7 Aralık 2009 Pazartesi

 Gazete Siteleri-III

(Gazete Siteleri-I  ve  Gazete Siteleri-II  (Editör Mekanizması)  yazılarının devamıdır.)

Mayıs ayından beri, başta Radikal olmak üzere genel olarak gazete siteleri, internet gazeteciliği ve haber altı okur yorumları ile ilgili kişisel yorumlarıma dayalı bazı yazılar yazıyorum. Bunlardan editör mekanizması hakkında yazdıklarım bir anlamda yarım kalmıştı, oradan devam etmek isterim. Tekrar bu konuya dönmemi teşvik edense,  birkaç gün önce yaşadığım bir olay oldu.

       Milliyet İnternet'e üye olup bir habere yorum göndermiştim. Siyasetle veya gıcıklayıcı bir konu ile alakalı değildi. Hakaret ve küçük düşürücü ifadelerin olmadığı,  basit bir eleştiri yazısıydı. "Hülya Koçyiğit son 10 yıldır her söyleşisinde aynı cümleleri aynı sırada söylüyor"  gibi kısa bir şeydi. Ancak sanırım düşüncelerim editörün hoşuna gitmedi, dolayısıyla yayınlanmadı.  Merak edip araştırmacı bir gözle baktığımda, editörün hoşuna gidip yayınlanan bütün yorumların tamamen birbirinin tekrarı ve tek yanlı bir bakış açısından ibaret olduğunu gördüm.

Zaten bu yaklaşıma aşina olduğumu, daha önceki Editör Mekanizması başlıklı yazımda belirtmiştim. Biraz da bu haksız ve çirkin tutumlar nedeniyle blogumu bir kaçış yeri olarak görüyorum artık. Yine de insan şaşırmıyor ve bu tutuma tepki duymuyor değil.  Bu adı geçen gazetenin, Doğan grubunun ve genel anlamda Türk medyasının  okuruna, izleyicisine, takipçisine biçtiği rolün adı "figüranlık".  Kendi istediği  ve  (patronunun) işine gelen bakış açısını halka benimsetmek.  İletişim ve doğru bilgi verme gibi bir dertleri yok gibi.
Daha önce de dediğim gibi:

"Amaç; okurun, takipçinin düşüncesini yansıtmak değil zira... Amaç renk olmak, ara ara da ilgili basın-yayın kuruluşlarındaki yönetimin hislerine sıradan vatandaş olarak tercüman olmak. Yani figüranlık. Fikir ortaya atmak, görüşlerini interaktif olarak paylaşmak değil. Görüşlerin gazete yönetimininkilerle paralel gittiği ölçüde o platformda varsın zaten. Farklı düşüncelere geçtiğinde değersizsin artık, yok sayılabilirsin,  görmezden gelinerek yok edilebilirsin.
Yani uzun lafın kısası;  okur yorumlarında esas olan o medya kuruluşu ve o bakış açısındaki otoriteye yaranmak. Otoriteyi eleştirmek ise sansür sebebi. Türkiye gibi siyasal zeminin kaygan olduğu ülkelerde otoritenin merkezinde de zamanla kaymalar ve taraf değişimleri oluyor; medya gruplarının çıkarları gereği yandaşlık yaptıkları çevreler de değişiyor.  Bunları da göz önünde bulundurmak lazım."


  Özellikle yazının başında değindiğim  Milliyet İnternet  maceram sırasında,
az biraz zaman ayırıp sitedeki yorumları okuduğumda, 'yorum' diye girilen şeylerin çoğunlukla zekadan yoksun, laf olsun diye girilen, hatta belki haberi sabote etmek veya dalga geçmek için gönderilen zırvalar olduğunu gördüm. Sanırım sitenin editörleri de tam bunu istiyor. Gazete genel yayın yönetmenleri de aynı şekilde... Zira öteki türlü özgün şeyler olsaydı yazılanlar, yani daha nesnel ve okunası;  o zaman yorumlar yüzünden sorunlar yaşanmaması için daha ciddi ekstra bir kontrol mekanizması geliştirilmesi gerekecekti. Bu da daha çok külfet demek. O yüzdendir ki gönderdiğin yorum içerisinde bariz küfür olmadığı sürece;  yazara yahut seçilmiş günah keçisine istediğin hakareti ya da aşağılamayı yapabiliyorsun ve bu yolla  egonu tatmin ediyorsun buralarda aslında.  Ya da ezberlenmiş cümlelerle bezeli ucuz bir yalakalık ve boş tekrar gösterisine dönüştürebiliyorsun ortamı.
(bkz:  Gazetelerin internet sayfalarındaki okur yorumları)


      Not:  Zamanla mesela Radikal Online bu deneyimlerden bir ders çıkardı (sanırım öyle yani).  Zira bugün sitesindeki yorumları okuduğunuzda, eskiden olduğu gibi sürekli birbirinin tekrarı olan yorumlara,  yahut gazetenin yazarlarına hakaretle dolu ifadelerle bezeli ifadelere rastlamıyoruz artık. Bence hem editörün  hem de okurun bilinçlenmesi ile oldu bu gelişme.

Hatırlatmak isterim ki  bu gerzekçe yorum ve editör mekanizması yaklaşımına Türk Medyası'nda ilk tepki veren  yazar  Perihan Mağden  olmuştur. Gerçekten bir gün Radikal internetteki kendisine ait yazar sayfasını açtığımda hiçbir okur yorumunu göremeyince şaşırmıştım, sonra aynı hal devam edince anladım. Perihan Mağden kendi sayfasındaki okur yazma seçeneğinin tamamen kaldırılmasını istemiş,  böylece bu iğrençliğe dur demişti ki temiz bir tavır almıştı kendi sınırları içerisinde.


Birkaç hafta önce bu konular hakkında örnekler de vererek  Alper Görmüş çeşitli yazılar yazdı.  (bir tanesi)
Hürriyet/Gazete okurları o yorumculardan mı ibarettir? Değilse, öbürleri nerededir?
...
"Yorumlarda küfretmek neredeyse serbest,  ama Hürriyet'in genel çizgisine aykırı yorum yazdınızmı çıkmıyor."
...
Gazetelerin internet sitelerinin yöneticilerini uyarıyorum:  Akıllı olun.

Ne zamandır ben de tüm bunlardan rahatsız olup kendimce eleştirilerimi dile getiriyorum zaten.  Şimdilerdeyse bazı güncel haberlere gönderilen yorumlara bakınca,  bu yorumların ve yaklaşımların en az olayın kendisi kadar vahim olduğunu gözlemliyorum.

Mesela Konya otobüsünde bir genç, öylesine, önünde oturan adamın boğazını kesmiş. Onunla ilgili habere bakalım. Öyle okur yorumları var ki,  böyle bir olay bile nihayetinde zoraki siyasete dayatılmış. Efendim "ülke siyaseti böyle olursa bu tarz olaylar da kaçınılmaz olarak yaşanır!"mış.  Yorum bu.
Bu kadar mı siyasetçi doğdunuz siz şekerler?
Biri de  "ekonomik sorunlar ve işsizlik"  demiş. Katil üniversite öğrencisi ve olay yolculuk sırasında gerçekleşiyor, "işsizlik" nerden çıktı şimdi? Her işsiz olan boğazkesen olarak mı karşımıza çıkacak yoksa?
Bir başkası da demiş ki  "Büyüklere saygı azaldı."
(Şaka gibi.)


Velhasılında herkes kendince bir düzen tutturmuş gidiyor.

Sorumluluk anlayışım gereği bir temennimi, yeri gelmişken belirtmek isterim.
Dilerim Taraf Gazetesi'nin internet sitesi, diğer gazetelerin yaptığı ve hala yapmakta olduğu hatayı tekrarlayıp okur yorumlarını sayfaya direkt olarak açmaz. Anlıyorum, bu şekilde daha çok ilgi/talep oluşuyor ama itiraf etmek gerekir ki Taraf ve Radikal gibi gazetelerimiz genel medyanınki gibi "görsel" ağırlıklı değil. Bakmak için değil okunmak için çıkıyor bunlar ve "yazı"ya ağırlık veriyorlar. Böyle gazeteler okur yorumlarına açıldığında çok çirkin bir şey oluşuyor. Okuduğunu anlayamayan ne kadar çok insanımız olduğunu görmekten tutun da ağız dalaşlarına kadar... Hakarete yer veren site editörlerinin, sağlam siyasi eleştirileri yok saymaları da ayrı bir ikiyüzlülük ve yayın kuruluşundan soğuma duygusu yaratıyor. Herhangi bir yazara, görüşleri sebebiyle sülalece seçkin küfürleri sayarken veya demokratlara söverken engel koymayan denetim,  siyasi eleştiriye gelince ürkekleşiyor.  Gazetenin yayın politikası ile ilgili eleştirilere de geçit yok.
Bir de "güne giden komşu kadınlar" diliyle sürekli döşenen, (yazara) övgü mesajları var ki zaten o noktadan sonra gazete okunmuyor,  sadece bakılan bir şey oluyor.

Sonuçta onlarca forum sitesi var internette.  Gazete siteleri  birer forum sitesine dönüşmemeli.  En azından yorumları okumak isteğe bağlı olmalı  veya bir linke tıklayarak olmalı.  Ancak ilk etapta sayfa açılır açılmaz direkt görünür olmamalı.  Üstelik bu durum özellikle bol yorumlu yazılarda  sayfa yüklemesini de güçleştirip  bekleme süresini uzatıyor.


.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

gazeteler
http://www.gazetelink.blogcu.com

Unknown dedi ki...

Daha yeniyiz Dini sitemize herkezi bekleriz..Site İsmi(Link): Nurkapısı – http://www.nurkapisi.com Google PageRank(PR): 0/10 [Daha Çok yeniyiz]Açılış Tarihi: 9 Mayıs 2015Site İçeriği: Dini BilgilerKullanılan Yazılım Dili:VbulletinDeğerli arkadaşlar.Bu bölümü gördüm ve birazda gezdim.Dedim bende sitemi burda tanıtayım, teşekkürler