Başbakan Erdoğan, son dönemde Türk dış politikasında eksen kayması olduğu yönündeki eleştirilere cevap verirken, Mehmet Akif'e atfen şu iki mısrayı okudu:
Türk Arabsız yaşayamaz, kim ki "yaşar" der, delidir!
Arabın, Türk ise hem sağ gözü hem sağ elidir.
İran'la imzalanan Uranyum anlaşması,
eksen kayması iddiaları,
ve ardından gelen bu RTE şiir paylaşımını,
Penguen'in ırkçı kapak karikatürü izledi.
Ergenekon Davası birden hareketlendi. Bu hareket, tahliyeler ve salıvermeler şeklinde oldu. Başbakan ve Dış İşleri Bakanı, dış dünyaya karşı Mavi Marmara isimli Türk gemisine yapılan İsrail saldırısının gayrimeşruluğunu savunmak ve Birleşmiş Milletler'in soruşturma komisyonu kurması için lobi oluşturmak ile meşgulken; içeride ipler koptu.
Madem ki suçsuzdu bu insanlar, ne diye bu kadar zaman tutuklu kaldılar? Ve fakat haklarında ciddi deliller olduğu da söyleniyor? Salıverilme sebepleri olarak, konumları itibariyle ülkeden kaç(a)mayacak kişiler olmaları ve mahkeme sürecindeki iyi halleri öne sürülmüş.
Başından beri belirsizliklerle dolu bir dava.
Yargıtay karar verdi: İlhan Cihaner'in tahliyesine...
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Ergenekon terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla yargılandığı dava ile "Görevi kötüye kullanmak", "Evrakta sahtecilik" ve "İmar kirliliğine neden olmak" iddialarıyla yargılandığı davanın birleştirilmesine karar verdi. Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, birleştirme kararının ardından her iki davada tutuklu tüm sanıkların tahliyelerini talep etti. Mahkeme, savcının talebine uydu.
Ergenekon tahliyeleri henüz daha yeni başlamıştı ki, Abdullah Öcalan'ın yakalanması ile başlamış nispeten sakin süreç tekrar dalgalanmaya veşehit haberleri tekrar gündeme boca edercesine gelmeye başladı.
Haberleri izlemek artık yürek genişliği istiyor.
Son kertede, Mahmur Kampı'ndan dönen grup içerisindeki tutuklamalar ve Samsun'da Ahmet Türk'ü yumruklayarak burnunu kıran şahsın da yargı kanalıyla serbest bırakılmasıyla; adına Kürt Açılımı denen, ama tam olarak neyi içerdiği veya neyi açtığı kamuoyunda anlaşılamayan süreç de bitmiş gözüküyor. Bu konuyla ilgili ilerleyen günlerde ayrıntılı bir yazı yazmayı düşünüyorum. Burada iki makaleden alıntı yapmakla yetineyim:
"Herhalde açılım da böylece fiilen bitmiş oldu.
Bizim hükümet dünyaya nizamat vereyim derken ülkesinde yönetimin kontrolünü tümden elinden kaçırmış gibi gözüküyor.
Verdiği sözü bile tutamayan bir siyasi iktidar, ülkeyi nasıl yönetecek?"
(Galiba bitti. Ahmet Altan - 18 Haziran 2010, Taraf)
"Sanıkların duruşmalar sırasındaki davranışları gözönüne alınmış.
Mahkeme heyetine "Ben sizi tanımam" diye diklenen Celal Bayar tutulmuştu da, ezilip büzülen, "Arz edeceğim reis beyefendi" diye alttan alan Adnan Menderes niçin bırakılmamıştı peki?
"Kaçar" diye herhalde..."
("Filim" ve "artizler". Engin Ardıç - 24 Haziran 2010, Sabah)
Türkiye'de Hukuk
Türkiye'de yargı ve hukuk alanı da siyasi kamplaşmadan fazlasıyla nasibini almakta. Hani zaten kamp tarzının en egemen olduğu alanlardan biriydi hep buralar ama uzun yıllardır bu kadar indirmemişti hiç maskesini.
İnanın takip etmekte güçlük çekiyorum. Statükonun siyasi kanadı olan CHP, beklenen muhalefeti yeterince yapamıyor olacak ki boşluğu doldurması için Yargı kurumlarına emir-demir verilmiş gibi.
Özellikle Anayasa konusu aldı başını gitti. Yazık! Koca koca okumuş, isimlerinin önündeki çıkıntılar ve makamlarıyla mağrur adamlar acınacak haldeler.
ve SİNEMA
Şu ara vizyonda birbirinden farklı bir sürü film gösterimde. Havalar yaz ortasında yağmurlu ve dengesiz. Buna rağmen karar verdik ve arkadaşlarla Sex and the City2'ye gitmek için yola çıkmışken kendimizi Pers Kralı'nda bulduk (Prince of Persia The Sands of Time). Ankara Kentpark'taki görece muhteşem rahat koltuklar ve özlenesi sinema salonunda... Tavsiye edebilirim.
- Devamı: (Haziran 2010)-II
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder