21 Aralık 2017 Perşembe

Sevan Nişanyan


Onu Taraf gazetesindeki 'Kelimebaz' köşesinde tanıdım. Türkçe kelimeler, dilbilim ve kelime kökleri üzerine yazılarına, arada güncel olaylarla ilgili birkaç cümlelik kısa yorumlar ilave eden birisiydi. Zamanla yazı, yorum, bilimsel makale ve denemelerini derlediği blogunu da takibe alıp okumaya başladım. Facebook hesabı yine aynı şekilde...

‘‘Bu memlekette öyle güvercin tedirginliğiyle yaşamaya gelmez. Köpek gördün mü değnekle üstüne yürüyeceksin.’’      Sevan  NİŞANYAN

Türkiye'de en eksik olanın; farklı düşünme teknikleri, tek tipe ait kalıp modelden olmama özelliği olduğuna inanan biri olarak; belli bir tutarlılığı korumak kaydıyla farklı bir öze sahip olan tek tük her kim varsa büyük saygı duydum ve çok sevdim bugüne kadar. Gökkuşağının renkleri gibi,  farklılıkların bir aradalığını hayal ettim.

Ancak artık (belki de reel hayatımdaki kişisel kararların da etkisiyle) evet artık kendini dünyanın merkezi gibi sayan (benmerkezcil) ve hiçbir şey katmadan, evrendeki sorunların çözümünde hiçbir olumlu girdi sağlamadan, salt tespitçilikle EGO kasanlara aynı sempatiyi duyamıyorum maalesef.  Hele bencil egoistlere.  Sadece çevrelerine çok yüksek sevgi-tatmin verebilen adamların bencil ve ultra egoist olma hakkı var bence.  Gerisi hikaye.

İnatlarının esiri olmuş, sadakatini ve birikimini kibirli öfkesine sunan, hele hele bu doğrultuda kalem oynatan; şahsen kutsal bir yanı da olduğuna inandığım  'yazmak'  eylemini bu dürtülerle yapan nefret dolu insanlar bir bir hayal kırıklığı kervanına katılıyor.  Hele ki "milliyetçilik ve ırkçılık"  eleştirileri ile dolu bir geçmişin ve onlarca yazıların varsa, tüm onlardan sonra,  tutup ırkçılığın âlâsını yapanlar hiç çekilmiyor.

Uzun lafın kısası,  son aylarda Sevan Nişanyan da kaydı gitti bence.
Bu da burada dursun.




Ocak 2019  EDIT:

Bu görseli bloguma koyup koymama konusunda biraz bocaladım ve sonunda olmasına karar verdim.

Uzak geçmişte dikkat çeken ve pırıltısı olan bir adamdı, bunu daha önce de yazmıştım zaten. Dinmeyen orta yaş bunalımına, aşırı özgüven patlaması ve yüksek kibri de eklenince kayboldu maalesef. Bugünse  -yine yeni yeniden-  içindeki irinleri kusmuş.

Adamın mevcut tek yakıtı:  Türk düşmanlığı.
Şahsını refere ederek büyük tespitler yapan herkese akıl-fikir.  Böyle leş tipleri kılavuz belledikçe insanlığın iki yakası bir araya gelmez hakikaten.

Bu Türk düşmanlığı, Türk'e karşı olan her adamın bokunca inci arama saplantısı, emperyal güçler ne yapıyor ne ediyorsa iyi ediyordur dayatması... Bunları aşamadıkça muhalefet de bişeye benzemiyor,  etkili de olamıyor,  boşa kürek çekiliyor.  Mevzu da  "bekâ sorunu"na  bükülüyor.



EDIT:

Sevan Nişanyan hakkında  "Kemalizm, Atatürkçülük ve milliyetçilik başta olmak üzere; Taraf'ta İslam konusunda yazdıkları da eklenince, iki taraftan da savunmasız kaldı bence" demiştim Kemalistlerin genel düşünce yapısı başlığında.  Ancak kendini (ve başkalarını) kandırmada sınırlarını aşırı zorlayınca, o günden bugüne, büyük hayal kırıklığı yaşadığım ve kafama tükürdüğüm bir isim daha oldu.  "Düşmanı kandıracağım derken kendi kendini kandırmaya başlarsan savaşı kazanamazsın ki,  kaybedersin"  diye yazmıştı oysa bir yazısında  :(

Son yıllarda Sevan Nişanyan aynı "Öküze benzemek isteyen kurbağa" fablındaki gibi oldu, kibrinden şişip şişip patladı. 15 Temmuz'dan sonra ise galiba kudurdu.  Ali Nesin de aynı şekilde. Demek ki daha farklı beklentileri vardı.  Böyle diyorum zira "darbe" diye yorumlayan herkesi sosyal medya hesaplarından tek tek sildiler. Yani adamlar ciddi ciddi zaman ve kafa yorup listelerinde ekli yüzlerce-binlerce kişinin paylaşımlarını okuyup 15 Temmuz için  "darbe"  diyen herkesi sildiler. Bunu da göğüslerini gere gere defalarca ifşa ettiler.

Bir diğer ortak noktaları:  Ekürisi Ali Nesin ile birlikte,  neredeyse her konuşma ve yazıda  -başlangıç, gelişme ve sonda-  "olmayan Tanrıya"  diye ısrarla belirtmeleri.  Böylelikle,  kendi ifadeleriyle  "o olmayan"  ile durmadan savaşmaları.    (#obsesyon)
Özetle:  Bir yerlerde takılıp kalmış,  yaşlı ve takıntılı bünyeler bunlar.


Ali Nesin cidden sıkıntılı bir adam. Bir sıkıntısı var. Sıkıntısı olmasa Nişanyan ile arkadaş olmaz zaten. Aslında ikisinde de aynı sıkıntı var. Her lafı, (dikkat ederseniz bu paylaşımda dahi), dönüp dolaşıp, inanmadıklarını BİN KEZ BEYAZ ETTİKLERİ   Tanrı'ya/Allah'a getirip  mizah-gırgır yaparcasına bitiriyorlar.
Anlaşılamayan şu:  İnanmadığın,  yok dediğin şeye niye durmadan laf sokarsın?  Sonra bu tarz bir mizah ancak yerinde yapılırsa değerli olur. Bunlar her yazı-konuşma-makale-tweet-Facebook paylaşımına kadar yaygınlaştırdı bunu.  Kibrinden ölecek ikisi de...

Ali Nesin:  Bu adam yıllarca Tübitak'ın ne denli sığ ve kompleksli bir takım bilim adamlarınca yönetildiğini anlattı durdu. Nesin Vakfı çatısı altında yaptığı işlere, Matematik Köyü'ne, sistem içerisinde sisteme alternatif geliştirebilmesine, dürüstlüğüne vesaire çok saygı duydum. Ancak "neyi seversen seni hayal kırıklığına uğratır yasası" gereği, 15 Temmuz'dan sonra o da gaz ve toz bulutu olma adaylığına soyundu. Kankisi Sevan Nişanyan'la birlikte "tiyatro"dan girdiler,  Hakan Şükür gibi bir adamı "ahlâk timsali"  diye  Facebook'ta övmelerden çıktılar.  (Oysa Hakan Şükür bu ülkede ahlâksızlığın en gözümüze sokulmuş, ama sonrasında her nasılsa bir şekilde kamufle edilmiş halidir.  Belki bir gün onun hakkında da yazarım.)

Öyle oldu böyle oldu. Sonra en ırkçı damardan Türk düşmanlığından çaktı gene Nişanyan,  diğerini de ben bıraktım zaten.


Sevan Nişanyan Ermenileri de sevmez, eğer Tanrı manrı diyorsa, veya Atatürk'ü seviyorsa... Saplantılı biri. Bir Tanrı'ya bir Türk'e çakma saplantısı var. İkisine de yok diyor. Beri yandan da savaşıyor bunlarla... Diğer benzerlerinden farkı kafası çalışan ve ağzı iyi laf yapan bir tip. Delirmeden önce değerliydi de... Ama tamamen delirdi bir yerde. Artık "ibretlik" ile parodi hesap arası gidip geliyor.  Her şeye rağmen seveni bol olan bir adam.  Bu kudurmuş/delirmiş hallerini tabii ki görmez onlar,  sevgi engel olur bazı gerçekleri görmeye...

"Deprem ilahi mesaj"  diyenlerle alay eden veya bunlara kızan tanıdıklarımın anlamlı bir bölümü, Nişanyan'ın Ocak 2020 Elazığ depremi  (6.8)  sonrası şu paylaşımını övüyor.  Ben anlamaz.

Neyse ki  delirdiğini seneler öncesinden vurgulamışız.


#2019,  destan,  Dink,  Gündem,  insan hikayeleri,  Türkler,  *

3 yorum:

Şandu dedi ki...

Amma şişirdiler bu Sevan Nişanyan'ı. Açıkçası ben oldum olası bir bok göremedim bu adamda. Böyle insanlar vardır. Birileri zeki ve akıllı der bir sürü insan da buna inanır. Nişanyan'ın da hikayesi bu.

Adsız dedi ki...

90 li yillarda piyasaya sürülen küreselci liberallerin ahlak seviyesi bu kadardir. Tanzimattan beri de bu topraklara bela olmus konfeksiyon tarzi ideolojileri topluma giydirmeye calisan,  "dogrulari ben bilirim, toplum denen nesneye giydiririm"  diyen  bu misyoner aydin takimidir.

Taylan Kara dedi ki...

Sevan Nişanyan, liberallerin bilinçaltıdır.  Masum bir bebekten bu "düzeyli entelektüel"i yaratan, onu her durumda alkışlayan ve bunları "tatlı yaramazlıklar" olarak gören şakşakçılarıdır. Esas mücadele edilmesi gereken de  S. Nişanyan  değil  onun alkışçılarıdır.