Dizi izlemeyen biri olarak, on yıllardır izlediğim tek dizi Sefirin Kızı oldu. Her bölümü izledim, bazılarını defalarca... Ancak böyle giderse dibe doğru iner:
1) Müzik sorunu (Daha önceki ŞU yazımda ayrıntılı olarak değindiğim için burada tekrar açmayacağım)
2) Gediz rolü böyle devam ederse...
Gediz karakteri bu diziyi izlenir kılan ve hikayeye anlam katan köşebaşlarından biri. Onunla ilgili şahsi görüşlerimi yazmadan önce, YouTube'da denk geldiğim bir yorumu burada paylaşmak istiyorum:
Bu karakterde iki erkeğin aynı kızı sevmesi 18 bölüm sürdürülmez, bir yerde ayrımın olması gerekirdi. Yani hem birbirlerinin dostu/sağdıcı/ortağı hem aynı kızı paylaşamıyorlar!
Bu olmaz. Gediz ya sevgili ya da arkadaş olarak kalacaktı, ki -ben de Nare'nin arzuladığı gibi- Gediz'in "en iyi dostu" olmasını isterdim. Çünkü asıl ihtiyaç olan ve yaraları saracak olan tam da buydu. Biraz açayım.
Yaralarımızı, acılarımızı, çıkmazlarımızı açabileceğimiz, uzun uzun sohbet edebileceğimiz, bizi yargılamak için yarışa girmeden önce bizi ANLAMAYA çalışacak, sorunlarımızda bize akıl verebilecek, elimizi tutabilecek olan biri. Gerçek yüklerimiz omuzlarımızı aşınca çukurun dibine düşmeden veya sinek gibi duvara yapışmadan önce, veya tam da böyle olurken içimizi açabileceğimiz, bize hayatında zaman açabilecek, maddi - manevi değerlerce güçlü bir el, ve dost bir dil.
Üstelik dizinin, Nare ve Sancar aşkı üzerinden, yerel ve Batı değerlerini buluşturup barıştırma gibi bir havası olduğunu da düşünürseniz; bu "uyuşma" Gediz gibi bir arabulucu sayesinde daha doğal olabilirdi. Ancak Nare'ye aşkı senaryoda uzatıldıkça, o da bir anlamda hain karakter (villain) olup çıktı.
Şu anda Gediz'in sokaktaki herhangi bir "PARALI PİÇ"ten ne farkı kaldı ki?
Sonuçta Gediz Nare'ye aşık oldu, duygularını geliştirdi, sonunda onun için Sancar'la yumruk yumruğa kavga dahi etti. Hadi diyelim beraber hapisten çıktıktan sonra birkaç bölüm daha bunun ekmeği yendi. Ne olursa olsun artık bir yerde Gediz iç yüzleşmesini yapıp bir yola sapmalıydı. (Ve bu bence sıkı dostluk olmalı idi.)
Haa, dostluk zamanla ilişkiye evrilebilir miydi (ki en sağlam evlilikler böyle doğmuş olanlardır) bu tamamen senaristlere kalmış tabii. Ancak mevcut halde Gediz karakteri çöktü, karaktersiz bir figüre dönüştü.
Zannederim yorumlara, fan'lara ve sosyal medyadaki popi sitelerde yazılanlara bakıp Gediz'in aşkını gereksizce uzattıkça uzattılar. Düşünün ki kaç bölüm geldi geçti Akın Polise teslim edilemedi. Menekşe desen hâlâ konakta! Özetle senaryo pek bir şey vaat etmiyor. Her dizide olan standart "aşk üçgeni" sakızı uzadıkça uzatılıyor.
Nare'nin anlatısındaki ve senaryodaki çelişkilere değinmiyorum bile... (Her bölümde ayrı bir kişiliğe bürünen, üç bölüm önce dediğiyle çelişen yan rollere de...) Hele ki Gediz yılışık-yapışıklık, Nare takıntısı ve hainlikte daha da ileri gider ve sonrasında hiçbir şey olmamış gibi Nare - Sancar ile tekrar barıştırılmaya çalışılırsa kayış hepten kopar.
Keşke diziyi yönetenler ve yazarlar bu yoruma denk gelip bir düşünseydi...
EDIT:
Gediz, ilk bölümlerde "fifty-fifty" kötü-iyi geçişleri olan birisiydi. Daha 1. bölümde, yanında küçük çocuğu olan bir kadının yatak odasına gecenin bir yarısı geliyor, şahsi eşyalarını izinsiz karıştırıyor, günlüğünü okuyordu. Bunlar Batı-Doğu farklı algılanan şeyler değil. Ayrıca 4. bölümde Nare marinada çalışmayı başta kabul etmediğinde, onu dili ile sokuyor ve psikolojik baskı uyguluyordu. Bu ve bunun gibi tekinsiz özelliklerine rağmen; Gediz iyi tarafları, dostluğu ve karizmatik yanları ile dengeliyordu. Ancak 20. bölümlerde karakterinin kötü yanı belirgin olarak ağır basmaya başladı. Zamanında ablasını eterle bayıltıp bağlayıp kaçırmış günlerce işkence etmiş bir adamla, hem de anlık bir sinir ve duygusal ihtirasları uğruna işbirliği yapacak duruma kadar geldi. Müge, öz kardeşi tarafından dahi sevilmediğini, sayılmadığını anladı. Yazının başında da dediğim gibi, ben Gediz'in "fifty-fifty" halini ve Nare ile dost kalma ihtimalini sevmiştim. Senaryo belki böyle gelişmedi; ama Gediz'e melekmiş gibi, iyi adam - iyi eş'miş gibi bakanlar derin yanılgı içinde...
1) Müzik sorunu (Daha önceki ŞU yazımda ayrıntılı olarak değindiğim için burada tekrar açmayacağım)
2) Gediz rolü böyle devam ederse...
Gediz karakteri bu diziyi izlenir kılan ve hikayeye anlam katan köşebaşlarından biri. Onunla ilgili şahsi görüşlerimi yazmadan önce, YouTube'da denk geldiğim bir yorumu burada paylaşmak istiyorum:
"Cidden Gedizi cok boktan bi konuma soktular. İlk zamanki rolü iyiydi, şuan uşak gibi gel Gediz git Gediz.. Senarist yanlış yapmis bu diziye ask üçgeni gitmez abicim Gedizede mis gibi ayrı bir kadin ayri bir hikaye dizi icinde yazılabilirdi, farkli bisi izlemiş olurduk biryandan guzel seviyor hakediyor Nareyi biryandan arkadaşının eskiden ve hala sevdigine goz dikiyor sacma"
Bu karakterde iki erkeğin aynı kızı sevmesi 18 bölüm sürdürülmez, bir yerde ayrımın olması gerekirdi. Yani hem birbirlerinin dostu/sağdıcı/ortağı hem aynı kızı paylaşamıyorlar!
Bu olmaz. Gediz ya sevgili ya da arkadaş olarak kalacaktı, ki -ben de Nare'nin arzuladığı gibi- Gediz'in "en iyi dostu" olmasını isterdim. Çünkü asıl ihtiyaç olan ve yaraları saracak olan tam da buydu. Biraz açayım.
Toplum ve özellikle kadınlar olarak özlemini duyduğumuz farklı bir erkek tipiydi Gediz. Çünkü en çok eksikliğini hissettiğimiz şey:
Yaralarımızı, acılarımızı, çıkmazlarımızı açabileceğimiz, uzun uzun sohbet edebileceğimiz, bizi yargılamak için yarışa girmeden önce bizi ANLAMAYA çalışacak, sorunlarımızda bize akıl verebilecek, elimizi tutabilecek olan biri. Gerçek yüklerimiz omuzlarımızı aşınca çukurun dibine düşmeden veya sinek gibi duvara yapışmadan önce, veya tam da böyle olurken içimizi açabileceğimiz, bize hayatında zaman açabilecek, maddi - manevi değerlerce güçlü bir el, ve dost bir dil.
Üstelik dizinin, Nare ve Sancar aşkı üzerinden, yerel ve Batı değerlerini buluşturup barıştırma gibi bir havası olduğunu da düşünürseniz; bu "uyuşma" Gediz gibi bir arabulucu sayesinde daha doğal olabilirdi. Ancak Nare'ye aşkı senaryoda uzatıldıkça, o da bir anlamda hain karakter (villain) olup çıktı.
Yakınındaki iki insanın (Nare-Sancar) geçmişten gelen yaraları var ve Gediz en iyi arkadaşları olarak bu yaraları sarabilecekken sarmıyor; kızları Meleğin anne-babasını bir arada görme hayallerinden bile rahatsız oluyor.
E ama biz bu Gediz'i sevmemiştik ki! Gediz karakterine bu hâl yakışmadı. Hele 18. bölümde Dudu'ya yaklaşımı, Dudu-Yahya arası evlilik dışı yakınlaşmayı ele alış biçimi; kadın ve sevgiye bakışını da ortaya koyunca Gediz karakteri yıkıldı gitti.
Şu anda Gediz'in sokaktaki herhangi bir "PARALI PİÇ"ten ne farkı kaldı ki?
Sonuçta Gediz Nare'ye aşık oldu, duygularını geliştirdi, sonunda onun için Sancar'la yumruk yumruğa kavga dahi etti. Hadi diyelim beraber hapisten çıktıktan sonra birkaç bölüm daha bunun ekmeği yendi. Ne olursa olsun artık bir yerde Gediz iç yüzleşmesini yapıp bir yola sapmalıydı. (Ve bu bence sıkı dostluk olmalı idi.)
Haa, dostluk zamanla ilişkiye evrilebilir miydi (ki en sağlam evlilikler böyle doğmuş olanlardır) bu tamamen senaristlere kalmış tabii. Ancak mevcut halde Gediz karakteri çöktü, karaktersiz bir figüre dönüştü.
Hani bu dizide hep bir liseli taraf vardı ama, bu kadar liseli aşıklar gibi "iki erkeğin bir kızı paylaşamaması" sakızını, prime time'da Acun işleri ve Yasak Elma'ya (bide Çukur'a) karşı yarışan hiçbir yapım kaldıramaz.
Zannederim yorumlara, fan'lara ve sosyal medyadaki popi sitelerde yazılanlara bakıp Gediz'in aşkını gereksizce uzattıkça uzattılar. Düşünün ki kaç bölüm geldi geçti Akın Polise teslim edilemedi. Menekşe desen hâlâ konakta! Özetle senaryo pek bir şey vaat etmiyor. Her dizide olan standart "aşk üçgeni" sakızı uzadıkça uzatılıyor.
Nare'nin anlatısındaki ve senaryodaki çelişkilere değinmiyorum bile... (Her bölümde ayrı bir kişiliğe bürünen, üç bölüm önce dediğiyle çelişen yan rollere de...) Hele ki Gediz yılışık-yapışıklık, Nare takıntısı ve hainlikte daha da ileri gider ve sonrasında hiçbir şey olmamış gibi Nare - Sancar ile tekrar barıştırılmaya çalışılırsa kayış hepten kopar.
Keşke diziyi yönetenler ve yazarlar bu yoruma denk gelip bir düşünseydi...
EDIT:
Gediz, ilk bölümlerde "fifty-fifty" kötü-iyi geçişleri olan birisiydi. Daha 1. bölümde, yanında küçük çocuğu olan bir kadının yatak odasına gecenin bir yarısı geliyor, şahsi eşyalarını izinsiz karıştırıyor, günlüğünü okuyordu. Bunlar Batı-Doğu farklı algılanan şeyler değil. Ayrıca 4. bölümde Nare marinada çalışmayı başta kabul etmediğinde, onu dili ile sokuyor ve psikolojik baskı uyguluyordu. Bu ve bunun gibi tekinsiz özelliklerine rağmen; Gediz iyi tarafları, dostluğu ve karizmatik yanları ile dengeliyordu. Ancak 20. bölümlerde karakterinin kötü yanı belirgin olarak ağır basmaya başladı. Zamanında ablasını eterle bayıltıp bağlayıp kaçırmış günlerce işkence etmiş bir adamla, hem de anlık bir sinir ve duygusal ihtirasları uğruna işbirliği yapacak duruma kadar geldi. Müge, öz kardeşi tarafından dahi sevilmediğini, sayılmadığını anladı. Yazının başında da dediğim gibi, ben Gediz'in "fifty-fifty" halini ve Nare ile dost kalma ihtimalini sevmiştim. Senaryo belki böyle gelişmedi; ama Gediz'e melekmiş gibi, iyi adam - iyi eş'miş gibi bakanlar derin yanılgı içinde...
Ancak biz burada ne yazarsak yazalım, senaristler bölümler ne kadar iyi olursa olsun, belli bir kesim hep #NarGed diyecek. Gediz'de Batılı-Amerikalı, havalı, züppe, marka giyinen, esprili ve karizmatik (sözde "romantik") zengin piçini gördüklerinden karakter isterse dibine vursun ona hayranlıkları dinmez. Sonuçta "şekilcilik ve hava" baş kriterler arasına gireli epey oluyor. Eğitim de bu eğilimi besleyecek şekilde işliyor, hem yerelde hem dünyada... Bunun sonucunda da cahil (ilkokul mezunu diye küçümsedikleri) insanların dahi "Bundan yâr olmaz" dedikleri kişilere âşık olup ilişkilere girip başlarını derde sokan tipleri görüyoruz işte...)