Mahşerin Dört Atlısı adıyla Mart ayı sonlarında vizyona giren bu yabancı film polisiye-korku türünde.
İsmine ve içerisinde geçen bazı bölümlere bakacak olursanız, bir mistisizm boyutu da var. Ancak işin orası biraz göstermelik kalmış. Mesela bu türün bir başka örneği olan Se7en'daki bağ ve derinlik göz önüne alınırsa, bu filmdeki cinayetler ile dini dayanaklar arası bağ oldukça zayıf ve havada kalıyor. Beri yandan bazı izleyicilerin de belirttiği gibi, filmin ortasından itibaren sonunda olacak şeyleri önceden tahmin etmek gerilimi azaltıyor.
Ne var ki oyunculuklar iyi. Yani sırıtan veya abartılı bir sahneye denk gelmedim şahsen. Başroldeki 'Dennis Quaid' dikkat çekiyor.
Film korku üzerine demiştim. Bol bol kancalı sahneler var. Belki tuhaf gelecek ama bu filmi tek başıma izledim, kocaman sayılabilecek bir sinema salonunda.
Bir adamın kancalarla gözlerinden asıldığı bir sahnesi vardı, hamile bir kadını da kancalarla asıyorlardı filan... Bakamadım birkaç yerde.
Aile ilişkilerine filan da az dokunmuş.
İsmine ve içerisinde geçen bazı bölümlere bakacak olursanız, bir mistisizm boyutu da var. Ancak işin orası biraz göstermelik kalmış. Mesela bu türün bir başka örneği olan Se7en'daki bağ ve derinlik göz önüne alınırsa, bu filmdeki cinayetler ile dini dayanaklar arası bağ oldukça zayıf ve havada kalıyor. Beri yandan bazı izleyicilerin de belirttiği gibi, filmin ortasından itibaren sonunda olacak şeyleri önceden tahmin etmek gerilimi azaltıyor.
Ne var ki oyunculuklar iyi. Yani sırıtan veya abartılı bir sahneye denk gelmedim şahsen. Başroldeki 'Dennis Quaid' dikkat çekiyor.
Film korku üzerine demiştim. Bol bol kancalı sahneler var. Belki tuhaf gelecek ama bu filmi tek başıma izledim, kocaman sayılabilecek bir sinema salonunda.
Bir adamın kancalarla gözlerinden asıldığı bir sahnesi vardı, hamile bir kadını da kancalarla asıyorlardı filan... Bakamadım birkaç yerde.
Aile ilişkilerine filan da az dokunmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder