Kasım 2010 gündemine CHP'deki yeni gelişmeler damgasını vurdu.
Parti tüzük değişimi ve bu değişimin ne yönde olacağı ile Parti Meclisi toplantısı gibi, ancak siyasetle uğraşan birinin anlayabileceği bazı iç zıtlaşmalar sonrasında CHP üst kademesinde ani bir kopuş yaşandı.
Yargıtay'a kadar uzanan bu süreç ertesinde bir de baktık ki, Deniz Baykal'ın kaset skandalı sonrası olaylı istifasını sağlayıp yerine Kılıçdaroğlu'nu getirdiği söylenen Önder Sav ile elinden tuttuğu Kemal Kılıçdaroğlu'nun arası açılmış!
Tayyip Erdoğan, 12 Eylül Referandumu öncesi yaptığı konuşmalarından birinde, "Liderine ihanet eden kendisi de ihanete uğrar" demişti (CHP'deki Deniz Baykal olaylarını kastederek).
O dönemlerde kim tahmin ederdi ki Önder Sav böylesi bir ihanete uğrayacak, hem de üç vakte kadar?
O dönemlerde kim tahmin ederdi ki Önder Sav böylesi bir ihanete uğrayacak, hem de üç vakte kadar?
Önder Sav, 10 yıldır oturduğu CHP Genel Sekreterliği koltuğundan uzaklaştırıldı. Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin, parti içindeki statüko merkezlerine karşı bu baş kaldırışı özellikle yenilik ve genel seçimlerde başarı isteyen çevrelerin hayranlığını topladı. Bu kesimin beklentili hali, pek çok internet sitesindeki yorumları okuduğunuzda da göze çarpmakta.
Öte yandan "Seçim kazanmasak da olur. Ama Kemalizm damarımıza, Atatürkçülüğümüze ve statüko taparlığımıza bir zarar gelmesin" düşüncesindeki kemikleşmiş CHP tabanı ise gelişmelere şüpheyle bakıyor.
"Baykal döneminde CHP'ye yığılmış ırkçı Beyaz Türklerin, giderek Kılıçdaroğlu'nun karşısında konumlandığı" ifadesini kullanmış bir yazar (*).
Beri yandan muhalif olacağım diye ülke ve millet düşmanlığına savrulma ihtimali de var. Sağduyusuna güvendiğim kişilerse CHP vitrinindeki mevcut isim değişikliklerinden ziyade, partinin projesizlik ve vizyonsuzluğundan yakınıyor. Mesela dikkat çeken bir yazar olan İtaatsiz geçenlerde şuna benzer bir şey diyordu Radikal Online'da:
Öte yandan "Seçim kazanmasak da olur. Ama Kemalizm damarımıza, Atatürkçülüğümüze ve statüko taparlığımıza bir zarar gelmesin" düşüncesindeki kemikleşmiş CHP tabanı ise gelişmelere şüpheyle bakıyor.
"Baykal döneminde CHP'ye yığılmış ırkçı Beyaz Türklerin, giderek Kılıçdaroğlu'nun karşısında konumlandığı" ifadesini kullanmış bir yazar (*).
Beri yandan muhalif olacağım diye ülke ve millet düşmanlığına savrulma ihtimali de var. Sağduyusuna güvendiğim kişilerse CHP vitrinindeki mevcut isim değişikliklerinden ziyade, partinin projesizlik ve vizyonsuzluğundan yakınıyor. Mesela dikkat çeken bir yazar olan İtaatsiz geçenlerde şuna benzer bir şey diyordu Radikal Online'da:
Bir kere de boş hamaset yapma lafın içini doldur
Bu herkeslerden kültürlü, aydın, bilgin, seçkin CHP'nin AB'ye giriş stratejisi var mı? ("Onurlu giriş" ne demektir? "Onur Öymen AB Komisyonu üyesi olsun" anlıyorum ben. Başka bir anlamı var mı?) Varsa biz cahilleri aydınlatmasını rica ediyorum. Sağlık stratejisi? Eğitim stratejisi? Mesala ilk 500 üniversite listelerinde niye Türkiye'den üniversite yok, ya da tek tük arka beşliye sıkışmış var? CHP'nin başfener hocalarının bu konudaki görüşü nedir ve ne öneriyorlar? Ekonomi stratejisi? Ne zaman kişi başı gelir AB ortalamasına ulaşacak? Nasıl? Devlet bankalarının özelleştirmeleri? Köyden kente göçle ilgili stratejisi? Arazi yağması? Uyuşturucu kaçakçılığı? Savunma stratejisi? Zorunlu askerlik? Bak daha Kürt meselesine gelemedik. KK'nın ağzından "Kürt" lafının çıkmasını bekliyoruz. Aman diyim Beyaz Türkleri ürkütme! Et-Balık Kurumu kuracağız ötesinde bir strateji var mı? Ermeni stratejisi? Kıbrıs stratejisi? İdari reform var mı mesala gündeminde CHP'nin? Şu sorulardan birine herhangi bir cevap gelsin CHP'den, oyum CHP'ye. Cevabı beğenmesem bile CHP.(9/11/2010, Radikal Online)
Son gelişmeleri özetlersek, CHP Genel Sekreterliği'ne Süheyl Batum, Genel Başkan Yardımcılığı'na ise Gürsel Tekin getirildi. Bazı söylem değişiklikleri de göze çarpmakta.
Örneğin Baykal dönemindeki "devlet güvenliği" vurgusunun yerini "devrimcilik" almakta (*). Yazının ilerleyen bölümlerinde bazı örnekler sunmaya devam edeceğim.
Şöyle bir bakalım önce isimlere:
Süheyl Batum:
Merkez sağdaki ANAP-DYP birleşmesinden çıkan (Cindoruk-Demirel önderli) yeni DP'nin başına getirilmesi için ismi geçen, kamuoyu ile basın toplantıları ile tanıştırılan biri iken; aniden (apar topar) CHP'ye transfer dildi. Ve en kısa sürede genel sekreterliğe yükseldi/yükseltildi. "Türkiye'nin demokratikleşmesi ve çağdaşlaşması yönünde, böylesi insanlardan kimsenin bir beklentisi olacağını sanmıyorum" diyordu bir gazeteci. Batum'un yaptığı konuşmaları takip ettiğinizde, "Bu adam nasıl bir Anayasa Hukuku Profesörü?" dersiniz. O derece hukuk değerlerini es geçen bir vizyonu var.
Örneğin Baykal dönemindeki "devlet güvenliği" vurgusunun yerini "devrimcilik" almakta (*). Yazının ilerleyen bölümlerinde bazı örnekler sunmaya devam edeceğim.
Kemal Kılıçdaroğlu, tüm bu gelişmeleri "Yeni CHP" diye tanımlasa ve kendisinden gerçek bir başarı bekleyen kalabalık çevreler olsa da; maalesef CHP'deki yenilik sadece göstermelik düzeyde olacak gibi. Ya da yıkıcı etkide.
Şöyle bir bakalım önce isimlere:
Süheyl Batum:
Merkez sağdaki ANAP-DYP birleşmesinden çıkan (Cindoruk-Demirel önderli) yeni DP'nin başına getirilmesi için ismi geçen, kamuoyu ile basın toplantıları ile tanıştırılan biri iken; aniden (apar topar) CHP'ye transfer dildi. Ve en kısa sürede genel sekreterliğe yükseldi/yükseltildi. "Türkiye'nin demokratikleşmesi ve çağdaşlaşması yönünde, böylesi insanlardan kimsenin bir beklentisi olacağını sanmıyorum" diyordu bir gazeteci. Batum'un yaptığı konuşmaları takip ettiğinizde, "Bu adam nasıl bir Anayasa Hukuku Profesörü?" dersiniz. O derece hukuk değerlerini es geçen bir vizyonu var.
Türkiye hukuk tarihinin en büyük skandallarının başında gelen 2007 yılındaki '367 rezaleti'ne attığı imzayla hep hatırlanacak olan Süheyl Batum, ...
...
"Nöbet değişimi"ne bakınca, CHP'de gerçekten 'radikal' bir değişiklik olup olmadığı konusunda çok kişinin kafası karışabilir. Bir tür "ha Ali Hoca, ha Hoca Ali" durumu yani.
(Cengiz Çandar, 10 Kasım ve 'yeni CHP'ye dair... 10/11/2010, Radikal)
(Bu arada, -sonradan yalanlasa da-, medyada kendisinin BDP ile birleşmeye sıcak baktığı yönünde haberler yer aldı: "CHP Genel Sekreteri Batum, BDP'nin 'sol blok' önerisine Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin aksine olumlu yanıt verdi: Ülkedeki eşitsizlikleri giderecek tüm parti ve görüşlerle işbirliği yaparız.")
İstanbul il örgütündeki çalışmaları ile adını duyurdu (Özellikle türban konusundaki yaklaşımı). Çalışkan ve sahaya/kitlelere inmeyi önemseyen birine benziyor. Ne var ki CHP'deki kemikleşmiş taban ve malum ırkçı takıntılar, böyle birinin yönetimini kabul edebilir mi? Veya nereye kadar? Veya acaba o da yıkıcı muhalefetin siyasi taşıyıcılarından olacak mı?
Gürsel Tekin:
İstanbul il örgütündeki çalışmaları ile adını duyurdu (Özellikle türban konusundaki yaklaşımı). Çalışkan ve sahaya/kitlelere inmeyi önemseyen birine benziyor. Ne var ki CHP'deki kemikleşmiş taban ve malum ırkçı takıntılar, böyle birinin yönetimini kabul edebilir mi? Veya nereye kadar? Veya acaba o da yıkıcı muhalefetin siyasi taşıyıcılarından olacak mı?
Kemal Kılıçdaroğlu:
"Paşalar çocuklarımızdan kendilerine ücretsiz şoför yapmaktan başka bir şey bilmezler. Bizim çocuklarımız ölüyor, onların hepsi ABD'nin AKP'nin hizmetkârı... İmralı'daki bile barışalım diyor; bunlar, operasyon yapacağız diye milyonlarca doları bir günde harcıyor."
Kişisel yorumum ve önerim:
Kemal Kılıçdaroğlu eğer siyasi hayatına uzun yıllar devam etmek ve etkin bir kişi olmak istiyorsa, belki de Numan Kurtulmuş'un yaptığı gibi yeni bir parti çalışmalarına şimdiden başlasa zamandan daha çok istifade edecek.
(Gerçi bu neyi değiştirir ki, eğer donanımlı ve vizyon sahibi bir çekirdek ekip ile değişimi arzulayan bir taban yoksa?)
Fazilet Partisi'ni bölünmeye götüren Erbakan'ın makama yapışması örneğini düşünün. CHP'deki bir takım yapışkan tıkaçlar da üç vakte kadar o makamları kendisinden geri isteyecek ve itiş-kakışta iç sürtüşmeler ile siyaset arenasında yine hiçbir gelişme yaşanmayacak.
Üstelik "Sol" kavramı CHP ile daha da gümbürtüye gidecek.
Sonuçta --çoğu eğitimlinin hoşuna gitmese de-- Türkiye'de köylüler bile aldı yürüdü ama okumuş-yazmış (aydın?) kesim ve ulusalcılar düşünsel olarak görece çok geri kaldı. Yani mevcut taban ve bu hali ile, seçim kazanmak ve iktidar olmak değil; ancak Sol'un ve ülkedeki değişerek ilerleme arzusunun önünü kesmek için varlığını sürdürmekte CHP.
Tabi yukarıda bazılarını yazdığım parti içi değişimlere olumlu gözlerle bakan ve ülkenin önünü açma ihtimali olduğuna inananlar da yok değil:
Bu arada Ahmet Altan, CHP'deki mevcut değişimler ve Kılıçdaroğlu'nun yalpalayan tavırları üzerine iyi bir analiz yapmış, göz atmanızı tavsiye ederim. Yazıdan çeşitli alıntılar yapmakla yetiniyorum burada:
Kılıçdaroğlu, CHP'yi 'sessiz sakin' değiştiriyor. Bu değişim, farklı bir liderlik tarzıyla, farklı söylemlerle daha etkili gerçekleştirilebilir miydi, orası tartışılabilir… Yolculuğun nereye kadar gidebileceğini göreceğiz. Ben en başından beri bu değişimin Türkiye'nin kaderini etkilemesine ihtimal verme yanlısıyım. CHP'deki değişim daha yaratıcı ve cesur boyutlar kazanırsa, AK Parti'nin 'rakipsiz' havasını kırabilecek ve hatta AK Parti'yi de dönüştürebilecek bir süreçten söz etmek de mümkün olabilir.(---Ayrıca yazarın "CHP-BDP işbirliği"ni önerdiğini de not düşeyim.)
(Oral Çalışlar, Kılıçdaroğlu'nun sessiz ve derin başarısı... 23/11/2010, Radikal)
Bu arada Ahmet Altan, CHP'deki mevcut değişimler ve Kılıçdaroğlu'nun yalpalayan tavırları üzerine iyi bir analiz yapmış, göz atmanızı tavsiye ederim. Yazıdan çeşitli alıntılar yapmakla yetiniyorum burada:
(KK) Seçimlerden başarıyla çıkamazsa başkanlığı büyük ihtimalle kaybedecek ve bir daha geri alamayacak.
Türkiye'nin dünya ortalamasının neredeyse iki misli bir hızla büyüdüğü bir dönemde iktidardaki AKP'yi bütün "işsizler, yoksullar" nutuklarına rağmen yenmesi çok mümkün değil.
AKP'yi sıkıştırabileceği ve belki de geçebileceği tek kulvar "demokrasi" kulvarı, o kulvarda AKP'den daha hızlı koşabilirse seçimlerde bir şansı olacak.
Ancak o kulvarda AKP'den daha hızlı koşmasına tabanı ve teşkilatı izin vermiyor. Hatta bir kısım CHP'li "seçim kazanma" ihtimalini bile önemsemiyor bu "demokrasi dışı" Kemalist duruşu sürdürmek için.
Kılıçdaroğlu da sıkışıp kaldığı bu dar alanda bir ileri bir geri hamlelerle kendine bir yol açmaya çabalıyor.
Eğer Kılıçdaroğlu, açtığı bu yollarda kendisi yürüyemezse; AKP'nin yol almasına ve seçimi kazanmasına fazlasıyla yardımcı olacak.
(Ahmet Altan, Kararsızlık ve Meşruiyet. 19/11/2010, Taraf)
"AKP'ye muhalefet etmek için CHP'nin her yaptığını destekleyen yazarlara şunu söyleyeyim, CHP böyle yaptığı sürece AKP iktidardan inmez."
(Ahmet Altan, İşte paşam CHP. 26/11/2010, Taraf)
==Bazı yorumlar==
CHP NİYE DEGİŞSİN Kİ?
CHP yıllardır degişmemekte direnen bir parti ve bu sebepledir ki bölge partisi oluverdi, bizim ömrümüz de CHP degişecek diye beklemekle geçti. zaten ömrümüzün dörtteüçü kuyruklarda beklemekle geçiyor kalanı da CHP nin degişimi için beklemekle. yaşım elli CHP den hep üç şey duydum ve başka bir icraatlarını da duymadım ve görmedim. "cumhuriyet, laiklik ve rejim" diye diye ömrümüz bitti ve biz bir arpa boyu ilerleyemedik.
(cultur - Radikal Online)
"yeni chp" tepede çevrilen entrikalarla olmaz. sen tepede çevirirsin, ama tabana işlemez. buyur, Sav taraftarları toplantını basmış, bunun daha baykal'cısı da var. kılıçdaroğlu'nun liderlik vasıflarını beğenmeyip oraya tesadüfen çıktığını düşünen de var. değişim, öyle aniden, oldu bittilerle olacak kadar kolay bir şey değil. çok mu zor bir şey parti bütünlüğünü sağlayarak ortak politika belirlemek? işte liderlik bu. fakat kılıçdaroğlu'nunki "onlar yönetimde olmasın, hop al sana değişim"den ibaret. evet genel başkanlığa tereyağından kıl çeker gibi bir oldu bittiyle oturdu fakat arkasında Sav desteği vardı. bu süreç ise genel başkanlığa oturması kadar kolay olmayacak. aslında kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa seçilme süreci daha yeni başlıyor. başarırsa ne ala.
(marie arouet tolstoyevski - 03.11.2010, Private Sözlük)
==Bunlar da geçmişten gelsin==
"CHP gündemden düşeli bence 59 yıl geçiyor. 1950 CHP'nin sonuydu. Darılmayın, gücenmeyin! Zorla ayakta tutacağız diye, tarihî bir kuruluşu hortlağa döndürdünüz. Bu Onur belası aslında hayra alamet sayılır. Zemini boşaltma kararına varın ki, sahici bir muhalefet de gelişip büyüme imkânı bulsun."
(Hakkı Devrim. 24 Kasım 2009 Salı, Radikal)
(Hakkı Devrim. 24 Kasım 2009 Salı, Radikal)
Halka tepeden bakan, "her şeyi ben bilirim"ci, kimin ne dediğini bile anlamadan ve zahmet göstermeden yaftalayan kamplaşmacı ve birey kültürünü dışlayıcı bir bakış açısının çoktan miadı dolmuşken; bu zihniyeti yaşatan partiye oy veren kitlenin bizatihi kendisi adı geçen partiye oy vermeyerek işini bitirecekken; bir inatla illaki hayret bir şekilde kapatılmasını bekleyerek ve o tarihe değin yaşatılma gayretindeki CHP'nin; başındaki lideri değiştirerek revize olabileceğini veya canlanabileceğini sananların da desteğini alarak, Türk siyasetinde AKP veya herhangi bir merkez sağ partisine karşı muhalefet edebilecek, ayakları yere basan tek bir sol partiye geçit vermemesi hadisesi. Sistem eleştirisinin köküne darı suyu ekilmesi. Onun yerine kayıkçı kavgalarıyla geçen ömürler...
(28.06.2010 tarihli bir Private Sözlük yorumumdan)
(*) Ertuğrul Kürkçü, Devrim ve CHP. 14/11/2010, Radikal İki.
========================================
Aralık 2010'da gelen EDIT: 18 Aralık 2010'da CHP 15. Olağanüstü Kurultayı gerçekleşti. Gelişmeler hakkındaki devam yazım için bakınız:
1 yorum:
Ahmet Altan 26 Kasım 2010 tarihli yazısında diyor ki:
"Halk darbeciliği bu ülkeden silecek.
Darbecilik de, şikecilik de bitecek."
Keşke kendi yazdığı satırlara kendisi inanbilse idi!
Yorum Gönder