1 Mart 2011 Salı

 Gündem Şubat 2011/3 . (Batum + OdaTv)

.
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Zonguldak Şubesi'ni 5 Şubat'taki ziyareti sırasında Süheyl Batum'un sarf ettiği sözler, hem Genel başkan yardımcısı olduğu CHP'yi hem de ülkeyi karıştırdı. "Koca bir askeri yıktılar. Meğer kağıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz. Meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar, ancak CHP'yi yıkamadılar."


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: "Anamuhalefet partisi geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, ne yazık ki bugün de vazgeçmiyor", "Senin her yerin anayasa hukukçusu olsa ne olur!"  Erdoğan, Zonguldak savcılığının bu konuda soruşturma açtığını hatırlattı. Fakat bunun yetmeyeceğini, TSK'nın kendilerine bağlı bir kurum olduğunu ve gereğinin yapılması için suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.

Türk Silahlı Kuvvetleri,  yaptığı bir basın açıklaması ile (BA - 04 /11)  Batum'un sözlerini isim vermeden kınadı. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, CHP Genel Merkezi'ne sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi.  (Benzeri sözler bir başka parti mensubu siyasetçi tarafından söylenmiş olsa,  bu kadar ılımlı tepki verilir miydi?)

Kemal Kılıçdaroğlu: "TSK'yı ancak genel başkan eleştirebilir." ("Orduyu eleştirmek,  CHP Genel Başkanı katında olur ancak!")
Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Batum'un sözleri hakkında inceleme başlatmasıyla ilgili olarak ise, Bülent Arınç'ın şu örneğini  (bkz: Mart 2009)  hatırlatan Kılıçdaroğlu  "Aynı savcı, merak ediyorum Bülent Arınç için neden bir şey yapmadı? O zaman bunu duymadılar mı?"  diye sordu.
"Batum istifa etmeli mi sizce?" sorusuna cevaben ise  "Bana böyle sorular sormayın"  demekle yetindi.

Batum için söylenebilecek tek şey veya en isabetli şey,
"Batum bir darbe meşrulaştırma-tetikleme hukukçusudur."
(kakavan - 8 Şubat 2011, Radikal Online)

CHP'deki iktidarın Sn. Kılıçdaroğlu'na geçtiğini zannetme hayalperestliği Süheyl Hocanın açıklamalarıyla su yüzüne çıkmıştır.  2011 seçimleri sonrası siyaset sahnesinde adını bile duyamayacağımız Sn. Kılıçdaroğlu değişme vaatleriyle bizleri aldatan lider olarak anılacaktır.  Ülkenin elitlerinin partisinin değişikliği rüyası kısa sürmüştür.
(megul)

Seçim sonuçlarının hayalkırıklığına yol açacağı anlaşılınca Kılıçdaroğlu sonrası dönem için kılıçlar çekildi bile.  Belli ki
28 Şubat  'Milli Görüş'  için ne ise,  12 Haziran  'Laik Görüş'  için o olacak.  Laikler arasındaki  demokrat-otoriter  bölünmesi
12 Haziran seçimlerinden sonra kurumsallaşacak.  CHP kimin elinde kalacak kavgası başladı.  Ben Süheyl Batum'un temsil ettiği otoriterlerle aynı fikirdeyim.  CHP otoriterlerin partisi olarak kalmalı ve laik demokratlar yeniden organize olmalı. Benim tercihim durmadan temcit pilavı gibi öne sürülen yeni oluşumlardan ziyade EDP'de birleşmektir.  Şimdiye kadar yapılan denemeler boşa çıktı çünkü zamanın ruhu uygun değildi.  12 Haziran'dan sonra uygun olacak.
Laik demokratlar uzlaşarak tek bir yapıda birleşmeli.
(İtaatsiz  -  9 Şubat 2011, Radikal Online)


Asıl "kağıt kaplan" asker değil,  siyasiler...
Geçmişimizi giderek daha sağlıklı şekilde inceleme olanağımız oluyor ve her olayda, asıl sınıfta kalanların siyasetçilerimiz olduğu daha çok ortaya çıkıyor.
(10.02.2011 - Posta)

(Mehmet Ali Birand'ın gündemdeki gelişmeleri yorumladığı çeşitli yazılarından ve twitlerinden kolajlar sunacağım önümüzdeki günlerde.)



(*)  chp aslında akp'nin süper iyi çalışan çocuk kolları teşkilatı olabilir mi? kafadan bi yüzde 15 katkıları var bence akp'ye.
(*)  kazara süheyl batum istifa etse akpliler çok üzülmez mi?
@Hakan_Toker

(*)  Süheyl Batum, "Elli bin kişiyle Silivri'ye gitseydik" demiş.  CHP hâlâ nerelerde.  Elli bin kişiyle Mutki'ye niçin gitmiyorsunuz?  @semihgumus

(*)  "İktidarı ancak CHP genel başkanı eleştirebilir", "TSK'yı ancak CHP genel başkanı eleştirebilir"... Sonra da AKP'lilere biatçı derler.
(*)  Sorbonne'da  demokrasi liberalizm kültür vb. üzerine tonlarca bilgi ediniliyor ama ruh bunları almıyor,  ruh askeri darbe hayalini sürdürüyor. @resatcalislar




14 Şubat 2011  -  OdaTv baskını
Ergenekon Terör Örgütü'nün medya yapılanması olduğu ve bu örgütün hedefleri doğrultusunda yayın yaptığı gerekçesiyle OdaTv Polis tarafından basıldı. Soner Yalçın ve ekibi gözaltına alındı.  Operasyonlarda OdaTv binasında ve Soner Yalçın'ın Levent'teki villasında Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından çeşitli aramalar yapıldı. Çok sayıda bilgisayar, harddisk ve dijital materyale el konulduğu söylendi.

OdaTv imtiyaz sahibi Soner Yalçın'ın yanı sıra Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Haber Müdürü Barış Terkoğlu tutuklandı. Sitenin Yayın Koordinatörü Doğan Yurdakul, polisin bulduğu Ergenekon belgelerinin bilgisayarlarına hacker tarafından yerleştirildiğini savundu.

Hem Türkiye hem de yabancı basında tepki ve şüphe ile karşılanan baskın hakkında ABD'nin Ankara yeni Büyükelçisi Francis Ricciardone'nin  "Bir tarafta basın özgürlüğü deniliyor, diğer yanda gazeteciler gözaltına alınıyor. Biz anlamıyoruz"  sözleri ise hükumet kanadında tepki ile karşılandı.


Kişisel yorumum:  Tabii basın özgürlüğü adına  ve  "Bu mu ileri demokrasi!"  benzeri pek çok karşı tepki geldi bu baskına ama... Ne var ki bence olması gereken veya olması beklenen derecede tepki de gelmedi gibi... Ve bunun böyle olmasında en önemli sebep OdaTv'nin bizzat kendi tutumu oldu.

Saldırgan,  kişileri hedef alan,  karalama amaçlı bu siteye yapılan polis baskınına karşı  "basın özgürlüğü" kartını öne sürmedi ahali.  Ben burada CHP'den bahsetmiyorum.  Sadece laik kesimden değil,  genel olarak Türkiye modernlerinden de güçlü bir tepki gelmedi.  Üstelik kendilerinden farklı düşünenleri karalayarak susturanların, oklar onlara döndüğünde demokratik söylemlere sarılması ne acıklı.

Ve ne ilginçtir ki... Başkalarına "Sorosçu", "Yahudi", "Ermeni", "şuraya buraya çalışıyor", "ABD yanlısı", "CIA/Mossad ajanı" gibi kodlamalar yapan,  (özde veya sözde)  soy sop güzellemeleri döşeyerek yabancı düşmanlığı yapan, ulusalcı yapılanmayı savunan OdaTv'nin savunucuları:  bir Dani Rodrik,
bir ABD Büyükelçisi ve bazı İsrailli Yahudiler oluyor.


"Gerçekten bu toplum, ırkçı faşist bir işadamının demokrasi ve fikir özgürlüğünü temsil ettiğine inanıyor mu?"  diye soruyordu Yıldırım Türker:
"Riyakârlığı bir kenara bırakın.
Faşist bir işadamının muhalif bir basın emekçisi olarak portresini yutturamayacaksınız."
(Soner Yalçın sınavı.  21/02/2011 - Radikal)

CHP Genel Başkanı Dersimli olmasına binaen kendisini Kürt sayanlara, yedi göbekten Türk olduğunu ispatlasın diye zamanında Soner Yalçın'ın yardımına başvurmuştu.
(Ertuğrul Kürkçü.  22/02/2011 - Bianet)


K.G. :  "Hangi terazi ile tartarsan, o terazi ile tartılırsın"  diye bir laf var hani. Soner Yalçın ve OdaTv'si,  çeşitli insanlar hakkında karalayıcı-hedef gösterici-milliyetçiliğin en zehirlisinden bir yayıncılık anlayışını yürüten;  cevap hakkına geçit vermeyen bir oluşum.  Olumlu ve alkışlanacak tarafları da var/vardır. Ancak artıların varlığı, dağ gibi olmuş eksileri görmezden gelmemize engel olmamalı.
AKP hükumeti  antidemokratik bazı uygulamalara girişmiştir;  gerek muhaletsizliğinin verdiği rahatlıkla,  gerek MHP çizgisine yanaşmasıyla olsun, gerek dış politikadaki hızlı ve tehlikeli geçişleriyle olsun;  soru işaretleri ve tepkilere gebe işler yapmaktadır.  Ama bunları eleştirelim derken adresi de doğru seçmek lazım diye düşünüyorum.  Soner Yalçın ve benzerleri, kendilerinin başkalarına reva gördüklerinin küçük bir benzerine maruz kalıyorlar sadece... Oysa ben dilerdim ki, ne "Ergenekon" ne başka bir şey; bu kişiler asıl  "nefret suçu"  ve  "halkı kışkırtma"  sebepleri ile kınansalardı.




(*)  Soner Yalçın kendisine sahip çıkan ABD elçisi hakkında ''bu Amerikalılar o emperyalistlere benzemiyor'' açıklaması yapacak mı?  (@mmulteci)

(*)  "Kayıtsız şartsız Oda TV'ye biat edeceksin, kusurunu görmeyeceksin" diye dayatırsanız;  o zaman siz de cemaat olmuşsunuz demektir.  (@umitalan)



Kemalizm tarikatının  Odatv kolunun tekkesine baskın yapılmış.  Kemalist tarikatlar giderek etkilerini yitiriyor.  (*)
Eğer fikir özgürlüğü sadece Soner Yalçın çizgisinde fikirler için talep edilecekse,  ne olur fikir özgürlüğü olmasın. *
Eğer fikir özgürlüğü Beyaz Türkleri, orduyu, zenginleri yüceltip halkı aşağılama özgürlüğüyse ne olur fikir özgürlüğü olmasın. **

Beyaz Türk medyası tarafından şişirilen mikroskobik düzeydeki hükümet muhaliflerine baskı uygulamak,  onların reklamını yapmaktır.  (*)
Kılıçdaroğlu  "OdaTV'deki Yürekli İnsanlara"  verdiği selamla,  AKP'ye biraz daha oy ve prestij hediye etti.*  Karşınızda Kılıçdaroğlu gibi bir solcu karikatürü olduğu sürece,  yaptığınız her operasyon lehinize çalışır. **

Beyaz Türkler'in  Soner Yalçın'ı  gerçekten "susturulmuş büyük aydın" olarak gördüklerini sanmıyorum.  Asıl mesele  dizi-alkol-dekolte-heykel.  (*)
Antiemperyalist Kemalist ideolojinin kahraman gazetecisi Soner'i, Amerikan büyükelçisi ve Beyaz Türk burjuvası korumaya alıyor.*  Tekrar söylüyorum: Soner Yalçın gibi bir insan üzerinden basın özgürlüğü söylemi üretilebilmesinin bir nedeni de AKP'nin alkol düzenlemeleri. **
@resatcalislar
.


  • Bu ay üzerinde durduğum bazı gündem başlıklarının toplu bir değerlendirmesi için bakınız:   ŞUBAT 2011


2 yorum:

canilecanan dedi ki...

Ayhan Aktar'ın 21.02.2011 tarihli Taraf yazısından uzunca bir alıntıdır:

‘Kuru temizleme’ faaliyeti olarak gazetecilik...
Efendim, bence zurnanın zırt dediği yer, 11 Kasım 2009 tarihinde CHP Milletvekili, emekli Büyükelçi Onur Öymen'in TBMM'de yaptığı konuşmadır: "Analar ağlamasın diyorlar. Maalesef, bu ülkenin anaları çok ağladı... Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı?"
Bu konuşmadan sonra kıyamet koptu. Alevi kesiminin ileri gelenleri Dersim katliamını savunan bir CHP'ye oy vermenin artık pek mümkün olmadığı noktasına geldiler. Diğer taraftan da AKP de boş durmuyor, Alevi seçmenlere yönelik Alevi Açılımı devam ediyordu. Kırsal alanda CHP'nin neredeyse tek oy kaynağı olan Alevi seçmenin artık CHP'ye oy vermesi artık zordu.
Galiba bu noktada iyi saatte olsunlar devreye girdi. CHP'nin 33. Olağan Kurultayı'ndan iki hafta önce CHP lideri Deniz Baykal'ın porno kaseti devreye sokuldu. 10 Mayıs 2010 tarihinde Baykal istifa etti. CHP biraz karıştı. Fakat 17 mayısta Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı'na aday olduğunu ilan etti ve 22 mayısta 1189 delegenin oyu ile CHP Genel Başkanı seçildi.
Bendeniz o günlerde yazdığım bir yazıda, Devlet kuran parti olan CHP'nin Dersim'in Kureyşanlı Aşireti'nden Kürt - Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu'na kurtarıcı olarak sarılmasının tarihin bir cilvesi olduğunu ifade etmiştim. Hatta, 1938'de CHP'nin katliam yaptığı Dersim'den birini 2010 yılında kurtarıcı olarak görmesinin "ilâhi adalet"in bir tecellisi sayılması gerektiğini yazmıştım (Taraf, 24 Mayıs 2010).
Anlaşılan, iyi saatte olsunlar takımı koskoca CHP'yi bir Kürt Alevi'ye emanet etmenin Beyaz Türkler arasında yaratacağı güven bunalımını ortadan kaldırmak için Kılıçdaroğlu'nun "geçmişini temizleme" operasyonu yapmayı gerekli görmüşler. Kendisini de bu konuda ikna etmişler ki devreye Soner Yalçın'ın "kuru temizleme" operasyonu girdi. 23 Mayıs 2010 günkü Hürriyet'te Soner Yalçın'ın Kılıçdaroğlu hakkında bilinmeyen tek gerçek başlıklı yazısı yayımlandı. Yazıyı özetliyorum:

canilecanan dedi ki...

(Devamı...)
Efendim, Soner Yalçın ile Kemal Kılıçdaroğlu bir gün sohbet ederken, Soner Yalçın lafı Dersim'e ve Zazalara getiriyor. Bunun üzerine Kemal Bey, Soner Yalçın'a bir zarf yolluyor. Zarfın içinden TRT Avrasya televizyonunda yayınlanmış bir programın metni çıkıyor. Prof. Alemdar Yalçın'ın hazırladığı bir program bu. Prof. Yalçın'ın "Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Merkezi"nde yöneticilik yaptığını öğreniyoruz.
TRT'deki program, Kemal Kılıçdaroğlu'nun bağlı olduğu Kureyşan Ocağı hakkında. (Dikkat edin Kürt aşireti, hemen ocak oluverdi!) Efendim, Kılıçdaroğlu ailesi Tunceli'nin Ballıca Köyü'nden imiş. Köyün Dedesi Zabit Güler'e göre, "Kureyşan Ocağı demek, Horasan demektir. Kureyşan, Horasanlı demektir". Kılıçdaroğlu'nun dedeleri ise Selçuklu Hükümdarı I. Alaeddin Keykubad döneminde Orta Asya'dan gelmişler!
Ayrıca, meşhur Prof. Yusuf Halaçoğlu'nun araştırmalarına göre, Gandi Kemal'in aşireti "Kureyş Ocağı'nın Oğuzlar'ın Bozok kolunun Beğdili boyundan gelen Türkler" olduğu kanıtlanmış! Yani Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Halaçoğlu da devreye girdiğine göre, bozacının şahidi: şıracı durumu sözkonusu. Kısacası, Kılıçdaroğlu'nun geçmişi faydalı elemanların çabasıyla itina ile temizlenmiş!
Böylece, aslen Kürt-Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu Etiler, Nişantaşı, Bağdat Caddesi, Çankaya ve Alsancak'ın endişeli ahalisine "Oğuz Türkü" olarak tanıtılırken, Anadolu'daki Alevi cemaatlerine de "bizden biri" olarak sunuluyor. Bu operasyonun sağlıklı yürüyebilmesi için, Kılıçdaroğlu'nun hiçbir zaman Kürtlüğünü ve Aleviliğini dile getirmemesi gerekiyordu. Eh, Kemal Bey de bugüne kadar böyle konulara hiç girmeyerek iyi saatte olsunlar takımını mahcup etmedi.
Bütün bunları düşündüğüm zaman Kılıçdaroğlu'nun Soner Yalçın'a sahip çıkmasını çok iyi anlıyorum. Görüldüğü gibi, Soner Yalçın faydalı bir eleman ve kullanışlı bir gazeteci. Eğer siyaseten ayakta durmak için Soner Yalçın'ın gazetecilik kisvesi altında sürdürdüğü "kuru temizleme" faaliyetlerine muhtaç iseniz, Soner Yalçın içeri alındığında celâllenmeniz pek normaldir.