24 Haziran 2019 Pazartesi

2019  Seçim Sonuçları


İstanbul:  CHP  (%54)  -  AKP  (%45)

EKREM İMAMOĞLU'nun anlamlı bir fark attığı bu seçim başarısında, belki kendisinden çok Reis'in ve fanatik Ak Parti taraftarlarının payı oldu. O kadar ki, normal şartlarda BİNALİ YILDIRIM'ı destekleyecek kişiler dahi rakibine yönel(til)di.

İktidarda olanlar, olayları doğru yorumlayıp uygun bir dille halkla iletişim kurmaktansa; rahatsız edici bir yığın yalaka ajite edici tipe "GAZETECİ"  dedikleri toplama bir güruh üzerinden, yarardan çok zarar getirmeye başlayan "YANDAŞ MEDYA"  ile, ezberler ve metaforlar temelinde iletişim kurmayı seçiyor son yıllarda halkla.  Artık yandaş medyanın kanal sayısını artırmanın, ifitira anlayışının, "Trabzonlu Pontus'tur" "Kürtler puuuu!" gibi ahaliyi çıldırtan propagandaların,  değişimin kaçınılmazlığına direnmenin zararı görülüp umarım devam ettirilmez.  Bunlar yerine adaletin, sevginin ve dayanışmanın yoluna dönülür.

"Kraldan çok kralcılık"ın yıkıcılığı ve bazen bir şeye en çok zarar verenin onu savunanlar olduğunu da anlarsak, beraber Voltran'ı dahi kurabiliriz,  kim bilir?
Özetle,  sonuçlar  hayırlı olsun.

3 yorum:

canilecanan dedi ki...

Çok yanlış bir dil kullanıldı.  Aslında ne kadar ilginç ki, geçmişte CHP'nin kullandığı (ve eleştirdiğimiz) dili bu seçimde AKP kullandı.  Ve bunu dahi göremediler.  Söyleyenin de üzerine çullanarak linç ederek günü kurtaracaklarını sandılar. Yine de halk kararlı,  Ak Parti'ye desteğini çekmiyor.  Ama mesajlar yanlış anlaşılıyor.  Ülkeyi iç savaşa sürükleyecek bölücü bir dil bir yerel seçimde kullanılarak gelecekte denemeye kalkışılabilecek bir iç savaşın nefret tohumları ekildi adeta ve bunu dahi kınayamadık.  Bu yanlış anlamalar bizi olabilecek en yanlışa doğru sürüklemez umarım.

canilecanan dedi ki...

Bazıları asıl sorunun  «Tayyip Erdoğan'ı  dış dünyadan izole eden,  halkla  hatta teşkilatlarla arasına set/duvar ören,  içlerinde aile fertlerinin de bulunduğu yalakalar ve yavşaklar ordusuna mensup,  kendini bir şey zanneden  (istisnalar hariç)  kifayetsiz ve ehliyetsiz  danışmanlar ordusu»  olduğunu savunuyor.

Bir kişi,  sadece kendisini çevreleyenler yüzünden körleşmez.  Kendisini içine kapatan,  sevgi ve sezgilerini körelten insanlar,  önlerindeki apaçık gerçekleri bile görememeye başlayabilir.  Kuran'da  bu duruma  "gözüne perde inmişler"  diyor,  ezoterizmde  "üçüncü göz"ü kapalı  deniyor.

"Kör kılavuzu olanın"  ve  "bindik bir alamete,  gidiyoruz kıyamete!"  diyerek noktalıyorum.

Selçuk ÖZDAĞ dedi ki...


Bu seçimde terör örgütü şeflerinin iç siyasete malzeme edilmesinin yanlışlığı ve sonuçları da ortaya çıkmıştır.  Kürt kökenli vatandaşlarınız, oylarının kimsenin tekelinde,cebinde olmadığını da göstermişlerdir.

Partiler amaç değil araçtır, parti farklılıklarından dolayı insanları hasımlaştırmak ülkeye kötülük etmektir.  Türk subayına eşek diyenler dahi sahiplenildi. Şu son haftada yapılan politik hataları deneyimsiz genç bir iktidar bile yapmazdı.  Bir gün milliyetçiliğe bir başka gün Öcalan'a yaslanarak tezatlar içinde bir seçim siyaseti yürütüldü. Üstelik her yol gösterici eleştiri düşmanlık olarak kodlandı ve trollerin saldırısına teslim edildi.
Konuşmanın suç olduğu bir yerde duvara toslamak kaçınılmazdır ve kabul etmek gerekir ki tam da bu olmuştur. AK partinin ana sorunu, konuşanlar değil,  konuşana saldıranlar, önüne geleni aşağılayanlar,tezyif edenler, iftira atanlar; belki,başka hiç bir yerde gazetecilik yapamayacakları için istikballerini AK partinin istikbaline bağlayan dalkavuk gazetecilerdir,  gazeteci geçinenlerdir.


Türkiye AK partinin yürüttüğü kutuplaştırma ve suçlama siyasetinin ne kadar yanlış ve gerçek dışı olduğunu gördü. Korku iklimi hakim kılmaya çalışılarak iktidar olunamaz.
Korku dili AK partiyi var eden sebeplere aykırı. İstanbul'da bunun zararlarını hep beraber gördük. Hala aynı dili konuşan bakanlar var. Bunlar AK partiye çalışmıyorlar, toplumu dalga dalga başka yerlere itiyorlar.
Vatandaş ise herkese mesajını vermiştir:  Kavga istemiyorum, kutuplaşma istemiyorum, ekonomik kriz istemiyorum,  aş, iş, ekmek, adalet ve demokrasi istiyorum demiştir.
Siyasetin de gündemini buna göre belirlemesi gerekir.


Bugün bu sistemin dünyada uygulanan başkanlık sistemleri ile bir alakasının bulunmadığı,  partili yönetim sistemi olduğu görülüyor. Diğer yandan daha kucaklayıcı, daha uzlaştırıcı bir siyaset dilinin kullanılması gerektiğini savunuyorum.
Siyaset sahnesine yeni aktörler çıkacak, CB sistemi tartışmaya açılacaktır.  Derinleşmeye başlayan ekonomik sıkıntılar ve dış politikada yapılan yanlışlar İstanbul seçimlerinin de etkisiyle genel siyasette de önemli değişikleri zorlayacaktır.

Selçuk ÖZDAĞ