Geçen hafta yaptığım saatler süren şehirlerarası otobüs yolculuğunda, henüz daha yerime ilk geçişimde önümdeki süslü genç hanım dikkatimi çekmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse, yolculuğun ilerleyen aşamalarında da dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Henüz daha Bursa'dan çıkalı 1 saat ya olmuş ya olmamıştı ki, "koltuğunu yavaş yavaş arkaya yatırma" oyununa başladı kendisi. Ve istikrarlı yapısıyla bir süre sonra kucağıma ramak kala bir mesafede yol seyrimiz başladı. Zaten deneyimlediğim kadarıyla bu toplumda bir koltuğu arkaya yaslama eğilimi var.
(bkz: Türk erkekleri)
Modern hayatın stresi onun üzerine de işlemiş belli ki.
Geçen hafta odaları tek tek gezerek; "Banyodaki eşyalarının yerinin değiştirilmemesini, astığı neyi varsa orada kalmasını, asla oynatılmamasını, banyo yapanların onun eşyalarına değecek şekilde eşyalarını asmaktansa dış kapının önünde giyinmelerinin daha hayırlı olacağı" gibi bişeyler söylenip bağırdı gitti.
Ben bu soruyu sorar ve yazıyı tam tamamlarken, Facebook hesabımdaki bir gelişme dikkatimi çekti. Geçmişteki zor bir dönemde başlamış, sohbet ve emek üzerine kurulmuş bir arkadaşlık bağımız olan genç bir arkadaşım beni silmiş. Böyle bir şeyi normalde asla yapmayacağını tahmin ettiğimden, mail adresine mesaj atıp hal hatır sorduğumda cevap olarak "Sen kimsinnnnnnnn!" diye bir yanıt geldi. Sonradan anlaşıldı ki askerliği sırasında şifresini kız arkadaşına vermiş, o da listesinde ne kadar kız varsa sıradan silerek erkeğini koruyor! Bir de üstüne haddini aşan bir mesaj atınca siktiri yedi. Bu da böyle bir anımızdı.
(bkz: Türk erkekleri)
Bir ara kendisine, sakince ve sanki eylemleri sıradanmış gibi; "Daha ne kadar arkasına yaslanmaya devam edeceğini" sordum. O da ciddi bir ses tonuyla "E siz de yaslanın arkaya" dedi.
Kaldığım özel yurtta, yan odamda hoş bir kız kalıyor. Anladığım kadarıyla kişisel bakım ürünleri konusunda da meraklı olan, hassas biri. Master yapıyormuş, Matematik üzerine Gazi'de...
Modern hayatın stresi onun üzerine de işlemiş belli ki.
Geçen hafta odaları tek tek gezerek; "Banyodaki eşyalarının yerinin değiştirilmemesini, astığı neyi varsa orada kalmasını, asla oynatılmamasını, banyo yapanların onun eşyalarına değecek şekilde eşyalarını asmaktansa dış kapının önünde giyinmelerinin daha hayırlı olacağı" gibi bişeyler söylenip bağırdı gitti.
Uzun lafın kısası, -eskinin 6 sıfır atılmamış parasıyla- 1 milyara yakın aylık ücret veriyoruz ama yine de yurdun ortak alanını kullanma hakkımız yok! Hanımefendi banyodaki tüm askı ve çıkıntılara kendi sabunlukları ile havlularını asmış; bize de nasıl banyo yapılır dersi verip haddimizi bildiriyor.
Aynı kız dün de "Çok üşüyorum, kaloriferleri yakın!" diye müdüriyetle tartıştı. Yan yana odalarda kalmamıza rağmen, şu tarihe kadar bir kez olsun çorap giydiğini görmediğim bu insanın tek yurt kıyafeti ise: Kolsuz, kırmızı kısa bir elbise. Ve aynı şahıs "Üşüyorum" diye hergün bağrınıyor! Gerçekten kızların sorunu ne acaba?
Ben bu soruyu sorar ve yazıyı tam tamamlarken, Facebook hesabımdaki bir gelişme dikkatimi çekti. Geçmişteki zor bir dönemde başlamış, sohbet ve emek üzerine kurulmuş bir arkadaşlık bağımız olan genç bir arkadaşım beni silmiş. Böyle bir şeyi normalde asla yapmayacağını tahmin ettiğimden, mail adresine mesaj atıp hal hatır sorduğumda cevap olarak "Sen kimsinnnnnnnn!" diye bir yanıt geldi. Sonradan anlaşıldı ki askerliği sırasında şifresini kız arkadaşına vermiş, o da listesinde ne kadar kız varsa sıradan silerek erkeğini koruyor! Bir de üstüne haddini aşan bir mesaj atınca siktiri yedi. Bu da böyle bir anımızdı.
("Kızların sorunu ne?" bir yazı dizisine mi dönüşecek şimdiden kestirmek zor. Zaman buldukça, şahit olduğum -maalesef artık sıradanlaşan- örnekleri bu link üzerinden paylaşmaya devam edicem.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder