25 Aralık 2012 Salı

 Uydurma haber değil,  "Hepsi Gerçek!"


  • MAKAS-I  ŞERİF!
Başbakan  Erdoğan'ın
2010 yılında  açılışını yaptığı
The Green Park  Pendik Oteli,
Erdoğan'ın kurdele keserken kullandığı makası müşterilerin ziyareti için sergiliyor.

.......--->  İşte bunlar hep imandan! . :D


  • DİYANET  VE  ZAYTUNG
Kendi ifadesiyle, "Güncel konularla ilgili haber formatında alaycı içerikler bulunduran bir site"  Zaytung. Sloganı: "Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız Haber."   Bir başka deyişle, mizah içerikli asparagas habercilik ve sıra dışı blog neşriyatı. İlgililerince zevkle takip edilen dikkat çeken bir oluşum.

Geçen günlerde sitede çok okunan şöyle bir haber yayınlandı:
Ateist Olduğu Gerekçesiyle İstifası İstenen Köy İmamı Geri Adım Atmıyor:
"Mesleğime profesyonelce yaklaşıyorum"

Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Ortancalar Köyü'nde görev yapan İmam Seyfi Çalışkan (28), ateist olduğunu açıklamasıyla birlikte Türkiye'nin gündemine oturdu.  Geçtiğimiz cuma günü hutbede ateist olduğunu itiraf eden Çalışkan'ı Diyanet İşleri Başkanlığı jet hızıyla istifaya davet ederken, genç imam işine profesyonel olarak yaklaştığını belirterek  "Ben inanırım inanmam,  ayrı konu  ancak işimi en iyi şekilde, layığı ile icra ederim"  sözleriyle istifa etmesini gerektiren bir durumun olmadığını kaydetti.
(Merak edenler bu kısa alıntının geri kalanını yukarıdaki linkten okuyabilir.)


Eğlence burada bitmedi ama...
Çok geçmeden Diyanet İşleri mensuplarının sitesi Diyanethaber'de yayınlanan bir yazıda, mizah sitesi Zaytung  "uydurma haber"  yapmakla suçlandı.
"Milas'ta Ortanca isminde bir köy olmadığı, Milas müftülüğünde de Seyfi Çalışkan isminde bir görevlinin kayıtlı olmadığı, çalışmadığı, bu ahlaksız siteye karşı halkın uyanık ve dikkatli olması gerektiği,..." diye devam ediyor  (Diyanet'in mizah ile imtihanı).
Şu uyarı da yapılıyor elbette:
Unutulmamalı ki Din ve Diyanet üzerinden mizah yapılamaz!


  • DERSİMLİLER ÖZÜR DİLESİN!
"Sabiha Gökçen'in izindeyiz!"

.....--->  Bu neyin kafası acaba?


("Kahrolsun ABD!"  diye başlayıp hemen sonrasında "Dersimliler devletten özür dilesin!"  ile devam eden Ulusal Parti basın açıklaması videosu için mideniz ve akıl sağlığınız el verirse:  bkz)


  • NANKÖR KÖPEK!
CHP Tekirdağ Gençlik Kolları Başkanı Önay Taşdelen, Twitter hesabından başörtülülere  "Nankör köpekler!"  diye seslenmiş.
Tepki çekince ve partiden ihraç edilmesi için parti disiplin kuruluna sevk edilince de yanlış anlaşıldığını söyleyerek  "Benim annem de başörtülü"  deyivermiş.



Serinin devamı:

19 Aralık 2012 Çarşamba

 ODTÜ Öğrenci olayları


Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatılması nedeniyle, ODTÜ yerleşkesindeki TÜBİTAK Uzay'da Başbakanın da katıldığı bir program düzenlenmiş. Protesto için toplanan gruba karşı 3500 küsür Çevik kuvvet/Polis, 105 koruma aracı, 20 zırhlı araç ve 8 TOMA ile gittiği söyleniyor Erdoğan'ın Odtü'ye. Ve tabi o kadar Polisin oraya "boşuna" gönderilmediği de ortada.

Birkaç hafta önce yine ODTÜ'de, cezaevlerinde açlık grevi yapan yapan PKK ve KCK'lı tutuklulara destek yürüyüşüne polis müdahale etmiş; gaz bombası atılmıştı.  (31 Ekim 2012  ODTÜ orman yangını)
Şimdi de bu uydu fırlatma.  Doğrusu iktidarın ilk ODTÜ çıkarması değil bu. Daha önce de yazmıştım  (bkz, 5 Ocak 2011), hayatımda hiçbir olayda görmediğim kadar polis ve zırhlısını ODTÜ önünde görmüştüm.


"Bilimi satan, emperyalist savaş çığırtkanı Tayyip ODTÜ'den defol" pankartıyla yürüyüş yapan öğrencilere  Polis  müdahale  etti.
Biber gazı nedeniyle ODTÜ yerleşkesinde yoğun dumanların çıktığı görüldü.  Öğrencilerin kurduğu barikatlar, ateşe verdikleri çöp tenekeleri,  atılan taşlar...


Merkez medya olayı aynı dille haberleştirdi yine.
Ali Kırca:  "Polise taş ve sopayla saldıran ODTÜ öğrencileri..."  dedi,
"Uyduya karşı çıkan ODTÜ'lüler" diyen de var. Karşı cenahta ise bu yaşananlara  "Şanlı ODTÜ direnişi"  diyenler oldu/oluyor.
"Birçok öğrencinin elindeki sapanları gördünüz mü,  demokratik eylem böyle mi oluyor?"
diye sordu Twitter'da bir dönem takip ettiğim biri.   (@nesatsenem)


Türkiye'deki zihniyet ve demokrasi algısı sorunu tek taraflı değil ki, içselleşmiş.  Tr'de Sol'un ciddi bir şiddet sorunu var bence. Bu önemli ve solu gittikçe marjinalleştiren, halktan kopartan bir şey.

Kemalistler,  Ergenekon  ve  bu öğrenci olayları gösterdi ki:  AKP karşıtlarının en az AKP tabanı kadar gerizekalı olmasıdır RTE'yi güçlü kılan.
Sonra Taş-Sapan atmak, "Satılmış bilim" ifadeleri vesaire, bunlar muhalefet etmek değildir,  Sol'u adeta karikatürleştirmektir.
Yani üniversitede Polis/Jandarma gücüne hayır!  Ama Sol şiddete de hayır!
Tepkim ise haber dilindeki taraflılığa:
Kimisi Polisin/Jandarmanın/Güvenlikçilerin şiddetini normalleştirme derdinde, kimisi Sol şiddeti normalleştirmede...



-Twitter'dan alıntılar-

Çin'deki bir üsten Göktürk adında bir uydu fırlatmayı bilimsel ilerleme diye yutturmak isteyenlere karşı #ODTUdireniyor. ........ (Naim Dilmener - @renemliD)

Türkiye'de sol  hem kitlesel destekten yoksun bir cemaattir hem de alternatif üretmekten yoksun zihinsel yüzeysellik içindedir.
Şanlı ÖDTÜ direnişi nedir?  Bir düşünün!
Bu toplumda kaç kişi arkanızdan geliyor! Polisin pervasız sert müdahalesidir burada sorun.
Marjinalleşmiş bir sol var!  Türkiye'de sosyalistler toplumla değil birbirleriyle konuşup birbirleriyle çatışıyor. Kaç tane sosyalist hem daha adil hem de daha verimli ekonomi üzerine kafa yoruyor?
(@DogruozHakan)

ODTÜlü solcular karşıt görüşlü bulamayınca Leninist ve Marksistler olarak birbirlerine dalarlar.  (@snalcakar)
Devlet tüm giderlerimizi karşılasın ama özel hayatımıza karışmasın diyen solcu rahatlığı  :))))))
AKP'li adam çok zeki değil burası muhakkak ama karşıtı olan adamın da gerizekalılıkta ondan altta kalır yanı yok.
(@sakizliohannes)


"ODTÜ'dekilerin fikriyatıni beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama medeni hiçbir ülkede polisin/askerin üniversite üzerinde/içinde otoritesi olamaz.
Bir ülkenin üniversite kampüslerini polis/jandarma şu bu mesken tutmuşsa o ülkeden bir cacık olmaz,  ki olmuyor görüyoruz."   (@cravanart)

12 Eylül,  Üniversitesi ile toplumu arasında o kadar büyük kopukluk ve düşmanlık yarattı ki bu durum büyüyerek devam ediyor.  (@ferhat_sabanci)


Odtü konusunda yıllar önce şöyle bir cümle kurmuştum:
"Odtü garibanın eğlencesidir"...
(Reşat Çalışlar  -  @resatcalislar)

Meşruiyetin kaynağı bir alanda kalabalık olmaksa,  yarın o seni daha fazla güçle bastırıp oradan atmaya kalkışırsa ne diyeceksin?   (@ceelall)

Kusura bakmayın ama  "falanca defol falanca yer bizimdir"  diye nara atanların sağı solu faşolukla suçlaması resmen kara mizah.  (@volkan53)

Tayyibi günahım kadar sevmem,  ama Tayyibin iktidar imkanlarının ve toplum desteğinin onda biri solcuların elinde olsa memleketi yakar bunlar!  Pol Pot zihniyetli ezik sürüsü! Sene kaç lan!!  Hâlâ mı anti-emperyalizm?  Hâlâ mı Kemalist devrim?  Hâlâ mı altıncı filo gösterisi? Hâlâ mı "ne abd ne sscb TAM BAĞIMSIZ tc"??
(@FurkanKatkak)

Sosyalistlerin eleştirilere karşı tavrı dizide kapıcı, hemşire gördüğünde ayaklananlardan ya da ecdadım diye kükreyen Erdoğan'dan farklı değil.
(Gökhan Kaya  -  @karaolorin)



Unutmadan ekleyeyim:

Süleyman DEMİREL, yıllardır yaptığı çoğu konuşmada derdi ki: "Üniversite projesi Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli/birinci projesidir."  Buna benzer açıklamaları ısrarla yaptı.
Bendeniz sivri ifadeleri pek sevmediğimden bunlara alışamadım ama zannederim, bu önemi bazı devletlularımız da bir yerde kavramış olacak ki önlemlerini alıp Türk üniversitelerindeki gücü törpülemek/baskılamak için düğmeye basmışlar.

EK 1: ODTÜ Rektörlüğünden şöyle bir basın açıklaması yapılmış. Takdir ettim.

EK 2: Elhak doğru demiş Murat Yetkin:  Gerçek şu ki, ODTÜ'ye gittiğinizde birilerinin sizi protesto etmesini göze alırsınız (22/12/2012, Radikal)

EK 3: O kadar Polis gücü ve toma bir üniversite kampüsüne geziye gitmez, bir amaçla yahut bir görevi yerine getirmek için gider. Üniversite kapılarını gönüllü olarak bu güce açan üniversite yönetiminin de yaşananlarda sorumluluğu var bence.  Eleştiriden muaf tutulmamaları gerekir.




14 Aralık 2012 Cuma

 Filistinli bir ölü:   Muhammad Ziad Salaymah


Aslında bu blogu açma sebebim bambaşka konulardı.  Bugün bir anımı yazmayı düşünüyordum mesela.   Ancak bu gece yabancı basında Batı Şeria'da öldürülen bir gençle ilgili bazı haberlere denk geldim.  Çeşitli bloglar okudum sabaha kadar, resimlerine baktım. Ve yazmak istedim.
Çünkü dediğim gibi:  "Tek gücüm yazmak."

Sürekli kan dökülen Ortadoğu coğrafyasında bir can daha kana bulanıp akıp gitmiş, ne önemi var gerçi?   Siyaset/Riyaset ve İstatistik penceresinden hayata bakanlardansanız,  doğrudur.

_______________________
O gün 17 yaşına basmış bir gencin neşesi var .. üzerinde. Öldürülmeden birkaç saat önce çekilmiş bir fotosu bu. Doğum gününde okul arkadaşları pasta almış ve kendi aralarında bir kutlama yapmışlar. O kutlamanın aynı zamanda bir veda olduğunu bilmeden. _____________________

Göbek adı olarak hapisteki abisinin ismini vermişler ona:  Awad.
Abisi, Muhammed'in doğumundan önce hapse girmiş İsrail'de (1993) ve yakın zaman önceki bir tutsak takası ile serbest bırakılarak Gazze'ye gönderilmiş.  Ailesinin yaşadığı Batı Şeria bölgesine girmesi yasak.

Yıllardır görmediği abisi ile internet üzerinden yaptığı bir sohbette, birbirlerini evli ve çocuklu olarak görmekten ne kadar mutlu olacaklarını konuşuyorlar. Muhammed ise daha çok genç olduğunu ve evlilik konusunda acelesinin olmadığını söylüyor. Bir gün bütün aileyi bir arada görmeyi istediğinden, abisiyle beraber yemek yemeyi hayal ettiğinden bahsediyor.


Muhammad Ziad Awad Salaymah, genel anlamda neşeli bir genç anladığım kadarıyla.  Neşeli ve canlı.

Rekabet, arkadaşlık ve mücadele ile ilgili gibi daha çok. Kendi imkanları içerisinde aktif ve başarılı bir sporcu. Ayrıca Filistinli bir çocuk sirk grubunun üyesi olduğu da söyleniyor.

O gün okuldaki kutlamadan sonra eve geldiğinde annesi onu fırına gönderiyor, ekmek ve kek türü şeyler alması için, belli ki evde de bir doğumgünü kutlaması olacak.

Muhammed evden çıkıyor ve yolda İsrail sınır polisi ("border police") ile karşılaşıyor  (Hebron/El Halil).  Buraya kadar herşey sıradan/olağan.

Yalnız çocukta kısmi sağırlık varmış, belirgin duyma güçlüğü çektiği söyleniyor.
Muhtemelen kimliğini göstermesini istediler veya bir şeyler söylediler; anlayamadığı,  zaten duyamadığı bir dilde...
(...)   Ve en az altı el silah sesi:
-BİTTİ-   Muhammed öldü.
__________________________________________________________

Önce "terörist saldırı" dendi. Sonra ilginç bir bilgi medyada dolaşmaya başladı: "Elindeki oyuncak tabancayı bir İsrail askerine doğrultmuş, oyuncak olduğunu öldürdükten sonra anlamışlar."
Aile, çocuğumuzun oyuncak tabancası yoktu diyor. Yıllardır o bölgede yaşıyorlar. İsrail polisinin yaptığı kontrolleri biliyorlar, tutumunu da... Çocuklarının ters bir reaksiyon göstereceğine inanmıyorlar.

Olayın üzerinden iki gün geçti. Oyuncak tabanca ("toy gun") hala ortada yok. İsrail tarafından resmi bir açıklama yapılırsa olay günü ne olduğunu bilmediğimiz detaylarla ilgili,  onu da eklerim.

__________________________________________________________
"Oyuncak tabanca ile İsrail askerine saldırmak!"
Sanırım küresel anlamda herkes birbirini trollüyor son zamanlarda.
__________________________________________________________


EK bilgi:   Herşey olup bittikten sonra olay yeri çevresindeki kameraman ve Reuters ekibinin elindeki makinelere, videolara el konmuş.
İsrail askerleri,  olayın yaşandığı bölgedeki iki Reuters kameramanına gaz bombasıyla saldırmış, biri hastanelik olmuş. Öncesinde de soyunmaları istenmiş ve hırpalanmışlar.  Kaynak: Reuters  (bkz)

Ve son olarak İngilizce bilenler için iki kısa yazı:
1. Why was 17-year-old Muhammad killed?
2. The Israeli Occupation: Killing Palestinians and Their Dreams


19 yaşındaki bu genç kadın, "(oyuncak) tabancasıyla arkadaşlarına zarar vermesin" diye Filistinli gence tetiği çeken "kahraman" İsrail askeri.  Adı:  Nofar Mizrahi.
Asker arkadaşlarına zarar gelmeden bir tehditi daha bertaraf ettiği için mutluymuş, öyle demiş basına verdiği açıklamalarda.

   Militarizm,  Irkçılık  &  insanlık düşmanlığının genç-güzel bir yüzü daha.


6 Aralık 2012 Perşembe

 Bizans'ın hanımları  ve  Fatih


Gün geçmiyor ki, absürd ve "Gerçek olamaz!" dediğimiz bir siyasi lider açıklaması ile karşılaşmayalım sevgili ahali. Hala şaşkınlık içerisinde olduğum bir örneği es geçemedim bu sefer ve yazmaya karar verdim.

"Bizans'ın hanımları,
Fatih Sultan Mehmet'i  karşılarken
'Başımızda kardinal külahı görmektense,
Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz'  demişlerdir.
"

Recep Tayyip ERDOĞAN.


Bu açıklama kesinlikle bir troll faaliyeti değildir. Gerçekten Türkiye Başbakanı tarafından, İstanbul Kongre Merkezi'ndeki bir konuşması sırasında söylenmiştir.
Kaynak:  http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22090706.asp   (*)

Aynı konuşmasında  "Gençlik, tarihimizi doğru tanırsa  işte o zaman bu gençliği kimse tutamaz"  da demiş Sayın Erdoğan. Öyleyse çok kısa ve kabaca da olsa bakalım  neler olmuş İstanbul'un fethinde.


Fatih Sultan Mehmet, 1453 Constantinople kuşatmasından önce adamlarına "Şehrin kadın ve oğlanlarını / the women and boys of the city" vaat ediyor. Belki de şehrin tamamen harabolmasını istemediğinden, Cennet vaat ettiği askerlerinin sadece üç gün şehri yağmalamasına izin veriyor. (Bunun da Şeriat'e uygun olduğu söyleniyor.) Tahmin edileceği üzere bu bölüm vahşet dolu.

              Kendisi de zaferden sonra verilen bir yemekte içkiden sarhoşken, güzelliği kulağına fısıldanan, son granddük Loukas Notaras'ın  ("Ayasofya'da Osmanlı kavukları gormeyi kardinal başlıkları görmeye yeğlerim" / "I would rather see a Turkish turban in the midst of the City than the Latin mitre")   14 yaşındaki oğlunu istiyor  ("for pleasure"). Adamın reddetmesi üzerine ikisinin de kafası vuruluyor.   Bu arada adamın en küçük oğlu Jacob Notaras,  Fatih'in haremine alınıyor ve böylece hayatı bağışlanıyor.

Dediğim gibi,  ben oldukça kısa ve "şık" bir anlatım sunmaya çalıştım.

İnternetten pek çok kaynağa ulaşabilir ve ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Sonuçta farklı tarihçiler, bu olaylar yaşanırken farklı notlar düşmüş olabilir. Wikipedia gibi, tamamen gönüllü internet kullanıcıları tarafından oluşturulmuş ve ayrıntıcı olmayan yazılarda dahi kısaca not düşülmüş: bkz

(*)  İlgili haber başlığını paylaşan @nktaksoy'a teşekkürler.





2015  EDIT:   Ne Fatih'miş arkadaş!  "FSM'li  inciler"de  son perde: