(FAZLADAN SÖZE GEREK YOK)
LİNK: http://twshot.com/3H3Z
Edit: EVET, link silinmiş! Böyle ülkenin böyle haber sitesi olur işte! BBC'ninkiler yıllar boyu durur, bunlar en fazla 1 ay sabreder.
(FAZLADAN SÖZE GEREK YOK)
Benim gördüğüm: Önce Tunus'ta aniden bir kıvılcım ile patlayan kargaşa hali, ardından Müslüman Kardeşler'in sahneye çıkışı ile aynı halin Mısır'a sıçrayışı... Hüsnü Mübarek'in önce direnmesi. Halkın devam eden gösterileri, Obama'nın telefon hatları derken Tunus lideri Bin Ali gibi onun da gidişi, ertesinde askerin yegane düzen bekçisi olarak Mısır'daki kargaşaya resti çekişi ve adeta görevlendirilişi...
Başbakan Erdoğan'ın Kırgızistan gezisinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken "Ortadoğu'yu tribünlerden izleyecek bir ülke değiliz" demesi, Ankara'nın dış ilişkilere bakışının temelinden değiştiğini gösteriyor.
(Mısır krizinde İsrail kazanıyor, M. A. Birand - 8 Şubat 2011, Hürriyet)
Obama şöyle dedi: "Bugün tarihe şahitlik ediyoruz. Mısır halkı konuştu, seslerine kulak verildi ve Mısır hiçbir zaman aynı olmayacak.
Tunus ve Mısır'daki halk hareketlerini Soroscu ilan edip Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan'ın devamı saymak yanlıştır. Çünkü Tunus'un 23 yıllık diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali ABD istihbarat okulunda eğitilmiş bir CIA ajanıdır, iktidara ABD darbesiyle gelmiştir ve ABD'nin en has müttefikidir. Keza 30 yıllık diktatör olan Hüsnü Mübarek de ABD'nin en önemli bölgesel müttefikidir. Üstelik Mübarek ABD'nin İsrail-Arap dünyası ilişkilerindeki en kilit müttefikidir.
(Şubat 2011, OdaTv)
« Önce Tunus, sonra Mısır. İnsanlar sokaklarda. Sömürgecilik, savaşlar, baskıcı rejimler, diktatörlükler, kültürel çatışmalar gibi tarihsel ve siyasal olguların şekillendirdiği Arap coğrafyası ve Ortadoğu'da değişim rüzgarı; halkın sokaklara dökülerek işsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa, baskıya ve adaletsizliğe karşı muhalefetiyle yükseliyor ve yayılıyor. (...) Domino etkisi ya da değil, önemli olan gerçek şu: Değişim rüzgarı rejim değişikliklerini, reform ya da devrimsel dönüşümlerle yaratacak. Halk; işsizliğe, yoksulluğa, baskıya ve adaletsizliğe karşı, ve değişim istiyor.(Tunus, Mısır, muhalefet, CHP E. Fuat Keyman - 6 Şubat 2011, Radikal İki)
Eğer AKP gerçekten ekonomik bütünleşme ve demokrasi temelinde, barış üretici ve düzen kurucu bir aktif dış politika izliyorsa; o zaman Arap coğrafyası ve Ortadoğu bölgesinde yaşanan "muhalefet-değişim-demokrasi" ilişkisine Türkiye'nin ciddi katkı vermesi gerekiyor. Gerekiyor da, AKP bunu ne kadar gerçekleştirecek bilmiyoruz.
...
CHP hem yaşanan değişim sürecini yanlış okuyor hem de kendisini demokratik parlamenter muhalefet alanına yerleştirmeyen, kafa karıştırıcı bir "halk direnişi" söylemini dile getiriyor. Dahası, aynı süreç içinde CHP genel başkan yardımcılarından Süheyl Batum'un Ergenekon Davası tutuklularından en az ikisini milletvekili yaparak "Silivri'den kurtarmak" önerisi de bu görüntüyü güçlendiriyor. (...) Ek olarak, AKP eleştirisinde ve muhalefet söyleminde kullanılan gereksiz "üslup", "Kayseri, AKP, yolsuzluk" ya da "Hizbullah, AKP, terör" konuları üzerine yoğunlaşan muhalefet etme biçimi de, toplumdaki yeni CHP umutlarının azalmasına yol açıyor. »
Yönetimden halk ayaklanmasıyla değil bir saray darbesiyle uzaklaştırıldı gerçekte. 'Halk destekli ordu' kisvesi altında kanırta kanırta iktidarı devraldılar Mübarek'ten. Koltuk tek adamlar arasında el değiştiriyor, halka geçmiyor Mısır'da. Bir zalim gidiyor, başka bir zalim geliyor yerine. Müslüman Kardeşler hareketi zannedildiği kadar yaygın çıkmıyor toplumda. Mısırlıların yüzde 15'i onaylıyor varlıklarını ve fakat ancak yüzde biri başkanlık seçimlerinde adaylarına destek vereceğini söylüyor. Mısırlıları harekete geçiren asıl konular yüzde 30'larda gezinen işsizlik ve refahtan daha fazla pay alma davası. Demokrasi tali mesele kalıyor bunların yanında. Hülasası, yeni bir tek adam rejimine hazır ve razı görünüyor Mısır halkı. Yeter ki aşları, işleri, ekmekleri büyüsün...
Bütün Ortadoğu'nun kaderini değiştirecek bir demokrasi fırtınası zannederken, biz biraz fazla mı heyecana kapılıyoruz, ne dersiniz?
(Halk değil saray darbesi, Akif Beki - 12.02.2011, Radikal)
Mısır ordusu tanklarını ve askerlerini sokaklara çıkardı ve ilginç bir şey yaşandı. Halk tankların üzerine çıkıyor, askerlerle kucaklaşıyordu. Böylece sokakların halkın elinden geri alınmasına ilişkin ilk adım atılmış oldu, hem de oldukça çatışmasız bir biçimde... Halkla onu ezen orduyu sarmaş dolaş edip, bütün dünyaya burjuva basın üzerinden mutlu mu mutlu görüntüler dağıtarak!
(Mısır'da İsyan Emperyalizmin Güdümüne Giriyor,
Eren Buğlalılar - Haberfabrikası.org)
Türkiyelilerin, en azından sıradan halk yığınlarının, iktidar ve egemenlik ilişkilerinin tarafı olmayanların laikçisinden dincisine, Devlet postunda endam etmişler yani Beyazların dışındakilerin yanı; Dünya Emperyalismine ve Onun Uşaklarına başkaldırmış Mısır Halkının yanında olacağına hiç şüphe yoktur. Ama Türkiye deyince hangi Türkiye??? Emperyallerle her türden göbek bağına girmiş hemen hemen toprağının her köşesinde bir Emperyal üs bulunan Türkiye mi? Bugün Ortadoğu Halklarının yaşadığı ve bulundukları olumsuz durumda hiç de azımsanmayacak katkıları bulunan, kendisine hiç bakmaksızın bu Halkları küçümseyen Türkiye mi? Birileri Mısır Halkına bunları anlatmalı. Türkiye Devletinin siyasi muhaliflerine, farklı etnik köken ve inançtan Halklarına, herhangi bir Faşist-Irkçı-Şöven Diktatörlükten farklı davranmadığını anlatmalı. Tehciri, Dersimi, 6-7 Eylül Olaylarını, Sivası, Zilanı, Maraşı, Gaziyi ve Kürd Coğrafyasında kazılan her yerde çıkan toplu mezarları faili meçhulleri anlatmalı. Çünkü onlar böyle şeylerin eşiğinde olabilirler.
(blueknife - 3 Şubat, Radikal Online)
"model," "örnek" ülke olma gülünçlüğü
Evet, kesinlikle bu sistemle, bu anayasa ile, jandarmanın Mutki'de gizlice toplu mezar kazımı yaparak kemikleri yediği -JİTEM'in insanlık suçlarını örtmek için-, Kürtlerin X harfi kullandı diye hapishanelerde yattığı bir ülke nasıl "model" ve "örnek" olabilir?
(radi11 - 7 Şubat, R)
(Libya'daki gelişmeleri değerlendiren Tayyip Erdoğan, "Halkının inanç ve beklentilerine duyarsız kalan, kendi halkını düşman gören hiçbir yönetim uzun süre ayakta kalamaz" dedi. Bunu diyen T.C. Başbakanı. Bir de KKTC'deki gergin atmosfer var tabi... Ve artan petrol fiyatları... Onlara da bir diğer gündem yazımda değinmek üzere.)
"Batı'nın gözünde günahlarını ısrarla inkâr eden ve büyümeye direnen bir çocuk olmaktansa; Ortadoğu'da kahraman olmak yeğdir elbet."
Yıldırım Türker
İshak Alaton ile söyleşi (8 Şubat 2011 - Milliyet Ekonomi):
"TÜSİAD Türkiye'ye 13 yıl kaybettirdi"
Aziz Kedi'den. Medya ve Yılmaz Özdil eleştirisi gibi: LİMON SATMAYIN!
Medyanın ve aynı zamanda onunla ikame edebilecek her türlü yapının, kendi gündemini yaratmaya harcadığı enerjinin çok daha azını gerçeklere ve değerlere ayırdığını düşünüyorum. Kendi dışlarındaki dünyayı itinayla görmezden geliyorlar. Terazinin bir kefesi hep havada olduğu sürece medyanın inandırıcılığı, içindekilerin önemi ve saygınlığı tartışılmaya devam edecektir. (canilecanan)
"Limon satmayın!" demişken...
T.C.'nin resmi politikası olarak köy yakmak ve geriye kalan hayatlar: Yakılan köylerin ahvalidir :(
Rakıdan örümcek çıktı, tazminat kazandı :)
Uzun bir zaman önce başladığım, eksik kalmış korozyon yazılarımın sonuncusunu yazıyorum. Konu hakkında tam dökümantasyon:
Ocak ve içinde bulunduğumuz Şubat ayında hem Türkiye hem de Ortadoğu'da pek çok gelişme yaşanmakta: “Tunus ve Mısır'daki olaylar devrim mi? Gelene demokrasi denebilir mi? Kıbrıs'ta neler oluyor?” gibi tartışmalar devam ededursun; şu son zamanlarda eksik kalanları not düşmek istedim sadece.
Son dönemlerin popüler siyasetçisi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş'in İzmit'te parti il yönetimi ile düzenlediği toplantıda; gazetecilerin salondan ayrılmasının ertesinde şöyle bir olay yaşandığı söyleniyor: Bir partili, Kürtlerin CHP'ye neden ilgi göstermediğini sordu. Kürtlerin şu anda kendilerine uzak durduğunu kabul eden Hurşit Güneş, bu konuyla ilgili bazı çalışmalar yaptıklarını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Kürtler sonuçta bize ilgi göstereceklerdir. Yeni politikalar geliştiriyoruz. Kürtler eninde sonunda bizim kucağımıza oturacak."
Böyle demiştim. Meğerse "yükselmek, aşmak" gibi bir gayreti de yokmuş kendisinin. Sırf oylar artsın, vesayet devam etsin diye o koltuğa oturtulmuş bir memur imiş. Üstelik en kritik dönemde ülkede muhalefet yok. Hani yapılan zamlar filan diyoruz ama ülkenin başına kim geçerse geçsin, şu son dönemde atılan kazıkların acısı bir 50 senede bile çıkacak gibi değil. CHP ise hâlâ "Kürt'e Kürt desek mi, demesek mi?" bunlarla meşgul. "Örümcek kafalı" derdi bir zamanlar birileri... Daha da geridelermiş; söz konusu insan hakları, insanı insan yapan değerler olunca maskeler tutmuyor zaten.)Kemal Kılıçdaroğlu: Tutuşturulan dosyalar ve kasetlere ek olarak, medyanın işareti ve alkışları ile sahneye çıkmış bir siyasetçi. Bilindiği üzre siyaset deneyim ve kadro gerektiren, Türkiye gibi ani kaosların yaşandığı belirsizliklerle dolu bir ortamda adeta değirmen gibi insanı öğüten bir sistem. Ve çarklar gaz verenlerin arzuladıklarının tersinde dönmeye başladığında, ilk taş koymanın da kendilerince yapıldığını da yine defaatle gördük. Bakalım Kılıçdaroğlu bu çemberi aşabilecek mi?
Türkiye'de sadece taraflar (yani çeşmenin başındakiler) değişiyor bence. Başarısız olup geri çekilenlere de hemen Nazilere sarılmak düşmüş. Naziler de Hitler de sakız gibi olmuş bu ülkede, anlaşılan artık sadece Yahudi düşmanlığı ile de sınırlı değiller. Kendi tarihi ve mevcut kafa yapısının farkındalığında olan basiretli kişilerin tekerlemesi olabilecek laflar değil bunlar.
CHP sıkıntı içinde, onları anlamak lazım! Çünkü çok haklılar. Pratik olarak düşünürsek, 1946'dan beri iktidar yüzü göremediler. Gelip geçen başkanlarının basiretsizlikleri dolayısiyle adam gibi bir muhalefet partisi olamadılar. Dolayısıyla halk onlarda hiçbir cevher görmedi. Şimdi Baykal'dan kurtulmuşken bu fırsatı değerlendirme becerisini gösteremeyeceklerini anlamış olmalılar ki, bunun sıkıntısı içindeler. Seçimlerden fayda yok, darbelerden fayda yok, vesayetler kalkıyor, iktidar partisinin beğenildiği, seçimi tek başına iktidar olacak şekilde kazanacakları kamuoyu yoklamalarından anlaşılıyor. Kim sıkıntıda olmaz da sağa sola saldırmaz? Parlamentoda olan bir şahıs parlamenter demokrasiye inanmıyorsa, halkı sokağa davet ediyorsa bunda bir tuhaflık var. Halk zaten 12 Eylül referandumu ile kararını vermiş, sokağa falan çıkmaz. İkincisi sizden memnun değil, dediğinizi yapmaz. Üçüncüsü halk bu tip hareketlerden yaka silkiyor, halktan bunun istenmesi gaflet değildir de nedir? Dördüncüsü bahsedilen ve Atatürk'e ait olmadığı bilinen Bursa Nutku doğru olsa bile devrimlerin ve rejimin tehlikede olduğuna karar verecek olan siz misiniz?
(ayhan fahri - 28 Ocak, Radikal Online)
Az bile söylemiş Hurşit Güneş. CeMeHaPe'de yada AKePe'de at koşturan kuyrukçuluk yapan armut ağacının dibinde ağzı açık bekleyen Kürdlere az bile söylemiş. Kürdler siz AKePe'lilerin farklı mı düşündüğünü zannediyorsunuz? Yanılıyorsunuz farkları çok akıllı bir şekilde dillerini tutuyor olmaları... CeMeHaPe'lilerde bu kadar bile akıl yok.
Güzel bir söz, tokat gibi...
(blueknife - 3 Şubat, R)
Fasizm tehlikesi varmis! eee simdi herkesin fasizm anlayisi baska baska oldu bu memlekette.. evet diyelimki basbakan ve surekasi ve akp zihniyeti fasist. hemde tek adamci!!! peki chp ve tek parti zamaninda chp bu ulkeyi nasil yonetti!??? simdi egri oturup dogru konusalim.. evet akp'nin kendine musluman oldugu yerler var ama akp ye muhalefet olacak partilerin ondan geri kalan hali var mi? basta chp'nin!! (mhp yi sozkonusu bile etmiyorum zira kendileri dupeduz milliyetcilik arkasina siginip irkcilik yapiyorlar).. neyse sen bu ulkede vatandas turkce konus demissin! milleti zorla turkce konusturup sindirmeye milleti jurnalcilige suruklemissin, varlik vergisiyle gayrimuslimleri sindirmissin, kursulerden yeri gelmis vekillerin turk irki, turk soyu nutuklari cekmis, memuriyet kanunundan vatandaslik kanununa yasalar bugun 1930larin zihniyetinde devam ediyor, turanci turkculerin ellerini kollarini sallayarak orgutlendikleri yillar 1940-45 arasi tek parti zamani, 1938 olaylarini yazmiyorum bile!! fasizmi agziniza alirken biraz kendi gecmisine baksaniz..!!! direnme hakki ha???? o zaman soyle diyebiliriz kilicdaroglu beye, konuyu anlamasi icin..
12 eylulde dogudaki kurtlerin uzerine inen fasist cuntanin kendilerine temel ettikleri kemalist dusunce degilmiydi??? o dusuncelerede karsi, o fasizmede karsi kurtler daga cikmadi mi? kendilerini fasizme karsi savunmadilar mi? niye yaninda duramiyorsunuz bugun dahi??? kck davalari hakkinda iki kelam yok ama 12 eylulun fasizt yumrugunu kurtlere indiren ergenekon orgutune savunma var! iste bu sisin ideolojiniz..!!! islamcilar evet tu-kaka ama sizin geri kalir bir yaniniz var mi?
(nevzenhan)
Bugün itibari ile Türkiye'ye giren kazık, hemen şimdi adamlar tekrar dönmemecesine iktidardan düşse bile 50 yılda anca çıkar. O yüzden bir çok şey için artık çok geç.
...
Mesela Kürtler Ermeniler ne bileyim bi azınlık meselesi falan sözkonusu olsun aslana kaplana evrilirler anında. Tuhaftır AKPlisinden MHPlisine CHPlisinden İşçi Partilisine hepsi yekvucut olur. Seksenlerde 'solcular olmasın'daki o solculuk da tartışmalı ya neyse kim olursa olsun diye pompalanan dincilerin bugün önünü alamıyorsan üzgünüm dostum.
Kenanım evrenim küçük Amerikam! Bilmem bu hikaye mikro düzeyde bir Sovyetler karşıtı Amerikanın Afgan-Taliban muhabbetine benziyor mu?
(katil balina - 12 Ocak 2011, Ek$i #21598211)
İyice görünüyor ki, aynen yardımcısı Hüseyin Çelik gibi, Başbakanın manzarası da ancak ve ancak Sunni-Emevi-Vahabi penceresinden görülenler kadardır. Neler demişti Başbakan? "Güvenlik güçlerimiz kadın da olsa yaşlı da olsa çocuk da olsa gereğini yerine getirecektir." "Ben kadın erkek eşitliğine inanmam. Kadın ile Erkek hiç eşit olur mu, fıtrata ters" ve daha neler neler demişti şu referandum meydanlarında "Bir mezhebî grup yargıyı ele geçirmiş beni de onlar mahkum etmişti zaten." "Müslüman adam Laik olmaz"...
Herkesi yanıltan veya şaşırtan Ötekiler Ezilenler Yoksullar İnkar Edilmişler Faili Meçhullere uğramışlar Asimile Edilmişler Yok Edilmişler Dersim'i dile getirerek Soykırıma uğramışlar hakkında yapılan samimiyet gösterileri, edilen sözler ve gözyaşları bellidir ki sadece ve sadece siyasi birer manevradır. Mevzu sözden dönme çark etme ise kıvırma ise evet belli olmuşturki CeHaPe liderinden farkı yoktur.
E artık Salih MEMECAN bir çizi çiziktirir galiba...
(blueknife - 13 Ocak 2011, Radikal Online)
Bir ara Tansu Çiller'in de adı geçiyordu ancak "aday olmayacağını" açıklayarak temcit pilavı popüler kültür hayatımızda en azından bir isimde "suyunun suyunun suyunu" sahnelememiş oldu.
...
("Videonun akademik sınırlar dışına taşmayacağına ve ticari amaçla kullanılmayacağına dair yazılı bir anlaşma yaptık."
İlgili öğrenci hangi bölümde okumuş, film neymiş hiç bilmiyorum ama benim konu ile ilgili iki yorumum şöyleydi mesela:
İşte her şey böyle 'masum' tepkilerle başlıyor. Önce üniversitede tez konusu olarak farklı bir iş çıkaranlar taşa tutulsun, hocaları okuldan atılsın, dün Kemalizm'i eleştiren Atilla Yayla'yı atmıştık, bugün Başbakan ve bazı bakanlara RTÜK eliyle yayın yasağı yetkisi verdik.. Sokaktaki el ele göz göze dolaşan çiftleri polise ihbar ettik, içki konusundaki tavrımızı belli etmek için sürekli ÖTV'ler bindirdik, Maliye Bakanımız bu duruma açıklama olarak "Halk sağlığını düşündük" dedi.. Karikatürleri yasaklattık, basını susturmak için sürekli davalar açtık. İnternette sansürü körükledik. Şimdi de Osmanlı üzerine bir deneme mi yapılıyormuş televizyonda? Muhteşem Yüzyıl adlı diziden bahsediyorum. Çok yanlış şeyler bunlar azizim, biz ahlak bekçisi olduğumuz kadar Osmanlı bekçileriyiz de aynı zamanda. Gereği derhal yapıla!
Ne kadar gerizekalı yurdum insanı olduğunu bir kez daha ortaya koymuş bir olaydır ayrıca. Azıcık bir düşününce, şu akla geliyor oysa: İçinde bulunduğumuz zaman ve internet ortamı pornoya erişim ve porno çekim bakımından çok sınırlı imkanlar mı sunuyor ki; neden bir üniversitede (hele ki son yılların parlayan bir üniversitesinde) iki öğrenci diğerlerinden farklı olarak bu alanı seçiyor? Bunun olası nedenleri ile ilgili öğrencilerin bölümleri de göz önüne alınarak söylenebilecek onlarca ihtimal varken; "Zina yaptınız, tü Allah belanızı, atılın!" demek ağzından salyalar akıtmaktan başka bir şey değildir, ki asıl ahlaksızlık kanımca budur. Gerçek ahlak sahibi insan tasvip etmediği şeyleri bu tonda eleştirmez çünkü. Üstelik sizdeki ahlak ve namus damarı zayıfsa zaten bahane ararsınız yan çizmek için. Yoksa 1 çift yolda öpüşmüş derhal Polisi arayalım, bir gazeteci dikkat çekmek için konuyu şişirdikçe şişiriyor bari biz de lafı koyalım diyenler; gerçekten de hakiki SIVAZSPOR'lular olabilir ancak. İşte bu tam da "taşra ahlakı"na tekabül ediyor ki olaya böyle bakınca neden ensesti tecavüzü sıradan gördükleri de, ikiyüzlü gösterişçi ahlak yapıları da bir kez daha gözler önüne seriliyor. Sanki üniversitelerdeki her çirkinlik sizi pek bir ilgilendiriyor pek ilgilisiniz de nedense patlamak ve boşalmak için -gene- cinselliği seçmiş gibisiniz?
"Akademik özgürlüğün sınırlarını sorgulamak istiyormuş. Bir öğrenciye düşmez bu özgürlüğü sorgulamak. O, akademisyenlerin işidir. Akademisyen olduğu zaman, isterse o da sorgular."
Türk Akademisinin rezil durumunun en güzel örneklerinden biri ve şipşak resmidir. İşte akademisyenlerin "isminin önündeki çıkıntıya teslim oluş" tiksinç ruh halleri!
Kişisel Görüşüm: Türk insanı ile ilgili en midemi bulandıran şey, üstüne vazife olmayan ve dahi bilgi sahibi olmadığı konularda ahkam kesmesidir. Görüşünü belirtmek ile yargıçlık taslamak arasındaki çizgiyi haddinden fazla aşmasıdır. Ufak bilgi kırıntıları ile "üstad-ı azam" pozları kesebilmesidir.
Neyse uzatmayayım. Türkiye'de hiç bir şey olması gerektiği gibi değil. Genelleştirirsek: Gazeteci sandığın gazeteci değil, rektör sandığın rektör değil, öğretmen sandığın "öğrenmeyen ve öğretemeyen" biri aslında (ki "öğretmek değil, en fazla ezberletmek"tir yaptığı.) Üniversitelerin ne olduğu ortada. Dün sırf görüşleri yüzünden Atilla Yayla'yı atan bakış açısı, (Atilla hocayı sevdiğimden veya matah bir akademisyen olarak gördüğümden değil; fikir ve akademik özgürlükler açısından onun örneğine işaret ediyorum) bugün porno tezi değerlendiren akademisyeni atıyor. Ve Kemalistler ahlakçılıkta diretiyor. Rüzgarların ne yönden eseceğini kestirmek zor, yarın da Kemalistler atılabilir? Bir sorduk mu acaba yurt dışındaki sinema ile ilgili bölümlerde durum nedir? Üniversite ve akademi kavramı kimsenin tekelinde değil.
Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu. Daha önce de Kemalizm konusuna yer vermiştim. Bu yazımda ise son birkaç hafta içerisinde şahit olduğum çeşitli örneklerden bahsetmek istiyorum.
Hiç şüphem yok ki Türk Askerine kurşun sıkan Ülkeye kurşun sıkmış sayılır. Ülkesine kurşun sıkan insan bu Ülkenin insanı olamaz. Olsa olsa şer güçlerin piyonundan başka bir şey değildir. Hatta Türk Askerine ve Subayına tezgahlar düzenleyen kişi ya da kişilerde mutlaka ve hiç şüphem yok ki şer güçlerin maşası ve piyonudur. Derinlemesine araştırma ve soruşturma yapılmalıdır.
Artık yaşanabilecek en büyük terbiyesizliktir, saygısızlıktır bu !! O asker orada Atatürk'ün evi için gözünü kırpmadan nöbet tutarken, karşıdan geçen beyni boş insanın saygısızca ateş etmesi nasıl bir rahatlıktır ? Kim izin veriyor bu iğrençliklere ? Kahrolun !! Kendi çöplüğünüzde boğulun !
Bu üzücü olay dolmabahçe sarayı önünde nöbet tutan askerleri istemeyen hatta atatürk heykellerini istemeyen ve ortadan kaldırmaya çalışan bir zihniyetin planı mı...
Türkiye'de birey kültürü gelişmemiştir. Verilen eğitim buna teşvik etmek yerine daha da önüne tökezler koyar. Buna bir de insanoğlunun ikiyüzlü yapısı eklenince galiba bizdeki "yaftacılık kültürü" ve "ahlak bekçiliği" gittikçe serpiliyor.Hadi dinciler için bu tarz çıkışlar ne ilk ne de son. Peki ya Kemalistler ve solcular? Onlar çok mu farklı? Az önce Radikal internet sitesinde bir anti-AKP'ci yorumcu, sırf olayın içinde "Ahmet Altan" adı geçiyor diye ölümü uyuşturucuya bağlamış mesela... Sadece eklemek istedim.
(İlginçtir, ne kadar fakir ve/veya köylü ailelerden gelip eli azıcık para görmüş, ortamlara akmış; olmadı eğitim alıp devlette hasbel kader bir makama kurulmuş yetişkinimiz varsa, dillerindeki bildik ortak tekerlemedir bu halkımız cahil lafı. Kemalistler de pek sever bunu. Aynı kesimin güncel diğer boş tekrarları ise: "Yetmez ama evetçiler! Ya buna ne diyorsunuz!", "Silivri güzellemeleri" ve tabii bir de bi dolu "gemicik" var.)
Bu derneğin adı: Atatürkçü Düşünce Derneği. Yüksek ve aydınlık şeyler beklenir değil mi? Ama gel gör ki başkanı olan hanım (Tansel Çölaşan) ne diyor, neyi savunuyor? YouTube'un kapatılması, Google'ın dahi kapatılmasına destek veriyor!!!! Bu ne sansürcülüktür Allah aşkına! AKP bile daha bu mertebeye erişemedi o bağnaz yapısına rağmen. Peki bu kararlarını nasıl açıklıyor ADD başkanı hanımefendi? Aynen aktarıyorum: "Bizim için Atatürk bir demokrasi ve kadın özgürleşmesi sembolüdür. Bu ona saygı ile ilgilidir. Ben mahkemenin (Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi) verdiği karardan rahatsız değilim." (bkz: Gündem Haziran 2010)
Yani Atatürk özgürleşme sembolü; öyleyse YouTube kapansın Google kapansın!... Öyle mi? Böyle şeyler işte! Birileri kadını kapatır; birileri internet sitelerini, tarihi arşivlerini... Böyle böyle biz de danışıklı dövüşler altında baskıcı kültür içinde öğütülürüz. Ama bu halk aptaldı dimi, göremiyor bu bağnazları. Hep diyorum, izin verilirse gene söylerim: Türkiye Cumhuriyeti'nin karşısındaki en büyük iç tehlike cemaatler ve cemaatçi düşünce yapısıdır. Ve Kemalistler de bir cemaattir. Bir tarafın kutsal değeri din'i, İslam'ı, şeyhi, hoca efendisi iken diğerinin TSK'sıdır kutsal değeri, Kemalizm'idir. Bu konularda ne bir sorgulama ne bir soru-cevap faaliyetine kesinlikle tahammülleri yoktur. Çoğulculuğa, farklılığa tahammülleri yoktur. Dogmalar ve putlar denizinde yüzerler.
@canilecanan.com rumuzlu yorumcu;siz,daha bu siteye yazmaya çalıştığınız ilk yorumda Atilla Yayla isimli şahsı övmüştünüz!Ben bu şahsın Atatürk ile ilgili görüşlerinde bir yanlışlık olup olmadığını size sormuş ve cevap alamamıştım!Cevabı geç de olsa verdiğiniz için teşekkür ederim..!!Bir de şu var;sizin kutsallarınız nelerdir tanrı aşkına?Öyle ya;din yok,Atatürk yok,yok oğlu yok..?Ne var,ya da;siz gerçekten var mısınız,yok musunuz,nesiniz gerçekten..?!
2011-02-05 20:37:34
(...) Yorumunuzda şahsıma dair kişisel bir saldırıda bulunmuşsunuz, bu oyunu sizin kurallarınıza göre oynamak istemiyorum. Yalnız saldırı ile yetinmemiş bir de yanlış bilgilendirmede bulunmuşsunuz ki ben düzelteyim, yüksek ve çok kutsal müsadelerinizle tabi eğer yayınlanırsa...
"Benim Atilla Yayla'yı övdüğümü" söylemişsiniz. Övmedim, pek kimseyi "öven" bir yapım da yoktur. Ama yapılan haksızlıkta kendisine tarafım. Atatürk ile ilgili görüşlerini eleştirdiğiniz anlaşılıyor. Bu demektir ki; "görüşlerini eleştirdiğiniz her kişi akademiden atılmalıdır veya uzaklaştırılmaldır." (mı?)
Ben bu bakış açısını eleştirmiştim. Öyleyse bu zihniyetin ışığında üniversiteler veya eğitimciler arasında Evrim Teorisi'ni savunanlar veya İslam'ı eleştirenler de uzaklaştırılabilir, zira birilerinin kutsalına değiyorlar onlar da?
Sizin, benim veya birilerinin kutsalı ile ters düşenlerin sepetlendiği bir yer midir akademi? Hayalinizde bu mu var?
O zaman ne hakla denebiliyor "AKP üniversitelerde kadrolaşıyor!"? Aynı sizin yolunuzdan ilerliyorlar işte cemaatçi, baskıcı, tek tipçi ve dinci kafa yapısının örnekleri. Ayrıca "Kürtler, kart kurt eden Türktür" ibareleri de o akademilerden çıkmamış mıydı? Zaten sizler gibi düşünenler YouTube'u kapat, Google'ı kapat, akademisyeni önce fişle sonra sepetle. Okuma-araştırma, konuşturma-yaftala... Evet, nihayet geldik bu günlere.
(...) "Kutsal" anlayışlarımız o kadar farklı ki sizinle. En basitinden ben kutsallarımın bir fanusun içinde veya korkulukların arkasında saklanmasından yana olmam mesela... Onlar benim veya birilerinin muhafızlığına gerek duymayacak kadar gerçekler ve güçlüler. En azından ön kabulüm bu. (...)
Dediğim gibi, bana ait bu iki yorumun yayınlanmasına izin verilmedi. (İkincisini yayınladılar gerçi; iki dakika sonrasındaysa derhal kaldırdılar.) Böylece cevap hakkımı yayınlamayıp itinayla püskürterek, ne kadar güçlü ve kutsal değerlere sahip olduklarını da göstermiş oldular. Sorun da bu zaten: Atatürkçülük de, Kemalizm de birilerinin tekelinde. Kaldı ki illa bir takım kutsallarımız olacak, olmalı, olmak zorunda gibi bir ön kabullenmeyi nereden çıkarıyorlar?
Eserin tasarlayıcıları önsöze şöyle bir not düşmüşler:
Bu gelişme ile ilgili çeşitli yorumlar yapıldı medya-haber sitelerinde, biri şöyleydi mesela:
Taraflar kapışır. Kim hangi lidere kendini yakın hissediyorsa,Ve bu paylaşımın hemen ertesinde bir Kemalist, ilgili yorumcuya ağzının payını vermekte gecikmedi. Her bağnaz düşünce yapısına en güzel yakışacak şekilde cevabı yapıştırdı:
o liderin hayatının "istediği" gibi olmasını ister, şart koşmaya çalışır. Can Dündar "Mustafa" belgeselini yaptı, Kemalist jargon ayaklandı, itiraz etti, karşıt ideoloji ise Mustafa'yı destekledi. "Muhteşem Süleyman" dizisi yayına girdi, muhafazakâr jargon ayaklandı, itiraz etti, karşıt ideoloji destekledi.
Yok hiçbir farkımız aslında tek farkımız: Tarafımız
"Kedi" karikatürü nedeniyle mahkemeye koşan Başbakan'a haksızlık etmişiz biz demek ki. Ne meselesi varsa bu memleket siyasilerinin karikatür ile? Bak kardeşim dünyada en çok karikatürü yapılanlar istatistiklerine bir bak. Ama sen bakma en iyisi bakma, dünyadan kopuk hasta bir düşünce yapısısın ve köhne insanlar yetiştiriyorsun sürekli. Haydi
koş mahkemelere!
Bu CHP'den artık fenalık geldi. Yıllardır kapalı olan YouTube açılır açılmaz koşarak mahkeme kapılarında saf tuttular, neymiş Deniz Baykal'ın seks kasedi yüklenmiş-miş.
Millet bu başvurunun gündeme gelmesi ile olaydan haberdar olunca o videoların izlenme sayısı katlandı ama 'kapattırdılar' sonuçta gene siteyi şimdi de karikatürlere takmışlar. Bravo!
Zaten 'sansür' deyince yok hiçbir tarafın birbirinden farkı.
("İki ucu boklu değnek" deyişimize ithafen.)
O değil de... Beni asıl şaşırtan mevzu, ÇELİŞKİler'de de değindiğim gibi; kendini solcu ve ilerici gören Kemalistlerin, donuk bir düşünce yapısına sahip olması. Hâlâ daha "ERGENEKON diye bir şey yoktur" noktasında olmaları. Ülkeyi yobazlaşmadan korumada bildikleri ve güvendikleri tek yöntemin 'ORDU VE ASKERİYE' olması. Mesela sözde "kadın cinayetleri"ne ve şiddete karşı olmaları, ama bu konuda hiçbir ciddi bakış ve girişimlerinin olmaması...
5) Bu da 2011 Ocak sonundan bir haber:
(Söyleşinin tümünü okumak için: bakınız)Vatan-millet-Sakarya edebiyatına, Atatürkçülüğe, Türk ırkçılığına karşı olan bir adamın onlardan daha fazla bu ülkeye hizmet etmesine, bu ülkeyi sevmesine tahammül edemiyorlar. Hadise budur. Ben bugüne kadar turizm alanında yaptığım çalışmalarla, bu köyde yaptıklarımla, sözlüğümle, dil yazılarımla, cumhuriyet tarihine ilişkin yazdıklarımla bu topluma bir şeyler vermeye çalıştım. Aldığımdan fazlasını vermeye çalıştım. Vatan-milletçilerin katlanamadığı budur.
(...)
Sıradan Türk faşizmi, Atatürkçüler... MHP'liler bile bunlardan iyidir. Topluyken bağırır çağırırlar da oturup bire bir konuşsan karşında insan bulursun. Kemalistlerde o yok. Gözleri dönmüş.
Taraf'ın Sayıştay Kanunu'ndaki değişimlere gösterdiği tepkiye Erdoğan'ın duyduğu öfke ve içinde bulunduğumuz seçim hazırlıkları evresinde zihin açıcı yazıları dizginlemek olarak görüyorum ben bu çıkışı. Altan, gelişmelerle ilgili görüşlerini 'Dava' yazısında kaleme aldı. Son zamanlardaki makalelerinden bir derleme yayınlamayı da düşünüyorum önümüzdeki günlerde.
Erzurumlular uyuyor mu?
Şehrinizin geleceği söz konusu. Siz maçlara bile gitmiyorsunuz. Ne iş?
(İtaatsiz - 28 0cak, Radikal Online)
Baydı.. Önüne gelenden özür bekliyoruz yaa, ne bu kompleks?!? İsrail özür dilesin, Ermeniler özür dilesin, Barzani özür dilesin, Almanya özür dilesin, Rasmussen özür dilesin.... (antiext - 14 Ocak 2011, R)
Hizbullah (Hizbulkontra) ve Korucular. Bir halka, Kürd Halkına İnkar İmha ve Asimilasyon politikaları yürüten Oligarşik Devlet'in bu halk nezdinde başarısıdır. MGK'nin aldığı karar ile birlikte AKePe'nin ve yandaş çevresinin ne kadar Devlet olduğununda göstergesidir bu tahliyeler. Akşam Nazlı ILICAK hanımefendi NTV'de güzel güzel ılıcak ılıcak anlatıyordu Yeni Devlet'in halini. Devlet'in yeni "Hürriyetleri" Zaman, Yeni Şafak vb. yayın organları yandaş medyası da yeni gibi duran ama bilindik başlıkları atmaya başladı. (...) Bu tahliyeler "Hesap" "Denge" işidir.
(blueknife - 6 Ocak, R)
AKP Demokratik Açılım yapıp, KCK davası diye Kürd Halkının temsilcilerini tutsak etti cezaevlerinde. CeMeHaPe'de açılım yapmış baksanıza Oktay EKŞİ begefendiyi partilerine böyük törenle katmışlar. Sırada Ertuğrul ÖZKÖK ve Özdil Yılmaz varmış peşisıra Mehmet AĞAR Cindoruk Demirel ve Çiller, tahliye edilirlerse de Silivri sakinleri...
(blueknife - 12 Ocak, R)
Referandum sonrası AKP, ordunun diline sarılmakla kalmadı, MHP'nin tabanına da oynuyor. (Bitlis) Mutki'deki jandarma çöplüğünden çıkan ölülerin sayısı 20'yi geçti. Hükümetten bir açıklama gelmediği gibi oturup Başbakan'ın yeni açılan stadyumda gördüğü 'nankörlük' üstüne hayıflanalım isteniyor.
Ankara'nın nefes kesen soğuğunda buz gibi tazyikli suyu ve biber gazını yiyen öğrenci; ama bakın Anadolu Ajansı nasıl haber yapıyor: "Polisin üniversitelere müdahalesini protesto etmek için AK Parti Genel Merkezi'ne yürümek isteyen öğrenciler, polise taş ve sopalarla saldırdı."
İşin bu kısmı çok vahim çünkü 12 Eylül'ün en kanlı döneminde bile böylesine alçakçasına faşist propoganda yapılmamıştı.
(ŞeytanınAvukatı - 5 Ocak, R)
Manifesto
Öğrenciler "ENGELLENEN AÇIKLAMA METİNLERİNDE" ülkenin tüm sorunlarına ülkenin çocukları olarak parmak basmış ve AKEPE'sinden CEMEHAPE'sine düzen partilerinin tümüne gerekli cevabı vermişler. Ulaştıkları bu duyarlılık ülkemiz demokrasisi adına, halkların eşitliği kardeşliği ve birlikteliği adına sadece ve sadece tüm Türkiye Halklarının beklediği umuda işaret eder.
Bu metin bir manifesto gibidir, ülkemiz Çocuklarının herkese verdiği bir büyük "manifesto". Bu bilinç, düzenin sahiplerince köreltilmeye provoke edilmeye ve şiddete yöneltilmeye çalışılacaktır bundan kimsenin şüphesi olmasın. Öğrencilere düşen her ne şart altında olursa olsun "Silah ve Şiddet"ten uzak durmaktır. Hepimize düşen görev ise onlara sahip çıkmak. (blueknife - 6 Ocak, R)
"Tek gücüm yazmak."
"Düşünceleri erkekçe, duyarlılıkları kadınca, ciddiyeti güler yüzlü."
Bach ve Debussy'nin birlikteliğinden hoşlananlara...
canilecanan.com