8 Ekim 2020 Perşembe

  Ahlâk mı  Ahlâkçılık mı?    (ve Sevgi üzerine)


Ahlâk ve ahlâkçılık. Birbirine yakın sesler içeren iki kelime. Elbette anlam olarak kesiştikleri bir düzlem de var. Peki ayrıştıkları noktalar neler?  İtiraf etmeliyim ki,  ahlâkçı insanların ahlâk konusunda sorunlu  (kendi gerçeğini gizleyen veya ikili hayatlar süren  / ikiyüzlü)  insanlar olması beni hep şaşırtmıştır.

Kadın konusunda yazmak duygusal olarak yıpratıcı olduğundan, başlıktaki soruya bugüne kadar çeşitli yazılarımda sadece birkaç cümle ile değindim. Altında ezileceğimi düşünüp öylece bir dokunup geçtim.
Ancak son günlerde kendimi yine bu sorunun tam ortasında buluverdim.  Şöyle ki:

Ekranların bu kadar çok dizi ve magazin ile kaplı olmasını eleştiren biriyim.  Böyle olmama rağmen,  bir İstanbul yolculuğumda konuk olduğum aile sayesinde keşfettiğim  Sefirin Kızı  dizisi ilgimi çekmiş ve zaman içinde her bölümün ayrıntılı konu dökümünü yapabilecek kadar defalarca izlediğim bir yapım olmuştu.  Bugüne kadar da burada dizi hakkında 2 yazı yazdım;  ancak izleyici/seyirci görüşlerine ve sosyal medya post'larına pek değinmedim.  Bilmeyenler için söyleyeyim,  bu dizi üzerinden şiddetli bir ahlâk tartışması dönüyor sosyal medyada.

Böyle hassas konuların anlaşılması ve tartışılması için ayrıntılı konu ve bölüm dökümü yapmak gerekir tabii. Ancak buna yer yetmez, yaz yaz bitmez.  O nedenle pat diye can alıcı noktaya gelmek istiyorum bu kez.  Dilim döndüğünce aşağıda özetledim,  alıntılar da yaptım,  lütfen ahlâk penceresinden düşünün bunları:


Dizide bir baba (Sancar);  kızının annesi olan imam nikahlı eşi (sevdiği kadın) Nare'nin ve kızının peşinde kadına takıntılı bir sapık (Akın) olduğunu öğrenir. Nitekim Akın Nare'yi kaçırır ve yaralanmasına sebep olur. Sancar bir şekilde Nare'yi kurtarır, ancak sahte kimlikleri ve bağlantıları olan Akın yine kaçmayı başarır. Polisler ve adamları Akın'ı bulana kadar, Nare'yi ve kızını güvenlik için kendi konağında tutmaya karar veren Sancar zorluklarla karşılaşır.

Nare,  geçmişte kendisine inanmadığı ve Akın'ın iftiralarına inanarak (resmi nikahtan önce) onu kovduğu, intihara sürüklediği için Sancar'a derinden kırgındır;  konaktan kaçma planları yapar. Kızını da alıp uzaklara gitmek istediğini söyler durur. Sancar'ın onu hâlâ sevdiğini artık kesin olarak anlamasına rağmen;  kendisine yaşattıkları ve sonradan başka bir kadınla evlenmiş olduğu için ona kızgındır,  mesafesini korur.
(...)

Ancak ne hikmetse,  sosyal medya yorumlarına bakarsanız:
Sefirin kızı  Nare  metres, kapatma, fahişe, arsız,  "gençliğe kötü örnek oluyor",  kadın kimliğini kötü yansıtıyor ve "Bu mu güçlü kadın?" gibi yorumlar alıp başını gidiyor.  Kampanyalar, RTÜK'e şikayet etmeler...

Hayır, her bölümü defalarca izlemesem neyse de bu iftiralar üzerinden yürüyen  saçma (çakma) ahlâkçılık ve ayarı kaçmış feminizm nedir?  Takıldım kaldım buna.

Daha da ilginci bu "ahlâkçı" kişiler,  (sıkı durun!)   Nare'nin,  (kızının babası, hâlâ sevdiği adam ve imam nikâhlı eşinin)  sağdıcı ve ortağı olan adamla  (Gediz'le)  ilişkiye girmesini savunuyor!

Çünkü Gediz  Nare'ye aşık olmuş  VE   "Sevgi emek demek" miş!
EMEK dedikleri de üç bölüm kadar Gediz  Nare'den geçmişini dinlemişti.  Yani iftiralar ve işin aslını...  Oldu mu sana  "emek"?

Şundan şüphe etmeye başladım ki yeni nesil "emeğin ve sabrın" anlamını bilmiyor galiba? Duyguların etkisiyle yalpalıyor,  patinajlar çiziyor. İmanda, ahlâkta ve akıldaki zayıflama muhtemeldir ki duygularda ve yorumlarda bulanıklaşmaya neden oluyor. Sonuç olarak da böyle hayret edilesi bir "ahlaksız ahlâkçılık" denemesi haftalardır icra ediliyor.  Muhtemeldir ki işin içinde bazı "magazinci abiler" ve "menajer oyunları" da olabilir. Bu şekilde gündem yaratmaya çalışıp dizinin oyuncuları ve yapımcıları üzerinde etki / baskı oluşturmaya çalışıyor olabilirler. Peki sıradan insanlara ne oluyor da bu kadar saçmalayabiliyorlar?

