23 Temmuz 2009 Perşembe

TOBBÜniversitesi

"Bilkent Üniversitesi öğrencileri tarafından kurulan,  öğrenci organizasyonu  Genç Akademi,  yaptığı bir araştırmasında gençlerden okullarına not vermelerini istemiş.  Anadolu, Ankara, Başkent, Bilkent, Boğaziçi, 9 Eylül, Ege, Uludağ,  Erciyes, Gazi, Hacettepe, İstanbul, İTÜ, ODTÜ, Koç, Sabancı, TOBB  ve  Yıldız'dan toplam 1525 öğrenci  çeşitli açılardan değerlendirmeler yapmış.


Sonuçlar arasında bana en ilginç gelenler şunlardı:

  • Öğrencilerin kütüphanesini en yeterli bulduğu üniversite %98 ile İTÜ.  Onu %93 ile Bilkent izliyor.  Kütüphanesi en yetersiz bulunan %30 ile Başkent Üniversitesi.

    (Daha önce  Çene İshali  başlıklı yazımda söylemiştim:  Bir üniversitenin aslında ne olduğunu/ne olmadığını,  en kestirme ve en iyi kütüphanesinden anlarsınız.)

  • Bilkent öğrencileri %89 ile  üniversitelerinin sunduğu teknoloji olanaklarını yeterli buluyor. Onu %88 ile Sabancı,  %81 ile de TOBB izliyor. Teknolojik olanaklar açısından en düşük not Başkent Üniversitesi'nin.

  • Sabancı %81 ile  öğretim elemanlarının öğrencilerle ders dışında iletişim kurmak için özen gösterdiği üniversiteler arasında birinci sırada.  Onu %72 ile Boğaziçi izliyor.  Öğrencilerle iletişimin en zayıf olduğu üniversite ise %31 Yıldız Teknik, %38 ile İstanbul Üniversitesi.

  • Dönem sonlarında dersler ve öğretim elemanlarını değerlendiren anketlerde TOBB, Koç, Bilkent, Boğaziçi, ODTÜ ve Sabancı "en iyi üniversite" olarak birbirleriyle yarışıyor.


Kişisel Yorumum:  "En iyi üniversite" denmemeli,  "Öğrenciyi en çok memnun eden üniversite"  denmeli bence bu anket için.
Yukarıda gördüğünüz gibi, paranın gücü iletişim imkanlarını arttırıyor. Yani hoca ile öğrenci arasındaki ilişkiler daha normalleşiyor, daha arzu edilir bir düzeye erişiyor.  TOBB'un, her öğrencisine okula başlarken verdiği laptop hizmeti bile çok takdir edilen bir özelliği.
Beri yandan öğrenciler ODTÜ, Boğaziçi örneklerindeki gibi  çok iyi bir isim yapmışlık ve yeterli teknolojik imkânlar olmadığı sürece; kendilerini fazla zorlamayan üniversitelerden daha fazla memnun oluyor gibi.  Tabi buradaki "zorlama" kıstası nedir, açmak lazım.

TOBB'dan bir örnek vereyim mesela:

Bu üniversitenin bir İşletme bölümü var, meşhur. Meşhur olması şurdan kaynaklanıyor: Kiminle TOBB Üniversitesi hakkında az konuşsam, İşletmedekilerin "Bizim bölüm çok zor"u biraz fazlaca abarttıklarını çok duydum da ondan. Sonunda nasip kısmetle birkaç mensubuyla bizzat tanışma fırsatı yakaladım.
Bölümleri ile ilgili soru-cevap, sohbet ve neticede bazı ders notlarına bakma fırsatım da oldu.


Uzun lafın kısası:  Fazla bir şey görmüyorlar.
Mühendislik öğrencisi olarak bize de İşletme bölümünden  Genel İşletme  dersini vermişlerdi ki zevkli bir derstir. Ayrıca İktisat, İstatistik gibi derslerde işlediklerimizden daha fazlasını görmüyorlar.
Yıl içerisinde eğitim süreleri uzun, tatil süreleri az.  Programları çok yüklü değil.  (Öğrencilerinin bu kadar zorlanmaktan şikayet etmesini; üniversite sınavında aldıkları puanlara, ortaöğretim ve lisede disiplinli bir çalışmaya alışık olmamalarına bağlıyorum.)

Burslular içinse durum bu kadar kolay gözükmüyor.  Ama burslu değilsen, kalman için ya aptal olman ya da fazlaca ilgisiz, devamsız olman lazım.  Azıcık kıçını kaldırıp okula gitmek ve konulara bir göz atmak da lazım dimi?

Anladığım kadarıyla, dersler de fazla sıkı geçmiyor.
Yabancı dili sıkı tutuyorlar ama.  TOEFL'a girme ve belirli dereceleri tutturma zorunluluğu var.  Okulu bitirince Odalar Birliği'nden iş bulma ümidi de TOBB'a olan talebi artırıyor.

Not şişirme konusuna girmiyorum bile. Özel üniversiteler ile ilgili bilgisi olanlar,  yeni açılan okulun nâmı yürüsün diye ne kadar not şişirildiğinin farkında. Ne acıdır ki aynı mantık son dönemde iyice ticarileşme yoluna girmiş devlet üniversitelerinde de kendini belirgin şekilde hissettirmeye başladı.

Ne var ki ben TOBB'u beğeniyorum bazı açılardan.  Eğitimde öğrenci hamal yerine konmamalı asla.  Bu kadar hızla değişen ve gelişen teknolojide, "her şeyi öğretmeye çalışmak" kadar aptalca bir yaklaşım olamaz.  (Müfredat kapsamını ve her konu başlığında ayrıntıcılığı hayvani boyutlarda tutan kimi devlet üniversiteleri bölümlerinde, itiraz edilmesi gereken işlevsiz tutum)



Not:  Bu arada pırlanta gibi çok eski bir arkadaşım  (yalnız Nurcudur kendisi) Bilkent'ten TOBB'a kapağı atmış durumda.  Gerçi saçlar dökülmüş,  kel görünmüş amma velakin herkes de not şişiriyor diye bir şey yok!  ;)

.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

TOBB ETÜ ile ilgili daha doğru bilgi vermek gerekirse:
-Program oldukça dolu. Cumartesi günleri de dahil her gün ve neredeyse tüm gün dersteyiz.
-Devam zorunlu ve hiç bir şekilde taviz verilmiyor.Hatta herkesin imzası tek tek karşılaştırılıyor.Üstelik her sınıfa kimlik okutmak için sistem kuruldu.
-Not almak hiç de kolay değil. Hiç kimse bol not vermiyor.
-İktisadi idari bilimler öğrencileri zorunlu olarak programlama dersi alıyor.
-Diğer üniversitelerde bir dönemde alınan ders sayısına göre TOBB'da bir dönemde yaklaşık 9 ders alınıyor.
-İngilizce + ikinci bir dil şart(rusça,ispanyolca,fransızca,japonca vs)
-Final öncesinde yalnızca 3 gün ara veriliyor.
-Bir çok derste sınavları yanısıra dönem sonunda teslim etmek için yaklaşık 50 sayfalık ödev hazırlanıyor.
-Burslu ya da burssuz olsun dersten kalan sayısı oldukça fazla.
Ve daha bir çok şey söylenebilir.

canilecanan dedi ki...

Katkı sağladığınız için teşekkür ederim. Ben sadece kendi gözlemlerimi aktarmıştım.
Özellikle yabancı dil ve öğrenciye verilen pozitif değer konusunda hemfikiriz. İlk senelerde fazla sayıda ders yüklenmesi de yine aynı şekilde... Not konusunu ise tekrar düşünmenizi tavsiye ederim. Neye göre kıyaslıyorsunuz "Not almak hiç de kolay değil" derken?

Son olarak herşeyin sonuçta "birey"de olduğunu hatırlatmama gerek var mı? Üniversite temel altyapıyı verir, kişi kendini geliştirir.

Unknown dedi ki...

'Ozel okul bol not veriyor' dusuncesi Sabanci,Koc,Bilkent,TOBB ETU gibi universiteler icin gecerli degil.

canilecanan dedi ki...

Yorumunuz için teşekkürler Sayın Evren Atalar.
Nottan daha ziyade, inşallah ülke ve insanlık için değerli ve farkındalık sahibi bireyler yetişiyordur. Artık herşeyin makineler ve programlarla yapılmaya başlandığı bir çağda; diğer bilgilerinin yanı sıra, insanın makineden farkı ve üstün değerlerinin de bilincinde olan, dahası buna göre yeni bir dünya inşası planlayabilenlere ne mutlu.