28 Haziran 2009 Pazar

 Gündemdekiler  (Haziran 2009)

.
Haziran ayında Türkiye gündeminde en çok konuşulan olay,  Taraf gazetesinin ortaya çıkardığı  AKP ve Gülen'i Bitirme Planı veya diğer adıyla  İrticayla Mücadele Belgesi  idi.


Global anlamda en çok ses getiren olaysa Michael Jackson'ın ani ölümü oldu.
(25 Haziran 2009)

Ölümüyle kendi içimizdeki acımasızlıkla bir anlık yüzleşmemizi de sağlayan bu adam, hafızasında 80'leri canlı olarak barındıran ben ve nesildaşlarım için,  80'lerin artık iyice uzağımızda olduğunu ve giderek yaşlandığımızı gidişi ile beraberinde bir kez daha hissettirdi.


Henüz anaokul çağındaki küçük bir çocukken sahne ve ışıklar ile tanışan Michael Jackson, 15 yaşlarındayken söylediği şarkılar ile insanları (ve bugün teknoloji sayesinde bizleri) eğlendirip ağlatırken; o yakışıklı veya kendi halinde çok yetenekli-başarılı bireyin yerine neden bembeyaz tenli ve inanılmaz yapay burunlu beyaz bir ucubeyi koydu?  Bunu kendi adıma hiç anlayamayacağım sanırım.

Ve bütün büyüklerde belli bir zamandan sonra böyle bir yalnızlaşma, tanrılaşma, kısaca gerçeklikten kopuş gerçekleşiyor galiba...  Buna çevredeki yandalakçılar ve koruma çemberi de eklenince, işte böyle albüm kapakları kalıyor geriye.



Devam edelim.
Son zamanlarda Deniz Feneri davası ve yolsuzluk üzerine gündemde epey adı anılan  Zahid Akman'ın,  RTÜK/KÜTÜK koltuğuna yapışma halini söylemiştik zaten...  (bkz)


Daha önce AKP'yi kapatma davasını başlatan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı  Abdurrahman Yalçınkaya'nın "Ekonomi, laikliğin önüne geçiyor"  uyarısından da bahsetmiştik...  (bkz)



Türk hukukunun kararı:
"Mardin Kızıltepe'de  gecenin karanlığında katledilen  12 yaşındaki
Uğur Kaymaz'ı  vuran polislerin kabahati yoktur.




İran  ve  seçimler
Sınır komşumuz İran seçimlerden sonra iyice karıştı.  Kanlı olaylar ve gösteriler devam ediyor.

İran fazla bildiğim bir ülke değil. Ama dışarıdan baktığımda gittikçe beni şaşırtan bir ülke. Uzun yıllardır İslami rejim ve molla uygulaması olmasına rağmen;  bünyesinden  periyodik
olarak  Salman Rüşdi  gibi isimleri çıkarabilen,  aydın gücü yüksek  köklü bir kültür.  Perslerin son yıllarda bilimsel alanda yaptıklarının  (uzaya uydu fırlatmak,  nükleer çalışmalar,  tıptaki başarılı isimler vb)  yanı sıra  İran Sineması 90'lardan beri etkileyici örnekler sunuyor,  özgün işler çıkartıyor.  Tüm bu çalışmalar  Avrupa ve Dünya'da kendine bir yer bulmuş durumda.

Bizde ise hâlâ ezberlenmiş kalıplar:  "Türkiye asla İran olmayacak!"
Hayır tabi ki olmayacak ama istese de olamaz zaten.  Her kültürün ayrı bir yeri var.  Kendini hamasi duygularla hep başkalarından üstün görme,  diğerini küçümseme üzerine inşa edilmiş  gecikmiş Türk Milliyetçiliği ucubesinin sancılarını çekmeye devam ediyoruz.  Buna "Kelaynak milliyetçiliği" diyen de var.  Bu arada hatırlamak gerekir ki  toplum olarak 600 yıl boyunca  resmi dilimiz,  Farsça-Arapça-Türkçe  karışımı olan  Osmanlıca  idi. Anlayana...



Aşağıdaki haberi  bir medya sitesi olan  Medyatava'da  okumuştum:

"Hrant Dink'in  katil zanlısı için 20 yıl ceza istenirken,  Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları  adlı kitabı sebebiyle  gazeteci Nedim Şener hakkında toplamda 28 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı."



İrticayla Mücadele Belgesi  yalanlandı
Ayrıntısına girmek istemiyorum. Zira ne benim görevim ne de merak eden var. Herkes salt dünya görüşüne göre siyasi tarafını belirliyor bu ülkede. Kimsenin gerçekleri merak ettiği yok. Ve alışık olduğumuz şekilde, üniformalılar siyasete direkt karışmaya devam ediyor.
O nedenledir ki ülkemiz gündeminde TSK'nın olmadığı tek bir haftamız dahi yok. Yargılanan Albay Çiçek'in sivil mahkemede attığı imzanın bile sahte olduğu tespit edilmişken, hazırladığı iddia edilen belgenin aslında sahte olduğu pompalanıyor şimdilerde...


CHP  adına bu olaylar sonrası  Deniz Baykal  önce çıkıp   "Eğer bu belge doğruysa  İlker Başbuğ  görevinden istifa etmelidir"  dedi.  Birkaç gün sonrasındaysa,  askeri yetkililerden bile daha çok Askeriye sözcülüğüne soyundu  ve  "Belge sahtedir"  buyurdu.  En son olarak da  "Yargıyı mıncıklamayın"  demiş.

O değil de...  Beni asıl şaşırtan mevzu,  ÇELİŞKİ'ler'de de değindiğim gibi; "Kendini solcu ve ilerici gören Kemalistlerin, donuk bir düşünce yapısına sahip olması... Hâlâ daha "ERGENEKON diye bir şey yoktur"  noktasında olmaları. Ülkeyi yobazlaşmadan korumada bildikleri  ve  güvendikleri tek yöntemin 'ORDU VE ASKERİYE'  olması".

Kemalistlerin sorunu miskinlik ve fantazi bolluğu bence.  Hal böyle olunca da işte Refah Partisi gidiyor yerine Fazilet geliyor,  o gidiyor AKP geliyor.  O da gitse yerine gelen bir eşdeğeri,  hatta daha beteri bulunur.  Zira bu sakat mantığın çatırdamaması ve mağlup olmaması mümkün değil.




Mayıs sonlarında Antalya'daki bir otelin şaşalı açılış haberleri Haziran ayına da taştı.
Azeri asıllı Rus işadamı Telman İsmailov tarafından Kundu'da yaptırılan beş yıldızlı Mardan Palace Oteli,  Hollywood ünlülerinin katılımıyla açıldı.  "Akdeniz'in en lüks oteli" sloganıyla hizmete açılan otelin gala gecesine  Mariah Carey, Monica Belluci, Sharon Stone, Seal, Tom Jones, Paris Hilton ve Richard Gere  gibi ünlüler katılmış.

EDIT:   2017 Aralık itibariyle  Mardan Palace Hotel'in işletmecisi iflas etti.
Böyle olacağını ilk günden demiştim,  şaşılacak durum değil.



Bu başlığa,  unuttuğumu fark ettiğim şeyleri aklıma geldikçe eklemeyi düşünüyorum.  Son olarak,  Jackson'un  "Thriller"  haricinde en sevdiğim parçalarından birinin videosunu yerleştiriyorum.  Ses pek iyi değil ama aradığım görüntüler bunda vardı.


http://www.youtube.com/watch?v=o0R6jmENNeQ

Hiç yorum yok: