11 Ağustos 2014 Pazartesi

 10 Ağustos 2014 - Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Dün benim için sinirsel açıdan inişli çıkışlı uçlarda bir gündü,  yazma ihtiyacı hissettim.  Önce seçimin ilk saatlerinde  "Kemalist kibir"  üzerine yazdım, Erdoğan'ın  küçük dağları ben yarattım  bakışı üzerine birkaç gün önce Facebook'ta paylaştığım  "Bu nasıl bir kibir  Nasıl bir tutulma?"  başlıklı ileti, sonuçlar açıklandıktan sonra da  "halkımızdaki mide genişliği  ve  dinazor sevgisi"  üzerine...  Şimdi tüm bu karalamaları derleyerek bloguma'da aktarıyorum.  İSRAİL-3  başlıklı yazıma dek müsadelerinizle.



------>  (Seçim sabahının ilk saatlerinde yazma ihtiyacı duyduğum metin)
.

KEMALİST KİBİR ................
Kemalist bir ailenin ferdi olarak doğdum. Annem, ezberci sistemin mümtaz bir öğretmeni olarak, evde de her daim askeri modeli iftiharla uyguladı, her konuda "anne" değil,  "Kemal'in bir neferi"  oldu.
Yaşlar ilerleyip "ölüm" denen hakikatle sıkça aile yakınları kaybedilmeye başlanınca; geçmişte namaz kılan evladıyla alay eden ya da namazdan daha önemli şeyler olduğunu söyleyen anne; disiplinli ve düzenli namaz kılan bir Müslüman oldu, Kur'an günlerine katılmaya başladı. Bu sefer de evde namaz kılmayan veya o gün oruç tutmayan evlatlarını hizaya soktu:
_"Sen neden oruç tutmuyorsun?  Söyle neden namaz kılmıyorsun!"

Elhamdülillah Müslümandı, Kur'an'ı hem Arapçası hem Türkçesinden okuyordu, en iyi Müslüman o ve onun gibilerdi şüphesiz. Diğerleri (tesettürlüler) ise dini kullanıyorlardı sadece. Kafasını kurcalayan incir çekirdeğini doldurmayan şüpheleri için İslam ilmihallerini araştırırdı; ancak Allah'ın yarattığı Kürtlere düşman, ırkçı bir insandı. Nasılsa Kemal'in Müslümanları cennetlikti,  onlar yanlış ol(a)mazdı,  haşa herşeyi iyi bilirlerdi.

Burnunun ucunu göremeyecek kadar kör ve senelerdir siyasi alanda kaybeden bu Kemalistlerdeki bitmeyen bu KİBİR bile Tanrı'dan da realiten de gerçekçilikten de ne kadar kopuk, hasta insanlar olduklarının bir göstergesidir. Ankara'da yaşadığım 15 sene boyunca, Çankaya gibi şehrin en merkezi ve en güvenli bölgelerinde yaşayan beyaz Türk kızlarının, ortalıkta yarı çıplak gezer ve etek boyları her geçen gün daha da kısalırken “Seneye şeriat kesin gelecek! :( ” ten başlayıp  “Bu bölge hiç güvenli değil!”e kadar uzanan, baktığını göremeyen bilimum hasta kafalarına da defalarca şahit oldum.

Şimdi peki ben bugün nerden esti de bunları yazdım, neden yazmak istedim?

Bugün malum Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Adını CHP-MHP'nin adayı olması ile duydukları Ekmelettin'e, neferler olarak gidip oy verdiler. Ben Ekmeleddin İhsanoğlu adını, onlar gibi CB seçim süreci ile yeni değil,  bunun kaç sene öncesinde de duymuş ve takip ediyordum:  "Tayyip Dünya lideridir" diyen bir adamdı ekranlarda. Gidip bir İlahiyatçıyı cumhurbaşkanı adayı yaptılar, o da ayrı bir konu. Türkiye'de şu anda işe girme kaygısı en az olan İlahiyat mezunları iken (devasa imam alımları vesaire), Cumhurbaşkanını dahi İmamdan aday göstermek,  muhteşem bir muhalefet örneği olsa gerek.

Sevgili annem, "HerŞEYİ BİLEn BİR BİLEN" olarak, çok eğitimli kendisi, halk ise cahil... Benim Selahattin Demirtaş'a sempati duymamı küçümsedi. Denecek söz yok zira bu kesimle konuşamazsın.  "Yobaz" dediğin insanlardan ne farkı var Kemalistlerin?  Kafaları açık, asimile, ne oralı ne buralı yobazlar hepsi.  Konuşamadığın insandan ve kitleden korkacaksın arkadaş.
Azalarak bitmeleri dileğimle...


.
YOBAZ NEDİR?
"Başkalarının farklı düşüncelerini işitmeye dahi tahammül edemeyen insana yobaz denir"
 diyordu Arzach  Facebook'ta.

"Bu ülke, başkalarının düşüncelerine tahammül edemeyen yobazlar ile dolu. Kemalist kesim yobazlığı kendisine pek yakıştırmaz ve bu durumu dindarlığa özgü sanır. Fakat en büyük yobazlar ve ırkçı faşistler de yine Kemalistlerin arasından çıkıyor.
Bu ülkeyi sevmiyorum. Çünkü kendimi ait hissedemiyorum. Kendimi bu ülkede mutlu ve huzurlu hissedemiyorum. Sebebi ne ekonomik ne de siyasi. Sebebi gönlümü verdiğim, kalbimi, hayatımı açtığım insanların er ya da geç yobaz olduklarını görüyor oluşum ve uğradığım hayal kırıklıkları."



------>  (Galip Erdoğan'ın meydanlardaki söylemi üzerine yazım)

BU NASIL BİR KİBİR?  NASIL BİR TUTULMA?

(Tayyip Erdoğan,  İzmir mitingi)
Bir aday çıkmış, adını vermeyeceğim, "tek millet olmaz" diyor. Eyy efendi, bu ülkede cumhurbaşkanı adayı olacaksan tek millet anlayışını kabul edeceksin. Sen daha çırak bile olamadın.  Sen olsan olsan,  kendisi Zaza  ama benim Kürt kardeşlerimi aldatıyor.
Bunların derdi dağ. Şehir değil. Tehditle silahla milletten oy isteyecekler.
Kadınları da istismar ediyorlar. Madem kadın haklarına bu kadar düşkündünüz, evlatları dağa kaçırılan o anaları neden ağlattınız!

Demokrasiyi dilinden düşürmeyen bir siyasi atmosfer içerisinde bir başbakan nasıl durmadan böyle ırkçı ve alaycı konuşabiliyor?  Hadi konuştu milyonlar alkışlıyor.  Aslında -maalesef- bu tutulma çok normal geliyor çoğu insana.  Mesela benim gördüğüm, seçimler ile ilgili birkaç yorumuna denk geldiğim arkadaşlarım ve sosyal medyada eklediğim kişilerde inanılmaz bir ırkçılık  var. "Kürt böreği, kol böreği..." gibi harika argümanlar. Toplumdaki bu  sakat kafa yapısının  elbette farkındadır Erdoğan.  Adam gayet başarılı ve toplumu da yansıtır nitelikte söylemleri;  besliyor ve sömürüyor.  Maalesef Doğu ülkelerinde iktidara gelen de pek gitmiyor.  Mısır'da da böyle idi, Suriye, İran ve çoğu hep böyle...  Bazen düşünüyorum,  askeri darbelere tamamiyle karşıyım ve eleştiriyorum;  bununla birlikte başka türlü de gelen gitmiyor,  geberene kadar,  gerçekten ilginç.



------>  (Seçimlerden sonra,  %50'den çok RTE tercihi)

Uzun bir zamandır, "cahil" denen halkımızın aslında aşırı mide genişliği'nden mustarip olduğunu düşünüyorum. Böyle bir toplum var mıdır acaba dünyada? Kültürel hayata bakıyorum: Şairin deyişiyle "yolun yarısı"nı geçmeme rağmen, anaokula başlamadan önce pop kültürümüzde (tek tek adlarını saymama gerek var mı?)  kimler vardıysa hala aynen... Geberene kadar bu insanlar olacak ondan şüphem yok artık. Siyaset dersen, hala Süleyman Demirel'den icazet alanlar, fikir soranlar varmış, Allah akıl fikir versin.  Demirel'e de sağlık versin tabi, adamın Alzheimer olmasına bile fırsat vermedikleri için... Gelenin geberene kadar gitmediği şu güzel ülkemde, son CumhurBaşkanlığı seçimi ile bir kez daha halkımızın sürüncemeyi ve bıktıranı sevdiğini gördük.

Yaş ortalamasının 18-22 aralığı gibi oldukça genç bir nüfusa denk düştüğü söylenen ülkemizde insanlar dinazorları baş tacı ediyorlar. Dinazor ve kan emicilere muhalefet ettiklerini söyleyenler de dinazor ve kan emici!  Şimdi çık çıkabilirsen bu siyasetin içinden.
Akıl-fikir, sabır ve sağduyu hepimize.




(Dip not:  Bu yazıyı takip edenler,  Yorumlar  bölümüne bir göz atmanızı tavsiye ederim.  Değişik yorumlar var.)
(demokrasi, Türkler, Soyut  gibi etiketleri ekleyemedim)

3 yorum:

canilecanan dedi ki...

Blog çalışmamda zaman zaman kentisinden alıntılar yaptığım F.K. adlı genç adamın bir yorumu:


Yeni devlete domalmak için Erdoğan
Eski devleti hortlatmak için Ekmeleddin
Sikik sistemi çökertmek için Selahattin
Hadi selametle...


Bu da seçim sonrası yorumu:

bir aday var ki daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha iyi temsil vaadediyor, ve kendine demokrat/özgürlükçü ve hatta liberal diyen baĞzı davarlar tutup "aman tayyip gelmesin de kim olursa olsun" zavallılığıyla, bu sığlıkla ekmel'e oy goygoyu yapıyor. sonra f.k. küfürbaz...

Arzach dedi ki...

CHP ve MHP çift haneli IQ seviyelerinde insanlar tarafından yönetilen partiler olduklarını gayet güzel ispat ettiler.
Erdoğan'ın karşısına kimi çıkarsak? Dindar bir adam çıkaralım, alın madem dindar istiyorsunuz size dindar aday diye meseleyi çözeriz diye düşünmüş olmaları gerçekten götümüzle gülmemizi gerektirecek kadar absürt bir durum
Bu arada seçimdem önce Ekmel bey'in ''ben de AKP ile aynı zihniyetteyim'' şeklinde yaptığı açıklamalar bence kaybetmesi için yeterliydi. Madem aynı zihniyettesin ne işin var CHP'de? demezler mi adama?

Türk halkı hayalperestliğin sınırlarını zorluyor. Bakın güzel arkadaşlar, siz sandıkta değil başka yerde kaybettiniz. Hırsızlığı ayan beyan ortaya çıkmış bir adamı ve kadrosunu alaşağı edemeyerek, bu hırsız sürüsünün sandıkta rahat duracaklarını düşünerek halen sandığa bel bağlıyorsunuz.
Hiç mi kafanız çalışmıyor? Erdoğan ağzıyla söylüyor size. Demokrasi onun için sandık demek. Her yerde susacaksın, sandıkta konuşacaksın diyor adam sana.

Erdoğan, onca yolsuzluk olayı ortaya çıkınca alaşağı edilerek yargının önüne çıkarılmalıydı. Bunu yapamadığımız için Erdoğan güçlenerek döndü. Bu adamı aniden deviremeyecek her girişim onun gerçekleri eğip bükmek ve yalan söylemek konusundaki başarısı ile, hayrına işleyecek bir şekle bürünüyor bunu göremiyor musun?
E tabi, polis ve savcı da çok zeki insanlar değiller. Aynı kadronun Balyoz ve Ergenekon davalarında yaptıkları usülsüzlükler cemaat evlerinden çok da zeki bireyler çıkmadığının en büyü ispatı değil midir? Bunlara bel bağlarsan daha çok beklersin.

Erdoğan'ı devirme şansını her seferinde elinden kaçıranlar bu gün hırsız ile girdikleri bir seçimde sandıkta Erdoğan'ı devirebileceklerini düşünüyorlar.
Hırsızlığı ayan beyan olmuş bir adamın sen halen sandığa gitmesine izin verirsen kusura bakma ama bu senin kendi mallığındır. Bu ülkenin hiç bir kurumunun işlevinin kalmadığının ispatıdır.

Türk halkı ne ektiyse onu biçti. Kürtlerin anadillerini dahi konuşmalarına müsade etmemek için demokrasiyi yıllar boyu ayaklar altına alan TÜRK HALKI. Burası artık senin cehennemin. Günahlarının cezasını Erdoğan denen zebaninin eşliğinde yanarak çekmeye devam edeceksin. Kaldı ki, CHP'lilerin Demirtaş hakkındaki söylemlerine bakacak olursak, o bedeli ödemek için biraz daha yanman gerektiğini görmek zor olmasa gerek.
CHP'de kafa olsaydı HDP'nin uzattığı eli tutar, ortak bir aday çıkarırlardı. Halen Kürtlere yaklaşmamak iin İslamcılar ile, Cemaatciler ile işbirliği yapmaya çalışan bir CHP...



Adsız dedi ki...

Gezi, plansız programsız, kendiliğinden oluşan bir sivil hareketti. Sivil halk olarak herkes elinden geleni yaptı. Bence vatandaşa bu kadar yüklenmemek lazım. Ne yapmak gerekiyordu, dövüşmeyi bilmeyiz, silah kullanmayı bilmeyiz, hatta bizler adam gibi kaçmayı bile bilmeyiz, biz sivil halkız, yani diyeceğim o ki bundan iyisini istesek de yapamazdık. Ha, bir yere varabildik mi? Varamadık, sadece o kadar da uysal olmadığımızı gösterdik ve onları bir anlamda uyarmış olduk. Onlar da zaten hemen ardından tüm Arap ve İslam kökenli teröristleri memlekete sokup güvenlik önlemlerini iki katına çıkarttılar. Dolayısıyla bir daha Gezi benzeri bir sivil hareket de yaşanamayacaktır büyük olasılıkla. Yazdıklarında sana katılıyor ve Kürtlerle ilgili konular dışında seni destekliyorum. Kürt toplumu konusunda katılmama nedenime gelince: sen halka dil uzatıyorsun şu anda, bilmiyor musun, bilmiyor muyuz ki halk ancak kendisine sunulan bilgiye sahip olabiliyor. Mekanizma bu şekilde işlerken halkı kafatasçı gibi göstermenin anlamı yok, sunulan bilgilerle yönlendiriliyoruz ve bu bizi ne aptal yapıyor ne de cahil, sadece sistemin içinden bir türlü başımızı kaldırıp gökyüzünü görme şansı bulamıyoruz, olay bu, gökyüzünü görmemiz kuşaklardır engelleniyor. O nedenle halkı suçlama lütfen. Ve benim düşünceme göre, bu ülkenin artık zaten akla, fikre falan değil icraate ihtiyacı var, ben ellerimizi kirletmeden bu pisliği temizleyeceğimize inanmıyorum.