27 Aralık 2018 Perşembe

 Ayelet Shaked  üzerine,  yeniden...


Fotoğrafını paylaştığım bu güzel kadının siyasetçi olduğuna inanmak istemezdim ama kendisi İsrail Parlementosu Knesset'te  bir milletvekili.
Adı:  Ayelet Shaked.   (איילת שקד)
Birkaç yıl önce dikkat çeken açıklamalarını kendi blogumdaki şu yazılarımda paylaşmıştım:

İsrail-3 (Seçkiler)  ve  İSRAİL Çarkı

Geçmişte yaptığı açıklamalarda, Gazze'ye ülkesinin yaptığı askeri operasyonlarda Filistinli annelerin ve çocuklarının ölümünü talihsiz bir durum olarak görmediğini, bilakis annelerin "küçük yılanlar" doğurduğu için öldürülmesi gerektiğini söylemişti.
Eklemek isterim ki kendisi  Adalet Bakanı  iken bunları söyledi.
Filistin halkına topyekün savaş ilan edilmesini isteyen birisi özetle.

Şimdilerde de  "İsrail olarak Kürt devletine ihtiyacımız var",  "Kurulacak Bağımsız Kürdistan'ı ülkemizin desteklemesi gerekir",  "YPG'yi destekleyelim",  "Kürtler IŞİD'i yenme konusunda en ciddi taraf.  Kürtleri devletsiz en büyük ulus yapan adaletsizliği düzeltecek adımlar atmalıyız. Mükemmel bir demokrasileri var. Üstelik kadınlara da eşit davranıyorlar...",  mazlum-ezilen Kürtlere destek olalım,  uluslararası güçler  Türkiye'ye müdahale etsin, ...  gibi peş peşe açıklamalar yapıyor. "Kürtlerin bağımsızlık arzusuna destek olmalıyız. Bunu hak ediyorlar",  "Türklerle savaşta kahraman Kürtlere başarılar diliyorum"  dahi dedi en son.  Zaten güncel haberlerde adını sıklıkla okuyoruz şu günlerde.

Demem o ki:  Irkçılık  ve nefret söylemini sıradanlaştırmış insanların, başkalarına  "insan hakları" - "demokrasi" - "ilericilik"  dersleri  verme tiyatrosu devam ediyor. Ve Sümerler'den beri devam eden, Mezopotamya halklarına savaşarak kurtuluşlarını vaat etme yalanı her türlü dini ve din dışı sosa bandırılarak servis edilmeye hala devam etmekte...  Mesela bunlar da siyasete inanmama ve siyasetçilerden güzel bir gelecek için medet ummama sebeplerimden biridir.

(Gerçi dürüstlüğünden dolayı tebrik etmek gerekir bu kadını. En azından yıllardır PKK ve bölgedeki bazı terör unsurlarına kesintisiz destek verip, sonradan kameralar önünde dostluk-kardeşlik-işbirliği edebiyatı yapan yavşaklardan değilmiş. "Özgürlüğü hak edip etmediklerini karar verme mercisi olarak kendisini görmesi  (ve aslında Kürtleri aşağılamasından da) ayrı bir kibir yazısı çıkar.  Siyasetçilerin genel olarak dininin aynı olduğunu bir kez daha hatırlatmış oldu bize özetle.)



11 Aralık 2018 Salı

 Baba Bush  öldü


Adı:  George H. W. BUSH
Ancak biz onu  "Baba Buş"  olarak biliriz.
Bush'lar,  üç kuşak ABD aktif siyaseti içerisinde önemli pozisyonlarda olan bir aile zaten.  Yanda bir resmini gördüğünüz bu adam ABD'nin 41. başkanı idi
 (1989-1993);  sakarlıklarıyla gazete haberlerine ve dönemin karikatürlerine epey konu olmuş  oğlu  George W. Bush ise  ABD  43. başkanı.  (2001-2009)

Birinin zamanında Körfez Savaşı / Gulf War  (1990-1991),  diğerinde  Irak Savaşı  (2003-2011)  çıktı.  Oğul Bush, donanma harekete geçerken yaptığı canlı konuşmasında "Bu bizim için ikinci Haçlı Seferi'dir"  gibi açıklamalar yapmış, sonra danışmanlarının uyarılarıyla yanlış anlaşıldığını söyleyip özür dilemişti. Kabinesindeki meşhur kadın Dış İşleri Bakanı  Condoleezza Rice  hakkında daha önce bir blog yazısı yazmıştım hatırlarsanız.  (Hatta ilk yazılarımdan biridir.)


Bunlar  baba-oğul  "Orta Doğu / Middle East"  de denen  Yakın Doğu'nun  canına ot tıkadılar özetle.  "Kimyasal-Nükleer silahlar olduğu iddiası",  "War on terror! / Teröre karşı savaş!"  diye bu diyara ordularıyla ve ordu dışı güçleriyle geldiler; mevcut terör gölünü genişlettikçe genişleterek yollarına devam ettiler.  Terörsüz alanları da terörize etmekten geri durmayarak  Irak-Suriye, hatta Libya'dan itibaren kuzey Afrika'yı ve Afrika'nın diğer bazı alanlarını taa Afganistan çevresine kadar bir "kısmi terör dünyası"na çevirdiler.  Onların çıkarları için çalışan terör örgütleri "özgürlük savaşçısı" oldu,  "kahraman" oldu,  bölge içi güçlerin yanı sıra kendilerinin de yadsınamaz destekleriyle bu derece güçlenmiş  "IŞİD ile  savaşıyorlar"  oldu...

Şimdilerdeyse  "İsrail'in yararınaysa her şey legaldir ve gerisi teferruattır"  düsturunu benimsemiş olanlarla el ele çalışmalarına devam ediyorlar.  Tabii ki güçlü orduları olan büyük devletler her zaman güç, yağma, prestij, çıkarlar için talanlar yapmışlardır;  ancak bunlar kadar maddi-manevi kavramların,  dini ve din dışı unsurların ırzına geçen olmamıştı. Roma ve Haçlı ruhunu yaşattıkları görüşü de söylenebilir tabii ama çoktan onların ötesine geçtiler.  Ne "demokrasi" bıraktılar, ne herhangi bir "-izm", ne "barış ve güvenlik", ne insan hakları, ne "teröre lanet okuma"...  Aslında bu delirmişlik halleriyle bütün yalanlarını bir bir çökerttiler.  Tam bir yıkım çağı başlattılar.



Bir yorumcu geçtiğimiz günlerde
 (30 Kasım 2018'de)  ölen Baba Bush için  "Ortadoğu'yu cehenneme çevirmiş adamdır. Trump çırak kalır bunun yanında"   diyor.

Maalesef ardından gönülden  "R.I.P."  (rest in peace)  diyenler de var.  Bunlar Baba-Oğul cehennemin kapılarını Babil'den araladılar;  ama demek ki davulun sesi uzaktan hoş geliyor.  İnsanlığın daha alacağı çok dersler var demek ki!  :(

Daha önce bir yazımda Amerikan toplumundaki militarizm damarına kısaca değinmiştim.  Az da olsa tanıdığım Amerikalıların önemli bir bölümünde ciddi bir militarist damar var. Ordularını sürekli kutsuyorlar,  demiştim.  
Bakınız:  (Gündem  Ekim 2012-4)

Amerikan ailelerinden  oğulları orduda olanların,  "Irak topraklarına demokrasi ve barış götüreceğiz"  yalanına gönülden inanıp bol manevi değer soslu militarist paylaşımlar yaptıkları Irak Savaşı günlerini hatırlıyorum.  Amerikan toplumunu çok severim ve okyanus ötesinde olmalarına rağmen, bazı Avrupa toplumlarından çok daha yakın görürüm bize.  Ama bu çağda bu pozisyonu kesinlikle hak etmiyorlar. Ne yaparsınız ki insanın insana hakimiyeti bu boktan çivisi çıkmış dünyayı hediye ediyor insan ailesine.


Kaldığımız yerden özet geçmeye devam edelim:
Bush'ların ekonomiyi devirmelerinin ve bir dolu saçmalığın ardından bayrağı  Obama  devraldı.
 (2009-2017)  Müslüman ülkelerde bir zencinin ABD liderliği baştan büyük sevinç yaratmıştı ki  "Ilımlı İslam", "Arap baharı" filan derken coğrafyayı komple ateşe verdiler.  Şimdilerde de bazı terör örgütlerini silah-mühimmat-para-eğitim-itibar-misyon-siyaset... vesaire açısından istikrarlı şekilde destekleyip beri yanda halen  -bir şekilde-  beyaz ve pirüpak kalabiliyorlar.


Bu kadar yazdıktan sonra biraz da ek bilgi vereyim  (miscellaneous)  ve siyaset dışı eğlenceli şeylerden bahsedeyim:

Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa;  Baba Bush, eşiyle en az 1 kez Türkiye'ye resmi ziyarette bulunmuştu. O zamanlar Özallı yıllardayız, yani Başbakan-CB  Turgut Özal.  Semra hanım ve Papatyalar grubunun kıyafetleri, şaşalı ve şişme hayatları, sosyete partileri medyanın ana ilgisinde... Özal ailesi ile ilgili fotolardan sanki eşsiz bir yalakalık akıyor.

İşte o resmi ziyaretlerin birinde, bizim başkanın hanımının kıyafetleri parlak, saçları ve yüzü boyalı mı boyalı... "Ne giyecek ne giyecek bizim  first lady?"  en baba gündem mevzumuz... (Bu arada Özal'ın Bush'lardan "aile dostumuz" gibi bahsettiğini de not düşeyim.)  ABD Başkanı'nın uçağı yere indiğinde yapılan karşılamada,  Baba Bush'un eşi  Barbara  Bush  beyaz saçları ve siyah üzeri beyaz puanlı uzun elbisesi;  yılışıklıkla yalakalıkla uzaktan yakından alakası olmayan duruşu ile bana gerçekten çok asil gelmişti.

Bazı Amerikan politikalarını eleştirdik ama hakkını da vermek isterim;  adamların devletinde üst siyasette bizdeki gibi bu kadar sonradan görmelik sıradanlaşmaz.  Bizde hala birileri  liderin veya eşinin kıyafeti, sarayı, dik duruşu ile övüne dursun;  adamlar orduları, planları, kültürleri ile yıka yıka ilerliyorlar. Sen (yüzyıllardır olduğu gibi) kıyafeti, kaftanı, duruşu, saçı-sakalı, örtüsü ve örtüsüzlüğü,  kibirli-hamasi boş lafları övmeye devam et halkım.

Yani kıssadan hisse:  Rahatsın,  rahatta kal!


2018,  Araplar,  kan,  miscellaneous,  Türkler,  çene ishali,

5 Aralık 2018 Çarşamba

 İbretlik Hayatlar  ve  Klişeler


("İnsanlık çok ileri gitti"  ve  "Hep Batıcılık yüzünden geri kaldık")