Başlığa bakarsanız çok derin ve çetrefilli bir konu. Üzerinde araştırma tezleri yazılması gereken, Türk toplumundaki iletişimi tıkayan, adeta bir damar tıkanıklığı.
Örneklerini sıralayalım desek nereye kadar? (Zaten Türk okurunun pek okumayı sevmediği de ortada.)
Sadece son günlerdeki güncel iki örneği vermek istiyorum, zira yazmazsam çatlayacağım artık. Feci şekilde midemi bulandırıyor. Elimde gücüm olsa, ezmek isterim bunu yapanları, hepsini... Maalesef ki tek gücüm YAZMAK. Ben de bunu yapıyorum. Vicdanımın ve sinirlerimin yatışması için yapabileceğim tek şey: Yazmak.
Ve fakat o da ne? O dakka medya siteleri ayaklandı:
Vay efendim nassı' yaparsınız siz bunu? Sansürlediler! Rezil oldular! Tu kaka!...
("Ne mal oldukları belli. Pis dinciler!" diyen zeka pırıltıları da çıktı tabi arada.)
Memleketteki nice haber değeri taşıyan bilgileri yıllar boyu ve hala sansürlerken; hatta sansürlemek ne kelime, hiç vermezken; Tuğçe Kazaz'ın defile sansürünü dillerine doladılar.
Demek ki "Türkler okumuyor" derken yanlış söylemişim yukarıda. Düzelteyim öyleyse:
"Türkler okuyorlar. Ama karı-kız haberlerini okuyorlar. Karı-kızla ilgililer. Tabandan tavana kadar... Okurundan yöneticisine kadar... Önemsedikleri haberler de (doğal olarak) karı-kız haberleri." (mi?)
Neyse konuyu dağıtmayalım.
Ahmet Altan çıktı dedi ki: "Sayfa sekreteri, Ramazan diye bu tercihi yapmış. Hatalıyız. Ya o fotoğrafı kullanmamamız ya da kullanacaksak olduğu gibi kullanmamız gerekirdi."
(Taraf gazetesi olarak 'özeleştiri' konu başlığı altında sadece bu defile sansürü üstünde durmak... priceless!)
PEKİ SONRA NE OLDU DERSİNİZ?
Yılmadılar. Radikal gibi, boyalı basından nispeten daha uzak olan bir gazetenin internet sitesi bile uzun uzun, ballandıra ballandıra bu "Tarafın Sansürü" haberini verdi.
PEKİ SONRA NE YAPTILAR DERSİNİZ?
Aynı günlerde, bu alaycı eleştirel haberlerin az yanında şöyle bir görsel yer alıyordu:
Haber 2)
"Barselona sokaklarında şok eden görüntüler!"
Ve yandaki sansürlü foto!
Bu haberin, "Tuğçe Kazaz'ın defile fotosunu sansürleyen Taraf'ın yaptığından ne farkı var?
Öbürü, bu durumu dillendiren üyelerin yorumlarının editör onayından geçmesine dahi izin vermedi! Yani sadece haberdeki resme değil, okur yorumlarına da sansür uyguladı.
Üstelik ikinci haber gerçekten de ahlaksız bir haber.
Radikal Online ve diğer ulusal gazete siteleri birer porno sitesi değil; herkese açık internet siteleri. Her yaşa her insana yayın yapıyor. Ancak en amiralli gazetelerimizin, Milliyet gibi geçmişten gelen bir adı ve önemi olan gazetelerimizin internet siteleri erotik görsellerden geçilmemesiyle iyice "bulvar basını"na dönmüş bulunuyor son aylarda. (İşin bu yönü hakkında ileriki günlerde de yazmaya devam edicem. Sansürlenen veya çarpıtılarak verilen, haber değeri taşıyan bazı haber örnekleri ile beraber.)
Onlar gitmediği gibi, habere yazılan eleştiriler de bir türlü editörden geçemedi. Her nedense...
Bir kere yabancı bir gazeteyi refere ederek veriyorlardı bu haberi. Oysaki haberi refere ettikleri yabancı gazetenin yazdığından farklı bir şekilde olayı (eklemeli, kişisel yorumlu, çarpıtmalı) aktardıkları şeklinde bir iddia var. Çevirmenler baksınlar.
Sonuçta iddia iddiadır. Her üyenin, hem de saçma sapan yazılarını yayınlayan editör mekanizması; sıra medya eleştirisine gelince geçit vermiyor, adeta bir kalkana dönüşüyor.
Ben de medya sitelerinin bu ikircikli tutumunu sevmiyorum işte. Siyasetten tutun, TSK'ya ve Kürt meselesine nice uçlardaki yazılarımız yayınlanıyor; ama medya eleştirilerimize çoğu zaman yer verilmiyor.
Bu da Medya'nın; artık siyasetin, TSK'nın, bizatihi devletin, yargının, hepsinin de üstünde egemen bir güç olduğunu gösteriyor.
Ve yazılı gazete sayfalarından daha fazla imkan + özgürlük sunan internet sitelerinde bile sansürleniyoruz, iyi mi?
Üstelik bu senelerdir böyle.
Şu bloğa belli aralıklarla yazan ben bile bunu daha önceden, (hem de "kaç sene öncesinde yaşadıklarım" diye) irdelemiştim kısaca:
(bkz: Gazete Siteleri)
Emin Çölaşan'ı yıllarca ben mi kadroda tuttum?
İktidarla işler iyi giderken adamın (Çölaşan) ipini sağlam tut, kötüye gitmeye başlayınca salı salıver üzerlerine gitsin!
Çölaşan yıllar sonra bunları kendi yazdığı kitabında da dile getirdi. Sansürendiğini filan... (Ne hikmetse kovulana kadar sansürü sineye çekmiş; ama kovulma eylemine maruz kalmasını onuruna yedirememiş.
O da n'apsın? Kaleme sarılıp hemencecik Aydın Bey ve Ertuğrul Bey'in hiç bilmediğimiz iç yüzlerini ifşa edi edi verdi! "Yersen" diyeceğim ama, bu okur-yazar-laik kitle bunu da yedi.)
AKP, Meclis'ten AB kriterlerine uygun olmayan, yolsuzluğa kapı aralayan "İhale Yasası"nı geçirirken ne CHP ses verdi ne MHP. Taraf eleştirdi günlerce... Ama pardon, yandaş medya idi doğru Taraf, ben karıştırdım gene herhalde pardon...
Örneklerini sıralayalım desek nereye kadar? (Zaten Türk okurunun pek okumayı sevmediği de ortada.)
Sadece son günlerdeki güncel iki örneği vermek istiyorum, zira yazmazsam çatlayacağım artık. Feci şekilde midemi bulandırıyor. Elimde gücüm olsa, ezmek isterim bunu yapanları, hepsini... Maalesef ki tek gücüm YAZMAK. Ben de bunu yapıyorum. Vicdanımın ve sinirlerimin yatışması için yapabileceğim tek şey: Yazmak.
Güncel iki haber:
Haber 1) Taraf gazetesi, Tuğçe Kazaz'ın bir defile fotosunu sansürlemiş. Sağdaki gibiyken soldaki gibi yapmış.Şaka mı, ironi amaçlı yapılmış bir fotoşop mu, amacı ne belli değil.
Ve fakat o da ne? O dakka medya siteleri ayaklandı:
Vay efendim nassı' yaparsınız siz bunu? Sansürlediler! Rezil oldular! Tu kaka!...
("Ne mal oldukları belli. Pis dinciler!" diyen zeka pırıltıları da çıktı tabi arada.)
İlginçtir ki Taraf'ın yazdığı nice ayaklanılası haberde bunlar ayaklanmadı ama Tuğçe Kazaz'da ayaklandılar :)
Memleketteki nice haber değeri taşıyan bilgileri yıllar boyu ve hala sansürlerken; hatta sansürlemek ne kelime, hiç vermezken; Tuğçe Kazaz'ın defile sansürünü dillerine doladılar.
Demek ki "Türkler okumuyor" derken yanlış söylemişim yukarıda. Düzelteyim öyleyse:
"Türkler okuyorlar. Ama karı-kız haberlerini okuyorlar. Karı-kızla ilgililer. Tabandan tavana kadar... Okurundan yöneticisine kadar... Önemsedikleri haberler de (doğal olarak) karı-kız haberleri." (mi?)
Neyse konuyu dağıtmayalım.
Ahmet Altan çıktı dedi ki: "Sayfa sekreteri, Ramazan diye bu tercihi yapmış. Hatalıyız. Ya o fotoğrafı kullanmamamız ya da kullanacaksak olduğu gibi kullanmamız gerekirdi."
O kadar saçma sapan ve salakça birşey yapmışlar ki zaten, ne skime ve nasıl mantıklı bir açıklama yapacaklar şu saatten sonra?
(Taraf gazetesi olarak 'özeleştiri' konu başlığı altında sadece bu defile sansürü üstünde durmak... priceless!)
PEKİ SONRA NE OLDU DERSİNİZ?
Yılmadılar. Radikal gibi, boyalı basından nispeten daha uzak olan bir gazetenin internet sitesi bile uzun uzun, ballandıra ballandıra bu "Tarafın Sansürü" haberini verdi.
PEKİ SONRA NE YAPTILAR DERSİNİZ?
Aynı günlerde, bu alaycı eleştirel haberlerin az yanında şöyle bir görsel yer alıyordu:
Haber 2)
"Barselona sokaklarında şok eden görüntüler!"
Ve yandaki sansürlü foto!
Bu haberin, "Tuğçe Kazaz'ın defile fotosunu sansürleyen Taraf'ın yaptığından ne farkı var?
