31 Mart'ta yerel seçimler bitti, ama İstanbul'u kaybeden AK Parti'nin dinmez (zihni sinir) itirazları bitmedi. Ve sonunda YSK'ya yapılan türlü baskılarla, Nisan ortasında öngördüğüm şu olay da gerçekleşti:
SON DAKİKA! YSK, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ve yenilenmesine karar verdi. (AA)
Söylediğimizde "yok artık!" diyorlardı. Sonunda bu da oldu.
Bir kere de olsa "ben demiştim" dememeyi isterdim. Şu dakkadan sonra damadın da ne adını ne komedisini ne çokomelini duyayım!
Zorla memnuniyetsiz herkesi CHP'li yapacaklar galiba?
Dahası, bütün kurumları tek tek batırmadan da gitmeyecekler.
KHK'lar ile kamu görevinden uzaklaştırılanlara oy kullandırtmama gibi akıl-mantık-Anayasa dışı itirazları dahi yaptılar. İşin ilginci; aynı sandık başkanlarının görevli olduğu aynı sandıklardan çıkan ilçe seçim oyları geçerli, Büyükşehir oyları geçersiz kabul ediliyor.
Bu duruma Zaytung en mantıklı açıklamayı getirmiş:
İstanbul'da sadece Büyükşehir Başkanlığı seçimini yenileyen YSK:
''Bu sandık görevlileri, ilçe seçim oylarını sayarken iyi insanlar ama büyükşehir oylarını sayarken adeta birer canavara dönüşmüşler.'' @_@
Seçimle gelip, seçimle gitmeyenlerin ittifakı: AKP-MHP
"Geçersiz oyları AKP lehine saymak da yetmezse eğer, oy kullanmayanların peşine mi düşeceksiniz?" diye sormuş birisi.
Kılıfına uydurup kendilerini kazandırmak için her yolu deneyeceklerdir.
"Doğu ile Batı arasında cereyanda kalıp yel yemiş, Atatürk ile Abdülhamit arasında sıkışıp kalmış patinaj sisteminden hayır beklemeyin. Çocuklarınız da çekecek. Normalleşme belki onların çocuklarının genç olmaya başladığı dönemlere denk gelir... İnşallah yani..."
Erdem Abaka
Bu blogda kendisinin pek çok yorum ve görüşüne yer verdiğim Muhammed Eminoğlu bakın neler diyor:
Ekonominin, tarımın, eğitimin amına yanlışlıkla konulmuyor anlamıyor musunuz? Ergenekon ve Balyozla ordunun bilinçli bir şekilde eritilmesi gibi, işgalden beter bir şekilde yok ediliyoruz.
KHK ile ihraç edilenlere oy kullandırtmamak mı? Onca insan Fetö gibi kurumlara Türkiye Cumhuriyeti'nin en üst makamlarınca verilen referans sonucu üye oldu. Yahu kol kolaydınız, olimpiyatlarına katılıp "bitsin bu hasret" diyordunuz, insanlar size güvenerek gitti oralara! Sizlere hiçbir şey olmayacak, ama bu insanlar oy bile kullanamayacak öyle mi?
Bunların "dava" dedikleri şey rantdan başka bir şey değil. Demokrasiyi falan geçtim, Constantinople hayali kuran aptal bir Haçlı kadar bile "romantik" değiller, tek amaçları havuzlu villa yaptırıp havuzunda yüzmemek. Böyle bir dava olabilir mi ya? İnsan Kudüsü falan arzular bari (*)
Bizim derdimiz AKPyi CHP ile vurup sonra da CHP'den kurtulmak.
Yani bu kadar açık olduğum için özür dilerim ama CHP'den de bir cacık olmayacağını biliyoruz elbet.
gündemin çaresizliği ve bunun yarattığı zavallılık canımı sıkıyor (@Nankatsu)"askeri vesayet falan diye, sikko cephelerle düzeni iyileştirmeye çalışanların %20si siktir oldu memleketi terk etti, %2si falan nadim oldu içmeye başladı, geri kalanı beynimizi demokrasi diye skmeye devam. al buyur demokrasi münasip yerine sokarsın."
"YSK, Kamu Görevlisi olmayan sandık görevlileri vardı gerekçesiyle İstanbul Seçimlerini iptal etti. Aynı Sandık görevlileri 16 Nisan 2017 Referandumu ve 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de görev yapmıştı. Bu durumda Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı meşruiyetini kaybetmiştir."
Ümit Karaca
Düşünün ki yıllarca üniversite sınavları dahil soruları en tepeden (ÖSYM Başkanı seviyesinden) çalmışlar. Durum ayyuka çıkmasına rağmen Başbakan "Arkasındayım" demiş. Böyle bir ülkede seçimler ve YSK ne kadar güvenilir olabilir?
Eğer gerçekten, bu kadar FETÖ operasyonuna rağmen bunlar hala bu kadar oy çalabiliyor ve sonucu etkileyebiliyorlarsa; o zaman AKP'nin Cemaat desteğini asıl aldığı 2007 ve özellikle YAE (Yetmez ama Evet'li) 2010 halk oylaması, hatta 2017 referandumu dahi şaibeli demektir? Ömer Turan
Futbolda ofsayt kararları hakkındaki tartışmalar bazı kritik durumlarda asla sonlanmaz! Kanunsuzluk var, YSK tesbit etmiş. İptal gerektirir mi iptal kapsamı ne olmalı bunu gerekçe çıkınca göreceğiz.
Adil mi tartışılabilir, siyaseten doğru değil ve Ak Parti ve Erdoğan için yüksek riskler taşıyan bir karar.
Atila Demirkasımoğlu
RTE bugüne kadar Kılıçdaroğlu'nu, (Muammer) İnce'yi, Akşener'i hiçbir zaman rakip olarak ciddiye almamıştı. Ama bu hareketi İmamoğlu'nu ciddiye aldığını gösteriyor. İmamoğlu işini bilen, hitabeti güçlü, hem mevcut hem de potansiyel kitlesinin duymak istediklerini çok iyi tespit eden popülist bir siyasetçi. Önceden tanımıyordum ama şu dakikaya kadar süreci şaşırtıcı derecede iyi yönetti. Dün sanatçılara ve iş adamlarına susmayın demesi daha önce kimsenin becerebildiği bir şey değildi mesela. Başka kim olsa böyle bir krizde tökezlerdi (İnce'yi hatırlayın).
Bu mağduriyetle kazandığı ek puanla normal şartlarda oyunu artırması beklenir. Ama işte, normal şartlarda... RTE şapkasından daha ne tavşanlar çıkarabilecek bekleyip göreceğiz.
Fatih Aygün
"George Orwell 1984'ü bitirdiğinde yıl 1948'dir ve kitapta şu cümle geçer: "Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.”
Yıl 2019. YSK bir üst hukuk kurumu. Dün vermiş olduğu karar yasadışı değil. Çünkü artık yasa diye bir şey yok."
Safiye Özçelik
Yazmadan geçemeyeceğim. Şöyle bir güruhun varlığı da yadsınamaz:
Geçmişteki en kritik zamanlarda koşulsuz Reis desteği vermişler, Pelikan Bildirisi yapılırken "Reis iyidir" diye tvit atmışlar, yolsuzluk soruşturmalarında üstünü örtelim demişler, Cumhurbaşkanlığı ve Başkanlık yolunda Uzun Adam propagandası yapmışlar... Sonra Barış Görüşmeleri sonlandırılıp bir de Amerika ile olaylar farklı yöne girince bir anda "Demokrasi" akıllarına gelivermiş! Cumhuriyet ve kazanımları uğruna "Hırsızlar!" diyerek yola durmuşlar, şimdi de "Mühürsüz oylar geçersiz sayılmalıydı" diyorlar.
Be hey utanmaz, sen geçmişte aynı şeye legal demiyor muydun?
(Yersen) Türlü türlü açık büfe var yani.
Bu tarz adamların muhalefetin gücünü sömürüp içini boşalttıklarını söylemeye ise hiç gerek yok herhalde.
Çeşitli alıntılara devam:
YÜCE TÜRK MİLLETİNİ
Yanıltmaya kimsenin hakkı yoktur.... İmamoğlu ve Binali diye bir seçime veya seçme zorunluluğuna tabi tutulması, başka da tercih yapamaz duruma getirilmek istenmesi... demokratik yolları tıkamaktır.... PKK'nın güney doğu ve doğuda yapıtığının aynısıdır....
Kadri Kazakchuk
Geçmişten hiç ders almamış, öz eleştiri yapmamış CHP ve zihniyetini umut yapmak kadar bir kõtúlük olamazdı,
ben hiçbir CHP'liden 367 yanlıştı sözúnü duymadım.
Mutlu Bulut
(...) Yakın tarihe tanıklık etmiş ya da ona dair az çok okumuş biri olarak sürekli dejavu hissi yaşıyorum. Güç ve iktidar değişimiyle taraflar, kurumlar ve kişiler değişse de yaklaşımlar, kararlar ve davranışlar değişmiyor.
Aynı hatalar yapılıp farklı sonuçlar bekleniyor.
Mehmet Bahcivan
"Dava" fikri demokrasimiz için en önemli tehlikelerden bir tanesi.
İlkan Dalkuç
İyice delirdiler. 70 küsür yaşındaki babamı hayatta ilk kez küfrederken ve akabinde beddua ederken gördüm ya ne diyeyim? Dolar olmuş 6 TL, ne gam? Nasılsa kızımla damadım rahatta, ben de Van dahil yurdun bilimum yerindeki saraylarımda full itibarımla rahatım, gibi bir mantık mı vardır nedir?
Düşünün ki bu blogda defalarca CHP eleştirisi yaptım. Gene söylenecek, eleştirilecek, yerilecek çok kritik durumlar var ana muhalefet partisinde. Ama biz bunları konuşacağımıza nereye kadar düştük iyi mi?
Nasıl bir ülke burası ki darbesiz yaşanmıyor. Bir kere gelen lider, geberene kadar gitmiyor! Madem padişahlığı neden kaldırdın? oy oyy
"Siyasal İslamcılığın demokrasiye düşman bir akım olduğu da tescillenmiş oldu" demiş @hbk.
YSK'nın kararını, Türkiye'de hala kör topal da olsa demokrasi olduğunu algısını ortadan kaldıracağı için hayırlı görüyorum. Sırada ne var? Açık oy gizli tasnif?
Tolga Gündüz
Öfke ile gülme damarima en cok yüzsüzce #demokrasi demeleri basiyor. #HerŞeyÇokGüzelOlacak
Gül Poyraz
Kazanıyorsun ama yine de kazanamıyorsun. Ülkenin zorluk derecesi her koşulda “Hard”. Yorulmaktan bile yoruluyorsun. Kimin bedduasını aldıysa zamanında, hiçbir koşulda rahata erdirmiyor yeminle ya! (@nuagique)
Ellerindeki rantı, “herkesin davası” haline getirmek için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmiyorlar, demiş Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Barış Terkoğlu "Pelikancılar Neden Saldırıyor?" başlıklı yazısında. Bu makale yayınlandıktan sonra yayın yasağı getirilerek Cumhuriyet gazetesindeki linkine erişim yasağı getirildi. Günler sonra gazete linki tekrar çalışmaya başladı.
(Pelikan var, ister misin?)
Anadolu’daki ‘kredili refah’ sistemi ardında ağır bir borç enkazı bırakarak çöküyor. Ekonomide alınacak sert tedbirlerin siyasi maliyetini göze alamayan iktidar, sertliği siyasal alana taşıyor. Karınlarını doyuramadıklarının kalplerindeki hınca sesleniyor.
Bahadır Özgür - Duvar
"AKPnin az farkla kazandığı Bursa Kemalpaşa ve Mardin Yeşilli de muhalefetin sandık başkanlarının memur olmadığı gerekçesiyle seçim iptal talebini YSK reddetti. Bunu dağa taşa yazasım var" demiş bir vatandaş.
"İşte tipik AKP li, sonuçlar hoşuna gitmeyince kullanılan oyları kabul etmiyor. Bu adamlardan demokrasi bekliyoruz."
Erdoğan 39 ilçede miting yapacakmış. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir Belediye Başkanı adayı Cumhurbaşkanı ile yarışıyor. (@ahmetchz)
En manidar yorumu ise Cumhurbaşkanı yapmış yine.
"Demokrasimizi güçlendirecek önemli bir adım" olarak nitelemiş bu YSK kararını. Erdoğan: "İstanbul'a baktığında sadece rant gören muhterislerin bu şehri yağmalamasının önüne geçtik." "Bazı işadamı grupları bu karardan sonra baktık ki garip garip açıklamalar yapıyorlar. Yanlış yapıyorsunuz. Önce herkes haddini bilecek!"
ahlak, darbe, Ergenekon, MHP, Bursa, burası Türkiye, Melih Gökçek, yalan, Zaytung
6 yorum:
Belki yadırgayacaksınız ama konuların tartışılması açısından yetmişli yılları arıyorum bazan... O zaman finans kapital diye bir şey vardı, Emperyalizm diye bir kavram vardı. Özel mülkiyet falan vardı. Kamulaştırılıp programlaştırma diye bir şey vardı... Her kesin ağzında ‘’düzen‘’ diye bir şey vardı, üretim araçlarının kamulaştırılması ve ezilenlerin çıkarını başa alan bir program dahilinde üretimin yapılıp, üretimin önündeki engelin kaldırılarak cennet gibi bir ülkenin yaratılacağından söz edilirdi. Şimdi bunlardan en ufak eser yok. Yanlış anlaşılmasın, ben aynı şeyler olsun demiyorum, yalnızca kurtuluşa dair bir takım söylemler, hedefler ve programlardan söz ediyorum... Yok, bu konuda hiç bir şey yok gayrı... İnanılmaz şekilde ‘’sermaye düşmanı olmayın‘’ ı tartışılmaz bir motto haline getirdiler... Sermayeye laf edilmeyecekse sınıflar arası uçurumlar nasıl çözülecek ki...
Peki ne var şimdi... Kayyum’un yaptırdığı lüx banyo var, makam odasındaki möbleler var... Kayyumun geçici bir görevde bu icraatlerini savunacak halim yok ama, israfa örnek bumudur... Musakka ve antrekot meselesi de ayni minvalde bir aldatmaca... Deveyi hamuduyla götüren finans kapitalden söz etmeyip lüx banyo edebiyatı komedi bile değil bence... Doğarken hastanenin doğum masrafı doğan çocuğun borç hanesine yazılmış bu finans sistemini göz ardı edip, musakka edebiyatına sarılanlar nasıl bir hokkabazlığın peşindeler. Hükümetler yıkıp, hükümetler kuran finans kapitalin varlığından neden söz edilmez de, çekirdek parası ve fıstıklı baklavayı kimin, ne kadar yediği peşindeler...
Mustafa Satış
Zaten bilinen bir şey, yine de konusu açılmışken not düşelim.
Perinçek tayfası ve Aydınlıkçılar daha en başından beri bu yeni başkana karşı. Hatta daha mazbatası verilmeden, verilip alınacağını, sevinçlerinin uzun sürmeyeceğini yazmıştı bir Aydınlık yazarı. "Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz" diye de bitirmişti bir Face yorumunda.
İstanbul seçimlerinin yenilenmesi ve gelişen olaylar üzerine,
en güzel yorumlardan bazıları Zaytung'dan geldi, işte bazıları:
Son Dakika - Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''İşi gücü bıraktık senede 2 tane seçim yapıyoruz, hala diktatör diyorlar...'' (*)
Son Dakika - AK Parti'den kamuoyunu rahatlatan açıklama: ''Seçimlerin iptal edilmemesi durumunda ekonomiyi aynı hızda çökertecek B, C ve D planlarımız mevcut...'' (*)
Melih Gökçek'in hala ortalarda olup, seçim değerlendirmeleri ve inanılmaz iritasyonlar (gerginlikler, yalanlar, linçler) ile kitleyi non-stop galeyana getirme denemeleri üzerine ise:
FotoHaber - AK Parti'nin iddialarına yer verilen bölümü ''YSK'nın kararı'' diye yaklaşık 6500 kişiye yedirmeyi başaran Melih Gökçek, ''metal yorgunluğu'' teşhisiyle kendisini kızağa çekenleri utandırdı... (*)
Türkiye çok partili sisteme geçtikten sonra her 15-20 yılda siyasi kriz ve darbe oldu.
1960 darbesini 1980 darbesi izledi.
Ardından 1997 darbesi ve 2001 ekonomik çöküşü geldi.
2016 darbesi başarılı olmadı ama yaşanmakta olan ekonomik ve siyasi krizin nasıl sonuçlanacağı meçhul.
Seçilmiş değil, atanmış olan ve görevi gereği seçim sürecinde tarafsız olması gereken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hangi sıfatla seçim kampanyası yürütüyor?
Kerem ALTIPARMAK
AK Parti, İstanbul seçimlerinin yenilenmesi için başvurdu malum. Demek ki seçmenin mesajı alınmadı. Hatayı hiç kendinde aramayan bir anlayış var, hep fatura başkasına kesiliyor.
Yorum Gönder