15 Kasım 2012 Perşembe

 Ortadoğu'da Savaş

Ortadoğu ve Arap Dünyası üzerine son aylardaki bazı kilit kelimeler şunlar:   "Arap baharı", Tunus, Mısır, Libya, Hüsnü Mübarek, Müslüman Kardeşler (İhvan),   NATO,   Kaddafi,   Suriye, Esad/Esed, Kürdistan, ÖSO (Özgür Suriye Ordusu),   terörizm,  İsrail,   Katar,  IŞİD/ISIS,   olası İran Savaşı...

Suriye'de: Arap Baharı'nın etkisiyle devrilen diktatörlerin ülkelerinden ilham alan Beşşar Esed karşıtı muhalifler, silahlanarak çatışmalar sürecine girdi. Mart 2011'de başlayan olaylarda muhalefet, amacını Esed rejimini devirmek ve Özgür Suriye devletini kurmak için Suriye Silahlı Kuvvetleri'ne karşı silahlı isyan olarak ortaya koydu. Her iki taraf da büyük askeri ve ekonomik dış destek almakta.

Güney sınırlarımızdaki bu gibi pek çok gelişmeye; Suriye meselesini hafife alarak "oldu bitti"ye getirmeye çalışan, Esad'ın düşüşü sonrası olası iktidar değişiminin getirilerini toplamaya niyetlenen siyasi iktidarın süre uzadıkça gittikçe artan ve hizipleşen Esad karşıtı söylemleri de eklenince bir anda "Suriye'ye savaş!" ihtimali konuşulur oldu. Türk halkının çoğu Suriye ile savaşmak fikrinden rahatsız görebildiğim kadarıyla, ama savaş lobisi ve gerekçeleri de var.


Derken: Suriye'de düşürülen uçağımız veya Suriye'nin düşürdüğü uçağımız. Ve kayıp, haber alınamayan pilotlar...? (Neyin ne olduğunu bilmiyoruz. Dış İşleri başka, Amerikan basını başka, El Cezire başka şeyler söyledi. 22 Haziran öğlesinde Hatay yakınlarında düşürülen F4 tipi savaş uçağımız ile ilgili  daha önceki  blog yazım
için  bakınız)  

Akçakale'ye top atışları ve ölülerimiz, yaralılarımız...
(3 Ekim 2012 - Suriye'de sınıra yakın çatışmalar sırasında Akçakale'ye top mermisi düştü:  5 ölü, çok sayıda yaralı.
4 Ekim 2012 - Suriye'ye sınır ötesi operasyon tezkeresi Meclis'ten geçti.
AKP ile MHP birlikte tezkereyi geçirdi.)


Suriye iç savaşında ölüler, iki ordunun ateşi arasında kalan siviller... Suriyeli mülteciler ve Türkiye kampları...
Resmi açıklamalara göre bugün 120 bin mültecinin ülkemizde bulunduğu söyleniyor, ve sayı gittikçe artıyor.


ÖSO (Özgür Suriye Ordusu)  farklı grupları bünyesinde barındıran bölünmüş bir yapı. Suriye rejiminin muhalifi olan İslami grupları yoğun olarak içeriyor. Çatışmalarda yaralanan ÖSO mensuplarının, Türkiye'de Kilis ve Gaziantep başta olmak üzere çeşitli illerdeki hastanelerde tedavi edildikleri, acil durumlarda dahi T.C. vatandaşlarının bu hastanelere alınmadıkları, Türkiye'ye sınırdan geçiş yapan bazı kişilerin geceleri Suriye'ye geçerek çeşitli eylemlerde bulundukları ve tekrar kamplara döndükleri belirtilmekte.



Rusya ve İran'ın Esad desteği... Suriye'ye uçusu sırasında indirilen Rus uçağında çıkan askeri teçhizat...
Ve yakılıp yıkılan Suriye şehirleri...
Halep (Aleppo), ki dünyanın en eski şehirlerinden biri olduğu söyleniyor + Suriye'nin en büyük şehri, tüm tarihi dokusuyla birlikte yakılıp yıkıldı. Aşağıda (solda) Halep Emevi Cami'nin eskiden avlusunda çekilmiş bir fotosunu ve (sağda) yangından sonraki son halini görüyorsunuz. Hristiyanlar açısından da kutsal sayılan mekanda, Emevilerin Suriye'yi fethi sonrasında cami inşası başlamış (MS 715). Tarihte çeşitli zamanlarda restorasyonlar geçirmiş yapının Selçuklu-Memlük mimarisini yansıtan bir şaheser olduğu söyleniyor.





Almanya'da bir hayvanat bahçesinde "Dünyanin en tehlikeli hayvan türü" diye yazan bir bölüm vardır. Oku takip edip içeri girdiğinizde loş ortamda sadece bir "AYNA" görürsünüz.   (@EsrefZaim)

Eline silah geçince insanoğlunun içine bir şeyler kaçıyor galiba. Bu nasıl bir vahşetle Yok oluş/Yok ediş?   Dehşet fotoğraflarla Suriye:
http://www.theatlantic.com/infocus/2012/11/syria-in-ruins/100402



6 Kasım 2012'de Mavi Marmara sorumlularının İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde yargılanması başladı demiştik.  Bu süreçte İsrail ile ilgili çok hızlı bazı gelişmeler yaşandı. Kontrolü altındaki Golan Tepeleri'ne isabet eden Suriye'ye ait havan toplarına misilleme olarak önce uyarı ateşi açtı, ertesi gün de bazı hedefleri doğrudan vurdu. Böylece Yom Kippur Savaşı'ndan (1973 Arab–Israeli War or Fourth Arab–Israeli War) bu yana İsrail ilk kez Suriye'ye resmi olarak ateş açtı.

11 Kasım'da İsrail Başbakanı Netanyahu,  İsrail'deki büyükelçilere bir konferans vererek olası bir Gazze saldırısının sinyallerini verdi. İsrail seçimlerine haftalar hala, haftasonu Gazze'den İsrail'e yapılmış roket saldırılarına karşı çeşitli askeri müdahaleler olabileceği anlaşıldı.
(İsrail'in bugün yaptığı kanlı seçim yatırımın bir benzerini, AKP de seçim öncesi Mavi Marmara ile yapmıştı.)


Derken Ürdün'de Kral karşıtı devrimci gösteriler başladı.
(Resimleri büyütmek için üzerlerine tıklayınız.)

Ve 14 Kasım'da İsrail Gazze'yi vurdu. Gazze'ye bombalar yağdı. Militanların yanı sıra yine siviller öldü.

Twitter'da bir gazeteci şöyle yazdı:
Beklenen  "Ortadoğu savaşı"  için yeni hamleler bunlar. "Beklenen savaş"ı,  ama Gazze'den,  ama Ürdün'den,  ama Şam'dan,  başlatma azmindeler.
(Faruk Mercan  - ‏ @farukmercan)


Twitter demişken...  İsrail, Twitter üzerinden Gazze'ye savaş ilan etti. Bu, dünya tarihinde bir ilk.  İsrail Savunma Kuvvetleri resmi sözcüsü imzasıyla IDFSpokesperson adresinden yapılan açıklamalar dehşetengizdi! Sanırım hem askeri hem siyasi hem ideolojik hem de bir PR merkezi bir birim burası ki bir dizi tvit atıldı. Önyargılı olduğumu veya saçmaladığımı düşünenler zahmet edip ilgili açıklamaları Şuradan veya link verdiğim resmi Twitter hesabından inceleyebilirler.
İsrail Ordusu,  Gazze'ye yönelik  14 Kasım 2012'de başlattığı saldırıya
"Bulut Sütunu / Operation Pillar of Cloud / Operation Pillar of Defense" ismini verdi. İfadenin Tevrat'ta geçtiği söyleniyor.  (Bir askeri operasyona mukaddes kitaptan isim vermek?)   Hamas'ın askeri kanadı İzzettin Kassam Tugayları'nın iki numaralı ismi Ahmet Cabari, nokta atışlı bir hava saldırısı ile aracı hareket halindeyken öldürüldü ve görüntüler paylaşıldı. Cabari, çeşitli terörist eylemler ile 2006 yılında İsrail askeri Gilad Şhalit'in kaçırılmasının arkasındaki beyin olarak gösteriliyordu.


Tüm bu gelişmeler ışığında sosyal medyada İsrail kınandı, İsrail karşıtı eleştiriler Yahudi nefreti ile harmanlandı, Kudüs fethedilmek istendi,  mazlumun yanında yer alındı,  kendi ablukası altındaki bir gettoya uyguladığı bu orantısız şiddet kınandı...
Suriye'de Esad,  Ürdün'de Abdullah'ın derin bir nefes aldığı söylendi...
Sadece Filistin denince duyarlı olanlar,  kendi halklarına nefret yağdırırken Filistinliler için kahroldu...  Notlarımın hepsini buraya aktarabilmek zor. Keyfi bir seçim ile birkaç tanesini paylaşmakla yetineyim.

Israil'e dayılanmak güzel,  mahkeme kurup yargılamak da fakat netice;  #GazaUnderAttack.  Ambargo kalkmadığı gibi bir de insanlar ölüyor.   (@MeetCan)

Türkiye'de laiklik elden gidiyor diye CHP'yle kader birliği edip ver yansın eden İsrail,  Gazze'ye yaptığı operasyona Tevrat'tan isim vermiş.   (@Global Good Guy)

Temelde zaten Kuran'ı siyasetlerine alet edenlerle Mevcut Tevrat'ı siyasetlerine alet edenlerin kavgası savaşı bu! /
HAMAS da asker sivil ayırmadan roket gönderiyor,  İSRAİL de ona daha orantısız bir şekilde karşılık veriyor..  ikisi de zulm ediyor son tahlilde!
(@Bhdr_Arg)

@MJayRosenberg, bir Yahudi olarak düşünce ve tepkilerini pek çok tviti ile dile getirdi.  Bunlar arasında dikkate değer şeyler var,  dört tanesini burada alıntılıyorum:
(1) Israel occupies, blockades, settles, evicts, invades, brutalizes, kills. But it is always the victim.
(2) Any Jew who supports what Israel is doing is no Jew in the eyes of God.  Israel is killing children.
(3) I am glad Twitter exists so I can publicly say:  I am a Jew & Israel's behavior makes me sick.  Netanyahu, Barak, Lieberman r war criminals.
(4) Israel's tweets celebrating killing makes me glad Germany didnt have Twitter in 1942.  "Ahmed Jabari: Eliminated. http://pic.twitter.com/Kd7vUpv5"

Bu şekil bir kafa yapısı ve böylesi bir dil ("Eliminated"?) , bölgede terörizmi her zaman canlı tutar zaten ve yer altına yeni inenler ile bu savaş "rutinleşir". Yukarıdaki linklerden birinde de geçmişti, IDF'in bir tviti  ("We recommend that no Hamas operatives,  whether low level or senior leaders,  show their faces above ground in the days ahead") bana daha önce yazdığım  "Fareler ve İnsanlar"  yazımı hatırlattı. Yani ben bu dili kullanabilirim ama bir devletin kullanması aynı mı?  Mesela şu da birkaç saat önceki bir IDF tviti:
  "Good morning to our friends in  #America.  While you were sleeping,
3 Israelis were killed when a rocket hit their house.
"  ("Amerika'daki arkadaşlarımıza günaydın.  Siz uyurken,  3 İsrailli evlerine bir roket isabet ederek öldü.")

Bu arada Hamas da  "Cehennemin kapıları açıldı / (The occupation has opened the gates of hell)"  diyerek peş peşe İsrail'e füze saldırıları yapmaya başladı.  İsrail'in Demir Kubbe  (Iron Dome)  sistemi,  atılan roketleri imha ediyor normalde;  ancak her nasılsa bir tane roket bir evin çatısına isabet ederek 3 İsrail vatandaşının ölümüne yol açtı.   Aşağıdaki resimde ise öldürülmüş bebeğine sarılarak ağlayan bir Filistinli baba.



Twitter'da  Ayşe Böhürler  şunu sordu:
İsrail yüzlerce kez Gazze'yi bombalarken,  onu bundan vazgeçirecek gerçekçi ve uygulanabilir bir önerisi olan var mı?  #Gazzeateşaltında

Onlarca cevap geldi.  Farklı olan bazıları şunlardı:
"Savaşarak büyük İsrail'i kuracaklarına iman edenlere  anladıkları dilden konuşmak zorundasınız."  Prof. ERBAKAN

Kendi savaş uçağımız füzelerimiz uydumuz vb teknolojimiz durdurabilir..  Boş mitingler yerine bunun için çalışsak diyorum.

Mesela 2010 yılında İsrail'in OECD'ye üyeliğine ret oyu vermeliydik. Yaptık mı? Hayır.

Yahudileri düşman görmeyip gerçekten saygı duyarak işe başlayabilir müslümanlar.  Tarihsel düşmanı kendinde öldürerek önce.   (@ozgurveinsan)

Muslumanlarin egitilmesi bunun cozumu.  Dunyayi kendine dusman sanarsan, dusman olur.   (@arabeskapachi)


.........İsrail saldırılarına karşı düzenlenen protestoya katılan bir gözlemci ise şöyle yazdı:
İsrail hukumetiyle birlikte  Yahudilere yönelik tehdit/nefret sloganlarının da atıldığı protestoda,  intikam vurgusu önemli bir yer tutuyordu. (@_researcher)

Ve son alıntı:
Siyasetçiler insaniyete değil  çıkara göre saf tutar;  dün Esed'e "kardeş" der bugün "zalim",  Filistin'de özgürlük Suriye'de dikta isteyebilir.
Demem o ki, siyasetçiler hiç samimi değil doğru; ama aslen oturduğu yerden izleyen bizler de öyle çok samimi değiliz. Zaten sorun da bu.   (@hkubra)








Son sözüm:
Ölü sayıları sürekli artıyor.  Belki onlarca terörist öldürüyorlar bugün, ama yerlerine geçmeye hevesli bir o kadarını da yaratmaktalar. Hamas'ı tamamen bitirebilirler. O zaman da İslami Cihad boşluğu doldurur? Onu da bitirseler, Müslüman Kardeşler... Ve bu döngü bu şekilde devam eder.
Israel'in yaptığı daha çok abluka altındaki bir gettoya bombalar yağdırma ve insan öldürme oyununa döndü, ta ki jenosit gerçekleşene kadar. Sadece kendi topraklarını değil;  bir günü diğer gününü tutmayan karışık bölgeyi de tamamen kırılganlaştırdılar.
Amaç  terörü sürekli canlı tutarak savaş lobiciliği mi?




EDIT:   23 Kasım 2015 Pazartesi günü,  Türkiye sınırına yakın uçuşu sırasında hava sahasını ihlal etmesi ve uyarılara cevap vermemesi gerekçesi ile Türkiye bir Rus savaş uçağını düşürdü.   ("Russian warplane shot down near Turkey-Syria border")

Pilotları aramak için bölgeye gelen yere inmiş bir Rus helikopterini,  "Bayırbucak Türkmenleri"  (çoğumuz adlarını ilk kez bu olayla duydu)  tekbir sesleri eşliğinde vurmuşlar.   Tahmin edileceği üzre,  Erdoğan'a ateş püsküren muhalefetimiz şimdi de Putinci oldu.  İlginç bir şekilde,  Fethullahçılar ise ilk kez,  hem de böylesi sivri bir olayda, hükümet üzerinden Erdoğan'ı eleştirmiyor gözüküyor. Gayet olumlu ve normal değerlendiriyor gibiler...

Bu arada  "Katil/Diktatör Esad insanları öldürüyor!"  söylemi devam ediyor. Yer yer çok koyulaşan bir mezhepçilik de dikkat çekmekte...



20 etiket sınırından ötürü bu yazıya şunlar gibi bazı tag'leri ekleyemedim:
2003, 2015, medya, mimari, siyaset, sorular


2 yorum:

canilecanan dedi ki...

YANLIŞ soruların YANLIŞ insanlara sorulduğu bir ülkeyiz.

"Sinagog saldırısında ölenleri anma töreninde hahambaşına İsrail'in saldırısını soran gazetecilerin olduğu bir ülkeyiz" demiş Yetvart Danzikyan Twitter'da. Olay şu:

Kasım 2003'te İstanbul'daki Beth İsrail ve Neve Şalom sinagoglarına yapılan bombalı saldırılarda hayatlarını kaybedenler için anma töreni düzenlenmiş. Törende konuşan Hahambaşı Yardımcısına basın mensuplarımız "Mahzun insanlara el uzatmanın, onları yok etmenin insanlığa sığmayan bir durum olduğu" söylemiş ve İsrail'in Gazze'ye yönelik son saldırıları hakkındaki fikri sorulmuş. O da "Kan döküleceği yerde dostluk dağılsın dünyaya" demiş.

Bence orada hahambaşına sorulacak soru "Hükümet'ten bir yetkilinin katılmamasını nasıl karşılıyorsunuz?" olmalıydı, demiş Danzikyan.

Oysa Lahey Adalet Divanı'na götür(e)mediği Mavi Marmara katliamı için, çAĞLAYAN Adliyesi'nde dava açarak milletin gazını alanlara bazı sorular sorulabilir.

Veya madem arkasında durabileceğin bir eylem değil, neden oy hesapları uğruna ülkemizi zor duruma düşürecek, insanlarda nefret tohumları yeşertecek Mavi Marmara seferine izin verdin; izin verdiysen neden gerekeni yapmadın? gibi sorular.

Dindarlara da biraz dünya gündemini takip etme önerisinde bulunalım. Kaç gündür Gazze'ye olası bir kara operasyonun, Demir Kubbe'nin (Iron Dome) anlatıldığı bir evrende onlar Gazze Yanıyor ağıtlarına başlamada bile Start'ı yakalayamıyorlar sonra.

canilecanan dedi ki...

Unutmadan ekleyeyim.

Washington Post Ombudsmanı Patrick B. Pexton, Bulut Sütunu Operasyonu hakkında gazetesinin kullandığı bir fotoya Yahudilerden gelen yoğun eleştirilere cevap verdi geçtiğimiz günlerde. Yanlış anlamadıysam, 15 Kasım'da ilk sayfada bir foto kullanıyorlar, benim de eklediğim, öldürülmüş bebeğini kucağında tutan ağlayan bir Filistinli genç adam. Ve bu "kızdırmış".

"NEDEN BU FOTOYU BASTINIZ, YA ISRAEL'DE ÖLENLER?" şeklinde pek çok e-mail, yorum vesaire... "Foto gerçek, Son Operasyon ile alakalı, etkileyici, adam terörist değil, ..." diye açıklıyor adam özetle. Ve sonra da ekliyor: Bizim bu fotoyu bastığımız 15 Kasım'a kadar İsrail'de öldürülen bir sivil yok ki operasyon sırasında, (olmayan fotoyu kullanalım). Hatta diyor ki 29 Ekim 2011'den beri yok.