Kimisi var, diziyi izlemeden fragmanlar üzerinden yorumluyor. Ama özellikle bazıları kendi içindeki ahlâksızlığı "ahlâkçılık" üzerinden yansıtıyor.  Dizideki onlarca ahlâksızlık örneği kesinlikle batmıyor; ama SEVGİ batıyor. Her gün en az 1 kadın cinayeti, tecavüz ve hukuksuzluk,  terör dolu toplumda  sevgi-ahlâk  batıyor bazı insanlara.

Biraz örnekleri çeşitlendireyim:

Dizide kumar düşkünü bir baba (sefir);  kızını, ona takık olan adama adeta para karşılığı satıyor. Eski yavuklusunu kafalayıp parmağında oynatan bir yeni eş  (Menekşe) var;  PARA'dan, altından başka bir kıstası/derdi yok... Kocası Sancar, Nare'den olan kızının velayetini alabilmek için var gücüyle uğraşırken;  karısı 1. bölümden beri küçücük kızla savaşıyor.  Bir kere evden kaçmasına yardımcı olmak,  bir kere ormanlık alanda kaybolmasına giden olaylar, bir kere sıcak suyla haşlama,  gelinliğini kesip kızın üstüne iftira atma, babasıyla zaman geçirirse bütün kıyafetlerini kesmekle tehdit etme, beraber yalnızken annesiyle ilgili hakaretler etme,  soy bağının belli olmadığını iddia etme,  evden kovma... gibi onlarca psikolojik baskı uyguluyor yaralı bir çocuğa...

Bunlar ahlâkçılara,  hassaslara ve feministlere batmıyor mesela?
(Ona buna  "metres, kaltak"  demek kadın hassasiyetine çok uyar ve kadının toplumdaki yerine çok olumlu etki eder zira.)

«Ama Menekşe ile  empati  kurmalıymışız.»

İlginç değil mi?  Batı'dan aldığımız bir kavramı daha yanlış anlamışız belli ki. Empati kurmamız istenenler hep mi kötüler ve aptallar olurdu yoksa?  Üstelik baksanıza,  kendi kazdığı kuyuya düşen bile kendini Yusuf zannediyor.

Dizinin tecavüzcüsü Akın ve yaptıkları,  gizlice insanların evine girip nitelikli hırsızlık yapması ve sahte delillerle suçu başkalarının üstüne yıkması,  mafyöz Kahraman'la beraber Sancar'ın küçük kızı Melek'i kaçırma planları,  Menekşe'nin düşük yapmasından sonra pavyondan çıkarılmış bir kadının bebeğini kendi çocuğu gibi aileye yutturma planları,  üvey kızının evden kaçırılmasına yardımcı olması,  yalancılığın (ve iftiracılığın)  karakterinin en belirgin özelliği olması...  Şu ana kadar bu konularda da ahlâkçılardan hiçbir duyara denk gelmedim diyebilirim.


Belki de senaristler, eğitimli/eğitimsiz, erkek/kadın çirkin ağızlardan dökülen "metres", "kuma" ve "kapatma" sözcükleriyle tepki çekmek isterken, aynı zamanda bu şekilde yaftalananların sesi oluyor. Çünki Nare bunların hiçbirisi değil!  (Hepsiyanlış   -  Twitter)

Bu dizi ahlakçılık ile ahlaklı olmak nasıl olur  altını çok güzel çiziyor. Ama çoğu bu muhakeme yeteneğinden mahrum olduğu için bunuda düz algılıyor.  Nare ahlak demek  Menekşe ve onun gibiler ahlakçı demek bu dizide gösterilen aslında.    (nildeniz06)

İzlediğiniz karakterle ilgili metres ve or*spu kelimesini kullanmadığınız tweet atamıyosunuz  ama kadın hakları duyarı kasmayı iyi biliyosunuz nasıl oluyo bu iş ?     (Senaa)

Gediz  Dudu'yu aşağılayıp işten kovarken Gediz'in sahte feminist fanları nerdeydi merak ediyorum neden sesiniz çıkmadı? Hatalı bir tek Dudu muydu bu durumda? Gedis yapınca her şey mübah, birine şiddet gösterince oo çok iyi yaptın bravo diyorsunuz ikiyüzlüler   (@hilallendiik)



Ben eskiden derdim ki  "Bizim toplumda bazıları okuduğunu anlamıyor,  hem de hiç!"   Defalarca bu blogda da yazmışımdır.
Oysa şu #SefirinKizi dizisi ile anladım ki meğer izlediklerini de anlamıyormuş bunlar!  Para versen bu kadar saçmalayamazlar yani.

Ne kadar saygısız insanlar bunlar kadın konusuna?  Ahlâk eksikliği böyle işte,  önüne gelene  "metres"  demek.
Aynı Menekşe gibi, para için sevilmediğini bile bile zengin erkekle beraber ol,  çocuğunu kaçırtma işleri çevir,  üstelik gelin gittiğin ailedeki başka kadınları da taciz etmiş bir adama çocuğu verme planları tasarla,   gücünün yettiğine işkence yap,
ahlâklı kadına da  "metres"  de  "kapatma "de!

Abisi Sancar'a  "Kiminle evli, kiminle sevdalı belli olmayan ben değilim gari!"  diye laf sokan Yahya'nın,  kaç zamandır karısının yüzüne bile bakmamasına,  ortağı olduğu işyerinde çalışan genç bir kızla (Dudu)  gönül eğlendirmesine,  açığa çıkınca da anında satışı koymasına  ne desek peki?  Ahlâkçı erkeklerin tavırları ne kadar benzeşiyor değil mi?

Çünkü ahlâksızlık batmıyor,  dediğim gibi,  sevgi ve ahlâk batıyor bize.
Başka dizi izlemeyen biri olarak bunu biraz geç anladım ben.
Dizilerin konularını ve geçen olayları araştırdım biraz.  Gördüm ki:
(Özellikle ahlâkçılar ve kadın hassasiyeti kasanlar, feministler...)  Dizilerdeki ahlâksızlığa laf etmezler. Mesela Yasak Elma... Ama ahlâk dokunuyor,  sevgi dokunuyor bunlara.

Millet ahlâksız dizileri izliyor. Kırk yılın başı bir dizide evlilik akdine bağlı, kendisini sevdiğini belli eden başka 1 erkeğe "hayır!" diyen;  "seven ve sadık kalan, yıllarca tek bir adama sevdalı olan kadın"ın hikayesi anlatılınca;  başta kadınlar deliye dönüp sosyal medya üzerinden senaristlere sövüp sayıyor.  Arzu ettikleri adamla yatmadı diye  "Başkasıyla evlenmiş eski eşiyle aynı evde kalıyor, kötü örnek oldu"  diye  RTÜK'ü ünlüyor.  Bu yazılanları gören bir başkaları da gaza gelip  RTÜK'ü ekstra göreve çağırıyor...
Kadını ve çocuğunu kaçıran ırz düşmanlarına tek laf ettiği yok bu duyarcı tayfanın.  Tuhaf değil mi cidden?



Şunu anladım ki ahlaksızlığı ve mezhebi genişliği eğlenceli bulan ama aynı zamanda yanlışı ile yüzleşip pişman olarak affedilmek için olumlu değişim yaşayan kişiyi aşağılayan bir kitle var ki yaşları 10-25 arası. #SefirinKızı  onların çelişkilerle dolu kafa yapısını aşan 1 dizi.
(À la lanterne!)

Anlamadığım şu.  Diğer dizilerde bile isteye aldatma, ihanet, 2 veya daha fazla kadınla veya erkekle yatıp kalkma var.  Onlara niye laf yok?    (Reyyo1981)

Nareye metres diyen hesapların Gedizle sahnelerini paylaşıp çok güzeller yazmasını  izliyorum    (Violet)


Twitter'da birisi dedi ki  "Nare mademki Gediz'in aşkını reddetti (Gediz'le yatmadı)  artık Gediz ne yapsa mübahtır buna."  Diyen de 1 kadın. "Gençlere kötü örnek"  demeyi de ihmal etmemiş... Kendi kızının öz babasının ortağı/sağdıcı ile ilişkiye girmeyi savunuyor bu!
Ondan sonra biz yazıyoruz burada, ülkede yolsuzluk var, cinayet var, kayırma var...  Bu kafadaki kadınların oğlu, kardeşi ne yapmaz?
Ahlâk yoksunu ahlâkçılarda hep aynı nağme...


Zerre ahlaka sahip olma ama utanmadan ahlakçılık oyna
yok ya onların derdi kendi ucuz fantazileri. bu tiplerde duyar olmaz, empati olmaz, saygı, ahlak olmaz sadece istediklerini zorbalıkla dayatma var. Diyorlar ki siz hikayenizi ...edin bizim dediğimizi yapın. Aslında bu tipler toplumun aynası. zerre duyar yok ama satış var. aslında toplumun genel yapısı bu. ya zerre ahlak olmayıp ahlak taslayanlardan geçilmiyor memleket.  Ne zaman ki ahlaklı olmak ile ahlakçılığın ayrımını yapa biliriz o zaman doğru yolu buluruz.


Her yardıma koşana kendimizi sunmalıyız çünkü bu iyiliğin karşılığı bu olmalı hiç aşık olmayacağı bir DOSTUNA sen bana iyilik yaptın dile benden ne dilersen ?  he bide bu kadının şerefsiz bir dostu var. öyle bir dost ki hem sağdıcım kardeşim dediği adamın sevdasına göz dikti hem de kadına iyilik yaptım diye karşılığında kadının ona karşı asla duymayacağı aşkı dileniyor demi?      (nildeniz06)


Bazıları kendi ahlâksızlığını başkalarına yamayıp kirli niyetlerini genel-geçer yargılar olarak benimsetmeyi görev edinmiş galiba?
Yoksa hangi yöreye özgü evli iken eski erkek arkadaşla kaçma planı,  kocanın  (kirli işlerle meşgul)  rakip iş ortağının evinde tecavüzcü bir adamla buluşma,  kocanın küçük kızını kaçırtma ve annesiyle beraber ırz düşmanına verme planı... filan gibi konularda hiç itirazı yok mesela bu "kadın hassasları, feministler ve ahlâkçılar"ın.  Varsa yoksa nasıl olur da hâlâ ilk aşkını (imamlısını) sever ve ona sadık kalırmış Nare,  böyle bir şey özgür bir kadına yakışırmıymış?

Buyrun size seçici algı. Buyrun size özgürlük.  Sevdiğin adamı bile kendin seçemiyorsun  AMA  özgür kadınsın!  Eyvallah.

Paraya ve havaya bakıyorlar sadece. Bir de yakıştıramıyorlar;  çok dil bilen, yurt dışı görmüş güzel bir kadın neden Sancar'ı sevsin ki? diye bakıyorlar...  Sevgiyi bilmiyorlar.

Yahu şu tartışmaları yaptıkları dizi bir "destan" üzerine, sevgi üzerine... Nare  Sancar'ı (şaşırtıcı ama) hâlâ seviyor. "Onu asla affetmiycem!" derken bile onu seviyordu. Bu tabii çok nadir görülen bir durum.  Demek ki aralarındaki sadece ilk aşk ve cinsel duygular değilmiş.  Nare onunla evlenmiş, "kaderini bağlamış"  ahlâklı 1kadın. Ahlâkçı değil,  ahlâklı bir kadın.  (Sevdiği erkek) Sancar'ın da onu hâlâ sevdiğini anladıktan sonra zaten başkasını sevmesi çok emek ister. Gediz  aşk bombasını kucağına bırakınca o ihtimal de gitti zaten.

İşte sevgi böyle çarpım tablosu gibi bir şey değil, onu mantıkla kodlayamıyoruz; ancak meyvelerinden tanıyabiliyoruz. Tahammül, zorluklara katlanma, umut, içten gelen bir ateş,  güçlü olma, dayanma,  kin tutmama,  bencil olmama, sade kendi tarafını düşünmeme,  sabır...

Ahlâk ise  (bazılarının sandığı gibi)  eğitim düzeyi ile alakalı mı?
Nice okuma-yazma bilmeyen ahlâklı kadın olduğu gibi, yüksek kariyerli ahlâklı kadınlar da var.  Her hafta kadın programlarından sosyal medyaya taşan manzaraya bakılırsa, köyünden-kasabasından hiç dışarı çıkmamasına rağmen  kiminle beraber oluyor,  kimle evli,  kimden çocuk yapıyor belli olmayan insanların olduğu bir ülkede hâlâ saçma sapan ezberlerle soyut konular açıklanıyor!... (Geçmişte Amerikan dizilerinde gördüğümüzde ahlâksızlık olarak değerlendirdiğimiz şeyler, bugün bizim toplumda sıradanlaşıyor. Magazin ve "aldatma-aldatılma hikayeleri" sıradanlarımız olalı zaten çok olmuştu;  insanlarsa ahlâkı dizilerde arayıp bunları kafaya takıyor)

Kendi adıma, düşünmeye başladığım ilk zamanlardan beri, Menekşe tipi kadınlardan haz etmiyorum.  Para için evlenen, erkeğin parasına/mesleğine/makamına göre ilgi duyan, ahlâksız, sevgisiz, kalpsiz... Kendisinden ve çocuğundan başka dünya yıkılsa umursamayacak kadar bencil;  ama başkalarına doğru-yanlış, ahlâk, gelenek dersi verebilecek kadar da  tahakküm (hükmetme)  delisi...



Kızını sürekli satan bir baba (sefir)  bir tecavüzcü (Akın)  dostunun sevdalısına gözdikmiş bir "dost" (Gediz)  daha kimler kimler var saysak ama bir takılmışsınız #Sancar da sancar diğerleri demekki nargedciler için normal   #SefirinKızı #SevdaAteşi      (@Sabiha81993138)

Menekşe foyası ortaya çıkmasın diye  (eski erkek arkadaşı) Loki'ye  sana sevdalıyım diyebilir  hem Loki'yi hem Sancar'ı parmağında oynatır ama suçlu olan Nare ve Sancar öyle mi     (@ladelilerde)


Nare,  "en iyi arkadaşım"  sandığı kişinin,  aynı Akın gibi kendisine farklı duygular beslediğini;  üstelik Sancar'ın en başından beri bunu bildiğini öğrenince yıkıldı. Kadın hassasları, feministler ve ahlâkçılar için önemsiz detaylar tabii bunlar.

Sancar şu anda Nare'yi zorla konakta tutuyor, Akın kadının peşinde... Defalarca kızı ile sıkıştırmış, Müge'ye Zehra'ya türlü oyun yapmış, Sancar'ın kız kardeşi Zehra'yı son anda Akın'ın elinden kurtarmışlar, Nare'yi kaçırtmış  (ve yanlışlıkla) vurmuş,  şu anda da kızını kaçırma planları yapıyor...  Twitter'daki "kadın hassasları" ve #Narged tayfanın derdi ise:  "Nare nasıl Sancar'ın evine sığınırmış! Sancar gibi bir adam hâlâ nasıl sevilebilirmiş? Sancar gibi onu kapının önüne koyan bir adama neden baksınmış?"

"Sancar Nare'ye inanmadı ve onu kovdu."
Nare'nin kendisini aldattığından şüpheleniyor çünkü? Akın da bunu fevkalade destekleyen kusursuz bir tiyatro kuruyor. Nare başına gelen hiçbir şeyi Sancar'a anlatmıyor, hep mutlu kızı oynuyor.  Akın,  Müge ile ilişkisi üzerinden Sancar'ın her adımını takip edip yurt dışındaki Nare'ye ulaşmasını engelliyor.  Bunu ne Nare  ne Sancar biliyordu mesela başta.

Bunlar diziyi izlemeden, fragmandan ve belki iki-üç bölüm izleyip gelmiş olanlar. Çoğu öyle. Az sayıda örgütlü bir kısmı da görevli gibi. (Belli bir magazin ekibi bazı kişileri kötülemeye, bazılarını parlatmaya koşullanmışa benziyor.)  "Bazı TV sayfalarının bi Sefirin Kızı sıkıntısı var  Uyanış'la düşecek yarın reyting şöyle böyle bla bla. SANA NE anlamıyorum ki.  Kına var yakacak mısın"  yazmış biri Twitter'da.

Üniversitedeyken ve sonrasındaki 10 yıl sıkı medya takibi yaptım ve yazılar yazıyordum. Diyebilirim ki, iyice mafyalaşan magazin ahtapotuna karşı fazla malzeme vermiyorsan,  oranın "abileri"nin gönlünü hoş etmiyorsan veya arkan kuvvetli değilse;
--> ->   her tür iftirayı,  yalan haberi ve karalamayı yaparlar.
Haa bunlara malzeme verirsen de işlerin (sinema-dizi) artık fazla izlenmez çünkü insanlar seni yeterince magazin alanlarında görüyordur zaten.  Böyle bir ahtapotumsu ahlâksız yapı var,  bunlara dur diyecek yok.

Ne kadar ilginç ki, sadece fragmanlardan diziyi takip eden bazı kişiler bunları bilmeden kâfir küffar bol küfür beddua ile gidiyor internette... Nasıl bir insan izlemediği bir tv dizisi  (ve onun oyuncuları)  hakkında bu kadar karalama yapar?  İşte ülkedeki ahlâk düzeyi.
İşte bazı yazılarımda ısrarla değindiğim  ÇENE İSHALİ  hali!

1) Millet çene ishali oldu derken şaka takılmıyorduk. İzlemediği diziyi fragmandan yorumlayanlara Sefirin Kızı'nı ve o hafta olanları anlatmaktan heder olduk. "Nasılsa demokrasi var, benim de fikrim olmasın mı!"  durumları... İzlemedikleri dizideki Gedizi parlatır dururlar.  Biri der Sancar kılıcı Gediz'e sapladı, biri der mahkemede deli raporunu kullandı... Utanma da yok. Boş boş laflar, yalan dolan uyduruk sözler.

Hayır anlamadığım şu: Evinizdeki uzaktan kumanda aleti mi bozuk, yoksa iradeniz mi zayıf? Ben mesela, başka dizi izlemiyorum. İzlemediğim dizileri de fragmanları üzerinden yorumlamıyorum.  İzlemediğim dizi hakkında  (yalan dolan kurgu mu değil mi belli değil)  haberler / tvitler yüzünden koşa koşa RTÜK'ü mesaj yağmuruna tutmuyorum.

(Nare'nin Meleğin annesi olduğunu dahi bilmeyen birisi geçen gün ona "metres" diyordu Twitter'da.  Melek'in annesi Menekşe sanıyormuş. Onlarca tvit atmış metres diye. Artık bunlar ar duygularını kaybetmiş özbeöz hasta insanlar)

Şu bir gerçek ki Meleğin yüzünü gerçek babasından çok Gediz güldürüyor. Meleğe gerçek babasından çok Gediz sahip çıkıyor.    (@MeltemBulutlu)

Belli ki bu da izlemeden algı yarışında olanlardan... Zira dizide Melek'le babasının sahneleri çok doğal ve sıcak. Üstelik küçük kız babasına sarıldığında Gediz'in ne kadar rahatsız olduğunu gösteren bir sürü kareye rağmen bu kişi ne diyor?  Demek ki yalnız iki bölümü izlemiş,  sonrasında fragmanlardan yürüyor.  Bu haller bizde sıradan olmuş.

Hadi sıradan insanlar gene bir derece.  Gazetecilerde de aynı kafa! Sahip oldukları köşeleri kendi egolarına/kafalarına göre bir silah gibi kullanmaktalar.
   (bkz:  Gazetecilik nedir, ne değildir?)


Gediz sevildi bir kere artık ne kadar kötülük yaparsa yapsın vazgeçmeyiz diyenler.  Nare'yi inşallah Sancar'ı niye seviyor diye yargılamazsınız. Bu arada havada boş duyarlar var yakalayın.    (DemeÖyle)

Gerçekten, Urazka ve Gediz sevici SÖZDE feministler, Gediz Dudu'yu kırıştırmak gibi aşağılayıcı tanım ve sebeplerle işinden kovarken neredeler?     (À la lanterne!)


Şöye bir adam düşünün:
Bugün yaralı haldeyken senin ve yanındakilerin üstüne arabasını süren,  öz kızın babasından ve aile olmak istediğinden bahsettiğinde çocuğu tersleyen,  ablasını eterle bayıltıp kaçırmış öldürmeye çalışmış mafyatik Kahraman'la bugün yok yere işbirliği yapacak kadar dönebilen,  her tür karaktersizliği yapmaya hazır  bir Âşık...
Bilin bakalım yarın neler yapar?  ;)
Serinin 20. bölümünden sonra hâlâ Gediz övende net kasıt ararım artık.  İyi eş-miş,  doğru adammış... Millet zehirlenmiş!


2) İnsanın özgür iradesi vardır. Bir kadın / erkek seni sevmiyorsa, ona dünyayı dar etmek, senin istediğini yapmayınca canavarlaşmak... İşte hastalıklı ve kötü insanların ruh hali bu. İnşallah kurgudan sıyrılıp kendi gerçek hayatlarında şifa bulurlar. Kadın konusuna ne kadar hassaslar öyle, görüyoruz işte. İstedikleri yapılmadığında, özgür irade ile onların istediği seçilmediğinde,  hemen cadı tırnakları ve kötü büyüleri ortaya döküveriyorlar  tam bir erdem timsali olarak.


Güçlü kadından sadece erkeklerin anasını ağlatan tek başına yaşayan anlamını çıkaranlar  sözüm size;
Ne istediğini bilen ve kendi istekleri için çabalayan, kendi istemedikleri şeylere hayır diyebilen ve yapmayan kadına da güçlü kadın denir
 (@EAdeaz)

Bu ülke, amcasının karısı ile yani yengesi ile aynı çatı atındaki ateşli aşkı izledi ve reytinglerde zirve yaptı. Amcasının gözünün içine baka baka yengesi ile beraber oldu. #SefirinKızı bunların yanında en masumu    (nildeniz06)

Türkiyedeki tüm kadın erkek ilişkilerinin düzelmesi ve tüm diğer sorunların çözümü için iki adım yeterli aslında:
1. Sancarı asmak
2. Nareyi Gedize vermek

 (Reyyo1981)

İşte böyle saçma salak bir muhalefet etme anlayışı yüzünden senelerdir muhalefetteler zaten.  Derinleşemiyorlar,  sorunları aşırı küçümsüyorlar,  kibir merkezli düşünce ve ezberler...


3)  İnsanlık çöküyor.  Maddi - manevi  depremler  dönemindeyiz.
Bizim gibi kendini çok ahlâklı sayıp Batı'ya durmadan laflar hazırlayan "susuzluğundan yayılamayan insanlarla dolu" toplumlar hızlı değişimden daha çok etkileniyor.

Bir zamanların radikal  "kol kırılır,  yen içinde kalır"  anlayışından, bugün selam verdiğinde sana cinsel hayatını anlatan, her hafta birine  ÇOK FENA  âşık olan,  boşanmaların normalleştiği bir hâle hızla dümen kırdık.  Son günlerdeki Aleyna Çakır olayını düşünün mesela.. Kimsesizler yurdundaki kızlar eskort olarak çalıştırılıp sömürülmüşler. Sözde asayiş için kurulmuş kurumlar çıbanın asıl başı olmuş.  (Taşradan üniversitelere gelen kızların,  "büyük şehirli"  diye daha rahat görülen kızlara inat ne kadar hızla kendini kaybettiğini daha önceki bir yazımda da yazmıştım sanki)

Senaristler bunu kasıtlı mı yaptı bilmiyorum ama... Bizim toplumda erkekler ve erkek anneleri  "şehirli kız",  "İstanbul kızı",  "çalışan kadın",  "mini etekli-makyajlı"  diye düzgün kızları az harcamamıştır. Sonra oğluna bulduğu "gönlüne göre" gelinler de Menekşe gibi çıkar. Öyle olmayan da ya sevgisizdir ya sevimsiz ve yapmacık... Kendi gönlüne göre seçtiği gelininden çok acılar çekip dert sahibi olmuş anneler de az değildir.

Depremler ve çöküş konusuna geri dönersek:
Çalışanların paralarını vermeyen patronlar ülkesiyiz. Özel sektörde 6ay öncesinin parasını hâlâ vermeyen, "ha bugün ha yarın" diye oyalayan,  helâl-haram-hak-hukuk-adalet-ahlâk-iman  hepsi şaşma yolunda bir ülkeyiz.  Patronun çalışanların parasını orda burda yediğini ve haram para kazandığını çok iyi bilen türbanlı sekreter hanım sabah akşam İslâm'lı Allah'lı mesajlar, durumlar paylaşıyor... Yetmiyor; sekreterlikten gayrı,  kendisine vazife değilken bir de patronun avukatlığına soyunuyor.

Şaha kalkmış  "bana dokunmayan yılan bin yaşasın"a girmiyorum bile!  İnsanların çoğu okuduğu / çalıştığı yerdeki pislikleri görmeden mutlu-mesut yaşıyor, sonra sosyal medyaya gelip iktidar eleştirisi yaparak "sorumlu (iyi) vatandaş" oluyor. Kimisi de bu yazıda örneklerini verdiğim gibi,  izlemediği dizi üzerinden fetvalar vererek dünyaya yargı dağıtıyor.  Allah'ı yalnız camide hatırlayan toplum,  sevgiden ve insan olmaktan korkuyor.
  (Erkek doktor  "kediye kıyma verdi"  diye karısını darp edip evden kovdu,  diye bir haber vardı geçen ay.)



4) Sanat ve kültür hayatımızdaki kısırlıkta putların etkisi büyük.
 (bkz:  Gene mi RTE!  Hala mı AKP?)

Kendi arkadaş ortamımızda bir ilişki hakkında konuşuyor olsak dahi hemen biri konuyu Selvi Boylum Al Yazmalım'a çekerek yorumluyor. "Sevdiğini değil, sana emek vereni seçmelisin" dayatmasına girişiyor. Kişileri ve ilişkiyi tahlil etmeden ezbere reçete!  Zehirlenmişler!

Sevgi vardır emektir,  sevgi vardır nice emeklere meydan okur.  Ezbere neyi konuşuyoruz?
Üstelik  EMEK  dedikleri de  iki-üç sohbet, birkaç muhabbet...

Bazen bazı hususların bam tellerinde jenerasyon ve zihniyet farkı görüyorum. Özellikle zaman ve sabır konusunda modern zaman yaklaşımı çok farklı. Kimsenin kimseye sabrı ve vefâsı yok gibi artık. Bir insanla 2 kez uzun sohbet etmişsen, "ona emek vermiş" oluyorsun (ve karşılığında ondan çok büyük şeyler bekleme hakkını kendinde görebiliyorsun).  Böyle kabuller dikkatimi çekti mesela ilişkilerde...

Velhasıl bazı kişi ve işler,  her tür yaratıcı yeni işin önünde yüksek bir duvar olarak dikiliyor.  Önce bu putların yıkılması gerek.

Nasıl oldu bilemiyorum ama, Gediz'i "emek veren erkek" konumuna koydular hemen iki bölümdeki hareketleriyle ve ondan bir Selvi Boylum  new age  Ahmet Mekin  çıkartmaya çalışıyor gibiler.

Başrol tartışması,  biraz da izleyicilerin bu diziden bir "Selvi Boylum Al Yazmalım" çıkarma çabasından kaynaklanıyor yani. Sevdiği adamı değil, emek vereni seçmeliymiş Nare.
Her aşk üçgeninde aynı saçma kıyaslamalara şâhit oluyoruz. İşte kafalar bu kadar sakat olunca...

Tamam, açın putunuzu izleyin. Bu zihniyet yüzünden Türkiye kültür-sanatta İran'ın bile gerisinde kaldı. Tek bir Sultan'ınız, bide onlarsız yapamadığınız yavşak magazin kadıncıklarınız olsun; ondan sonra  "Ekonomi neden böyle? Bizim toplum neden böyle?"
Yaa engel olan mı var,  aç sabah akşam Al Yazmalım izle, dön dolaş başa sar gene izle,  kaliteye doy.  eee?


Onu bile anlamamışlar. Selvi boylumda Cemsit ile İlyas dost,arkadaş değildi ve Samet Cemşit i babası bildi çünkü onunla büyüdü. ve daha bir çok önemli ve hiç alakası olmayan detay var. Gediz, Melek e sanki emek verip büyütmüş de Cemşit gibi.  Bunlar harbi geri zekalı.   (nildeniz06)

İnsanların bu kadar baktıklarını göremedikleri, algılayamadıkları ve yanlış ezberlerle çıkardıkları sonuçları bu kadar dayattıkları bir zamanda yaşamaktan dolayı acı duyuyorum açıkçası.


5) Yazının başlığında   "Sevgi üzerine"  demişken,  şunu da not düşelim:

Böyle güçlü ve gerçek aşklar için birbirini tutkuyla sevmenin yanı sıra;  kişinin Tanrı sevgisinin ve maneviyatının da engin olması lazım bence. (Senaryodaki diyaloglara bakarsanız ilk bölümlerde bu hal çok ufak dokundurmalarla da olsa yansıtılıyordu,  sonradan bir gedik açıldı.)

Bir şey daha... Sancar, sevgiyle değişip dönüşen bir adamı yansıtırken;  Gediz  aşkın yakıp yıkıcı tarafını ve ihtirasları canlandırıyor.  (Gediz henüz aşktan sevgiye geçemedi, bu kafayla sahip olduğunu da kaybetti.)


Bir kuşu kafese tıkarsan o kuş hep özgür olmak ister, ama özgürce uçan bir kuş da dönüp dolaşıp yuvasına geri döner. Nare de bir alacakuş. Sancar onu kafese tıkmak istedikçe gitmek istiyor. Nare'nin gitmekten vazgeçmesi için Sancar'ın Nare'yi özgür bırakması gerekir.    (@umnise)

Ahlak sahibi olmadan ahlakçılık taslayan. anlamını bilmeden kavram karışıklığı yaşayan asalaklar dizide ahlakçılık taslayan zerre ahlakı olmayan Menekşeden farkınız ne?     (nildeniz06)

Nare Gedizle dertleşiyor:  "Sonra Sancar a rastladım. Böyle denizden çıktı ama o aslında dağ gibiydi. Dağ gibi dimdik, sözünün eri, tam kök salmalık, tam ağaç olmalık... Ama sonra o dağ beni istemedi".

Canından öte sevdiğinin hatasını, canından öte sevdiği için (belki en zor olan) kendini bile affedebilir insan. Nare-Sancar ilişkisi de böyle...
  (Hepsiyanlış - 1, 2)

Arkadaşlar sabah kalkıyorum işe geliyorum akşam eve gidiyorum yatıyorum tekrar kalkıyorum,  aklımda sadece Nare ve Sancar var hatta bazen o kadar kaptırıyorum ki Kendi kendime gülüyorum filan. Arkadaşlar ben kafayımı yiyorum ?

İnanıyorum Nare geçmişteki o masum Sancarı bulacaksın. Senin gidişin ile gömülen o masum Sancar senin varoluşun ile tekrar kendini bulacak.... #Sefirinkızı     (Alacanınefesi  -  1,  2)


#Sancar 8 sene önce Akin tarafindan hazirlanan kusursuz yalanin içine düsürülünce  8 SENEDIR NARE'NIN ONU ALDATTIGINA INANDIRILDI
bu neden ile de evlendiginde birbirlerine verdikleri sözü kendisi bozmadi diye düsünüyordu,  ama durum farkli idi
  #SefirinKızı #NarSan

Sancar'ın laneti aslında inanmamaktan önce, karşısındakine kendini anlatma, açıklama olanağı ve şansı vermemekti.  #Sancar için karşısındakinin suçsuzluğu kanıtlanana kadar suçlu idi.  Değişti,  dinliyor ve karşısındakinin ayakkabılarını giyerek sonuca varıyor.

#Nare TEK SEBEPLE Türkiye'den gitmek istiyor çünkü Sancar'ın başka kadından bebeği olacağı için. Diğer söylediklerinin hepsi bu gerçeği örtmek için.  Melek onun nefesi  çünkü Melek taşıdığı kan ve ruhu ile aşkı Sancar'ın da parçası.  /  #Nare gitmek istiyor ÇÜNKÜ Nare #Sancar'a çok aşık, ÇÜNKÜ Nare Sancar'ı hiç kimse ile paylaşmak istemiyor,  ÇÜNKÜ Sancar'ın başka bir kadından çocuğu olacak. Nare gözden ırak olursa belki bu yakıcı aşkla daha kolay başa çıkacağını düşüyor.
(À la lanterne!  -  1,  2,  3,  4,  5)

Öylesine masalsı bir aşkın meyvesi olarak doğdun ki gökten düşen üç elmadan birisin  #SevgiliMelek

#SevgiliMelek  sana bir sır vereyim mi
baban anneni sevmekten hiç vazgeçmedi

(@Hilalland_)



EDIT:

Aşağıda Yorumlar bölümüne gelen bir not vesilesi ile daha derli toplu anlatmak şart oldu:

_"(Her ne kadar birbirlerini hâlâ seviyor olsalar da)  "Evli bir adamla öpüşme yakışmadı,  ahlâksızlık!"  diyenler;  kadının sevmediği bir adamla aşk yaşamasını savunur.
_"Bir anneye aşk-meşk işleri yakışmadı" diyenler,  "kadın hassasiyeti" kasar.
_Ortağı ve sağdıcı Sancar'ın yıllardır sevdiği kadına ve çocuğunun annesine;  üstelik kadının da Sancar'ı hâlâ çok sevdiğini anlamasına rağmen aşık olan;  sırf zor gününde kadına evini açtı ve uzun sohbetler etti diye kendisine karşılık vermesini bekleyen;  bu uğurda dostuna da öz ablasına da en ağır tokadı atan Gediz  "Güzel seviyor"  olur.

_Dizi en başından beri bir destanı,  Sancar ile Nare'nin aşkını anlatırken,  "Senaryo sonradan döndü,  Nare yanar-döner"  olur.

Uraz Kaygılaroğlu daha ilk bölümlerde verdiği söyleşilerinde  "Ben bu dizide bir yan rolü canlandırıyorum"  demesine rağmen  "Senaristler Gediz'in rolünü azalttı ve Gediz'i yan rol yaptı"  olur.

(Her ne kadar Gediz'in "kötü adam" yapılmasından ben de rahatsız olsam da, ki bunu daha önceki  ŞU  yazımda açıkça söyledim,  Gediz en başından beri bu hikayede yan rol ve Nare'nin âşık olması mümkün olmayan biri.  2 kere 2 dört ise eğer bu böyle.)

_Sadece 2-3 bölümü izlemiş,  sonrasında fragmanlardan gayrı diziyle alakası kalmamıştır;  (veya MasterChef, Yasak Elma, Çukur reklam aralarında 5-10 dakika şöyle bir bakıp çıkar);  AMA  inatla gelir:
 "Çok saçma yağğğ!"  diye yorum kasar.

_24. bölüme gelindi,  hâlâ sorun  bekâretti sanır.
(Aptaldaki casaret kimsede yok hakikaten.)

_Dizideki hakaretlerden bazılarını not edip  "leş dizi"  der;  hangi ülkede yaşadığını unutur, diğer dizilerdeki ultra rezaletlerden zerre rahatsız olmaz.  Ancak en önemlisi,  dizideki kadın kimliği, reel kadın sorunları ve kadın hakları ilgili asıl noktalar nedense hiç batmaz. Bütün kötülük mevzuları  "Sancar da Sancar"!

_Nare'ye ahlâksız demek için hayal gücünün sınırlarını her koşulda zorlayan,  anneliğine bir laf, sevgisine bir laf yetiştiren hemcinsleri;  karşılığında Kahraman'dan para almak için Dudu'nun,  sevmediği bir adam olan  (kendisini üniversitede okutmuş ailenin oğlu)  Yahya ile yatmasına ve bir anlamda "ticari casusluk" yapmasında hiçbir pürüz görmez.  Zira bu ahlâksızlık değildir,  çünkü  "Sancar da Sancar!"  Çünkü birçok başka konuda da dediğim gibi;  "Ahlâksızlık değil,  sevgi ve ahlâk batıyor bazı insanlara."  Bunu açıkça dile getiremeyince de taraftar çekmek için kimi zaman "kadın hassasiyeti",  kimi zaman "milli duygular",  kimi zaman "din",  şu bu...  Maskelerin ardından saldırıyorlar.

Daha söylenecek çok şey var... Velhasıl bu dizi menajer oyunları ile de olsa,  izlediği basit bir senaryoyu dahi anlayamayan ne kadar gerizekalı var;  "kadın hassasiyeti, kadın kimliği, özgürlük"  filan deyip bunları zerre iplemeyen yavşak var;  köklü bir utanç kaynağı olan  "ahlâksız ahlâkçılık"  konusunda hem de bu çağda dahi ne kadar gelişkin durumdayız...  görmemize vesile oldu.  Biz de bunları detaylı olarak incelemeye çalıştık burada.


Aşağıdaki Yorumlar'da "metres de metres" diyenlere sorduğumuz gibi:
Cinsel ilişki olmadan  "metres"  nasıl olunuyor?
Hadi Menekşe bunu kızdırmak ve aşağılamak için söylüyor,  biraz da şüpheleniyor...
Biz izleyici olaraksa tüm hikayeyi görebiliyoruz. Peki bazı kişiler neden durup durup ısrarla bu ifadeyi kullanıyor?



İslam,  zaman,  sabır,  İran,  sansür,