13 Ekim 2017 Cuma

   Meltem  CUMBUL


Kendisini 90'larda TRT'deki yabancı müzik programlarından hatırlıyoruz. Ömer Karacan'ın hazırladığı programlarda genç ve enerjik, neşeli ve yapay durmayan bir sunuculuk yapıyordu. Kendine has bir aurası vardı, cıvıl cıvıldı.  Eh, o yıllarda televizyona çıkan herkesi zaten seviyor bağrımıza basıyorduk, alternatif yok malum.  Ne internet var  ne de TRT'den başka kanal...

Müzik programlarından sonra bir süre ortalarda görünmedi,  adeta ortadan kayboldu. Derken genç pop şarkıcısı Burak Kut'la çıkmaya başladı  (hem de 4 yıl deniyor!).  1998'de Seninleyim isimli bir albüm çıkardı.  İlerleyen zamanlarda onu dizi filmlerde,  bir iki sinema filminde filan da gördük.
Memoli (Mehmet Ali Alabora) ile başrollerini paylaştığı  'Yılan Hikayesi' (Kanal D)  dizisiyle çoklarınca tanınır olmuştu.  Şener Şen ve Timuçin Esen ile  Gönül Yarası'nda oynadı  (2005),  Yavuz Turgul  gibi ünlü bir yönetmenle çalıştı.  Bir aralar Amerika'da da uzunca kaldı ama çıkmadı galiba oralardan birşey.  Onun dışında çeşitli aşklarıyla kendisinden söz edildi.   (Akrep kadını)

Son günlerde yaşanan bir olay yüzünden adı şu aralar bolca gündemde.
Olay nedir?  Kısaca bakalım:

Memleketimizde,  'Uluslararası Adana Film Festivali'  diye bir sinema ödül töreni varmış.  Bunun 24.sünde (ben daha yeni duydum adını, oysa neredeyse çeyrek asırdır veriliyormuş bu ödül, hayret!) ödül gecesi sunucusu olarak   Ayşe Arman  ve   Meltem Cumbul   seçilmiş.
İki pop şahsiyet, biri sarışın öbürü kumral, yoz mu yoz dünyalarında karşılıklı bu pek mühim olayı icra ederken,  -spontane (kendiliğinden, o anda gelişen) mi  yoksa önceden kurgulu mu bilinmez-  bir olay patlatıvermiş birden Meltem hanım.
    Siyah-beyaz teknikle çektiği "Buğday" filmi ile En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazanan Semih Kaplanoğlu, ödülünü almak için sahneye çıktığı sırada,  uzattığı eline karşılık vermeyen Meltem Cumbul aniden geri çekilip sırtını dönmüş.  Yani 'güzel sunucu' yönetmen beyin elini sıkmamış.


Epey laf ve tartışma döndü tabii bu konuda, bazı çevrelerde... Siyasi sebepler öne sürülüyor,  partici yorumlamalar dönüyor.  Semih bey iktidara yakın çevrelerin konularını işliyormuş da, Meltem hanım özgür kızmış da vesaire vesaire... İncir çekirdeğini doldurmayan mevzular... Alper Görmüş de boş durmamış, elverişli zemindeki bu konu hakkında hemen bir yazı patlatıvermiş mesela
"Bir  ‘boğazına kadar siyaset’  kurbanı olarak  Meltem Cumbul"   diye. Arzu edenler link üzerinden yazıyı okuyabilir, ben okumadım şahsen. Sadece başlığa baktım. "Siyaset" demek biraz abartı olmuş ve mevzubahis olaya uymamış bence.

Meltem Cumbul'u yıllar önce  "Yasemin'in Penceresi"  adlı,  ünlülerin hayat hikayelerinin anlatıldığı programda izlemiştim. Hazırlayan ve sunan Yasemin Bozkurt  defalarca kendisini uyarmıştı, "Bu senin hayat hikayen Meltem, lütfen kendin ol" demişti; ancak bir türlü o teatral havadan çıkamamıştı. Muazzam bir yapaylık ve kimi genç kızlarda abartılı şekilde gözlemlenen yüzeysel ergen heyecanları sergileyip durdu program boyunca. Kimbilir belki de prenses psikolojisiyle harab olmuş bir başka kadınımızdır.  Bu ruhla yetişmiş ve dikkat çekmek isteyen kadınlarda hep bir taçlandırılma, klas/elit hareketler yaparak mahalleden alkış alma arzusu oluyor galiba.



90'larda gazeteler haftasonları tv ekleri verirdi. Yayın akışları, yarışmalar, gösterilecek filmler ve bir ünlünün kapakta resmi ile belki kısa bir söyleşisi olurdu içinde...

Bu da Milliyet'in eki Oscar tv'nin 1994 yılı  Temmuz-Ağustos haftası kapağı.

"Meltem CUMBUL
Radyodan Televizyona"



1 yorum:

canilecanan dedi ki...

O değil de... Meltem Cumbul'un TRT'de müzik programı sunup Burak Kut'la uzun bir aşk yaşadığını filan kaç kişi hatırlıyor acaba? Yahut biliyor? :)
Yavaş yavaş dinazor olma yoluna da giriyor benim neslim, bunu da hatırlatmış oldu. Oturdum, son el sıkma-sıkmama konulu gündem saçmalığı üzerine, uzun aylardan sonra ilk kez bir şeyler yazdım bloguma. Nasipte Meltem Cumbul hakkında yazmak da varmış. 50'sinde bile ergen sancıları yaşayabilen insanlara bir örnek olarak bulunsun burada.