CW8PfHMW/s1600/Twitter+logo.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61BnLXbKWercjQGyCvPNTivqZa__ajNzDacF_XmRNViNU62VLd3bQkOc7oo_VgvOyhBPC705ez1H6TTlAv-KsczkXTruFdD14NcbdavMlsBqaoXtRfgkL6cWHVqYzhVt9PA75CW8PfHMW/s200/Twitter+logo.jpg" width="170" height="34" data-original-width="465" data-original-height="91" /></a>
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Niçin <b>Youtube, Twitter, Netflix  gibi sosyal medyalar</b>a karşı olduğumuzu anlıyor musunuz? Bu millete bu tür mecralar yakışmıyor. Bir an önce parlamentomuza getirip tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz."<br /></span>
<br /><br />
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 123%; line-height:180%;"><span style="color: #228B22;">
“2020 gerçekliği kavramamış, şaka gibi açıklamalarla Türkiye'ye vakit kaybettiriliyor.” <a href="https://twitter.com/ilkand/status/1278348367844737024" target="_blank">İlkan Dalkuç</a><br /></span></span>
<span style="font-size: 107%; line-height:240%;"><br />
Hatırlarsanız Serdar Ortaç aylar önce şöyle demişti,  ben de  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2018/11/serdar-ortactan-aforizmalar_8.html" target="_blank">burada</a>  Serdar Ortaç  başlığında yazmıştım:<br />
“<i>Sosyal medya hayatımızı mahvetti. Türk ırkını, Türk'ün karakterini bozdu. Instagram'ı hayatımıza sokan Amerika'yı görmek istemiyorum, tiksiniyorum.</i>”<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Şimdi yasa koyucunun da desteğiyle ülke topluca bu kafaya sokuluyor.<br />
"Popüler kültür"  deyip geçme!  <br /><br /></span>
<br /><span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 124%; line-height:185%;"><span style="color: #228B22;"><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiK3aLtoICx3maGvLC5cIXhOoy_8BCtXxcmrH9smOg5Ov0ZsHJJRnTBWHr66UIs1ZiK66N1fqMdApzRkeCX9sxR4m9EJlKqTrnZyTYieyUD40U46XYiLFoDPUtNuKMSDb7lVUpxOEEjL1MA/s1600/Re%25C5%259Fat+%25C3%2587al%25C4%25B1%25C5%259Flar+Twitter.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiK3aLtoICx3maGvLC5cIXhOoy_8BCtXxcmrH9smOg5Ov0ZsHJJRnTBWHr66UIs1ZiK66N1fqMdApzRkeCX9sxR4m9EJlKqTrnZyTYieyUD40U46XYiLFoDPUtNuKMSDb7lVUpxOEEjL1MA/s200/Re%25C5%259Fat+%25C3%2587al%25C4%25B1%25C5%259Flar+Twitter.jpg" width="70" height="66" data-original-width="490" data-original-height="462" /></a>
“ Siyasetin <i>'güzel'</i> yönü,  bize <i>'mutlak kötü'</i>  veya <i>'mutlak yetersiz'</i> olarak görebileceğimiz bir <i>'karşı taraf'</i> sunması. Her şeyin belirsizleştiği bir dünyada, bu mutlaklık duygusu büyük lüks. ” <a href="https://twitter.com/resatcalislar/status/1280633929939275778" target="_blank">Reşat Çalışlar</a><br /><br /></span></span>
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 125%; line-height:190%;"><span style="color: #228B22;">
“Siyasetçiyi  <i>'bunu kitlesini memnun etmek için yapıyor'</i>  veya <i>'oy için yapıyor'</i>  diye suçlamak,  romancıyı <i>'kitabını okunması için yazıyor'</i> diye suçlamaya benziyor.”  (<a href="https://twitter.com/resatcalislar/status/1282021824851775490" target="_blank">*</a>)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
“ <i>'AKP giderse ülke Almanya gibi olur'</i> düşüncesi, <i>'Almanya bizi kıskanıyor'</i>  düşüncesinden daha gerçekçi değil.<br />
Aralarındaki fark sadece şu:  Birincisi ile sosyal medyada fenomen (ama leşinden) oluyorsun,  ikincisi ile mahalle kahvesinde 'baba adam' oluyorsun.”  (<a href="https://twitter.com/resatcalislar/status/1278742566314401795" target="_blank">**</a>)<br />
<br />
“Huysuz Virjin'i esas izleyen ve seven kesim, muhafazakar kesimdi. Şimdi CHP'lilerin kült yaratmaya çalıştığına bakmayın, çok da umursamazlardı Huysuz Virjin'i.  /  Zaten bu ülkede muhafazakar bir kitlen olmadan o kadar uzun süre ekranda kalamazsın ki.”  (<a href="https://twitter.com/resatcalislar/status/1284439623117287424" target="_blank">***</a>)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
“Sanatçı cesareti,  sanata dair cesur eleştiriler yapabilmekle başlar.”<br />
(<a href="https://twitter.com/resatcalislar/status/1284419489497403392" target="_blank">Reşat Çalışlar</a>, Twitter'dan karışık alıntılar)
<br /><br /></span></span>
<span style="font-size: 107%; line-height:240%;"><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYUxjd35Iki-VPhwUD0F6IlBXL5kqbwHQBpuBj8HfZu8zZoxWGqA47t-uAHjwJ_LBmyZPP2Eu5dCKgIfftdsjQ7FudoVIDf34GGlWTivvoOEh-B2Mlha9ia4eRsUz868AQJuj5Rs87eLzm/s1600/huysuz_virjin_seyfi_dursunoglu.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYUxjd35Iki-VPhwUD0F6IlBXL5kqbwHQBpuBj8HfZu8zZoxWGqA47t-uAHjwJ_LBmyZPP2Eu5dCKgIfftdsjQ7FudoVIDf34GGlWTivvoOEh-B2Mlha9ia4eRsUz868AQJuj5Rs87eLzm/s200/huysuz_virjin_seyfi_dursunoglu.jpg" width="200" height="128" data-original-width="624" data-original-height="400" /></a></div>
Seyfi Dursunoğlu (nâm-ı diğer <i>Huysuz Virjin</i>)  17 Temmuz 2020'de  vefat etti.<br />
Kendisine son yıllarda bir nevi ekran ambargosu uygulanıyordu RTÜK tarafından;  özellikle yarattığı Huysuz Virjin  karakterine...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Büyük savaş dönemlerinde yetişmiş ve sahneyi de görmüş bir kişi olarak, hem eski kuşakların hem gençlerin hallerini / dillerini iyi bilen, emeğe ve yeteneğe çok değer veren,  sanatçı ruhlu,  efendi ve disiplinli bir kişiydi. Onu hep böyle hatırlayacağım.
<br /></span><br /><br /><br /><br />
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 125%; line-height:192%;"><span style="color: #228B22;">
“<i>ölünecek olduktan sonra yaşamın bi anlamı var mı  -varsa nedir?</i>  dünyaya gelen her insan bu soru üzerine düşünüp, kendi anlamını keşfetmeli.  ve keşfetmek bir şeylerin efendisi olmak değil, aksine ondan kurtulmaktır.”<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik_7_tZftndtVAQ_k-zsr_jzIWytfO7EHkB_bGk0LXCwCYxFxMJZZjODox8fkYLWEiYAd4ZDoB9Qvu-dlpuJIkomm6qZiRoJz_f1Z5eyz-zgVKNa9yNs40jf3i_ebvL2mPAp122vpJm7VK/s1600/Soru+%25C4%25B0%25C5%259Fareti.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik_7_tZftndtVAQ_k-zsr_jzIWytfO7EHkB_bGk0LXCwCYxFxMJZZjODox8fkYLWEiYAd4ZDoB9Qvu-dlpuJIkomm6qZiRoJz_f1Z5eyz-zgVKNa9yNs40jf3i_ebvL2mPAp122vpJm7VK/s200/Soru+%25C4%25B0%25C5%259Fareti.jpg" width="80" height="100" data-original-width="201" data-original-height="251" /></a></div>
(<a href="https://twitter.com/acheronriver1/status/1258918184129871875" target="_blank">@acheronriver1</a>  -  Twitter)<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Türk evi, eşya müzesi olmaktan kurtarılmalıdır.<br />
İyi insanlar hayırda yarışmalıdır.<br />
Az eşya ile yaşamayı öğrenmek gerekmektedir.<br />
(<a href="https://twitter.com/BergenLutfi/status/1165357068758507520" target="_blank">Lütfi Bergen</a>)<br /></span></span>
<span style="font-size: 107%; line-height:245%;"><br /><br /><br />
15 Temmuz 2016 darbe girişimine katılanlardan pişman olanların affedilmesine yönelik açıklamalarda bulunan <b>Türk Tarih Kurumu Başkanı</b>  Ahmet Yaramış,  eleştirilerin odağı olunca: <br />
"<i>Cumhurbaşkanı isterse istifa ederim,  kendim istifa edersem saygısızlık olur</i>"  dedi.<br />
<br />
Vatandaşı olmasan komik ülke aslında!<br />
Twitter'da birisi şöyle yazmıştı:<br /></span>
<br /><span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 125%; line-height:192%;"><span style="color: #228B22;">
“İçine tükürülmedik kurum bırakmadılar. İnanılmaz bir hasar. Türkiye'nin bunları onarması cidden vakit ve efor gerektirecek.”<br />
---<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
“Bu ülke çok kriz gördü, çok zor durumlara düştü ama bakın bu iktidarın yaşatacağı krizin boyutu görülmedik seviyede olacak. Birdenbire bir obrukla karşı karşıya kalacağız.” (<a href="https://twitter.com/leventucku/status/1289503632459567104" target="_blank">Panait I.</a>)
<br /></span></span>
<br /><br /><hr size=1 color="green" width=80%><br /><br /><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:250%;"><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s1600/can+ile+canan1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 2.5em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s200/can+ile+canan1.jpg" width="200" height="42" data-original-width="293" data-original-height="61" /></a></div>
"HER ŞEYİ YALNIZ BEN BİLİRİM" diyen insanlardan çok sıkıldım.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Temmuz'da dış kapının mandalı birisiyle annemin ev hali hakkında tartıştık.  Her şeyi bilir bu  "ÇOK BİLMİŞ"ler.  İnsaf yahu!<br />
<br />Yıldım artık.  Acaba diyorum sabırlı, alttan alan birini görünce insanlar azıtıyor mu nedir?<br />
Hiçbir tecrübeleri olmamasına rağmen senin mesleğini senden iyi bilirler, aileni senden iyi bilirler,  her şeyi yalnız onlar bilirler...<br />N'oluyor yahu!<br />
<br /><br />
Okuduğunu/Duyduğunu anlamayan, kendi hayal dünyasındaki kurgular üzerinden karşıdakini yargılayan kavgacı tiplerden bıktım. İkide birde bunu burada yazdığım için kendimden de bıktım.<br />
<br />
Türkiye'de zorunlu eğitim  12 yıl olsa ne 22 yıl olsa ne?<br />
İnsanlar okuduğunu ve duyduğunu anlayamıyor, en temel beraber yaşam kurallarını iplemiyor.<br />
Laf ola,  beri gele!<br />
<br />İnsanların hep şevkini kırmaya çalışan insanlardaki motivasyon kimsede yok! Gerçekten sinirlerin çelik gibi olması gereken bir zamandayız. Aksi delilik sınırlarında dansa girer.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<span style="color: #228B22;">"İnsanların birbirlerinden, sistemden ve sistemin insandan beklentilerinin bu kadar yükseldiği bir çağda ne NORMAL ne eski bakış açılarıyla yaşamak mümkün artık."<br />
--<br /><br /><br />
“Büyük lokma ye, büyük laf söyleme.”<br /></span>
Temmuz olaylarından çıkardığım şahsi hayat dersim buydu. Hani verecek aklım pek yok;  olanla da verebileceğim ender uyarı budur.  Şakasına bile mesafeli olmak hayırlı.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Birkaç şey daha...<br />
1) Bizim ailedeki çocuk sayısının da artmasıyla bir şeyi daha iyi gözlemlemekteyim:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İnsanlar önce çocuğun neredeyse HER dediğini yapıyor, bu şekle alıştırdıktan sonra da "Bizim çocuk şöyle böyle" diye ahlanıp vahlanıyor.<br />
Her dediği yapılmış, azıcık ağlayınca her dileğinin emir telakki edildiğinin farkında olan çocuklarda ne "değer - kıymet bilmek" gelişiyor, ne tatmin olmayı biliyorlar. Dinmeyen istekleri, tatminsiz ruhları içerisinde, geleceğin  büyük (depresif) bencilleri  olarak yetişiyorlar.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Çok farklı  <b>"çocuk"</b>  konusuna bakışlarımız batı toplumları ile...<br />
(Anlatınca anlaşılamayacak kadar derin uçurumlar ve hatalar söz konusu. Biz ise hep Batı'nın hatalarını sıralayıp kendimizi hiç tartmıyoruz.)
<br /><br />
2) İş verenlerin anlamlı bir kısmı artık çalışan değil  "köle"  arıyor.<br />
En fazla asgari ücret karşılığı kölelik.  Arzı da talebi de var bu yeni halin. <br />
"Üniversite mezunlarını asgari ücrete nasıl it gibi çalıştırıyoruz keh keh"  muhabbeti yapanlar var gerçekten.<br /><br /></span>
<hr size=1 color="green" width=80%><br /><br />
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 124%; line-height:195%;"><span style="color: #228B22;"><br />
“Ruhsal mesafeyi koymayı başarabilseydi insan kafası hiç bozulmazdı.”  <a href="https://twitter.com/YildizzTilbee/status/1284794346039136256" target="_blank">Yıldız Tilbe</a><br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
“Evde kilolarca patatesiniz varsa gidip patates alır mısınız? Almazsınız. Peki ülkede/dünyada bunca kimsesiz, sevgiye şefkate muhtaç öksüz yetim çocuk evlat edinilmeye hasretken insanlar neden yeni çocuklar yaparlar? Hadi bir iki tane kendinden olsun isteyip yaptın,  3. 4. neden?”</span></span> <span style="font-size: 107%; line-height:250%;">demiş biri Twitter'da.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İçgüdülerinin peşinde hiç sorgulamadan yaşayan büyük yığınlar var. “<span style="color: #228B22;">Sorgulamayan insanda merhamet ve empati de yoktur.”</span><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bizde (yüksek) eğitim bu anlamda kişilere pek bir şey katmıyor. Daha üniversite biter bitmez epey arkadaşımızın evlenip hamile kaldığını görünce kendimi acayip hissetmiştim mesela; onlar kendileriyle çok barışıkmış meğerse..  Ben öyle olamadım.  Kendim çocuk gibiyim zaten.
<br /></span><br />
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 124%; line-height:195%;"><span style="color: #228B22;">
“İnsanların çoğu hayat ve varoluş hakkında bir kez bile düşünmeden sorgulamadan gidiyor dünyadan. Yarışa gecikiyormuşlar gibi koştura koştura gerçekten isteyip istemediklerini bir an bile oturup düşünmedikleri bir sıralamaya çentikler atarak yaşamak zorunda hissediyorlar.”<br />
(<a href="https://twitter.com/PawRights_/status/1283437775300243458" target="_blank">@PawRights_</a>,  Twitter)<br /></span></span>
<span style="font-size: 107%; line-height:250%;"><br /><br /><br />
Hacettepe'de psikiyatristlerden oluşan bir arkadaş grubum vardı. Onlardan duyduklarımdan sonra  psikiyatriste gidilmemesi gerektiği gibi bir önyargım oluşmuştu. Senin aşamadığın derdin, bir başkasının arkadaş sohbetine meze oluyor.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
--<br /><br />
Ve AYASOFYA tartışmaları, insan kurbanları, cinayetler, kadın cinayetleri derken bu ay da bitti. Unutmazsam bir ara  <b>"insan kurbanları"</b>na ayrıca değineyim.<br />
<br /></span></div>
<br /><span style="font-size: 90%;">
15 Temmuz 2016,  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/search/label/psikiyatrist">psikiyatrist</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/RT%C3%9CK">RTÜK</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/YouTube">YouTube</a>,</span>
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-67737928294089266082020-06-30T18:28:00.002+03:002020-07-06T02:39:46.350+03:00 Haziran ve Ben, bir de  Corona...<br /><div align="justify">
<span style="font-family: arial; font-size: 125%; color: #888855;"><b>Haziran Günlüğü</b></span><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s1600/can+ile+canan1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 2.5em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrg2YpwyVQ1JsXMMWI-0uWSz5GLXbcwTZtRguSo3BTHEfVrrXx_90AYwKtytPpzKARA9VswnDuQlPMn5Rk0b0l-X7xrlJ4O4DQ8CoGioDwDNDgxU4mLRJURymk_qtTeG1gr7kdmLMd3fI1/s200/can+ile+canan1.jpg" width="200" height="42" data-original-width="293" data-original-height="61" /></a></div>
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 122%; line-height:175%;"><span style="color: #228B22;">
"Yorgunluktan ve stresten ölüyorum. Sevgi kırıntıları içinse minnettarım."<br /></span></span>
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 122%; line-height:180%;"><span style="color: #228B22;"><br />
"Hep yarım olmak...<br />
Ya çok erken  ya çok geç kalmışların sendromu."<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
"Çok geciken veya zamansız gelen şeyler çok yoruyor."<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
"Hayat hikayemin kısa özeti: Ya tavşan ya kaplumbağayım. Buyum. Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim."<br />
<br /></span></span>
<hr size=1 color="green" width=90%><br />
<br />
<br /><span style="font-size: 107%; line-height:240%;">
Corona bize aşırı pimpirikli ve "her şeyi yalnız ben birilim" diyenlerle yeni çağda yürüyemeyeceğimizi gösterdi.  Kalp krizi geçireni umursamayan kitle,  "sosyal mesafe"  diye kastıran teyze için hizaya geçti. Geçen gün metroda yaşadığım bir olaydı:<br />
<br />
Mecburi sebeplerden ötürü uzun zaman sonra ilk kez metroyu kullandım. İnanılmaz kalabalıktı.  Çok şaşırdım,  zira okulların açık olduğu normal kış döneminde bile olmadığı kadar kalabalıktı araçlar. İnanılmaz yorgundum ve saatlerdir dışarıda ayakta olduğumdan sıcaktan bayılmak üzereydim.  Neyse ki 1 boş yer gördüm,  sevinerek oturdum ki yanımdaki yaşlı teyze elindeki bastonu yere vurarak  "SOSYAL MESAFE KIZIM, LÜTFEN SAYGILI OLALIM!" dedi;  kalktım.<br />
Benden az sonra teyzenin yanına izbandut (yarma) gibi bir adam oturdu,  teyze bir şey diyemedi.  Söyleyeceklerim bu kadar.<br />
<br /></span><p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size: 107%; line-height:245%;">
"Bu kadar"  dedim ama...<br />
Ben bir kalp hastası olarak artık bu Corona teröründen çok darlandım.  Ağzına kadar dolu, inanılmaz kalabalık bir metroya kendi rızanla biniyorsun; ve biner binmez çevrendeki herkesi  "SOSYAL MESAFE!"  diye hizaya çekiyorsun, olmazsa kavga çıkarıyorsun.<br />
İçeride adım atacak yer yok, kadın  "mesafe"  diyor!<br />
<br />
Problem, sorun kaynağı, aşırı hassasiyet ayağına gerginlik jeneratörü insanlardan bıktım.  Normal ve sıradan insan arıyorum. Kaprissiz ve eziksiz olsun lütfen.<br />
Mevcut şartlarda evliliklerin de, arkadaşlıların da fazla sürmemesi ve sallanması şaşırtıcı değil.<br /><br /></span>
<hr size=1 color="green" width=90%><br /><br />
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 122%; line-height:185%;"><span style="color: #2874A6;"><br />
      “Dünya gözümüzün önünde daha önce hiçbir nesilin tanık olmadığı bir hızla değişiyor. Buna tanık olmak, son hızda çalışan çamaşır makinesinin içinde olmak gibi hissettiriyor.”<br />
<a href="https://twitter.com/PawRights_/status/1276406333647007745" target="_blank">Paw hanım.  Pati Hakları</a><br />
<br />
     “İnsanlara bir problemimizi açınca ve istediğimiz tepkileri alamayınca kızıyoruz; çünkü gerçekten anlamıyorlar. Kendi tecrübesi farklıdır  ya da empati yeteneği yoktur  ya da meselesi sen değilsindir. O yüzden konuyu açmayacaksın.  İçine atacaksın, anlatmayacaksın.”<br />
(@coffeebreeaak  -  Twitter)<br />
</span></span>
<br />
<br />
<br />
</div>
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-59190265435638408192020-06-21T00:28:00.000+03:002020-06-21T12:44:45.408+03:00 Şehir  ve  Köpekler<p style="line-height:40%"> </p>
<div align="justify"><span style="font-family: arial;font-size:130%; line-height:195%;" >
Çok değil, daha birkaç hafta önce Urfa Viranşehir'de köpekler altı çocuğu parçalamış, ağır yaralanan çocuklardan ikisi kısa sürede ölmüştü.  Ölenlerden birisi yaklaşık 1,5 yaşında (evet, bir buçuk yaş) idi. Ne yapmış olabilir emeklemekten iki ayak üzerinde durma evresine henüz yeni geçmiş bir bebek sokak köpeklerine?<br />
Bir gazetenin haberine göre ölen diğer çocuk 2, saldırıya uğrayan çocukların kalanı ise 5 yaşlarındaydılar. Bir tane de ayırmaya gelip kendisi de saldırıya uğrayan 13 yaşında bir erkek çocuk vardı.<br />
<br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-6BSTc3-g-pKTmY6syoJJkZFplh56Toccu7KSusDFD2OxkaB90TsXZ1n9FQwmjvKehUiu_Joc3PJsK85rWkwwJC6h-lJadb7UGfEXAsxN3iTvIMbT9HmxaL-83iAaRKbDQKHdJ-VF8yl6/s1600/kopek_surusu_sokak_kopekleri.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-6BSTc3-g-pKTmY6syoJJkZFplh56Toccu7KSusDFD2OxkaB90TsXZ1n9FQwmjvKehUiu_Joc3PJsK85rWkwwJC6h-lJadb7UGfEXAsxN3iTvIMbT9HmxaL-83iAaRKbDQKHdJ-VF8yl6/s320/kopek_surusu_sokak_kopekleri.jpg" width="335" height="145" data-original-width="700" data-original-height="323" /></a></div><br />
<span style="font-family: arial;font-size:130%; line-height:200%;" >
Eminim ki kafasını kuma gömüp kendi yalanlarıyla yaşamak isteyenlere vız gelip tırıs gidecektir; ancak bir kez daha belirtmekte fayda var ki medeni memleketlerde sokakta başıboş ve sahipsiz köpek olmaz. Israrla buna mukavemet gösterenler, kendileri medeni ortamları terk edip hayvan barınağında yaşayabilirler; tercih meselesi... Her olayda ısrarla mantık aramak isteyen ve "Köpek durduk yere niye saldırdı ki acaba?" diyenlerin sorularının cevabı "işeyerek işaretlediği alanda çocuğun oyun oynaması" gibi de çıkabilir.
<br /><br /><br />
Gelelim kendi yaşadığım çevredeki soruna...<br />
Efendim, bizim evin tam karşısında bir park alanı var. Gece olunca köpek sürülerinin buluşma alanı adeta. Sabaha kadar havlama, dalaşma, ulumaları bitmiyor;  üstüne bir de (eskiden park alanı içerisinde olup sonradan hokus pokusla planlar değiştirilerek yapılmış) camiden yükselen ezan sesi ekleniyor.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Her zaman dediğim gibi,  Allah bu ülkede hasta bakanlara ve vardiyalı çalışan insanlara sabır versin. Gürültü ne gündüz ne gece bitmiyor bu memlekette!
Hele bir de geceyarısı evinize dönerken yolda karşınıza çıktığını düşünün bu kızgın köpek sürülerinin.<br />
(Zaten karşılarına çıkan her kedi yavrusunu boğazlıyor bunlar, o da ayrı bir hüzün.  Oysa ne kadar da güzel YouTube'daki aynı evde yaşayan kedi ile köpek arası arkadaşlık görüntüleri...  Barış ne güzel şey!)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Ama artık herkes o kadar ciks oldu ki, bu konular açıldığında öyle yorumlar yapılmakta ki, sanki herkesin şahsi <i>jeep</i>'i var ve hemen evinin önüne aracını park edebiliyor. Veya herkes sitede yaşıyor gibi tuzukuru yorumlar yapılıyor. Bireyler anca kendi çevresinde gördüğünü deneyimliyor;  ama kendi koşulları ve hikayesi üzerinden herkesin hayatını bağlayıcı yorumlar yapma hakkını kendinde görüyor.  Şartlar ve çevre koşullarına göre hiç bir esnekliğe yer bırakmıyor.
<br /><br /><br /></span>
<span style="font-family: arial;font-size:130%; line-height:207%;" >
Sonra o sokaktaki köpeklerin de bir canı var.  Bunlar aç mı mesela?<br />
Ben bir kere yiyecek vermek için yaklaştım fakat asabiler, doğal olarak. Hayvan için de acıklı. Bu kadar fazla sayıda hayvanı günümüzün kapalı çöp sistemli mahallelerinin besleyebilmesi zor. Özellikle de bir heves uğruna alınıp birkaç aya sokağa atılan köpeklerin durumu içler acısı! İstanbul'a her gidişimde  türlü dış görünüş ve renkte,  çok güzel cins köpeklerin sürüler halinde sokaklarda gezdiğini görüyorum. (Büyük tehlike!)<br />
Az dikkat kesilince; en az birinin ayağı sakat (muhtemelen araba çarpmış),  diğeri çok mutsuz (terk edilmiş sahibi tarafından) ... "Yazlık bölgeler"  derseniz aynı. Lütfen heves için bir cana kıymayın. Besleyemeyeceğiniz,  bakamayacağınız hayvanı satın almayın. <br />En azından önceden iyi düşünün.  Bazı insanların sandığı gibi, köpek sürekli balkonda beslenebilecek bir hayvan değildir. Bir süs eşyası, bir biblo değildir. Çocuğunuzla bunun sorumluluklarını konuşarak,  iş bölümü ile konuya yaklaşın.
<br /><br />
Ne var ki daha yapıcı yaklaşımlar sergileneceğine;  bazı çevrelerde ciddi sorun halini alan, açlıktan saldırganlaşabilen;  üstelik sokakta başıboş kimbilir neler yaşayan hayvanlara  "sokaklarda kalsınlar"  denerek iyilik yapıldığı sanılıyor.<br />
<br />
Bu noktada hemen kendi görüşümü söyleyeyim: <br />
Ben insan türünün gezegendeki varlığını ve üstünlüğünü önceliyorum. Evet, önce bizim güvenliğimiz. Evet, biz hayvanlardan üstünüz; onları boyunduruğumuz altına alıyoruz.  Bununla birlikte, bir canlının diğerine olan üstünlüğü ona pislik gibi davranma hakkını vermez.  O da bir  CAN.  Sorumluluğumuz var,  maddi-manevi...  Buna çevre ve doğa da girer,  vicdan,  iman ve sevgi kanunu da...<br />
Ve sorunlar kulağının üstüne yatıp uyuyarak ya da yok sayarak çözülmez.<br />
Büyük şehirler ve bazı sahil kasabalarında sokak köpekleri sorunu diye bir şey var. Buna karşı ne yapılacak,  ne yapılabilir?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(Şehir ve başıboş köpekler konusuna  "<a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2019/04/kadnlar-neden-cldrd-4_30.html" target="_blank">Kadınlar Neden Çıldırdı?</a>"  yazımda da değinmiştim,  çeşitli yorumlar da gelmişti o yazıya. Burada daha fazla devam etmeyi düşünmüyorum.)
<br /><br /><br />
<div style="text-align: right;">Gelelim yurt dışındaki uygulamalara.<br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj94kPsVfjBAqjuTAkrA079E4StshUTSIo9Dlbb3BrZObtVZzjT-wn0iI28o22YIsT5elJGQcM7A3DaRQXU3AIH56DTheXwyiVXvk4tgM3bR_MPnMoIeZlhVXQuHx8mo2zA7_6hyphenhyphenweK8qWf/s1600-h/K%C3%B6pek.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5294837375423020162" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj94kPsVfjBAqjuTAkrA079E4StshUTSIo9Dlbb3BrZObtVZzjT-wn0iI28o22YIsT5elJGQcM7A3DaRQXU3AIH56DTheXwyiVXvk4tgM3bR_MPnMoIeZlhVXQuHx8mo2zA7_6hyphenhyphenweK8qWf/s200/K%C3%B6pek.jpg" style="height: 128px; margin: 0pt 0pt 10px 10px; width: 160px;" /></a>
Bildiğim kadarıyla, Avrupa'daki çoğu ülkede sokak köpekleri toplanıp kısırlaştırılır ve barınaklara gönderilir.
Amerika'da ise, (eyaletlere göre süre değişebilir) barınağa getirilmiş köpeğe 2-3 hafta süre tanınır;  eğer bu zaman zarfında sahiplenen çıkmazsa hayvan uyutulur. Ancak gönüllü bağış desteğiyle işleyen ve mama vb yardımı alan barınaklar sokaktan toplanmış böyle hayvanlara bakabilir. Onun da raporunu veriyorlar bağışçılarına. O nedenle Amerika'daki hayvanseverler sıklıkla sosyal medya hesaplarında hayvan fotolarını ve bilgilerini paylaşırlar,  "Lütfen bu tüylü dostumuz için son hafta"  gibi notlarla...
<br /><br />
Yani bizim gibi "sokaklarda kalsınlar" denen bir yer yok,  kısırlaştırılmamış hayvanların hele.<br />
<br />
Bir diğer sorunumuz da,  maalesef barınaklar Allahlık bizde.<br />
Hiç gittiniz mi bir barınağa bilmiyorum ama, ben köpek almayı düşünüp barınaktan almaları tavsiyesi verdiğim kim varsa  onlardan hep şunu duyuyorum:<br />
_Barınağa gittik.  Bize sahiplenilebilecek köpekler sadece şunlar dediler, üç tane uyuz köpek çıkardılar, onları da biz istemedik.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Koskoca barınaklarda, hayvan sahiplenmek isteyenin karşısına üç ila beş hayvan çıkarmak nedir?<br />
Gösterin hepsini,  bu nasıl bir saçmalıktır!,  diyen yok.<br />
Hem vermiyorlar  hem de beslemiyor  veya  öldürüyorlar.<br />
Köpek ve evcil hayvan sevmeyen ne kadar insan varsa barınak ve hayvan bakım işlerinde memur-yönetici olmuş gibi zaten...<br /><br /></span>
<br />
<span style="font-family: arial;font-size:130%; line-height:210%;" ><br />
Türkiye'de kedi-köpek sahibi olup apartmanda evcil hayvan besleyen insanların sorunlarına değinelim biraz da...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bakın, ben size kendimden bir örnek vereyim önce.  Yaşanmış ve gerçektir:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsXRyk0NpGnDCo9Ipi4Mirqfn3SUkWnmL30Yx9Ew9FMEnmBgvwUsXbcv3s_-DA4UpyaptaY6A9zy4_M6KxUuRH_rg2WMIGDEqIige139re_RgZx7RmFYqzITBuR4fppagU8YDpuSiDSIE1/s1600/100_0376.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsXRyk0NpGnDCo9Ipi4Mirqfn3SUkWnmL30Yx9Ew9FMEnmBgvwUsXbcv3s_-DA4UpyaptaY6A9zy4_M6KxUuRH_rg2WMIGDEqIige139re_RgZx7RmFYqzITBuR4fppagU8YDpuSiDSIE1/s200/100_0376.JPG" width="200" height="149" data-original-width="1600" data-original-height="1188" /></a></div>
Hiç öyle evde hayvanmış, kedi köpekmiş işim olmazken; bir hamile Ankara kedisi gelip bizim çatıda yavrulamış. Sanırım ya diğer yavruları ölü doğdu, ya da yine köpekler yedi, bilmiyorum, bir tek yavru vardı bizim çatıda.</span>
<span style="font-family: arial;font-size:130%; line-height:215%;" ><br />Defalarca apartmandakiler ikisini sokağa atmalarına rağmen;  anne kedi dış kapı açılır açılmaz ağzında taşıdığı yavrusuyla ok gibi fırlayıp asansörden evvel en üst kata ve çatı önüne çıkmış oluyordu. Sonunda apartmandaki yaşlı bir büyüğümüz dedi ki  "Hayvanın yuvasını bozanın yuvası bozulurmuş,  bırakalım yavru büyüyene kadar burada kalsınlar."
