2 Kasım 2009 Pazartesi

KANAL-İ-ZASYON


Yaklaşık 1 buçuk saatlik bir yeni dönem sinema filmi.
Yönetmen + Senarist: Alper Mestçi.

Başrollerdeki oyuncuları afişten de az çok seçebilirsiniz.  (Okan Bayülgen & Hakan Yılmaz)

Erol Günaydın, Rasim Öztekin, Serhat Özcan, Orhan Aydın gibi tanınmış oyuncular ise yan rollerde.
Hakkı Devrim, Ahmet Çakar, Sadettin Teksoy, Metin Uca gibi isimler de sürpriz rollerde yer almış.


Geçen gün büyük bir salonda izledim ve eğlendim ben şahsen.
Shockhaber'den Zaga'ya, ordan Şahan Gökbakar'ın tv skeçlerine kadar şimdiye dek içinde yönetmen-senarist olarak bulunduğu işlerde dile getirdiği şeyleri, biraz daha farklı bir tema ve değişik unsurlarla sinemaya aktarmış Alper Mestçi. İlk başta (filmin başında) Okan Bayülgen'in sırıttığını ve neden kadroya en tepeden alındığını anlamasam da, sonradan canlandırdığı İmdat tipine uygun davranan "fakir bir deli"  olduğunu anladım.  Güzeldi.  Bir Türk filmiydi.

Televizyon eleştirisi odağında ürettiği  Hayvanım olur musun?,  Kim 500 tokat ister?  ve  Sarı Bıyık ile Haber Bülteni  gibi buluşlar sırıtmamış ve toparlamayı bilmiş bence. Filmin sonuna doğru İmdat'ın hapishane günleri ve televizyon ile ilgili yorumu, ertesinde de bir sinema sitesindeki izleyici görüşü ile bu nadide sinema yorumumu noktalayayım:
"İçerde düşündüm de... 50 kişi, tam 50 kişi  buna bööle bakarken içerde olduğunu unutuyo.  Acaba dedim, dışardakiler de buna bakarken dışarda olduklarını mı unutuyo?"

"Ben sinemaseverim" diyen herkesin bu filmde seveceği birşeyler var bence, sadece nasıl baktığınızla alakalı... Aslolan ne kadar az veya ne kadar çok güldüğün değil zaten bu filmde (komedi anlayışı insandan insana değişir), benim Kanal-i-zasyon'da en çok takdir ettiğim şey Türk sinemasında komedi adına bir ilki başarmış olması.  Bu film "komedi" olarak tanımlansa da ve içinde ağırlıklı olarak komedi unsurları olsa da,  bence yapılış amacı ve türü farklı.  Şöyle ki bu film  "öyle bir komedi filmi yapalım ki herkes sinemada gülsün gişede parayı kaldıralım" mantığından ziyade, "insanlara televizyonda nasıl saçma sapan şeylere güldüklerini gösterelim" amacıyla yapılmış bir film yani bir eleştiri filmi! İnsanın kendi kendisine, kendi saçmalıklarına gülmesini sağlamak,  ayna tutmak bir nevi amacı.
...
Adamlar (senarist ve yönetmen)  medya eleştirisi gibi bir konuyu ele alıp onu bir sinema filminin içine adapte etmişler. Bir sürü tv programı var filmin içinde. Onlar için özel dekorlar, logolar, müzikler filan hazırlamışlar; hiçbiri de skeç gibi durmuyor, gerçeğinin ta kendisi gibi  ama bir yandan da mizahi bakış sağlanmış vesaire vesaire... Böyle bakıldığında çok zor bir işin altına girmiş zaten film!  Büyük ölçüde de başarmış bence.
...
Haa daha iyi olamaz mıydı? Mesela başrol için oyuncu seçimi bence de yanlış, Okan'ı rolle bütünleştiremiyor insan. Engin Günaydın süper olurdu diye düşündüm ben... Sonra filmin hikayenin aktığı kısımlardaki montajı daha hızlı olabilirdi,  programlar çok tempolu olduğu için hikaye kısmı durağan kalıyor.
...
E tabii maalesef bazı durumlara gülmek için de onları bilmek gerekir, farklı bir gözle algılayabilmek gerekir. Sen televizyonu zaten eleştirel bir gözle izlemiyorsan, sadece boş boş bakıyorsan sinemada da milletin güldüğü pek çok yerde niye gülüyor ki bunlar yaw, nesi komik bunun dersin!
Onlar aslında 'sana' gülüyorlar arkadaşım,  'seninle' gülmüyorlar!  :)"

(Nariku  -   sinemalar.com)


.

Hiç yorum yok: