8 Ekim 2010 Cuma

 HACETTEPE  Üniversitesi


Boktan bir üniversite.
Yanlış anlaşılmasın; eğitim kalitesi, akademik yayınlar ve ders kapsamları açısından oldukça değerli ve nadide bir yer. Önemli bir kurum. Ayrıca özellikle son yıllarda üniversitelerin ticarileştirilmesi rüzgarlarının da etkisiyle gerçekten güzelleşen bir kampüs ortamı oluşturuldu, özellikle Beytepe Kampüsü'nde... "Ben üniversitede okuyorum" diyen çoğu Türk gencinin göremeyeceği nice mekan ve ortam var burada.  Hepsine OKEY.


Ne var ki adı geçen üniversitenin kendi öğrencisine verdiği değer, bütün bu artıları nötürleyebilecek cinsten. Kimsenin yürümediği kaç kilometrelik bir yokuştaki (Nizamiye Yokuşu) asfaltın, şaka değil neredeyse istisnasız 12 ay süreyle bitmez tamiratları ve yenilenmeleridir,  onlarca çam ve çim dikme makinalarıdır ve toplamda tüm bunlara harcanan paralar;  bir sürü tuhaflığa ve israfa giden kaynaklar; mevzu  öğrenci laboratuvarları ve araştırma konularına gelince malum sebeplerden ("Türkiye'de eğitime ayrılan para az" bahanesi ile) çok görülür.  İhtiyaca göre oldukça küçük olan kütüphanesindeki tamiratların hiç bitmemesini ve önemli yayınların çoğunun Bilkent Üniversitesi kütüphanesine yollanmış olmasını da geçiyorum.

Diğer üniversitelere kıyasla, akademik takvim ders başlangıç tarihleri daha geç olmasına rağmen  derslerin yaklaşık aynı zamanlarda bitmesi,   bazı fakültelerinde  Final haftasının  olmaması,
2 Vize + 1 Final sistemi ile bitmeyen sınavları ve finallerden ancak üç-dört gün önce dahil edilen işlenmemiş yeni üniteler ile öğrencinin sosyalleşmesine ket vuran zorlu not ve sınav sistemi (dönem tekrarı vs)  gibi,  ders kitaplarını sonuna kadar yetiştirme saçmalığını alışkanlık haline dönüştürmesi gibi ve tüm bu işleyişle Yaz Okulu'nun özellikle mühendislik bölümlerinde bir zorunluluk halini alması gibi...
Hangisini ve daha hangilerini anlatsam?


Akademik kadrosunun ağırlıklı çoğunluğu, isminin önündeki çıkıntıların esiri olmuş kişilerden oluşuyor. Bir de üstüne öğrenci ile aradaki mesafeyi açmak için o kadar gayret gösterince, kendi danışmanınıza ulaşamanız bile kolay kolay gerçekleşmeyen bir randevu sistemiyle olabilmekte. Ulaştığınızda da yüksek ciddiyetler, itinayla hissettirilen mesafeler ve iletişimsizlikler vahim.  Ki her daim mesafeleriniz itinayla hissettirilir.  (Çok azı bunu yapmaz.)
Üstüne üstlük öyle bir Öğrenci İşleri ve Dekanlığı var ki; orayla sorun yaşadıysanız zaten yazının buraya kadarki kısmının hepsi boş.

Aslında belki de sağlıkla sıhhatle 100 yıl yaşasam bu ülke adına asla öğrenemeyeceğim, farkına varamayacağım nice şeyleri buradaki öğrenim hayatım boyunca görüp gözlemleyebilme şansım oldu. Yani Türkiye'de nereler tıkalı,  eğitimde temel sorun nedir...
Bu çatı altında bonus kâbilinden öğrendiğim bir başka şeyse, odasında duvardan duvara Atatürk resmi olan bir şahsiyetten, bütün erdemli sözlerine rağmen derhal uzaklaşılması gerektiği idi.  Kemalizm'in de Türkiye'nin damarlarını tıkayan bir cemaat olduğunu görebiliyorum bugün.  Ne var ki onlar da diğer cemaatler gibi kendilerini "Vatan-millet için çok hayırlı ve elzem"  görüyorlar.




Tabii tıkır tıkır derslerini zamanında geçmiş öğrenciler mevzubahis tıkalı damarlarla pek yüzleşmezler. Ve tam da bundan ötürü okullarını ululamaya (yağlayıp yüceltmeye) devam edebilirler. Ancak bir sebepten kayıt filan dondurmuş veya öğrenci affından yararlanıp Öğrenci İşleri  ile  Dekanlığa yolunuz düşmüşse...
...
Bir kere birinin 'Evet' dediğine, diğeri 'Hayır' diyor. Birinin Dekan statüsündeki kişisi "Diplomanızı alabilirsiniz, herhangi bir engel yok" derken; diğeri "Kesinlikle olmaz, mümkün değil!" diyor. Bir takım maddeler sayılıyor size,  veya sayıl(a)madan karşı çıkılıyor.

Herhangi bir öğrenci affından yararlanarak okula geri dönüş mü yaptınız? Tam bir dönemlik çok başarılı bir eğitim yarıyılının sonunda size: "Kusura bakmayın, sizin başvurunuzu bir hata ile kabul etmişiz. Başvurunuz ve bu dönemki ders notlarınız iptal"  de denebilir. Hiç öyle Dekanların, Dekan Yardımcılarının laflarına aldanmayın.  Çoğu af işlerini bilmediği gibi; bir bilen de yok zaten. Zamanla öğreniyorlar diyebiliriz.
En son olarak, Dekanlık'tan yazılı olarak gelen bir Yönetim Kurulu kararıyla  "teknik seçmeli olmak kaydiyle sadece tek bir ders almama izin" verilmişken ve ertesinde "diploma hakkımı kazanacağım" söylenmişken;  dersi geçtikten sonra diploma için başvuran bendenize Öğrenci İşleri  "Teknik seçmeli dersin yanı sıra, yeni açılan şu mecburi dersi almamışsınız. Dolayısıyla diploma hakkınız mevcut değil" diyebilmekte!  Ve Dekanlık bu kararın yanlış olduğunu söylemekte!
Çok şükür,  bunu da gördük!

Aynı Türkiye gibi yani... Kurumlar arası çatışmalar ve uyumsuzluklar bitmiyor. "Ama benim hamurum kuvvetli, tam bir berserk'imdir" diyorsanız;  buyrun Hacettepe Üniversitesi'ne!



...... Ekleme:
 Beytepe Kampüsü'ndeki  (yani Tıp ve Diş hekimliği harici bölümlerin bulunduğu kampüs)   ULAŞIM  çilesi'ni  yazmayı unutmuşum.

Şu fotoya fotoşop diyenler olsa da,  (isteyen istediğine inanmakta özgürdür),  benim yıllarca gittiğim bu üniversitenin Beytepe Kampüsü otobüs seferleri uzun yıllar bundan farksızdı. CHP belediyesi zamanında da sorun vardı, Gökçek döneminde de sürdüğünü söyledim zaten.  Balık istifi gitmeye dahi razıydık,  yeter ki okula ulaşabilelim,  sınavımıza girebilelim.

Yeni açılan bölümleri ve artan öğrenci sayısına paralel olarak orantılı artış göstermeyen ulaşım araçları ile,  (Beytepe Kampüsü'nün cehennemin dibinde olduğunu da hesaba katarsanız)   öğrencinin en temel iki sorumluluğu olan
(1-Derslere devam,  2-Sınavlardan yeterli not almak)  daha ilk aşamada sekteye uğruyordu zaten.  Sabah derslerine yetişebilmek bir mesele,  sınav haftalarında sabah sınavları için zamanında okulda olabilmekse apyrı bir mesele...
Üniversite yönetiminin,  mevcut ulaşım sorununu çözme yönünde pek bir niyeti yok gibiydi.  On yıldan fazla bir zaman boyunca bu sorunu çözmediler ancak ulaşım sorunları yüzünden sınava geç kalan ya da giremeyen öğrencilere çok rahatlıkla "sınava girmedi-F2" ve "devamsızlık-F1" notu verdiler.  Zamanında pek çok öğrenci devamsızlık yüzünden derslerinden kaldı,  okuldan atılanlar dahi oldu.

Ulaşım sorununu çöz(e)memiş bir üniversitede nasıl bu kadar kolay devamsızlık notu verildi?  İlk otobüs durakları ve semt servis güzergahları hariç, yıllarca günün ilk derslerine gitmek isteyenler araç bulmakta zorlanmadı mı?   (Sonunda bir gün karar alarak devamsızlıktan atılmayı kaldırdılar.)

Yöneticilerine sorsanız büyük ihtimalle belediyeyi suçlarlar.
Yalan!
ODTÜ otobüsleri vızır vızır geçerken,  dolmuşları bu kadar düzenli ve sıkken (üstelik "ODTÜ arazisine el koyarım"vari Belediye Başkanı Gökçek çıkartmalarına rağmen); Hacettepe'de hiçbir değişim ve düzelmenin olmaması;  bu üniversite yönetiminde ne kadar  "isminin önü bol çıkıntılı,  çok fonksiyonlu yapışkan tıkaç"  olduğu hakkında daha ilk adımda fikir verebilir.

Bir de bazı bölümlerinde ders notu bulabilmek tam bir mesele!


2 yorum:

canilecanan dedi ki...

Tarih: Şubat 2011
Hacettepe Üniversitesi'nin Fenerbahçeli kadın basket oyuncusu Diana Taurasi için verdiği hatalı doping raporu (doping yapıyor iddiası ve bunun çürütülmesi) sonrasında benzeri bir hatanın Gençlerbirliği oyuncusu Orhan Şam'a da yapıldığının anlaşılması üzerine; Türkiye Futbol Federasyonu/TFF maçlardan sonra alınan numunelerin doping testini bundan sonra Köln'deki Doping Kontrol Merkezi'nde yaptıracağını açıkladı.

Hacettepe Üniversitesi hakkında söylenebilecek çok şey var. Ama balık baştan kokuyor zaten malum kurucusu: İhsan Doğramacı. (bkz)

canilecanan dedi ki...

HACETTEPE Üniversitesi'nde 100 milyon dolarlık yolsuzluk!
2018 başından bir haberdi.  FETÖ'ye para mı aktarmışlar ne?