<br /><br />
İşte o evrede bir bağ oluştu ilk kez bir hayvanla aramda. Tarif edilemeyecek bir şey.<br />
Sonunda yavruya ben bakayım demiştim,  aşılarını yaptırıp evimize aldım.  Sadece kendi odam  ve  balkonda duruyordu,  sadece bu.  Hiç dışarı çıkmıyor yani.<br />
Komşular derhal  "melek girmez"  lobisi kurdu. Ben yaşadıklarımı biliyorum.  Ne sevgisiz ne soğuk, domuz gibi insanlarla çevriliymişiz meğer!<br />
<p style="line-height:40%"> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhh4SZcZnsKeE7iKTxQJYTdFe5pbCrqiy1ErFC7cgGimLw_1lpd4OdqtP4npA2DDmV_fedKtah6Mxw_VOrclCH2erJze9wXzo7rvM5n_rJvzWM7P2dOne5y9IrIw4KpGAF_t0JiDKv-6Mtf/s1600/Resim+060b.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhh4SZcZnsKeE7iKTxQJYTdFe5pbCrqiy1ErFC7cgGimLw_1lpd4OdqtP4npA2DDmV_fedKtah6Mxw_VOrclCH2erJze9wXzo7rvM5n_rJvzWM7P2dOne5y9IrIw4KpGAF_t0JiDKv-6Mtf/s200/Resim+060b.jpg" width="200" height="131" data-original-width="600" data-original-height="392" /></a></div>
Sonunda evde olmadığım bir günün ertesinde geri döndüğümde kedim yoktu. Aşırı yağmurların ve sellerin olduğu bir zamandı. Annem "Kedin gitti" dedi.  Hepsi bu kadar.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İlk yıl onu sıklıkla rüyalarımda görürdüm.  Beş yıldan fazla oldu, hâlâ özlüyorum kedimi.  Bu acı benim için bir çeşit terbiye de oldu. Evlat acısını,  can sahibi olmanın getirdiği sorumluluğu ve özgürlüğün değerini anladım. Kapıyı çekip çıkabilme ve ayakta durabilme gücüne sahip olmanın kıymetini anladım.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Odasından ve balkondan dışarı çıkmayan bir kediye ve sahibine yapılanları düşününce...<br />
Köpek sahibi olanlara bu lobinin yapacaklarını düşünemiyorum bile!
<br /><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY1PG1tSihYaTgnsXqrV97cCBgmpmUyNss3gsvvzdzP05aRqROuu46aInGslAtq2YIVDjoRBcml0FFeQ_mw5qkuyk-cJGhKeKuVgOjqysMyhmqAGb3dANphVNQH52J94l8ZuV39dbgwBOd/s1600/IMG-20170412-WA0000b.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY1PG1tSihYaTgnsXqrV97cCBgmpmUyNss3gsvvzdzP05aRqROuu46aInGslAtq2YIVDjoRBcml0FFeQ_mw5qkuyk-cJGhKeKuVgOjqysMyhmqAGb3dANphVNQH52J94l8ZuV39dbgwBOd/s200/IMG-20170412-WA0000b.jpg" width="200" height="200" data-original-width="500" data-original-height="500" /></a></div>
Ki bizim küçük yeğenlerin isteğiyle onların evine sevimli mi sevimli, arkadaş canlısı bir köpek alındığında, senede bir kere bize gelişlerinde dahi ;çevredekilerin rahatsız olmuş bakışları, laf sokuşları,  "Melek girmez"leri...<br /></span>
<br /><span style="font-family: arial;font-size:130%; line-height:220%;" >
Sevgi dolu küçücük çocuklara söylenen sözler ve o bakışları yürek kaldırmaz.  İyi ki bizim yeğenler çok hassas çocuklar değildi.  Zaten  "<a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2018/02/hassasiyet-mi-uzak-olsun.html" target="_blank">Hassasiyet mi?  Aman uzak olsun!</a>"  yazımda da demiştim;  hassas insanlar için bu dünya bir zulüm,  diğer hassaslar bile sizi yıkmak üzere işlerken üstelik...  Hele bizim gibi,  incelik ve nezaketlere önem verilmeyen,  "höt - zöt"  dilini konuşan kalabalıklara sahip bir toplumda...<br />
<br />
Üstelik kimse de demiyor ki biz saraydan gelmedik, eskiden büyüklerimiz ahşap evlerindeki fareleri yakalasın diye kedi besler, neredeyse her evin kedisi olurmuş;  köylerde hayvanları olanlar köpek beslermiş,  halen daha Anadolu'da ahırın üstündeki katta yaşanılan evler var. Bazen haberlerde de çıkar hatta, düğün-dernek olunca eve aşırı yığılma olmuş, kalabalık ahali alttaki ahırda bulunan hayvanların üstüne düşmüş! <br />
Şimdi bu insanların kıldığı namazlar mı kabul değil, dualar mı Allah'a ulaşamıyor,  melek / Azrail yazılı izin belgesi mi istiyor,  nedir?<br />
Diyanet ortaya attı böyle bir kıtır, atılan taşın arkasından kuyu başına üşüşen kalabalıklar  ve  şimdi çıkarabilene aşk olsun!
<br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
İstemeyen bakmasın kardeşim, zorunluluk ve zorlama yok. <br />
Peki bakanı niye delirtiyorsunuz?  SİZE NE!!! <br />
İnsan olmak bu kadar zor mu? İlla dırdır etmeden, başkalarının yaşam enerjisini sömürmeden yaşayıp gidemiyor musunuz siz?<br />
<br /></span></div>
<br />
<span style="font-size: 90%;"><a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/acı">acı</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/anne">anne</a>,
 <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/kibir">kibir</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/YouTube">YouTube</a>,</span> canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-52245729886209580232020-05-03T00:15:00.008+03:002022-01-04T15:17:55.970+03:00 Hristiyan ve Azınlık alerjisi<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG6afLAP7ACwX4jIWiS9x5Q3QUza93NElsHqPtXrw6E2ibQ-au7Hi9NxnpNFmq0Z1z0NBHn4xxoHnH9fUxlesFFnXlB39vCfr1dB3kHgg1cDBO7BcCllGQuarQJ8wlNl5GFBDUKy6ibjE9/s1600/crazy.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 15px; cursor:pointer; cursor:hand; width: 113px; height: 120px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiG6afLAP7ACwX4jIWiS9x5Q3QUza93NElsHqPtXrw6E2ibQ-au7Hi9NxnpNFmq0Z1z0NBHn4xxoHnH9fUxlesFFnXlB39vCfr1dB3kHgg1cDBO7BcCllGQuarQJ8wlNl5GFBDUKy6ibjE9/s320/crazy.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5528484217182971602"></a>
<div align="justify"><span style="font-size:110%; line-height:220%">
Türkiye'de büyük bir HAÇ ve Hristiyan nefreti var. Ne kadar ilginç ki bir zamanlar Hristiyanlığın doğduğu bu topraklar, hem doğuşunda hem de son yüzyıllarda en büyük Hristiyan katliamlarına sahne oldu. Hâlâ daha kan görmek isteyenler olmalı ki, şu ibret dolu Korona virüs salgın dönemlerinde dahi,  rahat-sıcak-sağlıkla evlerinde otururken bile, mevcut boş zamanlarında Hristiyanlara karşı nefret söylemi ve durmadan parmakla gösterme, parmak sallama ve tehdit dolu paylaşımlar yapmayı ihmal etmeyenler var. Hristiyan mezarlıklarına saldıran vandallar var.<br />
<br /></span><span style="font-size: 110%; line-height:235%;">
Aslında hiçbir bilgi sahibi olmadığı İnciller konusunda ve <i>"İznik Konsili"</i> gibi çetrefilli konularda paragraflarca baştan aşağı yanlış bilgilerle dolu paylaşımlar yapanları hadi bir kenara koyduk diyelim. Neymiş, "<i>Türkiye'deki seküler politikalar insanları Hristiyan yapıyor</i>"muş! Geçenlerde Facebook'ta biri yumurtlamıştı bunu.<br />
<br />
Seküler normlarda yaşamak isteyen kişilerin Hinduizm, Yoga, spiritüelizm, ruhçuluk, ateizm, deizm gibi akımlara kaydığı söylense hadi gene bir gerçeklik noktası olur. Ama seküler kişi Hristiyan olmaz, olamaz. Hayatını Tanrı'nın kurallarına ve bakış açısına göre şekillendirmek istemeyen bir kimsenin İbrânî dinlerle işi olmaz zaten. Saçma sapan hiçbir şey bilmeden oturduğu yerden kin ve nefret pompalayanlar var. İrinleri hiç bitmiyor, kendi kendini hep rejenere ederek pislik oluşturmaya devam ediyor. Bu sebeple karşılıklı düşmanlıklar ve hizipler hiç bitmiyor.  Yani demem o ki, azınlıklar arasında hizipçilik yapan ve nifak tohumları eken bazıları var eyvallah, ama bizim de ellerimiz  (ve yolumuz)  çok temiz değil.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Bendeniz farklı görüşlerden kişileri okuyup takip etmeyi sevdiğimden ve bundan istifade ettiğimden, yıllar boyu sosyal medya hesaplarımda bir dolu görüşü severek takip ettim. Ancak ırkçılık yapanları; durmadan belli bir din, mezhep, ırk, millet, dile karşı fitne-fesat tohumları ekenleri artık siliyorum.  İmkanım ve gücüm buraya kadar.  Ben sadece yazabilirim.<br />
</span><br /><br />
<hr width=90%;><br /><br /><br />
<span style="font-size: 103%; line-height:240%;">
* "HAÇ ve Hristiyan nefreti" dedim ama aslında neredeyse tüm azınlıklara karşı ölümcül bir nefret var burada. En çok da alçakgönüllüğe karşı derin bir nefret var.  Nazik, temkinli ve alçakgönüllü olmak korkaklık addedilir mesela.
<br /><br />
* "Hristiyanlığın doğduğu bu topraklar" dedim. Oysa elbette Hristiyanlık, İsa'nın yaşadığı eski İsrail topraklarında (ve bu anlamda Kudüs'te / Yaruşalim'de) doğdu. Ancak gerçek anlamda yayılması ve ilk kiliselerin kurulması Anadolu topraklarında olmuştur.  İncil Vahiy bölümünde adı geçen  ilk kurulan  7 kilisenin tamamı  bugünkü Türkiye topraklarında.
<br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
* <i>Tarih tekerrürden ibarettir</i>  diye boşuna dememişler. Bir zamanlar Roma'da insanlar İsa inancını benimsedikleri için arenalarda aslanların önüne atılıyor,  veya topluca yakılıyorlardı.  Türkler  Bizans'ı yıkınca Roma ruhunu mu aldılar nedir,  onlar da aynı misyonu benimsemişler adım adım.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Böylece yakarak-yıkarak bile inancından dönmeyen insanların diyarında, bugün sayıları "tek-tük"e düşmüş iken dahi  bundan bile nem kapan hasta ruhlar var ki demek;  evinde oturduğu normal bir günde, şu anda bölgemizi ve dünyayı çevreleyen nice mesele varken hem de, gene dön-dolaş Hristiyan ve azınlık nefreti pompalanıyor. Bazıları gerçekten hiç akıllanmıyor. Bunlar asla düzelmeyecek. Sükût-u hayâl!
<br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
* Önüme sosyal medyada şöyle bir <a href="https://youtu.be/KEPFppsnPAw" target="_blank">video</a> düştü: Yahudi bir araştırmacı, Osmanlı İmparatorluğu son dönemlerindeki Hristiyan katliamları üzerine bir çalışma yapmış.  Nedir diye biraz tarama yaptım,  içerisinde şöyle bir bölüm geçiyor kitabın:<br /></span>
<span style="font-size: 102%; line-height:190%;"><br>
"<i>Turkish troops accompanied by an enraged Muslim mob attacked an Armenian cathedral in the city and opened fire on the worshippers, shouting that now Jesus could prove that he was a greater prophet than Mohammed. Afterward, they set the church ablaze. Some of the worshippers managed to escape via the roof; others were taken out as corpses, in bags filled with bones and ashes.</i>" (Benny Morris)<br /></span>
<br />
<span style="font-size: 103%; line-height:240%;">
Yani özetle diyor ki,  öfkeli Müslüman güruh eşliğindeki Türk birlikleri şehirdeki bir Ermeni ibadethanesine saldırmış ve içeridekilere ateş açmış. “İsa Muhammed'den daha büyük bir peygamber olduğunu kanıtlasın bakalım şimdi!”  demişler...<br />
Euzubillah!  Zebaniler her yerde.<br /><br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p><span style="font-size: 103%; line-height:245%;">
* Son zamanlarda insanları uzun vadede dinden ve Tanrı'dan soğutup seküler bir toplum yaratma adına, kitleleri dini tanrısal şeylerden tiksindirmek için ciddi ciddi büyük bir  (gizli) kampanya  yürütülüyor bence.<br /> Hani şöyle bir mantık vardır ya:  "Bir şeyi yok etmek istiyorsan onu kötü savun.  (Veya aşırılaştır.)" <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İşte bu aşırılaştırmalar ve mide bulandırıcı savunmalar ile insanlar İslâm'dan nefret ettiriliyor. Benden söylemesi.  Yazının başındaki sosyal medya paylaşımını yapan insan evladı mesela... Eminim ki o kendisini milliyetçi ve faydalı bir düşünsel faaliyet içerisinde sanıyor.  Onun gibiler bu mikroplukta elbette devam edecekler;  aynı diğer mikropların durmadan en iyi bildikleri mikropluğa devam etmesi gibi.<br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYKPYAuEv6ZbhTc1MV32aHZasGjb6nggSkhiRsuRin2H71Yg8llcQo1CZ8rpJaBoUKPARCk6Z8ehDwdScc46n0Bk5u1OUOsBz1DQqime8ngylHLZDSxbCTvlux02AUxbzizflrRxKdDkvb/s1600/Ismet+Ozel.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYKPYAuEv6ZbhTc1MV32aHZasGjb6nggSkhiRsuRin2H71Yg8llcQo1CZ8rpJaBoUKPARCk6Z8ehDwdScc46n0Bk5u1OUOsBz1DQqime8ngylHLZDSxbCTvlux02AUxbzizflrRxKdDkvb/s200/Ismet+Ozel.jpg" width="63" height="100" data-original-width="150" data-original-height="240" /></a>
Bu noktada  Şair <b>İsmet Özel</b>'i anmadan olmaz. Benim de görüşlerinden istifade ettiğim, dil becerisi çok iyi olup bazı önemli sorular da soran bu narsist hazret, kendi arzusu için dünyayı yakabilen biri olduğundan namzet, coğrafyayı atomlarına kadar ayrıştıracak ruhi arkaplanı oluşturmada bakıyorum kendisi ve havarileri... Daha önce <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/2019/01/canm-skan-seyler_21.html" target="_blank">bir yazımda</a> "İsmet Özel peygamber mi?"  diye sormuştum hatırlarsanız. Öyle ya,  sözleri / buyrukları bir emir veya ayet imiş gibi değerlendirilip "İsmet Özel  şöyle buyurdu,  böyle yumurtladı..."  diye ortamlara salınmıyor mu?
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Belki bu konuya daha ayrıntılı olarak başka bir yazıda değinmek gerekebilir. Şimdilik burada keselim.
<br /><br /><br /><p style="line-height:40%"> </p>
<b>EDIT:</b>  Mayıs başında yazdığım bu yazının üzerinden daha birkaç hafta geçmeden  Hristiyan nefretine dair  ülkeden gelen bazı taze haberler: <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_İstanbul Bakırköy'de bir kilisenin kapısı yakılmak istendi, bir kişi gözaltına alındı. (9 Mayıs 2020)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
_İstanbul Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi'nin kapısındaki haç yerinden söküldü. (27 Mayıs 2020)<br />
Kilise yaptığı açıklamada "saldırganın kameraya poz verdikten sonra eylemi gerçekleştirdiğini" söyledi. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan sözkonusu şahıs  "Bir insan zaman zaman öfke patlaması yaşayabilir. O anda öfke patlaması yaşadım.  Zaten şeker ve kalp hastasıyım"  dedi.<br /><br />
_Yıllardır bitmeyen Ayasofya tartışmaları yine alevlendi. Ayasofya, Cami olarak ibadete açılsın çabaları ve gazlaması tekrar başladı.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Sosyal medyada "Batı'nın gözü kulağı Ayasofya'da!" gibi yorumlar görüyorum.  Açıkçası yıllardır yabancı basını takip eden biri olarak,  Batı'nın, hele Ortodoks olmayan dünyanın ne umrunda olsun bu kadar Ayasofya, anlayamadım.  Adamların kendi ülkelerindeki kiliseler kapanıp dağılırken bizimkine niye sarsınlar? <br />
Velhasıl  kendi çöplüğünü evrensel gerçeklik sanan, aslında eğlenceli ve enerjik, ama çene ishali olmuş ve durumu hazin insanlarla birlikte yaşıyoruz.<br /></span>
<br /><br /><br /></div>
<span style="font-size: 93%;">
<a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/Edebiyat">#edebiyat</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/kitap">kitap</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/%C5%9Fiir">şiir</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/dil">dil</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/T%C3%BCrk%C3%A7e">Türkçe</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/K%C3%BCrt%C3%A7e">Kürtçe</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/canilecanan">canilecanan</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/İstanbul">İstanbul</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/medya">medya</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/Yunan">Yunan</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/hayal%20k%C4%B1r%C4%B1kl%C4%B1%C4%9F%C4%B1">hayal kırıklığı</a>,  <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/yazmak">yazmak</a>
</span>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-32475416044125064772020-04-06T13:22:00.003+03:002022-01-03T00:22:21.901+03:00 Koronavirüs  (COVID-19) günlerinde...<br /><div align="justify">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijI1KzVRbJCIqvN4T9-4Y5uBWrLIAIe173IbOSPkCqRjryqMg-7iFTVeslLYCz88vslEhuXlwmN1QheolLklUi2tAJ6ZTam2mZdZpgY1tLAFCgVnBBPOTpgYeIqVP3SDOaurErFRSViI7Z/s1600/Psikoloji-Depresyon-COVID-19.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijI1KzVRbJCIqvN4T9-4Y5uBWrLIAIe173IbOSPkCqRjryqMg-7iFTVeslLYCz88vslEhuXlwmN1QheolLklUi2tAJ6ZTam2mZdZpgY1tLAFCgVnBBPOTpgYeIqVP3SDOaurErFRSViI7Z/s400/Psikoloji-Depresyon-COVID-19.jpg" width="400" height="225" data-original-width="1080" data-original-height="608" /></a></div>
<br /><br />
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size:120%; line-height:170%;"><span style="color: #228B22;">
"Hiç sevilmemiş bir insan sevgiyle ne yapabileceğini nereden bilebilir ki!" <br />
<br />
"İyi bir manipülatör kendini de manipüle eder. Başka türlü yaşayamaz çünkü." <br />
<br />
“Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım; kepaze bir yaşam.”</span><br /> Kafka  -  "Günlükler" kitabından <br /></span>
<br /><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN0OppaDTC9zsVxKpSmFrPHaXF1BDgrI31JNsHqOVCm7vE8_W9aQWCVkVBByZyEAHYT2NKXreWExtxniBYJB0y0NuPL-1uICVdk5ezmsExGOYz3Dd9ZHxorFdXeRPYILwPcvxJcNB2WM8J/s1600/korona+gunleri-maske-the+mask.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN0OppaDTC9zsVxKpSmFrPHaXF1BDgrI31JNsHqOVCm7vE8_W9aQWCVkVBByZyEAHYT2NKXreWExtxniBYJB0y0NuPL-1uICVdk5ezmsExGOYz3Dd9ZHxorFdXeRPYILwPcvxJcNB2WM8J/s200/korona+gunleri-maske-the+mask.jpg" width="170" height="227" data-original-width="840" data-original-height="1120" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: #52BE80; color: whitesmoke; padding: 0 1em; ">
<span style="font-size: 107%; line-height:205%;">
Corona salgın günlerinde #EvdeKal çağrıları yapılır ve kısmi sokağa çıkma yasağı uygulanırken, aldığım karışık notlar... <br />
Benim gibi zorunlu olmadıkça dışarı çıkmayan biri için, başkalarının benzeri bir hayatı çok kısa süreliğine de olsa deneyimlediğini görmek... Adeta bir sosyal deney ortamı, bir tersine kutuplaşma hali!<br /></span></div>
<br />
<br />
<br />
<span style="font-size: 107%; line-height:225%;">
Bu arada -elbette- rahat durmayıp bir sürü okumalar yaptım; özellikle İbrani dinler,  <i>eskatolojik</i>  (zamanların sonuna dair) metinler ve geleceğe dair peygamberlikler üzerine... <br /> Sonunda çıktığım yer,  <a href="https://www.youtube.com/watch?v=l3LFML_pxlY" target="_blank">Simon & Garfunkel</a>'in bir şarkısında geçen şu sözlerdi.  İnsanlar  her çağda  duymak istediklerini onlara söyleyeni seviyor,  hoşuna gitmeyen izlere karşı kör olmayı seçiyor.<br /></span>
<br />
<blockquote><span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 120%; line-height:175%; color: #228B22;"> "<i>Still a man hears what he wants to hear <br />
And disregards the rest.</i>"<br /><br /></span><br /><br /></blockquote>
<span style="font-family: 'trebuchet ms'; font-size: 120%; line-height:170%;">
"Nanometrik boyuttaki organizmalara yenik düştük." MTA
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<span style="color: #228B22;">
“Bir sinek  bir kartalı salladı vurdu yere<br />
Yalan değil gerçektir, ben de gördüm tozunu.”</span> Yunus Emre<br /></span>
<br /><br /><br />
<span style="font-size: 107%; line-height:225%;">
Ve maalesef,  "yakında gelir böyle haberler"  dediğim konu da önümüze düşmeye başladı. Korona virüs salgını sonrası evcil hayvanlar sokağa atılmaya başlamış.  Dünya Sağlık Örgütü (WHO)  "Hayvandan insana Koronavirüs bulaştığı yönünde bir veri yok"  dese de,  hem tuvalet için dışarı çıkamayacaklarından  hem de ekonomik sebeplere eklenen yaygın bulaşıcı histeri / korku ruhuyla,  olan yine bu masumlara oldu. <br /><p style="line-height:40%"> </p>
Özellikle köpekler "aidiyet" duygusu güçlü canlar olduğundan, bazısı sahiplerinden ayrılınca depresyona giriyor, yemeden-içmeden kesiliyor. Bakamayacaksanız almayın lütfen. Bir can bu;  heves değil. <br />
<br />
Eğer bu yaşananlar bize hayatın, ailenin,  iyi komşular sahibi olmanın değerini hissettirmiyor ve küresel olarak bir şeylerin beklenmedik şekilde ne kadar hızla değişebileceğinin altını çizmiyorsa, tüm bunları kavrayamıyorsak, o zaman aklımızı başımıza ne getirecek ki?<br /></span><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1Z_imG7aAmxrhEDg6_C6-o6prpwcqS2ceEIetMd07xm8osx8bw6vLIgG9xHMfsJooJL9CMBhKMiu8GMjHRdFHBGC6mFUSvxtrGJsRPeZYJ0h8Rkop5Fp57_-BE7UZufsecy14fYYkQOKE/s1600/Charlie+Chaplin-A+Dog%2527s+Life+%25281918%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1Z_imG7aAmxrhEDg6_C6-o6prpwcqS2ceEIetMd07xm8osx8bw6vLIgG9xHMfsJooJL9CMBhKMiu8GMjHRdFHBGC6mFUSvxtrGJsRPeZYJ0h8Rkop5Fp57_-BE7UZufsecy14fYYkQOKE/s400/Charlie+Chaplin-A+Dog%2527s+Life+%25281918%2529.jpg" width="298" height="400" data-original-width="671" data-original-height="900" /></a></div>
<div style="text-align: center;">Charlie Chaplin  -  A Dog's Life  (1918)</div>
<br /><br /><br />
<span style="line-height:240%;"><b>EDIT:</b> Takvimin 11 Nisan'ı göstermesine saatler kala, ani bir "Son Dakika" gelişmesi ile  "2 gün sokağa çıkma yasağı"  uygulamasına geçildiğini öğrendik. Ve bir anda dışarıdan gelen sesler,  hop n'oluyoruz derken... Bir de baktık ki sokaklar insan seli!  Bakkal, fırın, Tekel bayi ve market önleri full dolu.  "Sosyal mesafe"  hak getire!  Maske takma deseniz yarı yarıya  (bile değil). Kavga görüntüleri, yumruklaşanlar, benzin istasyonlarına akın edenler... Anlayacağınız;  milletçe bal kabağına dönüşmeden önce silme bi koronalandık. Velhasıl:  COVID-19, veya görünür-görünmez düşmanlarla mücadele edebiliriz belki.  Ama içimize işlemiş ciddiyetsizlik ve lakaytlıkla başa çıkamayız.<br /></span>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin3bI02lI9AvvAsKvh_mRXxYoxgDVFi5SAPoowlYE116pfBO65TOjeyKtHbzvuie5Rvd6PXhqaxz2_V7-Qr-NywP3L9U-KjWpiXyN5Mn0whyV1oT_5eJ9M7X8awc9Jvnocd8h4wSe9xuTP/s1600/Korona+%2528COVID-19%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin3bI02lI9AvvAsKvh_mRXxYoxgDVFi5SAPoowlYE116pfBO65TOjeyKtHbzvuie5Rvd6PXhqaxz2_V7-Qr-NywP3L9U-KjWpiXyN5Mn0whyV1oT_5eJ9M7X8awc9Jvnocd8h4wSe9xuTP/s400/Korona+%2528COVID-19%2529.jpg" width="300" height="277" data-original-width="564" data-original-height="521" /></a></div>
</div><br />
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-33025858980265392812020-03-05T19:38:00.000+03:002020-05-21T21:28:55.405+03:00  SEFİRİN  KIZI <br /><div align="justify">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyhnWWpriLiwjx6VTdR0WUxG2oGg-x-yotYBGX9EkpAQhljWAIsWN689BJ9O8By6bN41HT7ga0y9oWaQyL7LTTiecUKHEIYPHyCCHgeAJy8NpbYJ8Zgdm0-8sS2b5A2pNnSqbdMrTCTGh/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1+%25282019-2020%2529+Star.jpg" width="161" height="200" data-original-width="750" data-original-height="931" /></a></div>
<span style="font-size: 115%; line-height:210%; color: #21618C;"> Bir itiraf:<br />
Ben bu diziyi gerçekten sevmiştim. Dizi izlemediğimi ısrarla insanların başına kakan biri olarak, yıllardan beri ilk defa bir diziyi izlemeye başlamıştım, hem de nasıl! İlk bölümden başlayarak her bölüm en az iki kere olacak şekilde... Ezbere biliyorum diyebilirim yani.<br /></span>
<br /><span style="font-size: 115%; line-height:235%; color: #6C3483;">
Çekim tekniği, renkleri, oyuncular, karakterler-tiplemeler, müzikleri, bazı özgünlükler, diyaloglar, konusu hoşuma gitti. Elbette aradaki bir sürü absürdlüğe, tutarsızlığa ve çekim hatalarına da gülüp geçtim, belki onları da bir ara yazarım, malum ezberledim... Ama 8. bölümde bu dizi aslında bitti, şu anda uzatmaları oynuyor. Daha öncesinde diziyi bellemiş olanlar, öncesini görüp sevenler el mahkum devam ediyor tabii izlemeye... Ama şu anda ne bir konu var ne de karakterler... Diziyi uzatacağız, tutarsa seneye de devam ederiz veya yaza kadar işi bağlarız diye karakterleri en az 90 derece saptırdılar.  Hiçbirisi kendisi değil artık.  Bunun 180 dereceye kadar yolu olduğu da son bölümlerden anlaşılıyor. (Hani sırf diziyi uzatmak adına Nare karakterinin yapısında olmayan ne varsa yaptırılmakta ve saçmalanmakta... Hoş diğer bazı karakterler de şu anda raydan çıkmış durumda.  Sanki daha önceki bölümleri yazanlar başka kişilerdi,  o kadar keskin bir geçiş ve düşüş oldu.)<br />
<br />
Neden bizde hep bunu tercih ediyorlar anlamıyorum, oysa Sefirin Kızı'nda böyle yapmalarına gerek yoktu; zira dizi istendiği takdirde zaten çok uzatılabilecek özellikte.  Bir sürü karakter var zaten ve yeni oyuncularla daha da genişletilebilirdi yapım. Senaristlerse "Nare ile Sancar arası saplantılı bir konuya takıntı yapma" usulüyle işi ergene bağlamayı seçti.  ("Akın tecavüz etti mi,  etmedi mi?")  Zira hep dediğim gibi;  bizim ülkedeki filmler,  diziler,  şarkılar,  tartışma programları,  internet siteleri ve bir dolu şey çoğunlukla 13-18 yaş aralığı ya da kadınlara hitap edecek şekilde tasarlanıyor.<br /><br /></span>
<br /><span style="font-size: 115%; line-height:240%;">
ŞİMDİ:  Nare'nin gerçekleri  (Akın'ın kendisine tecavüz ettiğini, kızını babasından ayırdığını, Sancar'a kendisi ile ilgili söylediği iftiralar yüzünden ilişkilerinin bittiğini, Akın'ın kendisini taciz etmeye devam ettiğini) sevdiği adama anlatmaması karşılığında, kumarcı ve midesi ultra geniş  babasına 1 milyon Euro teklif etmesi nedir? Bu parayı kendisine aşık olan Gediz'den istemesi nedir? Hiçbir şey olmamış gibi  Mügelerin evine girip çıkması nedir?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Ya emlakçı sahnesi? Kendi ayakları üzerinde durma mücadelesi veren Nare'nin,  Sancar'ın maddi yardım tekliflerini ısrarla reddeden bu özgür ruhlu Nare'nin, deniz kenarındaki lüks bir evde yaşamak için Sancar'dan bariz yüklü para yardımını (salağa yatarak ve bol bol kızını öpüp koklayarak) ayıla bayıla kabul etmesi nedir?<br />
<br />
Laf ola beri geledir. Nasıl olsa reytingler iyi gitmektedir ve dizi lastik gibi sündürülmektedir. Zaten müzikal mübarek, bir şarkı bitiyor öbürü başlıyor.  Böylece iki buçuk saat dolduruluyor.  Üstelik dizi müziklerini yapan,  ve bu konudaki başarısı malum olan  Gökhan KIRDAR ile yollarını ayırdıktan sonra kolpa müziklerle inanılmaz bir kalite düşüşünü de yaşatıyorlar.  Veya bakıyorsun duygusal bir sahnede hareketli müzik giriyor,  neşeli-hareketli sahnelerde bir anda duygusal müzik başlıyor...<br />
Yani tam bir zıtlık halinde " N'oluyor? " anlayamıyoruz.<br />
Lan yapacağınız bir işi iyi yapın bari!<br />
<br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvu_GW6KBhPFZuHgwaP4kVE3Wx6cn4nmtR0qO5yUqW2wP4HGhZAlqw_ZYAVExN7Xavf4Ibp_Cim7Oiu7zYjpaVQs-rxXLOxHH7ohCgBiGu2TyX0NY7mbLvKsFGbXMBlaPNVaU-wlY2rV_Z/s1600/sefirin+kizi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvu_GW6KBhPFZuHgwaP4kVE3Wx6cn4nmtR0qO5yUqW2wP4HGhZAlqw_ZYAVExN7Xavf4Ibp_Cim7Oiu7zYjpaVQs-rxXLOxHH7ohCgBiGu2TyX0NY7mbLvKsFGbXMBlaPNVaU-wlY2rV_Z/s400/sefirin+kizi.jpg" width="400" height="222" data-original-width="720" data-original-height="400" /></a></div>
<p style="line-height:40%"> </p><span style="color: #A93226;">
Ya sevdiği kadının, kendisine tecavüz ettiğini yüzüne karşı söylediği,  İsviçre'de konuştuğu rahibe Isabel'in  "kötü adama değil, karısına güvenmesi gerektiği"  öğüdünden sonra dahi;  hâlâ ve hâlâ "gerçekten öyle bişey yapıp yapmadığını" Akın'dan öğrenmeye çalışan Sancar'a ne demeli?  Yahu bu nasıl bir salaklıktır?  Bu kadar aptal bir adam ne ara kaçın kurrası olmuş, Muğla'nın en itibarlı zengin adamı (<b>efesi</b>) olmuştur?  Bu kadar aptal bir adam senelerdir çok büyük paralarla çok büyük işler yapmaktadır, güya... Senaristler kendi yazdıkları diziyi kendileri mi bilmemektedir,  yoksa herkesi aptal mı sanmaktalar?<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Senaristlerin kendi yazdıklarını okumadıklarını ve diziyi iyi takip etmediklerini, ilerleyen bölümler arası tutarsızlıklardan da anlıyoruz. Mesela ikinci bölümde "kendisinin cep telefonu kullanmadığını ve hiç olmadığını"  söyleyen  (meczup)  Kavruğun 12. bölümde cep telefonuna mesajlar atılmakta!  Böyle bi dolu örnek yazabiliriz.<br />
<br /><br /></span></span>
<div style="text-align: center;"><span style="font-weight: bold; font-size:165%; line-height:190%;" >MISCELLANEOUS</span></div><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh57E0ksThHw1jPbDrs-DPPsDkZM7HsL_ltasV5XpSZi1pu7OQls48UsePLYFHVbqCPbGLfOIECmekIomabq9nIEUAm9svWNOr1qBG2vUZoBMQRCS9uChJLhmcRhhII62VeSwVeCm3T5IL6/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Engin+Aky%25C3%25BCrek.jpg" imageanchor="1" ><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh57E0ksThHw1jPbDrs-DPPsDkZM7HsL_ltasV5XpSZi1pu7OQls48UsePLYFHVbqCPbGLfOIECmekIomabq9nIEUAm9svWNOr1qBG2vUZoBMQRCS9uChJLhmcRhhII62VeSwVeCm3T5IL6/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Engin+Aky%25C3%25BCrek.jpg" width="132" height="132" data-original-width="400" data-original-height="400" /></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizeRzJzUAIux2UH-hKfG_UOpyNsb66w1_YMtxRevcDi96_j08OBfa7tzBi9m_RJYEzALDR-gY2DErlPx4uY_sHd62GJQmltLvt1HYWqdweoXinHtpGbzMF2qfPnCYvihNKEkM_jL8DU5zK/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Neslihan+Atag%25C3%25BCl.jpg" imageanchor="1" ><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizeRzJzUAIux2UH-hKfG_UOpyNsb66w1_YMtxRevcDi96_j08OBfa7tzBi9m_RJYEzALDR-gY2DErlPx4uY_sHd62GJQmltLvt1HYWqdweoXinHtpGbzMF2qfPnCYvihNKEkM_jL8DU5zK/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Neslihan+Atag%25C3%25BCl.jpg" width="132" height="132" data-original-width="400" data-original-height="400" /></a>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi34shkO8WcBf365irKov2FWrrKWTAWbC2-gbr7-iTeKwcMpyHacJkLWGljtYqqKQiyAvx-uAjBFkmajqQ_nwSxF3awydEnACMiyuTaaQj71JKwYNq5Hxsbmhc99xUxer8IBoFa6sHQ-Kpp/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Uraz+Kayg%25C4%25B1laro%25C4%259Flu-Gediz.jpg" imageanchor="1" ><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi34shkO8WcBf365irKov2FWrrKWTAWbC2-gbr7-iTeKwcMpyHacJkLWGljtYqqKQiyAvx-uAjBFkmajqQ_nwSxF3awydEnACMiyuTaaQj71JKwYNq5Hxsbmhc99xUxer8IBoFa6sHQ-Kpp/s200/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B1-Uraz+Kayg%25C4%25B1laro%25C4%259Flu-Gediz.jpg" width="119" height="132" data-original-width="362" data-original-height="400" /></a>
<span style="font-size: 115%; line-height:230%;"><p style="line-height:90%"> </p>
Bence  Engin Akyürek (<i>Sancar</i>)  çok iyi bir oyunculuk çıkarmış,  adam adeta hissederek oynamış.  Ne var ki 11. bölümdeki inanılmaz saçma sahnelerde o dahi "Noluyoruz abi!" şaşkınlığı yaşadı bazı karelerde. Dikkatle izlerseniz fark edersiniz bunu.
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Uraz Kaygılaroğlu (<i>Gediz</i>)  ve Neslihan Atagül (<i>Nare</i>)  de iyi oynuyor, hayalimizde canlandıracak kadar hayran kalıyoruz onlara.  Zaten iyi olan kendini belli ediyor ve sivriliyor.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv-z4YMS6O-ozBBkEhvGZUT6cJvkXB8njvtBJpWo4l11MLhtWi_s6ugmKk_wc-z_83F9o7NYauo9GsfiovPv0g-Ooj6ZcJ6G0FHZryXu1Wj-0lbe2nXWimSi-TgCYAM9qrgtuBmUS9-JOm/s1600/sefirin+kizi-Hivda+Zizan+Alp.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv-z4YMS6O-ozBBkEhvGZUT6cJvkXB8njvtBJpWo4l11MLhtWi_s6ugmKk_wc-z_83F9o7NYauo9GsfiovPv0g-Ooj6ZcJ6G0FHZryXu1Wj-0lbe2nXWimSi-TgCYAM9qrgtuBmUS9-JOm/s200/sefirin+kizi-Hivda+Zizan+Alp.jpg" width="100" height="80" data-original-width="539" data-original-height="400" /></a></div>
<span style="color: #1E8449;">Dizide bonus kabilinden sürpriz oyunculuklar da var. Mesela "Elvan" rolündeki Hivda Zizan Alp. Filmdeki en hoş tipleme. Tam bir neşeli "akıllı deli". Zaten bir <i>Kavruk</i>  bir de  <i>Elvan</i>. Dünyayı deliler güzelleştiriyor-kurtarıyor, akıllılar dizide bile  EGOdan hırstan çatlıyor!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFsTzMBT_Tq_x5Cqc0rkXToG5bZQe05xRdjcCrOQoSbi-ZRafhMvfp-rDDXajNiZRG4i3fBzFLsEOjcwkDrU4R7LpoAaoV8_Q5K7KwexwfWNZjnaQWRtNE48QgM9CzgotCl_fxKxQkbfXN/s1600/sefirin+kizi-Esra+Kizildogan-Muge-gediz%2527in+ablasi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFsTzMBT_Tq_x5Cqc0rkXToG5bZQe05xRdjcCrOQoSbi-ZRafhMvfp-rDDXajNiZRG4i3fBzFLsEOjcwkDrU4R7LpoAaoV8_Q5K7KwexwfWNZjnaQWRtNE48QgM9CzgotCl_fxKxQkbfXN/s200/sefirin+kizi-Esra+Kizildogan-Muge-gediz%2527in+ablasi.jpg" width="99" height="100" data-original-width="398" data-original-height="400" /></a></div>
Gediz'in ablası, psikiyatrist  "<i>Müge</i>"  ise en dikkat çekici rollerden biri. İnişleri-çıkışları, dengesizlikleri, terbiye ve terbiyesizlikleri tek bedende birlikte barındıran gerçek bir karakter. Oynayan oyuncu Esra Kızıldoğan da belli ki bu rolün ve değerinin üzerine kafa yormuş ki çok ama çok iyi oynamış.  Kesinlikle bir profesyonel.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
"<i>Melek</i>"  rolündeki çocuk oyuncu da filme ayrı bir güzellik katıyor. Dizi sektöründeki çoğu genç oyuncumuz, bu melek yüzlü küçük kız kadar oynayamıyor oysa.<br /><br /></span></span>
<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9LpHFivoNFu5CFZWYPpeOYkTYvbk7Xs82Mh0Oiygf802y3xjSiuNJ_I2FDdMtb9ga10DJsYo6yPFCA0yzlasrlDt0E4ush2bTTdyKYrTyx89TItT6x7wjrDbLQ0m202xhEadPO2Rwl9Na/s1600/sefirin+kizi-Dogukan+Polat.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9LpHFivoNFu5CFZWYPpeOYkTYvbk7Xs82Mh0Oiygf802y3xjSiuNJ_I2FDdMtb9ga10DJsYo6yPFCA0yzlasrlDt0E4ush2bTTdyKYrTyx89TItT6x7wjrDbLQ0m202xhEadPO2Rwl9Na/s200/sefirin+kizi-Dogukan+Polat.jpg" width="200" height="102" data-original-width="430" data-original-height="220" /></a></div>
<span style="font-size: 115%; line-height:225%;">Sancar'ın erkek kardeşi "<i>Yahya</i>"yı canlandıran Doğukan Polat da dikkat çeken bir başarı ortaya koyuyor. Ne var ki, yukarda bahsetmiş olduğum gibi</span> <span style="font-size: 115%; line-height:240%;">senaryoda 10. bölüme yaklaşırkenki kırılma nedeniyle karakterlerin çoğu kökten değişti.  Özellikle o ilk 5 bölümdeki, yöresel şive ile konuşan, temiz kalpli, kendi temiz dünyasında yaşayan, Sancar'ın eli-kolu olan Yahya gitti;  yerine "bir anda" gıcık, sorunlu, ezik, hatta ahlâksız bir Yahya geldi. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Dilim varmıyor ama, psikopat kötü adam "<i>Akın</i>" rolünü oynayan Erhan Alpay da iyi iş çıkarıyor. En önemli rollerden biri olmasına rağmen; en kötü-yetersiz oyunculuk ise Sancar'ın annesi  "<i>Halise Efe</i>" rolündeki Gonca Cilasun'da bence. Aslında oldukça zor sahneleri çok başarıyla canlandırmasına rağmen, toplamdaki bu olmamışlığı, rolü üzerinde yeterince gözlem yapmamış ve kafa yormamış olmasına bağlıyorum.  Adı geçen oyuncu, geleneksel  "Anadolu kadını"  anne tipine  çok yabancı belli ki! Araştırma ihtiyacı da duymuyor,  ikide birde "<i>Lâ havle velâ!</i>"  deyip duruyor ama o lafın asıl söylenişini bir merak edip öğrenmiyor...  Gençliğinde  "besleme"  oluşu  yüreğinde yara olan bu kadın, ailece kendi evlerinde yemek yerken  kahvaltıda dahi çatal-bıçak kullanıyor... gibi gibi...  Onlarca detay hep es geçiliyor.<br /><br /><br /></span>
<span style="font-size: 115%; line-height:240%;"><span style="color: #34495E;">
İtiraf etmek gerekirse, ben bu dizinin istendiği takdirde <b>Bizimkiler</b> gibi bir aile dizisine evrilebileceğini düşünmüştüm. Nare-Sancar arası geçmişten gelen yüklere ayrılan bir veya iki sezondan sonra, en az 1 yıl da bir aile dizisi olarak ev-iş-entrikalar-sevinçler, yani tipik aile dizisi tarzında gayet iyi yapılabilirdi. Ancak unutmayınız ki Bizimkiler'in senaristi <a href="https://www.google.com/search?q=umur+bugay" target="_blank">Umur Bugay</a>,  ayakları sağlam yere basan, tiyatro deneyimi olan, sahneyi farklı açılardan bilen, kalemi sağlam bir adamdı. Bu dizide ise maalesef ergenlere hitap eden, ne istediğini bilmeyen,  yetenekli ama uçarı bir senaryo grubu var.  Helal olsun onlara ki güzelim diziyi  8. - 9. bölümde bir anda mahvediverdiler!<br /></span>
<br />
Düşük bir ihtimal de olsa, eğer burayı tv dizi sektörüyle alakalı birisi okuyorsa,  gelecek için bu yazıdan istifade edebilir. Şöyle ki:  İyi başlamış ve seyirci tarafından tutmuş  dikkate değer bir iş nasıl batırılır, ergene bağlayarak reyting alacağız derken aksine nasıl gittikçe düşer? Saçma sapan müzik kullanımı ve kalitesiz melodilerle seyirci üzerinde nasıl  ŞOK etkisi  yaratılır?  İzleyici daha ne kadar aptal yerine konabilir? Nasıl attan inip eşşeğe binilir?  Avrupai tarzdan Hint sinema diline son sürat dalış <i>prime time</i>'da mümkün mü?  Özgün müzikten taverna müziğine ani vites değişikliği ile nereye kadar? Hepsi ama hepsi bu dizide!<br /><br /><br />
<span style="color: #D35400 ;">Dizi çekimlerinin yapıldığı Muğla'da özellikle sokak çekimlerinde (alışveriş, AVM, hastane, havaalanı gibi) açık alanlarda geri planda kameralara el sallayan güvenlik görevlileri, kameraya bakan yaşlı teyzeler, amcalar filan görebilirsiniz.  Dikkatle bakarsanız :)<br />
İnsanımız kameraları çok seviyor anacım, "İşinize bakın, çaktırmayın" filan da desen nafile.<br /></span>
<br />
<span style="color: #C492BF ;">Zamanda geri gidişlerde, 9-10 sene geri gidildiğinde dahi görüyoruz ki kadının elindeki oje rengi yine aynı,  erkeğin (<i>Gediz</i>)  ergenlik dönemindeki sakalı-kilosu-giyim tarzı tıpatıp aynı, gibi tuhaflıklar da cabası...<br /></span>
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOEE_Y2kACddGAsjjg922zsM_2gYVUjlLzzFTIoFwgCGBcK6YBK3edG4RUbpcElA_FGD5bapxpWSp3cLaPbPZe3Pwa2q9dItcGnJhRwjAQ6HBJRIQEcQItp8EexRW1JJUBwpJ1ISrP-xlA/s1600/sefirin+kizi-neslihan+atagul.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOEE_Y2kACddGAsjjg922zsM_2gYVUjlLzzFTIoFwgCGBcK6YBK3edG4RUbpcElA_FGD5bapxpWSp3cLaPbPZe3Pwa2q9dItcGnJhRwjAQ6HBJRIQEcQItp8EexRW1JJUBwpJ1ISrP-xlA/s200/sefirin+kizi-neslihan+atagul.jpg" width="90" height="100" data-original-width="271" data-original-height="300" /></a></div>
<span style="color: #BA4A00 ;">
Ancak hiçbir şey Nare'nin saçlarını neden hiç toplamadığı kadar ilgi çekmiyor. İnternette dizi forum sitelerindekilere bile dert olmuş bu mevzu. Bir tek akıl hastanesindeyken saçlarını toplu görüyoruz bu hanım kızımızı. Onun dışında hep sürpürge gibi sallanıyor,  at gibi şahlanıyor o saçlar. Gönülden kendisine bir toka hediye etmek istiyoruz.  Ayrıca 1 kez hariç, neden yatarken hiç pijama giymeden direkt üstündekilerle ve full makyajlı olarak yatıyor,  kıllanıyoruz. <br /></span>
</span>
<span style="font-size: 115%; line-height:240%; color: #2E86C1 ;"><br />
Dizide başka saçmalıklar-ilginçlikler de var tabii. Mesela dikkat ettiyseniz  (Akın hariç)  park ederken arabaların asla kilitlenmemesi, geceleyin odada ışıklar açık uyuma,  Nare'nin ilginç kıyafetleri-ayakkabıları,  Gediz'in aksesuarları vesaire...
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Oldukça ilgi çeken dizi müziklerini ve kullanılan şarkıları da yakında bu yazıya ekleyeceğim.  Şimdilik sadece şunu not düşeyim:  12.bölümde tam 5 dakikalık "Uzun ince bir yoldayım" türküsünü Tarkan'dan girdiler ki;  bu kadar alakasız laf ola beri gele bir şeyler de oldu işte!<br /><br /><br /></span>
<span style="font-size: 115%; line-height:245%;">
Gelelim dizideki esaslı saçmalığa:<br />
Yukarıda da az değinmiştim,  biraz daha açmak istiyorum, zira bu ciddi: Çünkü PARA konusu ile ilgili. Yani reel hayatta en şakası olmayan konu.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Dizide kızı ile eve çıkmayan isteyen, çocuğunu tek başına büyütme azminde,  özgür (ve ahlâklı) bir anne var karşımızda. Kızı da annesi ile bir evlerinin olmasını çok arzuluyor. Annesi  "artık az paralarının kaldığını, bir an önce çalışması gerektiğini, yoksa babasının evinden onu alamayacağını,  bazı lüks şeylerin imkansız olduğunu"  söylüyorken... Ertesi bölüm bir bakıyoruz ki ev tutulmuş.<br />
<br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo-wqR2pecdRm8G_K_-t2_4YayO1Kg2wiYg9cFnStSJozIfzCvEKYnk4pRwyN7GFl_VOWXyA-0DDx8QIk6LxC2ltiAZ09aztTQLfn3tXMLFwqTyPDxVVhEXfK_Dp70G5CwzmFX3ZXxkOTj/s1600/sefirin+kizi-ev.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo-wqR2pecdRm8G_K_-t2_4YayO1Kg2wiYg9cFnStSJozIfzCvEKYnk4pRwyN7GFl_VOWXyA-0DDx8QIk6LxC2ltiAZ09aztTQLfn3tXMLFwqTyPDxVVhEXfK_Dp70G5CwzmFX3ZXxkOTj/s200/sefirin+kizi-ev.jpg" width="200" height="123" data-original-width="570" data-original-height="325" /></a></div>
<span style="font-size: 115%; line-height:205%;">
Öyle sıradan veya site tipi bir ev değil ama! Denize sıfır gibi ve arka bahçesinde devasa bir havuzu olan iki katlı modern tip bir villa!!!  (Yanda önden çekim fotosunu koyuyorum)<br /></span>
<span style="font-size: 115%; line-height:235%;"><br />
Silme gerizekalılık!  Ne var ki Türk dizilerinin çoğu ya konak ya villada geçtiğinden, genel izleyici kanıksamış artık bu saçmalıkları. Ya da  "yediririz"  sanıyor yönetmenler.  İnanın bir gerizekalı olarak -isimsiz- halde  tarihe geçiyorlar.<br /></span>
<span style="font-size: 115%; line-height:240%;"><br />
(Dikkat ederseniz kaçın kurrası delikanlı patronların, kumarbazın tillahı bir adamla (<i>Sefir</i>)  durmadan kumar oynayıp para yedirmelerine hiç girmiyorum bile! Polise gidip Akın'la ilgili şikayette bulunacaklarına kumarbaza para yediriyorlar, hem de milyonlarca Dolar ve Euro!...  LOL)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
(Türk milletinin fazla çalışmadan, büyük miktarlarda  PARA'ya ya mirasla ya da hırsızlıkla ulaşılabileceği eğilimine yer vermesi de cabası. "Yarıcının oğlu" Sancar, büyük bir servete ancak belediye kasasından hırsızlık ve evrakta sahtecilik ile ulaşıyor. Dizide bunu legalize etmek içinse senaryoya bir miras hikayesi ekleniveriyor. Hey maşşallah!)<br /></span>
<span style="font-size: 115%; line-height:255%;"><br /><br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<span style="color: #8E44AD ;">Doğrusunu söylemek gerekirse bu dizinin ilk 5 bölümünü beşer kez izlemişimdir, abartmıyorum.  8. ve 9. bölümden sonra ise kopmuşumdur,  artık tek bir bölümü bile zor izliyorum. (O da atlaya atlaya ve sırf buraya yazabilmek için.)</span><br /><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh87-A8J2hDOcgg1Vp2xVY9SG92qi8YW89cOaztEny1tTVSR1GbQA6rRNOBivGF7KZKSckUBSXoetYmoKs7z3k4k8TatSg3KEeAh7Gk4PMtRTGnZPMBPwjiMlfpEMC52joWF4sKlekQdYzD/s1600/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh87-A8J2hDOcgg1Vp2xVY9SG92qi8YW89cOaztEny1tTVSR1GbQA6rRNOBivGF7KZKSckUBSXoetYmoKs7z3k4k8TatSg3KEeAh7Gk4PMtRTGnZPMBPwjiMlfpEMC52joWF4sKlekQdYzD/s400/Sefirin+K%25C4%25B1z%25C4%25B13.jpg" width="400" height="158" data-original-width="1268" data-original-height="500" /></a></div>
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Gelelim  pek mühim :) <u>psikolojik  ve  sosyolojik analizler</u>  kısmına:<br />
<br />
<span style="color: #896706 ;"> <a href="https://eksisozluk.com/entry/103269402" target="_blank">Ek$i Sözlük</a>'te  bir yazar
(@dodododi) demiş ki:<br /> "Köylünün, sonradan görmüş olanın rezilliğini gösteren dizi. Köylü olarak işlenen karakterlerin yüzlerinden resmen pislik akıyor."<br /> Bu da blogumda bulunsun.<br />
<br />
Görebildiğim kadarıyla herkes Sancar'ın hastalıklı, psikopat taraflarını sayıp döküyor;  çareyi de Nare ile Gediz aşkında bulmaya çalışıyor ancak şu ana kadar Nare'nin sorunlu taraflarından bahsedeni pek görmedim desem yalan olmaz.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Nare en başından beri "kendince" sebeplerden ötürü sürekli önemli şeyleri gizliyor veya anlatmıyor: Annesinin öldüğünü, tecavüze uğradığını, neden yıllar sonra kızını alarak Türkiye'deki babasına getirdiğini, Gedizlerde kaldığı bir gece Akın'ın yatak odasına kadar girdiğini... Tüm bunlar ve daha fazlasını sürekli gizliyor. Sorulduğunda ise susuyor,  bazen de yalan söylüyor. Tutup da doğrusunu söylediğinde ise</span>  <span style="color: #A93226 ;">kaos</span>  <span style="color: #896706 ;">ortaya çıkıyor. Zira kırk yılın başı ilk defa söyledi/anlattı ama sevdiği adam (veya Müge gibi sevdiği insanlar)  ona inanmadı. Üstelik aynı davranış kızında da var. O da bilmesine rağmen neden geri döndüklerini, cici annesinin kıyafetlerini kesmekle tehdit ettiğini, ona iftira attığını, Akın'ın yatak odalarına kadar girdiğini, çok korktuklarını filan hiç ama hiç anlatmıyor kimseye. Travma ile baş edemeyecek seviyeye geldiğindeyse  titreme nöbetleri  başlıyor, aynı annesi gibi.<br />
<br />
Sancar zaten "şüphe" tarafı gelişmiş,  beğenseniz de beğenmeseniz de ülkemizde sayısız örneğini bulabileceğiniz hastalıklı kıskanç, fakirlikten şundan bundan hastalıklı ciddi ezik tarafları olan ve medeniyeti de  (dolayısıyla medeniyet düşmanlığını da)  kafasında yanlış yere oturtmuş,  yabancı düşmanlığı olan yöresel bi tip.  Sefirin kızına yüreğinde yer açarak Sevgi ile dönüşümünü ve diğer benzerlerinden farklılaşmasını gerçekleştirmiş. Ama belli bir eşiği ısrarla aşamıyor. Bir erkekle bir kadının arkadaş olabileceğini anlayamıyor mesela, kabullenemiyor.  Sefirin kızına sürekli gizlememesini söylüyor, Nare ise kendince sebeplerden bildiği yolda yürüyor.  Sancar'ın annesi derseniz bu toplumda sayısı hiç de az olmayan, tahakküm için çıldıran;  güç ve para ile ağalaşan erkek annesinin light bir örneği. (İyi bir oyunculuk sergilenemediğinden  o rol tam yansıtılamıyor,  ama böyle.)<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Bu diziye çeşitli internet sitelerinde yazılan yorumlardan toplumumuzdaki yabancılaşmaları idrak edebilirsiniz ayrıca. Yaygın farklı kesimler birbirinin yaşam, değer yargısı ve hayat tarzından inanılmaz habersiz bu ülkede.  Ciddi iletişim kopukluğu aşikar. Reel hayatta çok normal karşılanan çok sık yaşanan şeylere aşırı tepki veren pamuklara sarılmış tipler var. Apayrı dünyaları aynı mahallelerde yaşayan insanlar birbirlerini ezberlenmiş yargılar üzerinden değerlendiriyor.  Bu kadar uzun yazmamızın bir nedeni var yani.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Sosyolojik tespitimizi de yaptığımıza göre herkese iyi seyirler gayrı.<br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ8_yVDtOYrTFWPqrXRNmXt8hjQwJoJqfMFhZ_b4Oc9FxWrUpX0bwr37girWjdQ4awLCk8lP1ocpYsoJ4Uq2-3XSMK2VyY3EhL9T6mel1aOM8RvVZ5ERLXAqBcBxVw75xTA1e0CDvqg51X/s1600/sefirin+kizi_video.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ8_yVDtOYrTFWPqrXRNmXt8hjQwJoJqfMFhZ_b4Oc9FxWrUpX0bwr37girWjdQ4awLCk8lP1ocpYsoJ4Uq2-3XSMK2VyY3EhL9T6mel1aOM8RvVZ5ERLXAqBcBxVw75xTA1e0CDvqg51X/s200/sefirin+kizi_video.jpg" width="100" height="57" data-original-width="800" data-original-height="450" /></a></div>
<b>Edit:</b>  Kızda kamera kaydı var, savcılığa teslim edeceğine sevdiklerini inandırmaya çalışıyor. Uçakla yurt dışına çıkışını sağlayarak, ruh hastası saplantılı tacizcisinden kendisini şıp diye kurtarmış sayıyor. Millet de çözümü Nare-Gediz  (yasak)  aşkında  arıyor.<br />
Özetle:  Patolojik!<br /><br /></span></div>
<br />
<br />
<span style="font-size: 90%; line-height:220%;">
Evet nihayet dizi müziklerinden dikkat çeken 10 tanesini derleyebildim,  burada YouTube linkleri de bulunsun.<br />
<ol>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Mdno07XF4_g&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=566" target="_blank">Sefirin Kızı Jenerik - Gökhan Kırdar (2019)</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=536SkE8qe5s&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=500" target="_blank">Gökhan Kırdar - Sancar Track 1  (Sefirin Kızı)</a></span></span><br />  (Şüphe ve acıyı çağrıştırıyor.)</li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Iy6osk4RptM&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=345" target="_blank">Nim Sofyan - Efem</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=DdDNY0hnA9E&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=501" target="_blank">Gökhan Kırdar - Ja Izgrei  (Bulgarca)</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=jIOrQwZChYo&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=499" target="_blank">Sefirin Kızı - Çok Geç  (2020)</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Gg5AuuOicSg&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=565" target="_blank">Sefirin Kızı - İki Keklik</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=0lPqMuQ9cEs&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=535" target="_blank">Yüksel Baltacı - Alacanın Efesi</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=eV7jexqOSNc&list=PLtODFsrY0J7WhHOAzwpouv1LGQFJZ-6XJ&index=530" target="_blank">Yüksel Baltacı - Deniz Üstü Köpürür</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=sTVzvNXxbFg" target="_blank">Cem Adrian - Ben Seni Çok Sevdim</a></span></span></li>
<li><span style="color: rgb(51, 0, 0);"><span style="font-size:110%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=9qpPOqVL2rk" target="_blank">Gökhan Kırdar - Yağmur</a></span></span></li>
</ol>
</span>
<br />canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-44873351432276816162020-02-19T01:43:00.001+03:002020-05-16T07:54:18.387+03:00 «BASKIN  BASANINDIR»<p style="line-height:40%"> </p>
<div align="justify"><span style="font-size: 115%; line-height:210%">
Hırsız ve utanmaz,  ahlâki değerleri önemsemeyen insanlarla dolu bir ülkeyiz. Ama her nasılsa, bu konularda eleştiri oklarımızı sadece siyasetçiye çeviririz.  İşte dün sanal ortamda yaşadığım bir olay:<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Tamamen tesadüf eseri,  bir internet sitesi için <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2015/03/muzeyyen-senar_18.html" target="_blank">Müzeyyen SENAR</a> hakkında çok emek vererek hazırladığım uzun bir yazıdan, uzunca bir bölümün birebir kopyala-yapıştır (<i>copy-paste</i>) ile Ekşi Sözlük'e aktarıldığını gördüm.  Bunu yapan hesaba mesaj atarak,  hiç değilse kaynak göstermesini istediğimde  "kaynak: götüm"  diye bir mesajla teşekkürünü iletti.
<br />
<br />
Kaçıncıya aynı konu ve karşılaştığım benzeri karşı tavırlar.<br />
Her şey insanda başlayıp insanda bitiyor gerçekten. <br />
İnsan kalitemiz bu.<br />
Zaten öyle olduğu için hep başkalarını suçlamayı seçiyoruz.<br />
<br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHGFKq8TWUpB51xtBTJVGSasNE8I4gMLhoMFLBUxigfdkGqVAKNXKgZua2-X6oZENGNljTjsi54C2SspYAM0P9ggMOo2KQd9BbmAeSyRmBAzTp5pVUtnvhEbtroqumid9tGWf2ulBJQ5pA/s1600/can+ile+canan+imza2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHGFKq8TWUpB51xtBTJVGSasNE8I4gMLhoMFLBUxigfdkGqVAKNXKgZua2-X6oZENGNljTjsi54C2SspYAM0P9ggMOo2KQd9BbmAeSyRmBAzTp5pVUtnvhEbtroqumid9tGWf2ulBJQ5pA/s200/can+ile+canan+imza2.jpg" width="100" height="21" data-original-width="198" data-original-height="41" /></a></div>
<span style="font-size: 115%; line-height:215%">
Küstahlık yapmayayım,  elbette yazdıklarımın okunması ve paylaşılması beni mutlu ediyor. Amaç bu değil mi zaten?<br />
Ancak onlarca kez şahit oluyorum ki sayısız internet sitesi olsun, Ekşi Sözlük gibi platformlar olsun; birebir çok uzun alıntılardan sonra ne bir adımız anılıyor ne kaynak gösteriliyor ne link veriliyor. Kibarca iletişime geçip kaynak talebimizi ilettiğimizde ise gelen cevaplar genelde ya şu olaydaki gibi şeyler,  ya da umursamazlık.<br />
<br />
Hatırlarsanız,  "<a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2014/12/allah-yalniz-camide-hatirlayan-bir.html" target="_blank">ALLAH'ı YALNIZ CAMİDE HATIRLAYAN BİR TOPLUM</a>"  yazımda da ülkemizdeki hırsızlık ve pişkinlik damarını örneklemiştim.  Her ortamda her alanda aynı hâl kendini hissettiriyor.  Değişen, gelişen, ümit veren bir ruh yok yani...<br />
<br />
Zaten şu ülkede kafayı kuma gömüp yaşamayan hiç kimse ne stresten ne çirkeflikten kaçabilir. İnsan gibi olmak ayıp karşılanıyor burada. Alçakgönüllülük hor ve hakir görülüyor, zayıflık olarak değerlendiriliyor. Anca pislik gibi davranacaksın ya da forsunu kullanacaksın,  gücünle burnunu sürteceksin. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Güce ve paraya tapan, insani değerleri gelişmemiş, emeğe saygısı olmayan bu insanlar da sonra gelecek "internette", "sosyal medyada"  siyasetçi eleştirisi  yaparak boşalacak. <br />
"Ek$i Sözlük çok bozdu be yeaaa!"  diyecek. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Gül Gül Öl!<br />
</span></div>
<br />
<br />canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-70347474381379088362020-02-03T01:53:00.001+03:002020-05-18T08:33:52.311+03:00 Memleket halleri üzerine<p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size: 110%; line-height:200%;">
Bugün size memleket ve sosyal medya halleri üzerine biraz içimi dökmek istiyorum.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<b>1)</b>  "<i>ak partiden soğuyan bir ak partiliyi,  sıradan bir chp'li  15 dakikada fanatik bir akepeli yapabilir</i>" demişti birisi Facebook'ta,  aylar önce...<br />
<br />
Ne demek istediğini, kalabalık bir sohbet ortamında bizzat gözlemleme şansım oldu geçen gün.  Düşünülmeye değer:<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size: 110%; line-height:215%;">
Her konuda "öğreten adam",  "hayvan terbiyecisi"  veya  eskinin öğretmen hanımları  gibi  gururlu ve didaktik,  üstten bakan gözlerle konuşan dillere sahip bir parti CHP.  Haklı olduğu konularda bile yanlış <b>ses tonu</b>yla konuştuğu için itici bulunan insan diye birşey var ayrıca,  sevimsiz bir hal.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHGFKq8TWUpB51xtBTJVGSasNE8I4gMLhoMFLBUxigfdkGqVAKNXKgZua2-X6oZENGNljTjsi54C2SspYAM0P9ggMOo2KQd9BbmAeSyRmBAzTp5pVUtnvhEbtroqumid9tGWf2ulBJQ5pA/s1600/can+ile+canan+imza2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHGFKq8TWUpB51xtBTJVGSasNE8I4gMLhoMFLBUxigfdkGqVAKNXKgZua2-X6oZENGNljTjsi54C2SspYAM0P9ggMOo2KQd9BbmAeSyRmBAzTp5pVUtnvhEbtroqumid9tGWf2ulBJQ5pA/s200/can+ile+canan+imza2.jpg" width="100" height="21" data-original-width="198" data-original-height="41" /></a></div>
Açıkçası benim yakın çevrem böyle insanlarla dolu.  Ne yapmak lazım kısmını ise hâlâ bilmiyorum  :( <br />
Nasıl olur da bunca zamandır,  bu kadar çok insan bu yaygın hâli ve yarattığı rahatsızlığı fark etmeden bu yanlışı sürdürebilir?<br />
Hiç anlamıyorum.<br />
<br />
Anladığım şu: Kendisi değişmeyen,  dönüşümü reddeden insanlar başkalarını da değiştiremez. <br />
Ve bir atasözünde dediği gibi:  "<i>Az bilen anılır,  çok bilen yanılır.</i>"<br />
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIIqkHKvmiMXOhPJAPdmxWWkuNx9XlWNESG3bRRRKcwu0ZQBKYs_06yC3wXVjfkg8DlSoQcyD9-oNXCA5VI2H4j4DBzmE2KgUCHLRtmRmZ9Fi1PwAmzs-Ch3pu3VhdjyIZTiW126IDN9gf/s1600/Ak+Parti+logo.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIIqkHKvmiMXOhPJAPdmxWWkuNx9XlWNESG3bRRRKcwu0ZQBKYs_06yC3wXVjfkg8DlSoQcyD9-oNXCA5VI2H4j4DBzmE2KgUCHLRtmRmZ9Fi1PwAmzs-Ch3pu3VhdjyIZTiW126IDN9gf/s200/Ak+Parti+logo.png" width="55" height="55" data-original-width="316" data-original-height="316" /></a></div>
<b>2)</b>  Çok uzun süredir iktidarda olan ve kaçınılmaz olarak yozlaşmanın türlüsünü yaşayıp yaşatan partinin, ülkeyi dönüp dolaşıp bıraktığı nokta üzerine birçok kaygı, beraberinde sayısız eleştiriyi getiriyor.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Peki bu  "<b>muhalif medya</b>"  denen zamazingolar neyin üstünde nasıl duruyor?<br /></div></span>
<br /><span style="font-size: 110%; line-height:220%;">
"Kanal İstanbul"  mevzusu tartışılıyor olsa: Arap düşmanlığı,  Katar negatif güzellemeleri,  törpülenmiş sövgüler,  yüzbinbilmemkaçıncı "Saray" taşlaması,  "<i>Suriye'de-Libya'da ne işimiz var?!</i>"  ve kapanış...<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bu kadar gerizekalı olamayacaklarına göre bu medya insanları,  demek ki bunlar gizli olarak iktidara çalışıyor,  artık aklıma başka şey gelmez oldu.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Hiçbir konu yok ki ona buna nefret pompalamadan ve alay etmeden ifade edebilsinler görüşlerini.  Ve aslolanı ıskalamasınlar.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Araplar değil de  Avrupalı bazı devletler desteklese bu projeyi;  Kanal İstanbul'a  "evet"  mi demeliyiz ki Arap düşmanlığı kartı öne sürülüyor gene? Konuyu Doğa, çevre, deprem, kaynak, ekonomi ve uluslararası dengeler açısından almak varken... Böyle Araplar tukaka,  Katarlılar hah tüüüüü!  "Saray kaçak!"...<br />
<br />
Allah bize sabır versin valla.  "Muhalif medya" denenlerin iktidara muhalif filan olmadıklarını anlamadı gitti bu kitle. <br />
Bir daha yazalım: Bu  Gözcü/Sözcü neşriyatından,  Cumhuriyet bulamacından,  Portakal bey'den ve avanesinden ümitvar olduğunuz, peşlerinize takıldığınız müddetçe işimiz var demektir. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Bir kez olsun düşünün:  "Kötünün iyisi"  her zaman iyi olmaz.<br />
<br />
<br />
<b>3)</b>  <b>Ülke ekonomisi</b>nin belini büken şişirilmiş memur sayısına değinen var mı peki?<br /></span>
<p style="line-height:40%"> </p>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjII5qYh5HMf5aJmtdwzIXm1mu7huSaTdTr-SJIWvzwU-Tt3SwNEoipEfIaya1TTAhoTOAjMoDHJBw1t9U_fbnyxb-Qa6brBue8noFFeeT3rUrv8B_KiBr9sjOlJQtUoO1BTOhaQ-w2JzD7/s1600/Re%25C5%259Fat+%25C3%2587al%25C4%25B1%25C5%259Flar+Twitter.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjII5qYh5HMf5aJmtdwzIXm1mu7huSaTdTr-SJIWvzwU-Tt3SwNEoipEfIaya1TTAhoTOAjMoDHJBw1t9U_fbnyxb-Qa6brBue8noFFeeT3rUrv8B_KiBr9sjOlJQtUoO1BTOhaQ-w2JzD7/s200/Re%25C5%259Fat+%25C3%2587al%25C4%25B1%25C5%259Flar+Twitter.jpg" height="69" width="70"></a> <span style="font-size: 110%; line-height:200%;"> <div style="text-align: justify;">"<i>bu kadar cari açık verirken bu kadar memurun beslenmesini asla eleştirmiyor. yani esas can alıcı noktaya dokunmuyor... varsa yoksa distopik senaryolar...</i>" demiş  Reşat Çalışlar.  ( <a href="https://twitter.com/resatcalislar/status/1223679731054366720" target="_blank">*</a> )<br /></div></span>
<br />
<span style="font-size: 110%; line-height:225%;">
Ben bir kez daha yazıyorum burada: <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Her şehirde mantar gibi hızla yayılıp kurulan onlarca üniversite  ve oralarda çalışan çoğu akademik personelin ne "akademi" dünyasına  ne bilime  ne ülkeye  ne insanlığa anlamlı faydası bulunmaktadır.  Ancak birileri "<i>kızım/gelinim/oğlum şu üniversitede Doçent!</i>" diye gerim gerim gerilsinler diye ve iç piyasa sürekli para dönüşü ile canlı kalsın üzerine işlevlendirilmişlerdir.  Böylelikle geniş kesimlerin iktidar yağmasına sessiz kalmasının sağlanması da cabası.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Şişirilen devlet kadrolarına girmeyelim bile! <br />
Bunu ne zaman dile getirecek muhalefet acaba?  (sıkar)<br />
<br />
<br /></span>
<span style="font-size: 110%; line-height:230%;">
<b>4)</b>  Bu blogda daha önce de ırkçılığa, ayrımcılığa, fitne-fesad tohumu ekiciliğe karşı tepkilerimi defalarca,  çeşitli şekillerde yazıya döktüm. Hazır "içini dökmek" demişken  bir kez daha belirtmek isterim ki, kafatasçı Suriyeli sövücülerden,  her konuyu Suriyelilere bağlayan nefretle dolu ruhlardan çok rahatsızım. <br />
Üstelik sevdiğim, değer verdiğim veya ailemin çok yakın ferdlerinin böyle konuşmaları beni daha da üzüyor  :( <br />
<br />
Kötüye ve insanlığa karşı affedilemez suçlar işleyene karşıyım.<br />
Suç işleyenin  ırkına, milliyetine, rengine, mesleğine, dinine, tekkesine veya tekkesizliğine göre taraf almıyorum.<br />
Şu çağda her ağzını açışında,  hem de hiç tanımadığı insanlar hakkında durmadan nefret pompalayanları,  linç kalabalıkları yaratanları gördükçe hem derin bir hüzne  hem de ruhta büyük bir dolup-taşma hâline dalıyorum.<br />
<br />
Bu kadar teknoloji,  bu kadar iletişim,  bu kadar bilgiye kolay ulaşım imkanı sağlayan internet çağında,  hem de bu kadar varlık veya imkân sahibi iken  bu kadar insanlıktan nasibini almamış olma hali ve durmadan başka inanç mensuplarına,  diğer ırk, millet, ülkeye söven;  başka milletlerden aralarında yaşayan insanlara düşmanlık besleyen insanlarla çevrili olmak beni korkutuyor da ayrıca.<br />
<br />
<br />
</span>
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-17005549537387015042020-01-17T18:30:00.003+03:002020-05-07T01:14:14.891+03:00 PROTEİN'lerin  Saflaştırılması<p style="line-height:90%"> </p>
(Uzun zaman önce başladığım -ve bir türlü devamını getiremediğim- <a href="https://canilecananlar.blogspot.com/search/label/protein" target="_blank">Aminoasitler ve Proteinler</a> serime devam ediyorum.) <br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div style="text-align: justify; line-height:230%;">
<b>PROTEİNLERİN MOLEKÜL AĞIRLIK TAYİNİ:</b><br />
Çok büyük moleküller olduklarından dolayı, molekül ağırlıklarının tayininde kimyasal metotlar yerine fiziksel yöntemler tercih edilir: Ultrasantrifüj yöntemi  [Kolloidal özellikteki proteinler, devir sayısı çok yüksek olan (60.000 - 80.000 devir/dak)  ultrasantrifüjlerde çöktürülerek; çökme hızına göre ayrıştırılır],  Işık dağılımı yöntemi, Jel Filtrasyonu, Elektroforez (SDS-Page)  gibi...<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<span style="font-size: 105%;"><b>Bir proteinin saflaştırılması</b></span>ndaki ilk adım özütün (ekstraktın) hazırlanmasıdır. Hücreler çeşitli yöntemlerle parçalanır ve çözünme özelliklerine göre çeşitli sıvılar yardımıyla ilgili protein ekstrakte edilir. Lipidlerin aseton ve eter ile uzaklaştırılması,  bu işlemleri kolaylaştırır ve güvenilirliğini arttırır. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Ultrafiltrasyon (UF),  Jel filtrasyonu,  Elektroforez,  İyon değiştirme kromatografisi,  Afinite kromatografisi,  Diyaliz,  İsoelectric focusing,  Tuzlar ile çöktürme gibi yöntemler uygulanır. <br />
<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5nqL4bfGkiynSsrpKKavht-IJkHUPNLXfRNnslznkFpQ62Eg-VHX6zJPwCgRAfu2PLG5d4d9RTsBOIPlTJdjPHT1Oo-90itMKlR_hn6f5ONBqGiNhy8zmj1tp2T1498FKCxS1dnZEQ_RZ/s1600/Diyaliz+%2528Dialysis%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="172" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5nqL4bfGkiynSsrpKKavht-IJkHUPNLXfRNnslznkFpQ62Eg-VHX6zJPwCgRAfu2PLG5d4d9RTsBOIPlTJdjPHT1Oo-90itMKlR_hn6f5ONBqGiNhy8zmj1tp2T1498FKCxS1dnZEQ_RZ/s200/Diyaliz+%2528Dialysis%2529.jpg" width="240"></a>
<b>DİYALİZ  /  <i>Dialysis</i>:</b> <br />
Proteinleri, daha küçük molekül ağırlığına sahip diğer moleküllerden ayırarak saflaştırmak için kullanılan bir yöntem.  Selofan tüpler kullanılır. (Ultramikroskobik porları, yani gözenekleri vardır.)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Selofan tüp içine konan bileşimdeki küçük moleküller, tüpteki porlardan ortama (distile su veya tampon çözeltiye) geçerken; büyük protein molekülleri tüp içinde kalır.<br />
<br />
<br /><b>ULTRAFİLTRASYON</b> (UF): <br />
Yarı-geçirgen bir membran. Azot gazı ve basınç ile uygulama. <br />
Basınç altında yarı geçirgen membrandan bir miktar sıvı ve bazı küçük moleküller geçip ayrılırken  proteinler geçemez  ve membran iç yüzeyinde birikir.  Bu yöntemle hem proteinler küçük moleküllerinden ayrılır  hem de sıvı kaybederek konsantre hale gelirler. (Yoğurt ve peynir gibi fermente süt ürünleri yapımında,  buharlaştırma/evaporasyondan sonra protein bileşimini arttırmak için bu yöntem uygulanabilir.)<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<i>Permeat</i>: Membranlardan geçen sıvı kısım.<br />
<i>Retentat</i>: Membranları geçemeyip sistemde kalan büyük moleküllü kısım.<br />
<br />
<br /><span style="font-weight: bold; line-height:290%;">JEL FİLTRASYONU:<br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm_JQ3-y2g1xX9w2XaiLIz_eqk8z8tUrF5wtdojjDnh3t3pXPzDhNfS9mEnm924NgFaI96XCBa_zMSeHzydg_HiZWgUlFXRWZXA-khyphenhyphenJXx25h8A0eg25N2ZW4NDRJ4yrkSAK9u-HhJWlrs/s1600/Jel+Filtrasyonu.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="276" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm_JQ3-y2g1xX9w2XaiLIz_eqk8z8tUrF5wtdojjDnh3t3pXPzDhNfS9mEnm924NgFaI96XCBa_zMSeHzydg_HiZWgUlFXRWZXA-khyphenhyphenJXx25h8A0eg25N2ZW4NDRJ4yrkSAK9u-HhJWlrs/s320/Jel+Filtrasyonu.jpeg" width="320"></a></div>
<p style="line-height:40%"> </p>
Proteinlerin molekül ağırlıklarına göre ayrımında kullanılan bir yöntem.  (Proteinlerin M.A.larının tayini  ve  büyüklüklerine göre ayrımı)<br />
<br />Ayrım sonunda büyük protein molekülleri kolondan ilk olarak çıkarken, daha sonra orta büyüklüktekiler ve en son olarak da en küçük protein molekülleri çıkar.  [Küçük moleküller,  kolon içindeki taneciklerin  (Sephadex, biyojel veya agaroz)  yapısındaki porlara/oyuklara yerleşip kolondan çıkmakta gecikmiştir. Yani porlara takılan küçük moleküller, çıkışa doğru daha yavaş sürüklenirler.]<br />
<br />
<br />
<br />
<b><span style="font-size: 105%;">ELEKTROFOREZ  /</span>  <i>Electrophoresis</i>:</b> Proteinleri ayırmak, saflaştırmak ve karakterize etmek amacıyla kullanılan bir yöntem.<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgqbcuxOf2G11DF3KTgSXpfBPtyyNEmz_dd32Szs5uCvaelSQYPVvU8UtBNvL0ixA63SfH-oYy2KysVrcJ-9FllcarSqN1NsAozyOS-v-l3y1CA8FWMDMmtVI4fCseHbek1woR33FVQVca/s1600/Elektroforez.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="145" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgqbcuxOf2G11DF3KTgSXpfBPtyyNEmz_dd32Szs5uCvaelSQYPVvU8UtBNvL0ixA63SfH-oYy2KysVrcJ-9FllcarSqN1NsAozyOS-v-l3y1CA8FWMDMmtVI4fCseHbek1woR33FVQVca/s200/Elektroforez.jpg" width="200"></a>
Poliakrilamid jeller, tampon çözeltiler, iki adet cam levha,  + ve - elektrotlar (anot ve katot), enjeksiyon sistemi, tampon çözelti, tarak, <i>stacking</i> ve <i>separating</i> jel, su banyosu, DC güç kaynağı, Marker boya (brom-fenol mavisi),  boyalar (Caomasse blue)...<br /></div>
<div style="text-align: justify; line-height:240%;"><br />
<u>Yöntemin temeli</u>:<br />
Elektrik alan  (<i>electric field</i>)  etkisi altında iyonların hareket etmesi esasına dayanır.  Elektrik alana yerleştirilen bir karışımdaki proteinler, yükleri ile orantılı bir hızda göç ederler  ve  protein bantları elde edilir.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
İzoelektrik noktalarından <a href="#pI">*</a>  düşük pH'larda proteinler katota (- yüklü elektrot);  izoelektrik noktalarından yüksek pH'larda anota  (+ yüklü elektrot) doğru göç.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Proteinlerin hareketinde (<i>mobility</i>) net yük ve pH'nın yanı sıra moleküler büyüklük,  sürtünme katsayısı  ve  elektrik alanın gücü de önemlidir.<br /> (Mobilite  ≈  Yük/Kütle)<br />
<br /> Belli pH'daki bir tampon çözelti içinde ve bir taşıyıcı materyal üzerinde proteinler göç ettirilirler. Farklı göçme hızlarına göre taşıyıcı materyal üzerinde ayrılan proteinler  boyanarak görünür hale getirilirler.<br />
Pahalı ve uzun süre isteyen bir yöntem. İyi bir ayrım için, kullanılan ayırıcı ortam proteinler ve tampon çözeltiler ile reaksiyona girmemeli, hareketi değiştirmemelidir.<br />
<br />
Sabit ortam:  Jel <br />
Hareketli ortam: Tampon çözelti. (pH'yı sabit tutarlar + taşıyıcı elektrolit)<br />
Poliakrilamid jeller -> akrilamid / <i>acrylamide</i> + bisakrilamid (akrilamid yapısındaki çapraz bağlanmayı sağlar)<br />
Amonyumpersülfat + TEMED (katalizör)<br />
Merkaptoethanol: Sodyum Dodesil Sülfat yani SDS'nin proteinlere bağlanmasını ve böylece (-) yüklenmelerini sağlar. Ayrıca disülfit bağlarını parçalar ve bu sayede:  Globular (yumak şekilli) proteinler -> Fibröz (düz) proteinlere dönüşür. Bu dönüşümle jel içindeki protein hareketi kolaylaşır. <br />
<br />
