Bugün size yeni okuduğum bir kitabı tanıtacağım.
Bir arkadaşım sayesinde yazarın adını (Seda Diker) öğrendim. Anlatacağım derlemesini okuduktan sonra Duygu Simyacısı gibi birkaç kitabını daha aldım. Blog çalışmamda bu tarz yayınlardan da bahsetmek istiyorum arada.
Şeytan Tüyü Var Sende, ilişkiler ve kendi iç yolculuğumuz üzerine... Okunması kolay, ama amacı itibariyle o kadar da basit olmayan bir kitap. Yani hem bir plaj kitabı gibi hem de tam değil gibi :)
Tasvir işi bana göre olmadığından, çeşitli alıntılar yapacağım burada.
Bir ruh acı çekerken parçalanmaz Cathy. O acının içindeyken yapayalnız bırakıldığında olur bu. Kendisine bencilce ya da umursamazca davranıldığında olur.»
"Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, annesi babasıyla yaşadığı problemler, (eski eşi ile yaşadıkları sırasında) katlandığı davranışlar bir bir aklına düşüyordu.
Yok sayılmıştı. Bencilce davranılmıştı. Hep kendisinden güçlü olması, fedakârlık yapması beklenmişti. Duyguları zaten hiç görülmemişti. İnsanlar onu işlerine geldiği gibi görmeye alışmışlar, böylece Catherine gerçek varlığını güçlü savunma mekanizmalarının ardına saklamıştı. Görülmüyordu, ama hiç olmazsa acı da çekmiyordu." (Acıdan Kaçmak Esarettir)
«Etrafına görünmez duvar ören insanlar --> Duvarlarını yıkıp içeri girebilecek türdeki tacizci, ısrarcı, duygusal şantajcı, cinsellikte sert ve zorlayıcı tiplere ya da çok zayıf, kendiliğinden gelmeyen, duvarı yıkmaya gücü olmayan, kararlılık gösteremeyen, uzanıp kendilerinin alması gereken insanlara âşık olurlar.»
(Kalabalıklar içinde yalnızlık
_Hayal de kurmayacaksın. Gelecekte olmasını istediğin şeyleri değil, sadece yaşadıklarınızı hayal edebilirsin. Yeniden yaşayabilir, duygusunu hatırlayabilirsin. Ama hepsi bu kadar.
(Kim daha çok hayal kurarsa, o daha çok duygu hissetmeye başlar.)
_Erkek de kadını beklentiye bilerek ve isteyerek sokup, sonra onu gerçekleştirmediğinde haksız olur. O kadına manevi olarak borçlanır.
Daha sonra vebalini ödemek zorunda kalır.
_Acıyı kısa, az ve öz yaşayarak, olumsuz duygunun içine saplanıp kalmadan, depresyona girmeden kendimizi özgürleştirebiliriz.
_Korku hissinin zıt kutbu güvendir. Korku esareti getirir, güven ise özgürlük kapısını açar.
Eğer birisini kafana takıp hedef haline getirirsen, hırsın enerjini o kişiye kaptırmana neden olur. Bu defa merkez o olur.
Bir kişiye; öfke, suçlama, yoğun kırgınlık hissettiğinde; yaşam enerjini ona kaptırırsın. Tepki göstermeyi, içsel olarak karşı çıkmayı kalben bitirmek zorundasın.
_Topluluklar, liderlik vasfı ve kendilerinde duygu oluşturma yeteneği olanla sevgi bağı kurar. Ne yapsa da onu daha kolay affedeceklerdir. (#Siyaset)
"Dış dünyanın olaylarına kendini çok fazla kaptırırsan, duygularına çok fazla saplanırsan, orada esir düşersin."
Hoşlandığın Kişinin Yatakta
Nasıl Bir Sevgili Olduğunu Anlamak
_Her ilişki, kişiye kendini gösteren bir ayna değil miydi?
_"Aşk sadece erkeğin değil, kadının da yakalayamadığı bir şeydi."
(Yazar özetle diyor ki) Hayır derken dürüst ol. Yalan bahaneler uydurma.
- Hayır diyeceğin kişiyle köprü kur, hemfikir olduğun bir konu veya ortak bir duygunuz üzerinden.
- "Ama" kelimesini açarak, dürüst ve samimiyetle, kırılmadan söyle.
- Belki gelecek için bir havuç ver.
«Anlamadıkları şey, bir kadının sadece hormonları yüzünden sevişmek ihtiyacı olmadığı. Ben bir süre sonra asla düzgün bir ilişki kurmayı düşünmeyeceğim birine, sırf seks yaptık diye bağlanabilirim. Onlar (Erkekler) bağlanmıyor, ama bizim hormonlarımız buna ters.» (bağ kurmak için yeterince duygu oluşmuş olmalı)
...
Flört etmeyi bilmedikleri için, ne yazık ki yakınlaşmak istediklerinde sadece yatak odası ve seks akıllarına geliyor. Oysaki duygu üretebilmek için, doğru bir flört evresini uzun uzun yaşayarak birbirlerini tanımaları gerekiyor.
Flört, birbirine hayat enerjisi geçirmek demektir. Doğru diyalog kurmaktan ibarettir. Zeka ister, espri yeteneği ve yüksek bir hayat enerjisi gerektirir. Hakiki flörtte, kadın ile erkek birbirini tanır. Bağlanmadan, sonradan acı çekmek zorunda kalmadan doğru kişi olup olmadığının ayrımına varır. Yatağa girmeden, hoşlandığı kişinin cinsellikte nasıl bir partner olduğunu anlayabilir. Yani flört ederek ilişkiyi aşka götüren duyguları oluşturuyoruz.
"Kadının ilişkide duygulara ihtiyacı vardır. Duygusu oluşmazsa sıkılır, çeker gider. Bir erkek gibi bakamaz ne yazık ki!"
(Asla yaşamak istemeyeceğim bir hal)
"Kocasının bedeni yanında, ruhu uzaklardaydı."
(Resimlerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz. Çekim kalitesinden ötürü peşinen özür dilerim.)
Maske takmak, gerçek yakınlık duygusunu kaybetmek demektir. Kalbindeki en gizli gerçekleri itiraf edememek, duygularının bir kısmını saklayıp göstermemek, güçlüymüş gibi yapmak, bazı ihtiyaçlarını söyleyememek demektir. Maskeler, sevdiklerinle aranda görünmez kalın duvarlar örer. Seni ulaşılmaz kılar. Sevdiklerinle arana koyduğun bütün mesafeler, bilinçaltındaki korkuların yüzündendir.
İlişkilerini etkileyen en temel kök korkular: Değersizlik hissi, kaybetme korkusu, ..., yüzleşme korkusu, yetersizlik ve başarısızlık korkusu, ölüm/yaşam korkusudur.
Maskeleri çıkartmanın en önemli kuralı, önceden tek başınıza topraklanmaktır. (Boğazında düğümlenme oluyorsa ya da söyleyecek söz bulamıyorsan, bir yastık alıp içine derin bir nefes çekerek ağzını bu yastıkla kapat. Sonra avazın çıktığı kadar bağır. Yastık, sesini bastırarak başkalarının seni duymasını engellemek içindir. Tüm bunları yazarak da yapabilirsin. Topraklanma sonrası,
en derinde neye kabul veremediğini bulmalısın.)
Sonrasında varsayımları gerçekmiş gibi söylememek. Ve kalpten konuşma yapabilmek. Suçlayıcı bir dil kullanmaktansa kendi hislerini anlat. Topraklanmadan, öfkeyle, doğru zamanı beklemeden, suçlayıcı tavırlarla konuşmalar olmamalı. Dürüst ol. Karşıdakinden şikayet gelirse bununla yüzleşebilmeli, gerekirse özür dileyip değişmeyi göze almalısın.
Duygularını yargılamamalı, koşulsuz kabul vermelisin.
«Toplumumuzun yapısını değiştirebilmek için, ortalara çıkıp isyan etmekten çok daha etkili bir başka yöntem var; kendimizi değiştirmek.
Mutluluğu ve gerçek aşkı yakalayabilmek için, öncelikle kendimizi değiştirmeliyiz. Bu değişim kökten ve ruhtan, hatta bilinçaltımızdan olmalı.»
Yetiştirme Hataları-Erkekler için | |
(Sadece 1. ve 3. maddeleri derledim) |
Yetiştirme Hataları-Kadınlar için |
"Prenses psikolojisiyle yetiştirmek" |
"Birini sevmemeye çalışmak, sevmekten çok daha zordu."
_Yaşadığımız her şeyi kalpten ve sevgiyle yaşamalıyız.
_Ne yazık ki sevmeyi değil savaşmayı, güç göstermeyi, korktuğumuz gücü bastırmayı, kontrol etmeyi hedefliyoruz.
Üstelik bunu sadece erkekler yapmıyor.
_Güçlü görünen karakterler kolayca herkese sevgi, aşk, heyecan hissedemezler.
NOT: Yazarın Türk Erkekleri ile ilgili söylediklerini ben yıllar önce, 2009'daki bir blog yazımda yazmışım. Linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.
_“Duyguların patronu kadındır.”
Kadında duyguların manyetik alan üzerindeki gücü, düşüncelere göre çok daha güçlüdür. Kendiliğinden onları başlatabilir, hissedip hissetirebilir. Erkeğin ise mantığı duygularını değiştirebilir, dizginleyebilir, kolayca bastırabilir.
Düzgün bir ilişki kuracaksan, sen kadın olarak duygu uyandırmalı, oluşturmalı ve seçtiğin erkeğin senin için harekete geçmesini, avcı olmasını, ortak bir geleceği planlamasını sağlamalısın.
_Hoşlandığın kişinin pozitif yanlarını bulacak ve onları sesli olarak, duygularını geçirerek takdir edeceksin. Onun yanında varlığını güçlü tutacaksın. Aklın başka yerde olmayacak, iş/oyun düşünmeyeceksin, telefonunu kurcalamayacaksın, zihnini dağıtmayacaksın. Karşılıklı duygu ve tepkileri göz teması ile takip edeceksin.
_Cinsel enerjinle, herkesle ve hayatla flört ederken; sadece takdir etmek ve duygu geçirerek hayat enerjisi aşılamayı kullanacağız. Ama hayal kurdurmayı sadece hoşlandığımız kişiye yapacağız.
Manyetik Alan:
_Kendi hayat enerjisini artırıp başkalarına da aşılayabilen kişiler, gerçek bir çekim merkezi haline gelirler.
_Acının zıt kutbu haz olduğu için, acı çektirmeyi pek çok kişi deniyor. Ama eğer bir erkek kadınının gözlerinin içine bakamazsa; ona hissettirdiği duyguların içinde şefkat, güven, sevgi, mutluluk yer almaz da sadece aşağılama, can acıtma, cezalandırma olursa, bu kadına iyi gelmez.
(Yazar, olumsuz duygu kutbuna girildiğinde hayat enerjisini kaptırmamak için önce 'topraklanma', sonra kalpten konuşmayı öneriyor. Bu arada kitap Aralık 2015'te basılmış.)
_"Pek çok erkeği korkutabilecek güçlü bir görüntüsü vardı.
(Bu yüzden) kendisine daha sert ve acımasız davranılıyordu."
_"Âşık bir kadın asla zarar veremez. Asla savaşmaz. Sevdiğinin aleyhine davranamaz."
_Olumlu tepkiler alamazsan -> Ondan uzaklaşarak zaman tanı.
Eğer bu zaman içinde sana dönmüyor, iletişim kurmuyorsa; o zaman onunla konuşabilir, uygun bir şekilde bitirmek ya da devam etmek için fikrini sorabilirsin. Red alırsan, ondan kolayca vazgeçebilmelisin.
_Dolaylı olarak verilmiş mesajlara sadece dolaylı ya da altyazıyla cevap verilir.
_Egomuzun savunmaları: Öfkemize yenik düşmek, laf sokmak, can acıtmak, görmek istemediklerimizden kaçmak, küsmek, aşağılamak, yargılamak, sevmeyi reddetmek.
(Yazar, egonun taktiklerinden uzaklaşmadığımız müddetçe mutluluğu bulamayacağımızı söylüyor.)
1. seviyede flört eden kadın: Hoşlandığı kişinin duygularına hâkimiyet kurmak ister. Erkek ise göz koyduğu kadına cinsel ve maddi anlamda hâkimiyet peşindedir, hayat başarısını böyle ölçer. Bu tip erkekler sevişirken kalplerini açmaz ve kadına yalnızlık hissettirir, diyor yazar.
_"Onun için saçımı sürürge ettim, ne istiyorsa kabul ettim" -> duygusal
2. seviye flört: Artık yanlış bir ilişki ya da sevgili adayından acı çekmeksizin vazgeçebilir haldedir.
2. seviyedeki erkek anlamıştır ki, ilişkiler özgürlüğünü kısıtlamak için değil, kendisini ruhen ve erkeklik açısından geliştirmek ve olgunlaştırmak için vardır.
3. seviyedeki erkek: Bazı erkekler sevmeyi bilirler.
(İlişkilerde DUA örnekleri)
"Anlamıyorum! Bana ne öğretmeye çalışıyorsun, anlamıyorum! Lütfen 5 yaşındaki çocuğa öğretir gibi öğret. Daha açık ol bana. Net ol. Lütfen!"
"Tüm olumsuz duygularının temelinde, Yaradan'ın kendi içindeki varlığını hissedememen yatıyor. Her korkunun temelinde, Yaradan'a olan güvensizliğin yatar."
Hayal --> "Tüm bu güzellikleri yeniden ve devamıyla yaşamaya hazırım."
1 yorum:
Anladığım kadarıyla, Seda Diker ilişkiler ve yaşam koçluğu üzerine ülkemizde popüler olmuş çoğuna göre meseleyi daha ciddi ele almış, kurcalamaya kendinde başlamış. "Neden çocuğum olmuyor?" diye kafayı takıp bankacılıktan kopmuş, spiritüel konulara dalmış, bolca okumuş araştırmış, (galiba oğlu olmuş yıllar sonra) pek çok şeyi harmanlamış, şimdi de çalışmadığı yılların acısını danışanlarından çıkarıyor ;)
Bununla birlikte bütün spüritüeller gibi mesafeli olarak takdir edin bence. Bir de fark edenler zaten olmuştur ama, burada da bulunsun, kadının kitaplarındaki danışma sesanslarındaki tüm danışanlar kariyerli, güzel/bakımlı ve güçlü kadınlar.
Artık yorum sizin.
Yorum Gönder