
Tabii büyük dikkat çekti, çok tartışıldı...
NTV'den özellikle Ruşen Çakır ve Mirgün Cabas'ın bu iddialara cevap verirkenki tavır ve tarzlarını görmenizi isterdim. Tam bir vakar örneği ve gazeteci inceliği sergilediler bence. Bunlar bizde nadide duruşlardır, kendilerini bizzat tebrik ederim.
Tüm olay, NTV'nin saat ve zaman ayarını GMT saatine göre yapması ve Türkiye saati ile GMT saati arasında 2 saat gibi bir zaman farkı olmasından kaynaklanıyordu. Sonradan bu bilgiyi hem NTV'nin açıklamasından hem de
24 Ekim tarihli Taraf manşet haberinden öğrendik. (TİB Başkanı dün akşam açıkladı... Kayıtlar yanlış)
bir Mehmet Baransu haberiydi.
Ahmet Altan ne demişti peki? (Yazısının son paragrafından alıntıdır.)
Ya savcının elindeki resmî telefon kayıtları hatalı ve biri savcıyı şaşırtıp soruşturmayı yanlış yönlendiriyor.
Ya da "biz aradık" diye canlı yayında itiraf ettiklerine göre NTV'den birileri o helikopterin düşeceğini, daha düşmeden önce biliyordu. Hangisi?
(23 Ekim 2009, "Ntv ve gazetecilik" - Taraf)
Belgeler mühimdir. Ama belgeleri doğru şekilde yorumlamak daha da mühimdir. Taraf, bir şekilde elde ettiği belgeleri böyle acelecilik ve aman sendecilik anlayışıyla gündeme sürüyor, onların üstünden çok sivri ve hedef gösterici yayınlar yapıyorsa; bu iftiranın yanı sıra çok ciddi bir tehlikedir de aynı zamanda.
Bir sözlük sitesinde konuyla ilgili şahsi yorumum şöyle olmuştu:
"Duygusal, heyecanlı, kibirli ve yüksek tepki verme eğilimindeki Ahmet Altan ile; bir türlü çözemediğim, çözülemeyen kadın gazeteci Yasemin Çongar'ın yönetimindeki bir yayın organı olarak; 22-23 Ekim 2009 tarihli manşet ve kimi köşe yazılarında, etik ilkeler ile gazeteci inceliklerini rafa kaldırmış bir habercilik anlayışı ortaya koyarak asparagasın dibine vurmuştur Taraf.
Beri yandan, -bu kelimenin azami gereksiz kullanımla fazlasıyla anlamından soyutlandığını bilsem de-, romantik bir adamın yönetimindeki bir oluşumda, karşılaşmamın hayret vermeyeceği şeyleri yaşatmaya devam ediyor.
Arzu edenler romantik adamlardan da mantık beklemeye devam edebilir.
(#17085748, Ek$i Sözlük)

Benim algılamama göre; bu türden hatalar, büyük bir habere imza atacak olmanın yarattığı mesleki-insani coşku ile "gazeteci kuşkusu" arasındaki savaşı birincinin kazanması sonucunda ortaya çıkıyor.
...
Gazete yöneticilerinin, "NTV ile konuş, sonra getir haberini" demek yerine bu işe kendilerinin girişmelerini, muhabiri hataya sürükleyen "patlatalım şu haberi" aceleciliğini onların da paylaştığını gösteriyor.
...
Bu sonuçta, Taraf'ı beğensin beğenmesin bütün okurlardaki "Sarsıcı haber beklentisi"nin de büyük payının olduğunu düşünüyorum. Bu bir tuzak. Bir gazete gündemi belirleyen gazete olmak gibi bir imaj edindiğinde okurlar bir beklenti içine giriyor, bu duygu zamanla okurlardan gazetecilere sirayet ediyor ve okurlar gibi onlarda da bir tür bağımlılığa yol açıyor.
Bunu zorlamaların, abartmaların, "gündem belirleyecek haberler" söz konusu olduğunda şüphe eşiğini aşağı çekmelerin izleyeceğini tahmin etmek zor değil.
(Tüm yazı için bkz.)
25.01.2010 tarihli 'Tecrübe Konuşuyor' programında, Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan tarafından 'Tamam özür diledik ama bizden çok Ntv suçlu' ya yakın bir mantıkla yeniden gündeme getirilmiştir. Altan, 'Madem GMT yi biliyorlardı neden 48 saat sonra bunu açıkladılar demek ki ortada birşeyler var' diyerek kendi kılıç yarası mantığını sürdürmüştür.
Oysa haberin çıktığı gün yapılan Yazı İşleri programında Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır, aramaları bizzat Cabas'ın yaptığını, arama saatlerindeki tutarsızlığın nedeninin birçok sebepten kaynaklanabileceğini (yaz saati uygulaması, kurumlar arası kayıtların farklı tutulması veya başka bir hatanın olabileceğini) söylemişlerdi. Ahmet Altan, haberciliği 'bir olayı duyar duymaz kesin yargıya varıp aktarmak' olarak değerlendirdiği; işin mantık, ahlâk ve gerçeklik boyutuyla bu kadar az ilgilendiği için, aylar sonra bile aynı yerde gezinmeye devam ediyor. Yani haklı olarak çok eleştirdikleri 'asker yanlış yapmaz' mantığının bir benzerini kendisi sergiliyor. Bu yüzden Taraf bir yandan kendisine servis edilen planları, gizli evrakları, dökümanları yayınlayarak büyük işlere imza atarken; bir yandan da onları aklın süzgecinden geçirmediği için ciddiyetini kaybediyor, güvenirliliğine zarar veriyor.
(ershi - #17966250, 26.01.2010)