(Akışkan özellikteki akrilamid jeller, çeşitli katalizör ve çapraz bağlama ajanlarının ilavesi ile çapraz şekilde bağlanarak polimerize olur ve katı yapı oluşturur. Polimerize olmamış halde iken akrilamid kuvvetli nörotoksik bir maddedir. Çalışırken eldiven kullanılmalı ve dikkatli olunmalı. Katılaşması sonrası oldukça dayanıklı bir malzeme olup işlemlerin sonunda yırtılıp parçalanmadan ortamdan alınarak üzerinde çalışılabilmekte.)<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCzTm3d-Xdkavh-AFXcCAk0uII1FfGLDcz7rpIBrouqXSpVxF5SsgCwGO29gkiDIODih9Rj2027SO9d4ZCKlNDCZGwB_GstdQd7SPjyOnsZ9Jt5F_wvp4njL8V8-pP0xEI-6kiJT-u1QcN/s1600/Elektroforez+bantlar%25C4%25B1+%2528Bu%25C4%259Fday+Gluteni+i%25C3%25A7in%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="133" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCzTm3d-Xdkavh-AFXcCAk0uII1FfGLDcz7rpIBrouqXSpVxF5SsgCwGO29gkiDIODih9Rj2027SO9d4ZCKlNDCZGwB_GstdQd7SPjyOnsZ9Jt5F_wvp4njL8V8-pP0xEI-6kiJT-u1QcN/s320/Elektroforez+bantlar%25C4%25B1+%2528Bu%25C4%259Fday+Gluteni+i%25C3%25A7in%2529.jpg" width="320"></a></div>
* Buğday Gluten proteinlerinin ekmeklik kalitesinin tespitinde HMW-Gluten miktarı önemli ve elektroforez bantları konu hakkında fikir verebilmekte.<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Ek Bilgi:<br />
Gıda proteinlerinin tayininde elektroforez tekniği çok geniş uygulama alanı bulur. Buğday ve buğday ürünlerindeki protein fraksiyonları bu sayede ayrılabilmekte. Elektroforez süt proteinlerinin ayırımında da kullanılmakta. Sütün başlıca proteini olan <i>kazein</i> elektroforezden önce pH 4.6'da asetik asit ile çöktürülerek fraksiyonlarına ayrılmaktadır.  Laktalbumin  α, β ve γ laktoglobulinler olarak ayrılabilmektedir.  Yumurta akı içerisinde bulunan yumurta proteinleri de karakteristik elektroforez bantları ile belirlenebilir.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Elektroforez hile amacıyla yapılan karışımların belirlenmesinde etkili bir yoldur.  Yoğurda hile amacıyla katılan jelatin proteinleri, normal süt proteinlerinden bu yolla ayırt edilebilmekte.  (Yoğurda % 0.05 oranında katılan jelatin tespit edilebilir.)   Koyun ve inek sütlerinden yapılmış çeşitli peynirlerin gerçek hammaddesinin belirlenmesinde vs. Elektroforez, proteinlerin ve enzimlerin saflığının kontrolünde, oligo nükleotidlerin analizinde, proteinlerin moleküler ağırlıklarının tespitinde, proteinlerin izoelektrik pH'larının belirlenmesinde ve enzimlerin preparatif eldesinde de kullanılabilir.<br />
<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRJkqPEIbAVTGJxPWuxS6M-pxYWvxyHmP-OYbCU4SXbjHu69LldLyPWWs1YHx3UVr7ZR4MU-OvPE8MQVYjOB30LRgxXnu5H9gNl27b1T5qNNyEM-i3nI5Hnc9z-5yf5HZd2CU35FDBQ-Kh/s1600/SDS-PAGE+Elektroforez.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="110" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRJkqPEIbAVTGJxPWuxS6M-pxYWvxyHmP-OYbCU4SXbjHu69LldLyPWWs1YHx3UVr7ZR4MU-OvPE8MQVYjOB30LRgxXnu5H9gNl27b1T5qNNyEM-i3nI5Hnc9z-5yf5HZd2CU35FDBQ-Kh/s200/SDS-PAGE+Elektroforez.jpg" width="125"></a>
<b>SDS-Page</b> (Sodyum Dodesil Sülfat PoliAkrilamid Jel/<i>Gel</i>) Elektroforezi en çok kullanılan elektroforez yöntemidir. Diğer bir yöntem olan Asit-Page ile aralarındaki farkı aşağıdaki tabloda özetlemeye çalıştım:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR2wWAWtOaSVWc0ou8lrjiFD3saiJ9EghdzpNUFtgcq1xWeYwhmbrorhg3WMHVNQ9OlZ8HcCIQ_4u97JOzUmKJbiegQiDBSwTLYKzVLo_8QV5b1i_FiTMqsgsOnBa7FiXyx-7ZE08r1k3P/s1600/Elektroforez+%25C3%25A7e%25C5%259Fitleri.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR2wWAWtOaSVWc0ou8lrjiFD3saiJ9EghdzpNUFtgcq1xWeYwhmbrorhg3WMHVNQ9OlZ8HcCIQ_4u97JOzUmKJbiegQiDBSwTLYKzVLo_8QV5b1i_FiTMqsgsOnBa7FiXyx-7ZE08r1k3P/s400/Elektroforez+%25C3%25A7e%25C5%259Fitleri.jpeg" width="400"></a></div><br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
<b>İZOELEKTRİK FOCUSING</b>  (IEF): "<i>Electrofocusing</i>"  de denir.<br />
Farklı molekülleri,  elektrik yüklerinin ve izoelektrik noktalarının farklılığına göre ayırma üzerine dayalı bir tekniktir.  ("<i>A technique for separating different molecules by their electric charge differences.</i>") Ortamın pH'sı değiştiğinde,  protein moleküllerin yükleri de değişecektir. <br />
<br />_Elektrik alanda bir protein molekülünün hareketi, kendi izoelektrik noktasına gelindiğinde durur. (İzoelektrik noktada net yük=0)
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
Özellikleri birbirine benzeyen proteinlerin birbirinden ayrılmasında geleneksel elektroforez yöntemlerine göre daha başarılı sonuçlar elde edilmekte.<br /> Çok sayıdaki balık türüne ait etlerin ayrımı ve kontrol edilmesinde kullanılır.  (Bunun için özel bir balık türü için spesifik olan protein bantına bakılır.  Her balık türüne özgü protein bantı deseni çıkartılmalı.)<br />
_İyi bir analiz için çok iyi hazırlanmış örnek preparatlarına ihtiyaç vardır. <br /></div>
<br />
<div style="text-align: justify; line-height:220%;"><br />
<br /><b>İYON DEĞİŞTİRME KROMATOGRAFİSİ  /  <i>Ion Exchange Chromatography</i>:</b> <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOaiSG2Pwp9kpYsjDGhvjIecB6vxYKR-z8qQAFEftVNLtrfas-JqS7NiZbpRZs7_2dkDgMPTxBRR1RlOQdZBs9J9nkvuczr3uobZ-P5MMCpfMUvlG3-eJdBht-W90T5QeLlM6m2vICWGkh/s1600/%25C4%25B0yon+de%25C4%259Fi%25C5%259Ftirme+kromatografisi+%2528Ion+Exchange+Chromatography%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOaiSG2Pwp9kpYsjDGhvjIecB6vxYKR-z8qQAFEftVNLtrfas-JqS7NiZbpRZs7_2dkDgMPTxBRR1RlOQdZBs9J9nkvuczr3uobZ-P5MMCpfMUvlG3-eJdBht-W90T5QeLlM6m2vICWGkh/s320/%25C4%25B0yon+de%25C4%259Fi%25C5%259Ftirme+kromatografisi+%2528Ion+Exchange+Chromatography%2529.jpg" width="228"></a> Asidik ve bazik proteinleri birbirinden ayırmada.<br />
Kolon maddesi olarak nötral pH'da artı-yüklü olan Dietilaminoetil selüloz (<i>DEAE-Cellulose</i>) kullanılırsa => (-) yüklü maddeleri bağlamasıyla diğerleri (bazik) kolondan ayrılır.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
eksi-yüklü Karboksimetil selüloz (<i>CM-Cellulose</i>) kullanıldığında => (+) yüklü (bazik) aminoasitler kendisine tutunarak (-)  yüklüler (asidik) kolondan ayrılır. <br />
<br />
<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO-ev86KbVqT7u_Xbsq-xOHr0VGF0qW4Y-l3G8BoylpFMfeyvGqIj80d7kOgNrQ9HiGi88OxXla7RfdehlrOp6fnigcWRmdnDS3HMNnkjdf7id2ugdyJB_Ow804Fwxgt967TJTazs8rEQt/s1600/Afinite+Krom.+%2528Affinity+Chrom%2529.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO-ev86KbVqT7u_Xbsq-xOHr0VGF0qW4Y-l3G8BoylpFMfeyvGqIj80d7kOgNrQ9HiGi88OxXla7RfdehlrOp6fnigcWRmdnDS3HMNnkjdf7id2ugdyJB_Ow804Fwxgt967TJTazs8rEQt/s200/Afinite+Krom.+%2528Affinity+Chrom%2529.jpeg" width="96"></a> <p style="line-height:40%"> </p> <b>AFFİNİTE KROMATOGRAFİSİ  /  <i>Affinity Chromatography</i>:</b> <br />
Çok kompleks bir karışımdaki enzimleri, hormonları, veya antikor ve antijenleri ayırmada yararlanılan, seçiciliği fazla olan bir yöntem. Bir enzim solusyonunu saflaştırmak ve konsantre etmek gibi kullanım alanları var. (Antijen-Antikor, Enzim-Substrat, Reseptör-İlaç etkileşimleri)
<br />
<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify; line-height:230%;"><br /> <b>Tuzlar ile çöktürme:</b> <br />
Amonyum sülfat (NH<sub>4</sub>)<sub>2</sub>SO<sub>4</sub>, sodyum sülfat Na<sub>2</sub>SO<sub>4</sub>, magnezyum sülfat MgSO4 veya bakır tuzları ile çöktürme.  Proteinlerin izolasyonu ve saflaştırılmasında kullanılan en eski ve en çok kullanılan yöntemlerden biri. Kristal halde elde.  Tam doymuş amonyum sülfat çözeltisi albüminleri çöktürür mesela.  Globulinler ise daha düşük konsantrasyonlu amonyum sülfat çözeltilerinde de çökeldiklerinden,  çözünürlük farkından yararlanarak ayırma.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Tuzlarla çöktürme, proteinlerin denaturasyonuna neden olmaz. Bu şekilde çöktürülmüş proteinleri yeniden çözündürmek mümkündür.<br /></div>
<br /><hr width=90%; size=2 color="green">
<div style="text-align: justify; line-height:220%;"><br />
<a name="pI" id="pI"></a><br />
* <b>İzoelektrik Nokta</b>  (<b>pI</b>): Bir aminoasitin  <i>Zwitterion</i> forma geçtiği,  yani net yükünün  0  olduğu pH. Her aminoasit için pI değeri karakteristiktir. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Nötral aminoasitler için pI: 4.8-6.3<br />
Asidik "   "   "   "   " : 2.7-3.2<br />
Bazik   "   "   "   "   " : 7.6-10.8<br />
<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
Asit ortamda aminoasitler : +  yüklü (katyon halinde)<br />
Alkali/Bazik ortamda "  "  : -  yüklü (anyon halinde)<br />
İzoelektrik nokta pH'sında:  Net yük=0 (Elektrik alan içerisinde hareketsiz)<br />
<br />
<br />Izoelektrik nokta (pI) altındaki pH derecelerindeki bir protein molekülü pozitif (+) yüklüdür ve elektrik alanda katota (- yüklü elektrota) göç eder. pI'ye yaklaşıldığında hareketi yavaşlar ve bu değerde tamamen durur. <br />
<p style="line-height:40%"> </p>
("<i>A protein that is in a pH region below its isoelectric point (pI) will be positively charged and so will migrate towards the cathode. As it migrates through a gradient of increasing pH, however, the protein's overall charge will decrease until the protein reaches the pH region that corresponds to its pI.  At this point it has no net charge and so migration ceases  as there is no electrical attraction towards either electrode.</i>")<br />
<br /><p style="line-height:40%"> </p>
** Zwitterion:  Belirli bir pH'da hem (+) hem de (-) yüke sahip olup net yükü sıfıra eşit olan bileşikler Zwitterion formdadır. (amfolit) <br />
<br />_Aminoasitler ve proteinler amfolit/amfoter bileşiklerdir.  (Aside karşı baz,  baza karşı asit gibi davranan maddeler hem asit hem de baz etkisi gösterirler. Bu durum amino grubu ile birlikte karboksil grubu da içermelerinden kaynaklanır.  Bu nedenle tampon özelliği gösterirler.)<br />
<br />
<br />KAYNAKLAR:<br /></div>
<p style="line-height:40%"> </p>
•  Bu derlemede özellikle şu kaynaktan ve görsellerinden oldukça yararlandım: http://www.mustafaaltinisik.org.uk/89-1-07.pdf<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
•  Pagif Tekniği anlatılmış ve bir-iki genel bilgi var:  http://vfdergi.yyu.edu.tr/archive/2003/14_2/2003_14_(2)_102-106.pdf <br />
<br /><br />canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-19442670584133095572019-12-21T09:14:00.000+03:002020-05-07T00:45:17.024+03:00 Ruh Halim <br /><span style="font-family: Courier New, Courier, monospace; font-size: 125%; line-height:190%">
<b>AİLE:</b>  "Aile gibi" ise iyi; aile adı altında "baskı, tahakküm, (fiziksel ve/veya psikolojik) şiddet, çocukların kaderini tayin hakkını kendinde gören ulvi şey"  filan gibiyse ömür törpüsü.<br />
<p style="line-height:40%"> </p>
"Sevgi ve saygı" yoksa zaten taşınması absürd büyük bir yük.  Yıllar önce  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2013/01/evlilik-celik-celiknaz-birlikteligi.html">EVLİLİK</a>  başlığında yazmıştım: "<i>Evlilik ve Aile, sanki bir  hayal kırıklığı jeneratörü.</i>"<br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha9lX1dvobNK5i-WjHwUooo53OBUDBlCsoPhid9k7yoyCUYytIvHFre95sUKeQYTBmENNF8do78neYsnWZ6O65DISriPXAH2wWifD-qHS8l_4y5gt0lAjU4Ul7DQk4ZGlVJTfBSJ3yT8i8/s1600/Kedi+ve+I%25C5%259F%25C4%25B1k.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha9lX1dvobNK5i-WjHwUooo53OBUDBlCsoPhid9k7yoyCUYytIvHFre95sUKeQYTBmENNF8do78neYsnWZ6O65DISriPXAH2wWifD-qHS8l_4y5gt0lAjU4Ul7DQk4ZGlVJTfBSJ3yT8i8/s400/Kedi+ve+I%25C5%259F%25C4%25B1k.jpg" width="320" height="509" data-original-width="600" data-original-height="955" /></a></div>
<br />
canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7930931712177458865.post-41407624399357216522019-12-08T21:12:00.002+03:002020-04-28T11:50:11.905+03:00 Yemin Kültü<br /><div style="text-align: justify;"><span style="font-size:110%; line-height:220%">
Bugün size sanal ortamda yaşadığım gerçek bir olayı anlatayım mı? <br />
<p style="line-height:20%"> </p>
Daha önce bunu blogumda da yazmıştım: Bir dönem yoğun olarak online strateji oyunları oynuyordum,  en çok da  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2009/01/travian.html" target="_blank">Travian</a>... <br />
<p style="line-height:20%"> </p>
Bir gün bizim birliğin yöneticisi geldi,  "Düşman bir birliğe savaş açıyoruz, herkes saldıracak! Ama öncesinde herkes görüntülü-sesli olarak yapılan <i>online</i> toplantıda  Allah-Kuran-vatan-namus-... üzerine yemin edecek!"  dedi.  Ben de dedim ki savaş ve saldırılarda ne gerekiyorsa yaparım;  ama yemin etmem,  ant içmem.<br />
<p style="line-height:20%"> </p>
O gün yediğim küfür ve ayar bir yana,  beni birlikten atıp oyunda saldırı çıktıkları yetmedi;  gerçek hayatta da bulup iş yerimdeki yöneticimle görüşmüş bu manyaklardan biri,  yani gazını alamamış... <br />
<br /><p style="line-height:20%"> </p>
(Bu arada kendileri, tırnak içinde bütün yazdığım sıradan başlayarak, noktalı yerlere  ana-baba-bayrak-sülâle-eşler-evlâtlar-ölmüşler  ve daha nicesini de dahil ederek  tüm grup önünde yemin etmelerine rağmen;  ertesi gün barış yaptılar o birlikle.  Hatta bizim başkan kanki oldu oradaki kadın yöneticiyle...  Ama ben yemin etmedim diye senelerce sürdü bu gerçek hayata da taşan  "yemin etmeme"  konulu kan davası mevzuu.) <br />
<br />
Şimdi bu sanaldaki olay.  Gerçek hayatta bizzat yaşadıklarımı ve şahit olduklarımı yazsam, inanamazsınız.  Bu toplumda insan olma ayarı ile ilgili bir sorun var.  <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2014/12/allah-yalniz-camide-hatirlayan-bir.html" target="_blank">Allah'ı yalnız camide hatırlayan bir toplum</a> yazımda da aslen buna değinmiştim.  Yeri gelmişken <a href="http://canilecananlar.blogspot.com/2013/10/antimiz.html" target="_blank">ANDIMIZ</a> yazısında da bakılabilir.</span><br />
<br />
<blockquote><span style="font-size:110%; line-height:205%">
«Eski zaman adamlarına: "Yalan yere yemin etmeyeceksin, ve andlarını Rabbe ödeyeceksin," denildiğini işittiniz. Fakat ben size derim: Hiç and etmeyin;  ne gök üzerine, çünkü o Allahın tahtıdır; ne yer üzerine, ...,  ne de kendi başın üzerine, ...<br />
<p style="line-height:10%"> </p>
Ancak sözünüz:  <i>Evet</i>,  evet;  <i>Hayır</i>,  hayır,  olsun. (Evet'iniz evet,  Hayır'ınız hayır olsun.)<br /> Bunlardan ziyadesi şerirdendir.» (Matta 5:33-37)</span></blockquote>
<br />
<br />
</div>canilecananhttp://www.blogger.com/profile/14491399494506785000noreply@blogger.com1