10 Nisan 2024 Çarşamba

Seni Çocukluğuna İnmeye Davet Ediyorum!


SOSYAL MEDYADA MİS GİBİ BİR FAŞİZAN YÖNTEM olarak;  fikrini kabul etmediğiniz,  kafanıza uymayan, alıştığınız tarza ait olmayan kişileri aynı  Gülseren Budayıcıoğlu  dizilerindeki gibi  "çocukluğuna inmeye davet etme ritüeli"  bu aralar çok moda!

Mesela birisi sahipsiz sokak köpekleri sürülerindeki artışa mı dikkat çekti;  hemen meydan okuyup çocukluğundaki travmalara inmeye davet edin. Veya biri gazetede yayınlanan bir haberin delilleriyle yanlış bilgi sunduğunu mu belgeledi;  hemen kendisine  "saldırgan"  olduğunu yazıp çocukluğuna inmesini telkin edin.  Hatta biraz da bilimsel takılıp bir psikoloji sayfasına link vererek cevap yazın.  Bu iyiliğimi de unutmayın ;)

Şimdi son haftalarda bu konuyla alakalı yaşadığım bazı "gerçek" örnekleri kıyısından aktarayım.

   Geçen hafta Twitter'da  "Yaşama/hayata saygının olmadığı bir coğrafyada, hayvanlara muamele de ona göre olur. İnsan hayatına değer verilmeyen ve çok kolay ölünebilen bir ülkede kadına ve hayvana şiddet olaylarının sıklığı azalmaz"  yazdım diye birisi beni  "şiddete meyilli"  ilan edip derhal çocukluğuma inmeye davet etmişti.

   Bu olaydan birkaç gün sonra,  uzun zamandır girmediğim Ekşi Sözlük'te, hem de "can ile canan" başlığında yeni bir entry girilmiş olduğunu aylar sonra tesadüfen fark ettim. Şu ise bakınız ki orada da beni çocukluğuma inmeye davet eden ve saldırgan olduğumu söyleyen birisi vardı! Kimdir acaba bu âdem, ve hakkımda neye tepkili acaba diye ufak bir araştırma yapınca bir de ne göreyim?

İki yıl kadar önce  (gazeteci) Can Ataklı'nın  bir yazısında internetten aparttığı, bahsettiği kişilerin bir kısmıyla hiçbir alakası olmayan,  hatalı bilgiler ve eşleştirmelerle dolu bir resmini paylaşıp  gazeteciliğin ülkemizde ne kadar basit, güvenilmez ve kolay bir meslek haline geldiğini örneklediğim bir paylaşım yapmıştım.  (bkz)  Ona cevaben bana özelden attığı  "Doğulu, muhafazakar bir aileden geliyoruz sanırım"  (Ne alaka?)  özel mesajı ile hızını alamayıp,  verdiğim cevabı da anlamayıp, bir de üstüne kendi başlık altımda beni "saldırgan ve içi nefret dolu" olmakla suçlayıp çocukluğuma inmeye davet etmiyor mu?

(Ettiği diğer hakaretleri ve pişkinlikte sınır tanımayıp zeytinyağı gibi üste çıkışlarını yazmayacağım burada. Mühim birisi değil benim hafızamda.)

Böyle bir dolu örnek.  İyi ve hassas bir okuyucu iseniz,  mutlaka sayısız örnekleri ile karşılaşıyorsunuzdur.

Sosyal medyada, kendine güvenli ve konforlu faşizan krallıklar kurup vicdan masturbasyonu yapan böyle tiplerin "çocukluğa inme" modası ile psikolojiyi de bir yapaylık unsuru haline getirişini maalesef sıkılarak izlemek durumunda kalıyoruz.  Bu da gelir bu da geçer.  Çok da şey etmemek lazım yani.