Biri (Taraf) en azından "Hatalıyız" dedi.
Öbürü, bu durumu dillendiren üyelerin yorumlarının editör onayından geçmesine dahi izin vermedi! Yani sadece haberdeki resme değil, okur yorumlarına da sansür uyguladı.
Üstelik ikinci haber gerçekten de ahlaksız bir haber.
Radikal Online ve diğer ulusal gazete siteleri birer porno sitesi değil; herkese açık internet siteleri. Her yaşa her insana yayın yapıyor. Ancak en amiralli gazetelerimizin, Milliyet gibi geçmişten gelen bir adı ve önemi olan gazetelerimizin internet siteleri erotik görsellerden geçilmemesiyle iyice "bulvar basını"na dönmüş bulunuyor son aylarda. (İşin bu yönü hakkında ileriki günlerde de yazmaya devam edicem. Sansürlenen veya çarpıtılarak verilen, haber değeri taşıyan bazı haber örnekleri ile beraber.)
Ayrıca takip edenler bilir. Radikal İnternet Sitesi'nde bir haber en fazla 1 gün durur. (Hatta çoğu zaman o kadar bile durmaz, 6-7 saat sonra kayar gider.) Ama bu "Barselona fahişeleri" gidemedi nedense bir türlü! Kaç gündür demirbaş gibi!
Onlar gitmediği gibi, habere yazılan eleştiriler de bir türlü editörden geçemedi. Her nedense...
Bir kere yabancı bir gazeteyi refere ederek veriyorlardı bu haberi. Oysaki haberi refere ettikleri yabancı gazetenin yazdığından farklı bir şekilde olayı (eklemeli, kişisel yorumlu, çarpıtmalı) aktardıkları şeklinde bir iddia var. Çevirmenler baksınlar.
Sonuçta iddia iddiadır. Her üyenin, hem de saçma sapan yazılarını yayınlayan editör mekanizması; sıra medya eleştirisine gelince geçit vermiyor, adeta bir kalkana dönüşüyor.
Ben de medya sitelerinin bu ikircikli tutumunu sevmiyorum işte. Siyasetten tutun, TSK'ya ve Kürt meselesine nice uçlardaki yazılarımız yayınlanıyor; ama medya eleştirilerimize çoğu zaman yer verilmiyor.
Bu da Medya'nın; artık siyasetin, TSK'nın, bizatihi devletin, yargının, hepsinin de üstünde egemen bir güç olduğunu gösteriyor.
Ve yazılı gazete sayfalarından daha fazla imkan + özgürlük sunan internet sitelerinde bile sansürleniyoruz, iyi mi?
Üstelik bu senelerdir böyle.
Şu bloğa belli aralıklarla yazan ben bile bunu daha önceden, (hem de "kaç sene öncesinde yaşadıklarım" diye) irdelemiştim kısaca:
(bkz: Gazete Siteleri)
EK: Vakti zamanında Aydın Doğan beyler ve kızları ile, Tayyip beyler ve grubunun güzel güzel anlaştığı; birbirlerini aklar, paklar ve gazlar iken (develer tellal iken, pireler berber iken); Kanal D Haber'in başında Fatih Altaylı var iken; ayda bir sayın RTE özel bir program ile tek başına canlı yayın konuğu olur, saatlerce konuşur iken... Hürriyet gazetesi ve Kanal D haber bültenleri "Emine Erdoğan'ın şık başörtüsü göz kamaştırdı", "First Lady'nin baş örtüleri" konulu haberlerler yaparak kamu görevini yerine getirirken (oha!) kimse bunlara yandaş, yunduş demedi? Tostunu yedi yattı.
Emin Çölaşan'ı yıllarca ben mi kadroda tuttum?
İktidarla işler iyi giderken adamın (Çölaşan) ipini sağlam tut, kötüye gitmeye başlayınca salı salıver üzerlerine gitsin!
Çölaşan yıllar sonra bunları kendi yazdığı kitabında da dile getirdi. Sansürendiğini filan... (Ne hikmetse kovulana kadar sansürü sineye çekmiş; ama kovulma eylemine maruz kalmasını onuruna yedirememiş.
O da n'apsın? Kaleme sarılıp hemencecik Aydın Bey ve Ertuğrul Bey'in hiç bilmediğimiz iç yüzlerini ifşa edi edi verdi! "Yersen" diyeceğim ama, bu okur-yazar-laik kitle bunu da yedi.)
AKP, Meclis'ten AB kriterlerine uygun olmayan, yolsuzluğa kapı aralayan "İhale Yasası"nı geçirirken ne CHP ses verdi ne MHP. Taraf eleştirdi günlerce... Ama pardon, yandaş medya idi doğru Taraf, ben karıştırdım gene herhalde pardon...
Ben de bu ikiyüzlü tutumlara katlanamıyorum artık, maalesef. Toplumun midesi, bağırsakları, etleri...yalanlarla örülü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder