İtirafçı İbrahim Babat, Susurluk Raporu'nu hazırlayan Kutlu Savaş'a anlatıyor. (TC vatandaşlığına geçen Mehmet Kılıç'ın, Antalya'da askerliğini yaparken kayboluşu ve akıbeti üzerine) :
"1989'da JİTEM komutanları tarafından bize, Mehmet Kılıç'ın (Maho Gevdan) Antalya'dan alınıp getirilmesi istendi. Ben, Astsubay Şaban Bayram ve Erol adındaki bir askerle birlikte Antalya'da İl Jandarma Alay Komutanı'yla görüştük. Yetkililer geleceğimizden haberdardı. Alay komutanına "Alıyoruz ancak geri getirmeyebiliriz, ifadesini aldıktan sonra infaz edebiliriz" dedik. Ertesi günü Mehmet'i nizamiye kapısından aldık, Silopi'ye getirdik, Cem Ersever'in sürekli ilişkide olduğu Irak irtibat subayına teslim ettik. Mehmet Kılıç eskiden KDP içinde üst düzey sorumlu olduğundan, Irak devleti tarafından JİTEM'den 100 bin dolar karşılığında istenmişti. Bu olayı duyan ve rahatsız olan Yüzbaşı İsmail Öztoprak, daha sonra kaza süsü verilen bir olayla öldürüldü."
"Adı Ergenekon olsun, ne olursa olsun; sözde düşmanlar üreterek, korku imparatorlukları kurarak, sivil iktidarları vesayet altında tutarak her türlü hukuk dışı faaliyeti mubah sayarken güzelce cebini dolduran bir yapı, ...
Zamanında Ermeni malları paylaştırılmış, 90’lı yıllarda nerdeyse alenen korucular, çeşitli aşiretler ve mafya ile birlikte eroin kaçakçılığı sayesinde milyonlarca dolar kazanılmıştır.
Susurluk raporunda da açıklandığı üzere, OHAL perdesi altında hukuksuzluğun, vahşetin ve özellikle eroin ile silah ticaretinin olağan hale geldiği bir bataklık söz konusu. Bu ayağın taa Kuzey Irak’a kadar uzandığı iddiaları o zamanlardan beri var."
(Amberin Zaman - 30 Ocak 2009, Taraf)
Zamanında Ermeni malları paylaştırılmış, 90’lı yıllarda nerdeyse alenen korucular, çeşitli aşiretler ve mafya ile birlikte eroin kaçakçılığı sayesinde milyonlarca dolar kazanılmıştır.
Ne var ki Güneydoğu'da şiddetin doruğa ulaştığı o yıllarda bu konuları özellikle merkez basında yazmaya kalkanların kalemleri hızla kırıldı. Birçok meslektaşım (Halit Güngen-Diyarbakır, Cengiz Altun-Batman, Uğur Mumcu-Ankara) faili meçhul cinayetlere kurban edildiler. Sansüre meydan okuyan gazeteler defalarca kapatıldı, basıldı.
Hatırlıyorum, sırf çevremdeki arkadaşlarımın, akrabalarımın gözlerini açmak adına; bölgede işkenceye maruz kalmış, canlı mayın tarayıcısı olarak kullanıldıklarını söyleyen köylüler ile yaptığım mülakatların ses kayıtlarını onlara dinletmeye çabalıyordum. Ama kimse bilmek, duymak istemiyordu.
Susurluk raporunda da açıklandığı üzere, OHAL perdesi altında hukuksuzluğun, vahşetin ve özellikle eroin ile silah ticaretinin olağan hale geldiği bir bataklık söz konusu. Bu ayağın taa Kuzey Irak’a kadar uzandığı iddiaları o zamanlardan beri var."
(Amberin Zaman - 30 Ocak 2009, Taraf)
Not: Tüm yazıyı okumak için tıklayınız.
(bkz: ERGENEKON Yazıları-I)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder